Fit Hub Blog Sayfa 34

Ekran Süresi Beslenmeyi Nasıl Etkiliyor?

0

E-postalarınızı günde kaç kere kontrol ediyorsunuz? Ya da günde kaç kere sosyal medya hesaplarınızın derinliklerinde kayboluyorsunuz? Aslında şöyle sormamız gerek, gününüzün büyük bir çoğunluğunu telefon ekranına bakarak geçirdiğinizin farkında mısınız? Şu an bu yazıyı okurken bile ekrana bakıyorsunuz. Ancak yazımızın sonunda telefonunuzu bir kenara kaldırmanız gerektiğini düşüneceğinize oldukça eminiz.

Ekran Süresi, Yeme Alışkanlıkları, Stres ve Uyku

Ekran süresi ile kötü beslenme alışkanlıkları arasında bağlantı bulan yeni bir araştırmaya göre, günde ortalama 17,5 saat veya daha fazla süreyle televiyon izleyen veya telefon kullanan kişilerin, günde 11,3 ve 7 saat boyunca ekrana bakan kişilere kıyasla, çok daha az sağlıklı beslenme düzenine sahip oldukları sonucuna varıldı. Ancak bu çalışmaya, insanların iş amacıyla bilgisayarlarına bakarak geçirdikleri zaman dahil edilmedi.

Bu araştırma için, televizyon ve başka herhangi bir elektronik aletle vakit geçiren 900’den fazla yetişkinden, ekrana bakarak geçirdikleri süre ve beslenme düzenlerinin yanı sıra, algılanan stres ve uyku alışkanlıkları hakkında bir anket doldurmaları istendi.

Telefon ve televizyonlarıyla daha fazla vakit harcayan kişilerde, yalnız daha kötü yeme alışkanlıkları değil, aynı zamanda daha zayıf bir uyku düzeni keşfedildi.

Tüm bu etkilerin yanı sıra, sosyal medya bağımlılığının ve sosyal medya mecralarının psikolojik olarak kişilere zarar verdiği de yadsınamaz bir gerçek. Dünya genelinde sosyal medyada geçerilen sürelerin insanları depresyona ittiği ve özgüven sorunlarına yol açtığına dair de birçok araştırma mevcut.

Daha Büyük Problemler

Televizyon ve bilgisayar karşısında tüketilen gıdalar, kişilerde oluşturduğu stres ve fast food gibi sağlıksız beslenme alışkanlıklarının insan hayatında oluşturabileceği riskler; yapılan bazı araştırmalarla ortaya koyulmuştur.

Tüketilen sağlıksız gıdaların ve günde iki saat veya daha fazla zaman ayrılan televizyon alışkanlığının çok sayıda kronik hastalığı tetiklediği bilinmektedir. Bunun sebebi ise yoğun besleyiciliğe sahip gıdaların yeteri kadar tüketilmemesi ve vücudun kronik hastalıklara karşı kendini savunacak kadar sağlıklı olmamasıdır. Vücutta meydana gelen bu tip zayıflıklar tip 2 diyabet ve kardiyovasküler gibi birçok hastalığa sebep olabilir.

Tüm bunlara rağmen telefonlarla vakit geçirmeyi hepimiz seviyoruz, haberleri takip ediyoruz ve tabii ki biraz eğleniyoruz. Ancak sağlığımız söz konusu olduğunda kendimiz için yapabileceğimiz en önemli şeylerden biri de yatmadan en az iki saat önce telefonlarımızı bir kenara bırakmak ve olabildiğince gün içinde bu tarz şeylere daha az vakit harcamak.

Reklam

Antrenman Programınızı Vücut Tipinize Göre Oluşturun!

0

Sağlıklı kilo verebilmek için dengeli bir beslenme düzeni ile disiplinli bir şekilde egzersiz alışkanlığı kazanmak gerekir. Tabi bu alışkanlığı kilo verdikten sonra da devam ettirmeli, verdiğiniz kiloların geri dönmesine izin vermemelisiniz.

Egzersiz yapmayı sadece kas geliştirme ve kilo verme hedeflerini gerçekleştirmek için düşünmemelisiniz. Çünkü, egzersiz ve beslenme düzeninize başlamadan önce vücut tipinizi belirlemeniz gerekir. Ancak her vücut tipi farklıdır ve herkes aynı egzersizleri yapmamalıdır. Aynı zamanda sadece vücut tipiniz değil, yaşam tarzınız, genetiğiniz, geçmişiniz de nasıl göründüğünüzde mutlak role sahiptir.

Hepimizin her gün egzersize ihtiyacı vardır, ancak hepimizin aynı oranda veya aynı seviyede çabaya ihtiyacı yoktur. Bazı insanlar sosyalleşebilecekleri grup derslerinde en iyisini yapar, bazıları kafalarını rahatlatmak için tek başına yürüyüşlere veya koşulara ihtiyaç duyar. Birkaç kişinin de rekabete veya yüksek düzeyde çabaya ihtiyacı vardır; ancak bunlar istisnadır ve hiçbiri diğerinden daha iyi değildir.

O halde soru şu: “Ne tür bir egzersize ihtiyacınız var?

Sadece vücut tipinizi bildiğinizde, hangi egzersize fiziksel ve zihinsel olarak nasıl tepki verdiğinizi de bileceksiniz. Bu doğrultuda da doğru çalışma programını seçecek ve vücut tipinize uygun egzersizleri yapacaksınız.

Günlük hayatta sık sık duyduğumuz “6 aydır spor yapıyorum ama kilo almıyorum” ya da “sürekli diyet yapmama rağmen bir türlü kilo veremiyorum” gibi şikayetler doğru şekilde egzersiz ve diyet yapılmadığının bir göstergesidir. Bu da vücut tipi hakkında hiçbir fikre sahip olunmadığını açıkça ortaya koyuyor. Bu yazıyı okuduktan sonra vücut tipinizi ve hedefinize ulaşmanız için yapmanız gerekenleri öğreneceksiniz.

Vücut Tiplerine Göre Antrenman Programları

Üç temel vücut tipi vardır. Bunlar; ektomorf, mezomorf ve endomorftur. Hangisine en yakın olduğunuzu bilmek, beslenmenizi ve egzersiz planınızı, ihtiyaçlarınızı karşılayacak şekilde daha iyi düzenlemenize ve ulaşılabilir gerçekçi hedefler belirlemenize yardımcı olacaktır.

Ektomorf Vücut Tipi ve Egzersiz Önerileri

Zayıf ve ince tipli vücuttur. Küçük, narin ve yağsız kas yapısına sahiptir. Kol ve bacaklar ince uzun, göğüs düz, bilekler ince, omuzlar ve kalçalar dar olur. Çoğunlukla manken ve modeller bu vücut tipindedir. Diğer vücut tiplerine göre hem kas hem de yağ yapmaları oldukça zordur. Metabolizmaları çok hızlı çalıştığından kilo almakta oldukça zorlanırlar. Yüksek kalorili diyet yapmalı ve karbonhidrat ağırlıklı beslenmelidirler. Günde 3000-4000 kalori almaları gerekir. Yani çok fazla yemek yemeli ve çok fazla çalışmalıdırlar.

Ektomorf vücutların kas yapmaları zordur. Bu nedenle ağırlık çalışmaları ve aerobik egzersizler ile denge hareketleri onlar için uygundur. Uzun kardiyolar kas yapmak isteyen ektomorf vücutlar için iyi değildir. Çünkü onlar, aldıkları kaloriler yağ yakmak için değil kas yapmak için harcanmak zorundalardır.

Tüm vücut ağırlık çalışmalarında her kas grubu için 8-12 tekrar ve 3-8 set arasını geçmemelidirler. Kas dinlenmeleri uzun olacağı için set aralarında 2-4 dk kadar dinlenmelidirler. Kasları çalışma sonrasında zor recovery olur yani dinlenmesi uzun sürer. Bu da çalışmaları arasında daha fazla ara vermelerini veya daha az hacimli çalışmalarını gerektirir.

Mezomorf Vücut Tipi ve Egzersiz Önerileri

Kaslı, atletik, kuvvetli vücut tipidir. Geniş omuz, dar bel, ince eklemler ve yoğun kaslara sahip oldukları için güçlüdürler. Kolay kas yaparlar ancak kolay da yağlanırlar. Kemikleri kalındır. Vücut geliştirmeye en uygun tiplerdir. Esneklikleri yok denecek kadar azdır. Testosteron ve büyüme hormonu seviyeleri fazladır. Bu yüzden kolayca kas dokusu kazanırlar.

Mezomorf Vücut Tipi – Nilay Özdemir

Mezomorfların kasları çok kolay recover olur yani yüksek hacimli ağırlık çalışabilirler. Alt vücut, üst vücut splitiyle başlayıp haftada 4 gün çalışmalı ve kas grubu başına 12-15 set yapmalıdırlar. Tüm vücut egzersizlerinin yanında izolasyon egzersizleri ve de haftada 2-3 defa interval yapmaları da çalışmalarını doğru yönde destekleyecektir.

Beslenmelerinde düşük karbonhidrat diyeti uygulayabilirler ama özellikleri göz önüne alınınca orta düzey bir karbonhidrat alımı en iyi sonucu verecektir. Bu şekilde ağırlık antrenmanlarındaki performanslarını da koruyabilirler. Ancak yüksek glisemik indeksli gıdalardan da uzak durmaları gerekir.

Endomorf Vücut Tipi ve Egzersiz Önerileri

Geniş ve kalın vücut tipidir, bacaklar ve kaslar kısadır. Kum saatine benzer ya da armut tiplidir. Kilo almaya yatkındır. Metabolizması yavaş çalıştığından vücudu kolay yağlanır. Kemikleri ve belleri kalın, vücutları yuvarlaktır. Genelde kaslı olurlar. Aynı zamanda kolay kas yapıp, çok kolay da yağ kazanırlar. Ama çok zor yağ kaybederler.

Ağırlık çalışmalarında bacaklar veya sırt gibi uzun kasların bulunduğu bölgeler üzerine yoğunlaşmalıdırlar. Orta ölçekli ağırlıklarla yapılan 15 tekrarlı ve 30-60 saniye dinlenmeli setler en iyi sonucu ortaya koyacaktır. Haftanın en az 3 günü ortalama 50-60 dakika yapılacak kardiyolar yağları eriterek metabolizmanın hızlanmasını sağlayacaktır. Karbonhidratı dikkatli ve kontrollü almalı ve kas yapmak için 3500 kalori tüketmelidirler.

Reklam

Anneler Neden Spor Yapmalı?

0

Yazar: Feyza Birinci

Bebeğiniz dünyaya geldiği ilk andan itibaren, bir süre uykusuz geçecek olan annelik mücadeleniz başlar. Ve bu mücadelenin en az 40 günü, hem geleneksel inanışlara hem de fiziksel şartlarınıza göre evde devam edecektir.

Hareketli, üretken ve öğrenen bir hayat düzeni olan Y kuşağı bireyi olan bir anneden bahsediyorsak, 40 gün evde hareketsiz kalma fikri, üstelik yeni bir duygu ve sorumluluk olan annelikle birleşince hiç de hoş karşılanmayabilir. Çünkü kucağına verilen mucizesiyle birlikte bir anne, yeni hayatının ilk gününe adım atar. Bundan sonra hiç birşey eskisi gibi olmayacaktır. Dolayısıyla bu tatlı ve ‘biraz’ zorlu değişikliklere adapte olmanın yolu ruh-beden-zihin bütünlüğünü sağlayabilmekten geçecektir. Peki bu ruh-beden-zihin bütünlüğünden kastımız nedir? En basit haliyle “iyi hissedecek bir şeyler yapmak!”tır. Gelin bu konuyu biraz daha derinleştirelim.

Lohusa Sendromu Nedir?

Genelde bir kadının, anne olduğu andan itibaren artık en önemli önceliği sadece çocuğu olacaktır. Özellikle de bebeği yenidoğan döneminde olan bir anne için bu tartışılamaz bir gerçektir. Birinci planda çocuğu olan anne, kendini ve ihtiyaçlarını unutmaya başlar. Derken doğum sonrası ağrıları, uykusuz geceleri ve kendini yeterli hissedememe sendromuyla birlikte bu, had safhaya çıkar. Ve sonuç; ‘lohusa sendromu’ dedikleri ama aslında tamamen annenin kendini unutmasından kaynaklanan vücudun alarm verme tepkileri olur.

Yapılan bir çok araştırmadan bilirsiniz; bebeğin huzurlu olabilmesi için annenin de huzurlu olabilmesi gerekmektedir. Vücudunuz ‘beni unuttun’ diye alarm verirken bebeğiniz de bu huzursuzluğu hisseder ve size geri yansıtır. Eğer bunu farketmezseniz bu bir döngü haline gelir ve huzursuzluğu büyüterek bunun içinde kaybolursunuz.

Beden-Ruh-Zihin Bütünlüğü Nasıl Sağlanır?

E peki ne oldu şimdi bizim beden-ruh-zihin bütünlüğümüz? Bu huzursuzluklar girdabında kaybolmamak, en önemlisi de sağlıklı anne-sağlıklı beden ilişkisinde kalmak için ne yapmalıyız?

Bu konuda, hareket etmek – egzersiz yapmak en keyifli ve en etkili seçim olabilir. Peki egzersizin bir anneye ne gibi faydaları vardır?

Her şeyden önce egzersizle birlikte anne, kendine özel zaman yaratma fırsatı bulur. Dolayısıyla “beni ihmal ettin” diye alarm veren bedene hak ettiği ilgiyi vermiş olur.

Emzirme pozisyonları ve zamanla büyüyen bebeğin artan kilosu ile birlikte annenin sırt ve bel ağrıları kaçınılmaz olur. Egzersizle; bu kasılan kaslar esner ve annenin ağrıları azalır. Anne bebeğiyle daha keyifli emzirme zamanları yaşayabilir.

Uykusuz kalan ve bir süre düzeni düzensizlik olan annenin, rahat uyuyabilmesi için yani melatonin hormonunun yeterince salgılanabilmesi için vücudumuz önce seratonin hormonuna ihtiyaç duyar. Egzersizle birlikte vücutta seratonin hormonu salgılanması, melatonin hormonunun da dengeli şekilde salgılanarak anneye daha konforlu bir uyku imkanı sunar. Bu da lohusa sendromunun adeta düşmanıdır.

Kendine zaman yaratan, hem bedensel hem de zihinsel anlamda rahatlama sağlayan anne, daha sakin daha zinde olur. Böylelikle minik kaplanın günün ilk ışıklarıyla başlayacak olan yeni maceralarına uyum sağlayacak enerjiyi kendinde bulur ve güne enerjik bir bedenle merhaba der.

Barış Bıçakcı’nın da dediği gibi “Hareket etmezsen acı üzerinde birikir.”

Hareket et!

Reklam

Mutlaka Kaçınılması Gereken 8 Squat Hatası

0

Kaçınılması gereken hatalardan bahsetmeden önce squat nedir ve squatın faydaları nedir gibi sorulara detaylıca cevap vermek gerekir. Squat, spor salonunda harika sonuçlar görmek ve daha fazla kas kütlesine sahip olmak için uygulyabileceğiniz tartışmasız en iyi hareketlerden biridir. Ağırlıklarla beraber uygulayabileceğiniz squat hareketi, vücudunuzdaki hemen hemen her kası çalıştırırken aynı zamanda vücudunuzdaki hormonal etkileşimi tetikler ve zamanla daha fazla güç kazanmanıza yardımcı olur.

Squat yalnızca fiziksel faydaları nedeniyle değil, aynı zamanda hormonal avantajları nedeniyle de egzersizlerin olmazsa olmazıdır. Çok sayıda çalışma, squat egzersizinin testosteron ve HGH salınmasına yardımcı olduğunu göstermiştir ve bunlar sadece bacaklarınızda değil, tüm vücudunuzdaki kas büyümesi için oldukça gereklidir.

Squat tartışmasız en işlevsel egzersizlerden biridir. Günlük hayatınızda aslında ne kadar çömelme hareketi yaptığınızı hiç düşündünüz mü?Yatağınızdan ve koltuğunuzdan kalkmak gibi günlük hayatınızda aslında defalarca kez uyguladığınız muazzam bir hareket.

Bununla birlikte, yapılan en yaygın squat hataları zamanınızı boşa harcamanıza sebep olur. Fark etmeden yaptığınız hatalar vücudunuzun birçok bölgesinde çeşitli hasarlara sebep olabilir.

Biz de tüm bunları dikkate alarak squat egzersizinde yapılan 8 hatayı ve bunlardan kaçınmak için yapmanız gerekenleri sizler için derledik.

Eğiminizi Doğru Ayarlayın

Çok fazla kişi bu hareketi uygularken yere paralel çömelmeler uygular. Bu, bacaklarınızda oluşturacağınız kuvveti ve boyutu azaltır çünkü hareket açıklığınızı sınırlar ve dizlerinizi incitebilir. Çünkü siz paralel bir hiza alana kadar halterin kuvveti kalçalarınıza kaymaz.

Bunun yerine squat esnasında karın bölgenizi desteklemeye çalışın ve uyluklarınızın yere paralel veya daha alçak olduğundan emin olun. O kadar aşağı eğilemiyorsanız, kalça hareketliliğinizi geliştirin veya gövdenizi dik tutmaya çalışın. Goblet squat veya zercher squat gibi daha basit hareketlerle kendinizi bu yolda geliştirebilirsiniz.

Dizlerinize Dikkat Edin

Squat esnasında çömelirken asla dizlerinizin içe doğru çökmesine izin vermeyin. Bu dizlerinizi gerer ve bağlara zarar verebilir.

Bunun yerine dizlerinizi daima ayak parmaklarınızla aynı yöne çevirin. Dizleriniz hala birbirine doğru kayıyorsa, bacaklarınızı dirence karşı zorlamak için dizlerinizin etrafına mini bir bant yerleştirin ve dizlerinizi aynı hizada tutmak için doğru kasları etkinleştirin.

Topuklarınızı Kaldırmayın

Çoğu zaman squat egzersizlerinde alçalırken topuklar kaldırılır ancak bu uygulama ağırlığı öne doğru kaydırır, zorluğu artırır ve dizlerinizi zorlar. Bunun yerine, topuklarınızı yerde sabit tutmaya çalışın. Bunu engellemek ve topuklarınızı sabit tutmak için ayak parmaklarınızı yukarı doğru kıvırın. Ayrıca ısınma hareketleri uygularken daha fazla ayak bileklerinizi çalıştırmayı unutmayın.

Antrenmanlarınızı destekleyecek protein tozu ürünlerini supplementler.com‘da inceleyebilirsiniz.

Sürekli Olarak Aynı Hareketi Uygulamayın

Yalnızca tek bir squat hareketi uygulamak yerine, farklı kasları çalıştırmak ve hatalardan kaçınmak için çeşitli squat varyasyonlarından faydalanabilirsiniz.

Örneğin, temel aktivasyonunuzu iyileştirmek, üst bacak kaslarınızı güçlendirmek ve belinizdeki stresi azaltmak için birkaç hafta boyunca back squat hareketini bir kenara bırakın ve goblet squat uygulayın.

Belinizi Yuvarlamayın

Squat sırasında daima omurganızı düz tutmaya çalışın. Bel kısmınızı yuvarlarsanız, bel ve omurganıza tehlikeli bir baskı uygularsınız.

Hareket esnasında göğüs kafesinizin düştüğünü ve pelvis noktanızın yukarı doğru eğildiğini hissedin. Göğüs kafesi ve pelvik pozisyonunuzu bu şekilde korursanız, sırtınızda oluşacak baskıyı azaltmış olursunuz.

Kalça Kaslarınızı Kullanın

Kalça kaslarınız alt vücudunuzdaki en güçlü kaslardır. Squat esnasında bunları mutlaka kullanmaya çalışmalısınız.

Bedeninizi yukarı kaldırırken, kalça kaslarınızı harekete geçirmek ve gücünüzü artırmak için zemini ayaklarınızla ittiğinizi hayal edin. Kalçalarınızı tamamen uzatmak için kalça kaslarınızı sıkın.

Kalçanızı Çok Hızlı Kaldırmayın

Birçok kişi hareket esnasında düzgünce eğilse bile hareket devamında kalçalarını omuzlarından daha hızlı kaldırır. Oysa ki yapılan bu yanlış, belinizi ve omurganızı strese sokabilir. Bunun yerine, kalçalarınızı ve omuzlarınızı aynı anda kaldırmaya çalışın.

Smith Machineden Uzak Durun

Smith machine squat hareketlerinde oldukça popüler olsa da siz olabildiğince uzak durmaya çalışın. Smith machine sizi iki boyutlu bir düzleme ve doğal olmayan hareket modellerine iter. Ayrıca, squatın tüm faydalarından yararlanmanızı engelleyerek ağırlığı dengeler. Squat hareketinin faydalarından biri de kendimizi ağırlığı dengelemeye zorlamamızdır.

Kanadalı araştırmacılar, serbest ağırlıklı squatın smith machinede uygulanan squat hareketine kıyasla ortalama %43 daha fazla kas aktivasyonu yarattığını belirtmiştlerdir.

Doğru ve etkili squat yapabilmek için “Güç Odaklı Squat Programı” içeriğimizden yararlanabilirsiniz!

Reklam

Evde Spor Bülteni: Ayva Göbek Eritme Hareketleri

0

Vücut kitle indeksinize göre ideal kiloda olmanıza ve genel olarak zayıf görünmenize rağmen göbeğinizle başınız dertte mi? Ne kadar zayıflarsanız zayıflayın o göbek bir türlü gitmiyor mu? Öyleyse ayva göbekten müzdarip olabilirsiniz.

Peki vücudun bütünlüğünü bozan, bu baş belası ayva göbek nedir? Nasıl oluşur? Bu göbeği eritebilmek için neler yapılabilir? Aralarında ayva göbek eritme hareketlerinin de yer aldığı pek çok konuya bu yazımızda açıklık getirdik. Gelin hep birlikte bu göbeği tanıyalım ve ondan bir an önce kurtulalım!

Ayva Göbek Nedir?

Ayva göbek, alt karın bölgesinde biriken bir yağ tabakası oluşmasıyla ortaya çıkan bir göbek biçimidir. Karın çevresinde eritmesi ve şekillendirmesi en zor yer olarak bilinen alt karın bölgesi, o bölümdeki kasların günlük hayatta yeterince ya da neredeyse hiç çalıştırılmaması sebebiyle yağ depolamaya daha yatkındır. Bu nedenle kilolu insanlarda olduğu gibi en zayıf insanlarda bile oluşabilen bir göbek şeklidir. Hatta vücut proporsiyonunu bozduğu için zayıf kişilerde daha dikkat çekici hale gelebilir.

Ayva Göbek Neden Olur?

Ayva göbek, tek bir nedene bağlı olarak oluşmaz. Tüm vücut problemleri gibi birçok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan biz vücut bozukluğudur. Dolayısıyla ayva göbek eritmek, bu faktörlerin ortadan kaldırılması veya iyileştirilmesi ile gerçekleşebilir.

Bu faktörlerin başında beslenme gelir. Ayva göbeğin bir yağ kitlesi olduğundan yola çıkarak beslenme şeklinin bu bozukluğun oluşmasını sağlayan temel neden olduğunu söyleyebiliriz. Çok fazla doymamış yağ içeren besinler tüketmek, çok fazla karbonhidrat tüketip bu besinleri yakmamak ve genel olarak sağlıksız beslenmek; ayva göbeğin beslenme kaynaklı oluşmasının nedenleridir.

Beslenmeyle birlikte hareketsizlik de bu göbek şeklinin oluşmasına davetiye çıkarır. Çünkü vücuttaki yağ oluşumunun sebebi aslında beslenme sırasında vücuda alınan yağ ve karbonhidratın yakılmaması, bunların diğer besinlerle birlikte vücutta yağ olarak depolanmasıdır. Vücudun yağ depolamaya en yatkın bölgelerinden biri olan alt karın bölgesi de bundan nasibini alır. Eğer yanlış beslenmeye hareketsizlik de eşlik ediyorsa, düzenli olarak egzersiz yapılmıyorsa ayva göbek oluşumu kaçınılmazdır. Üstelik hareketlilik olmazsa ayva göbek eritmek de neredeyse imkansızdır.

Bir diğer faktörün ise yanlış alt giyim tercihleri olduğunu söyleyebiliriz. Bel kısmını iyice sarıp göbek bölgesini serbest bırakan pantolon, tayt, şort ve benzeri alt giyim ürünlerini tercih etmek; alt karnın şeklini bozarak zamanla ayva göbek oluşumuna neden olabilir. Göbeği sarmayan ve sıkılaşmasına engel olan yanlış beden seçimleri, gününün büyük bir bölümünü oturarak geçirenler için daha büyük bir risktir. Bu durum göbeğin ‘ayva göbek’ şeklini almasına neden olacaktır.

Ayva Göbek Nasıl Eritilir?

Öncelikle ayva göbek eritme yolunda sizi zorlu bir yolculuğun beklediğini belirtmemiz gerek. Bu göbekten kurtulabilmek ve yukarıda bahsettiğimiz nedenleri ortadan kaldırmak için sıkı bir diyet program uygulamalı ve egzersizlerinizi aksatmamalısınız. Aynı şekilde kıyafet seçimlerinizi gözden geçirmenizde de fayda var.

Buna göre önce diyet programı oluşturmakla işe başlayabilirsiniz. Saatlerce mekik ve alt karın hareketleri yapsanız da, spor salonundan çıkmasanız da; iyi bir beslenme programı oluşturmadan ayva göbek eritmenin mümkün olmadığını bilmelisiniz.

Öyleyse beslenme ile ilgili şu kritik noktaları uygulayabilir, buna göre bir diyet program oluşturabilirsiniz:

  • Öğünlerinizde tükettiğiniz trans yağ, tuz, şeker ve un oranını en aza indirin.
  • Lif içeriği yüksek gıdalar tüketin
  • Yeşil çay, kahve gibi yağ yakıcı içecekler tüketin
  • Bol bol sebze tüketin (özellikle yeşil yapraklı)
  • Doymuş yağları tüketin (Hindistan cevizi yağı, zeytinyağı vs.)
  • Yağ yakımını hızlandıracak supplementler kullanın

Göbek yağı eritmenize yardımcı olacak besinler için ‘Metabolizmayı Hızlandıran Yiyecekler‘ yazımıza göz atabilirsinz.

Ayva Göbek Eritme Hareketleri

Ayve göbek demek aslında alt karın demek. Dolayısıyla egzersiz yaparken odaklanmanız gereken bölge alt karın. Sizler için aşağıda ayva göbek eritmek için faydalanabileceğiniz birkaç etkili alt karın egzersizlerine yer verdik. Ancak bunlar hızlı ve doğru bir karın gelişimi için her zaman yeterli olmayabilir. Bu nedenle üst ve orta karın da çalışmalısınız. Alt karın hareketleriyle birlikte rahatlıkla uygulayabileceğiniz farklı karın egzersizlerini içeren içeriklerimizi aşağıda bulabilirsiniz.

Leg Drop (3×15)

  • Pilates matına sırtüstü uzanın.
  • Avuç içleriniz mata dönük, kollarınızı vücudunuzdan biraz uzakta duracak şekilde yanınıza koyun.
  • Bacaklarınızı ayak parmak uçlarınız yukarı bakacak şekilde uzatın.
  • Yalnızca karnınızdan güç alarak iki bacağınızı da birleşik şekilde aynı anda hızlıca yukarı kaldırıp yavaşça indirin.

Scissor Kicks (4×20)

  • Pilates matına sırtüstü uzanın.
  • Avuç içleriniz mata dönük, kollarınızı vücudunuzdan
    biraz uzakta duracak şekilde yanınıza koyun.
  • Bacaklarınız omuz geniliğinde açık olsun.
  • Bir set için önce bir bacağınızı sonra diğer
    bacağınızı kaldırıp indirecek şekilde, hareketi bir döngü halinde tekrarlayın.
  • Her bacağınız için kaldırıp indirme hareketi bir
    tekrar sayılır.

Mountain Climbers (4×20)

  • Avuç içleriniz ve dizleriniz değecek şekilde pilates matı üzerinde pozisyon alın.
  • Harekete başlangıç pozisyonda ayak parmak uçlarınız üzerinde durun. Bacaklarınızı kırmayın.
  • Pozisyonunuzu bozmadan önce bir bacağınızı sonra diğer bacağınızı karnınıza doğru çekin. Hareketi yaparken seri olun.
  • Her bacağınız için karın bölgesine çekme işlemi bir tekrar sayılır.

Reverse Crunch (3×15)

  • Pilates matına sırtüstü uzanın.
  • Ellerinizi ensenizde birleştirip bacaklarınızı bitişik şekilde karnınıza doğru çekin.
  • Sırt ve alt karın bölgenizden güç alarak kalçanızı yukarı kaldırın. Hareketi yaparken bacaklarınız 45 derecelik açıya sahip olmalı.
  • Kalçanızı kaldırıp bir kaç saniye bekledikten sonra kalçanızı indirip ayaklarınızı mata değdirin.
Reklam

Kolajen Takviyesine Bilimsel Bakış

0

Kolajen, eklem sağlığı denildiğinde akla gelen ilk şeylerden biridir. Üstelik eklem sağlığının yanı sıra cilt dokularının iyileşmesinden saç bakımı ve sağlığına kadar pek çok noktada işlevi olan bu besin, vücuda kazandırılması oldukça önemli bir maddedir. Birçok besinde olsa da vücutta tutulabilmesi ve düzenli şekilde alınabilmesi için vücuda takviye edilmeye ihtiyaç duyan maddelerden biridir. Biz de bu yazımızda takviye formuyla birlikte kolajeni, türlerinden faydalarına ve hangi besinlerde bulunduğuna kadar pek çok açıdan inceledik.

Kolajen Nedir?

Vücudumuzda en bol bulunan bir protein çeşidi olan kolajen, protein kütlesinin yaklaşık %30’unu oluşturur. Çoğunlukla deri, eklemler, kemikler ve dişler gibi bağ dokularında bulunur ve vücudumuza yapı, güç ve stabilite sağlar. Son yıllarda besin takviyesi ve şampuan ve vücut losyonlarına eklenerek kozmetik alanda da popülerlik kazanmıştır.

Yaşlandıkça, vücudunuz daha az kolajen üretir ve bu da cilt ve kemik dokularında yapısal bir düşüşe neden olur. Bu, kırışıklıklara ve eklem kıkırdağının zayıflamasına neden olabilir. Bu sürece karşı koymanın potansiyel bir yolu, kemik suyu gibi gıdalardan kolajen alımınızı artırmak veya bir kolajen takviyesi kullanmaktır.

Kolajen Türleri

Pek çok kolajen türü varken, vücudumuzda en yaygın olanları tip I, II ve III’tür.

Tip I: Deri, tendonlar, bağlar, kemik ve interstisyel dokularda,

Tip II: Kıkırdaklarda,

Tip III: Cilt, kaslar ve kan damarlarında bulunur.

Kolajenin Faydaları

1 – Cilt Sağlığı

Kolajen, cildinizin önemli bir bileşenidir. Yaşlandıkça vücudunuz daha az kolajen üretir, bu da cildin kurumasına ve kırışıklıkların oluşmasına neden olur. Kolajen takviyesi, kırışıklıklar ve kuruluk gibi yaşlanma belirtilerini azaltmaya yardımcı olabilir

2 – Eklem Sağlığı

Kolajen takviyesi almak osteoartrit gibi eklem bozuklukları olan kişilerde ağrının giderilmesine yardımcı olabilir.

3 – Kemik Sağlığı

Bazı araştırmalar, kolajen takviyelerinin kemik yıkımını ve ilişkili hastalıkları önlemeye yardımcı olabileceğini göstermiştir. Yeterli kalsiyum, D vitamini ve fosfor alımıyla birlikte kolajen takviyeleri kemik kütlesini korumaya yardımcı olabilir.

Kolajenin Besin Değerleri

2 yemek kaşığı (14 gram) kurutulmuş kolajen şunları içerir:

Kalori 50 kcal
Protein 12 gr
Karbonhidrat 0 gr

Dolayısıyla kolajen neredeyse % 100 protein içerir. Ayrıca proteinin yapı taşları olarak bilinen amino asitleri de yüksek oranda içerir.

Kolajen İçeren Besinler

Kolajen, hayvanların bağ dokularında bulunur. Bu nedenle kolajen içeren besinleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  • tavuk derisi
  • domuz derisi
  • sığır eti
  • balık

Kemik suyu gibi jelatin içeren yiyecekler de kolajen sağlar. Jelatin , pişirildikten sonra kolajenden elde edilen bir protein maddesidir.

Kolajen bakımından zengin yiyecekler yemenin vücudunuzdaki kolajeni artırmaya yardımcı olup olmadığını belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Kolajen bakımından zengin gıdaların takviyelerle aynı faydalara sahip olup olmadığına dair herhangi bir insan çalışması yapılmamıştır.

Sindirim enzimleri gıdalardaki kolajeni ayrı amino asitlere ve peptidlere ayırır. Takviyelerdeki kolajen zaten parçalanmış veya hidrolize edilmiştir, bu nedenle gıdalardaki kolajenden daha verimli bir şekilde emildiği düşünülmektedir.

Kolajen Üretimini Azaltan Alışkanlıklar

Belki de aşağıdaki kolajeni yok eden davranışlardan kaçınmak daha da önemlidir.

  • Çok fazla şeker ve rafine karbonhidrat yemek kolajenin kendi kendini onarma yeteneğini engeller. İlave şeker ve rafine karbonhidrat tüketiminizi en aza indirgemekte fayda var.
  • Çok fazla güneş ışığı almak ultraviyole radyasyon, kolajen üretimini azaltabilir. Aşırı güneşe maruz kalmaktan kaçının.
  • Sigara içmek kolajen üretimini azaltır.

Kolajen Takviyesi Türleri

Kolajen diyetten elde edilebilirken, alımınızı artırmanın daha ölçülebilir bir yolu, onu takviye şeklinde almaktır.

Kolajen takviyeleri çeşitli kökenlerden gelir, ancak en yaygın olanı domuz eti, sığır ve deniz kaynaklarıdır. Bunların hepsi ağırlıklı olarak tip 1 kolajendir. Genetiği değiştirilmiş maya ve bakterilerin kullanıldığı teknolojideki ilerlemeler sayesinde vegan kolajen takviyeleri de mevcuttur.

Çoğu kolajen takviyesi, peptitlere hidrolize olarak gelir, yani zaten parçalanmışlardır. Bu onları vücudunuzun sindirmesini ve bağ dokusuna dahil etmesini kolaylaştırır.

Kolajen takviyelerinin çoğu, aromalı veya aromasız olmanın yanı sıra toz, saşe veya tablet formunda gelir. Pek çok insan yiyecek ve içeceklere tadını etkilemeden eklenebildiği için aromasız çeşidi tercih eder.

Kolajen içeren besinler veya kolajen üretimini artıran yiyecekler yemek, ihtiyacınız olan yapı taşlarını (amino asitler) oluşturmanıza da yardımcı olabilir.

Bugüne kadar, kolajen takviyelerinin güvenliği ve etkinliği hakkında sınırlı güvenilir bilgi bulunmaktadır. Ayrıca, takviyenin kaynağına alerjiniz varsa, alerjik reaksiyonunuz olabilir.

Besin takviyesi kullanmadan önce hekim ve diyetisyene danışmak daha güvenli bir seçim olacaktır.

Reklam

Özge Kırdar ile Başarının Psikolojisi #5 Alican Kaynar

Bu ayki konuğumuz Alican Kaynar, 1988 doğumlu olimpik yelkenci. Alican ile ortak yanımız da ülkemizi Londra Olimpiyat oyunlarında temsil etmemiz. O da kendi branşının Türkiye’deki en iyilerinden. Dolayısıyla üzerindeki baskı da bu sebeple herkesten fazla. 25 yılı aşkın süredir Alican bu sporun içinde. Türkiye’de yelken sporunun gelişmesine olan katkısı yadsınamaz. Bence genç yelkencilerin ondan öğrenecek daha çok şeyi var. 2020+1 oyunlarında onu izlemek için sabırsızlanıyorum. Çünkü 2 Olimpiyat geçirmiş bir sporcu tüm duyguları kontrol edebilecek durumdadır.

İşte Alican’ın baskı ile nasıl mücadele ettiğine dair verdiği cevaplar… Dilerim siz de benim kadar beğenirsiniz.

Özge Kırdar Kinasts: Bize en çok stres ve baskı hissettiğin karşılaşmadan bahsedebilir misin?

Alican Kaynar: Uzun yıllardan beri yelken sporunun içindeyim. 6 yaşında, kulübüm Fenerbahçe’de başladığım yelkende, sırasıyla optimist ve lazer sınıflarında yarıştıktan sonra şu an mücadele ettiğim finn sınıfında yer almaya başladım. Yaklaşık 25 yılı aşkın süredir, hayatımın en büyük parçası yelken… Bu süreçte ulusal ya da uluslararası birçok müsabakada kulübümü ve ülkemi temsil ettim.

İlkler her zaman unutulmazdır ama bu ilklerin içinde bir de dünyanın en önemli spor organizasyonu içerisinde, ülkenin bayrağını temsil etmek varsa stres ve yaşadığın baskı çok daha yüksek olabiliyor. Bundan dolayı, ilk olimpiyatım olan 2012 Londra Olimpiyatları diyebilirim. Hem ilk olimpiyatın etkisi ile yaşanan tecrübesizlik, hem de ortamdan – çalışma koşullarına kadar çok farklı bir boyutta yer almam ve dünyanın en elit yelkencileri ile beraber olmak stres katsayımı yükseltti diyebilirim. O oyunlarda 18. oldum ama kazandığım tecrübe, aldığım dereceden çok daha fazlasıydı diyebilirim.

Özge Kırdar Kinasts: Peki neden aklına gelen ilk karşılaşma bu oldu?

Alican Kaynar: Her sporcunun hayali olimpiyata gitmektir. Orası ayrı bir nokta ve olimpik sporcu unvanı kazanmak ayrı bir apolet. Bunu sende tattığın için mutlaka biliyorsundur. Bir anlamda hayallerime ulaştığım bu ilk organizasyon aklımdan geçti. Daha sonra 2016 ve şimdi de 2020+1 Oyunları’nda da yer alacağım ama ilk katılım duygusu özellikle yaşanılanlar bakımından farklı oluyor.

Özge Kırdar Kinasts: Şimdi düşündüğünde sence bu seni nasıl etkiledi?

Alican Kaynar: Çok açıkça söyleyebilirim ki, orada yaşadığım stres ve baskı, beni pozitif yönde etkiledi. Şu şekilde; öncelikle uluslararası en büyük organizasyonda, yarıştığım sporcuların nasıl hazırlandığını çok net gördüm. Mental hazırlıktan, fiziksel hazırlığa, iletişim çalışmalarından, süreçlerin ekipler ile beraber ne kadar planlı yürütüldüğüne kadar farklı deneyimler kazandım.

Baskıyı yönetmeyi, stresle başa çıkmayı böyle bir organizasyon içerisinde deneyimlemek, geleceğe hazırlanırken size farklı yöntemler olduğunu gösteriyor. Bunun sonuçlarını da elde ettiğimi söyleyebilirim. İlk olimpiyatımdan sonra ikinci olarak katıldığım Rio Olimpiyatları’nda derecem, 13’üncülük oldu ve şimdi Tokyo’da hedef madalya.

Özge Kırdar Kinasts: Şimdi başka bir konuya gelelim. Karşılaşmaya çıkacaksın aklında ‘ya kaybedersem?’ var. Bu düşünceye nasıl reaksiyon gösteriyorsun?

Alican Kaynar: Bireysel olarak ayrıca hem kulüp hem de milli takım bünyesinde, özellikle sporpsikolojisi alanında zaman zaman eğitimler alıyor ya da görüşmeler yapıyoruz. Yakaybedersem düşüncesi bana göre hala işine gösterdiğin saygı ve küçük yaşlardanberi yaşadığın heyecanın bir göstergesi. O düşünceyi tabii artık kontrol etme yetisinikazandım.

Bizim sporumuzda bir takım çalışması var ama yarışmaya çıktığınızda tüm kontrol sizde. Rüzgâr ve dalgalarla baş başa kalıyoruz ve o anda kararları çok hızlı ve en doğru şekilde almam gerek. Bundan dolayı yarışma başladığında, artık çok fazla farklı şeyler düşünecek süreniz kalmıyor.

Özge Kırdar Kinasts: Sence bir sporcunun kendine güven duyması ne kadar dış etkenlere bağlı? Ve sence özgüven sadece kendi içinde oluşturduğun bir şey midir?

Alican Kaynar: Tamamen bağımsız diyemem. Burada dış etken faktörleri önemli. Mesela benim yelkene başlama sebebim babam. O yaşlarda kendisinin ve ailemin bana sağladığı katkı ile beraber destek olmaları beni tabii ki daha kişisel olarak özgüven sahibi yaptı ve küçük yaşlardan itibaren hedefler koyarak, kendime yapabilirim duygusunu öğretti.

Şimdi eşim ve kızım, örneğin bazı yarışmalarımıza – kamplarımıza beraber gidiyoruz, adeta benimle beraber tüm süreci yaşıyorlar. Onlara baktığımda, yapabileceğimi görmek ve onların bana bu ortamı yaratması tabii ki bana katkı sağlıyor.

Ayrıca federasyonumuz, kulübüm ve tabii ki benimle beraber olan sponsorlarım da önemli etkenler. Örneğin başkanımız Ali Koç’un yarışmalar öncesi bir destek telefonu ya da her zaman arkamızda olan Doğuş Grubu ve Sayın Ferit Şahenk’in destekleri de çok ama çok önemli.

Bu gibi örnekler çok ve bir sporcunun kendine olan güvenini hissetmesi için bunların önemli etkenler olduğunu düşünüyorum.

Özge Kırdar Kinasts: Sence baskıyı en çok bir başkasından mı görüyorsun yoksa kendinden mi?

Alican Kaynar: Kesinlikle kendimden. Her zaman daha iyisini yapmak için çabalıyorum. Bu bana yeter dediğim gün, artık hedefimden uzaklaşmış olurum. Ondan dolayı sürekli olarak kendime yeni çizgiler koyarak ilerlemeye çalışıyorum.

Özge Kırdar Kinasts: Bazı sporcular ne kadar stresli olurlarsa o kadar iyi performans gösterdiklerini söylerler. Bazıları da ne kadar rahat olurlarsa o kadar iyi performans sergilediklerini. Sen hangi kategoridesin?

Alican Kaynar: Ben orta kategorideyim. Fazla rahatlık, motivasyon ve planlamaları aksatabilir. Çok fazla stres de hem fiziksel hem de mental açıdan beni zarara uğratabilir. Bunu dengede tutmaya çalışıyorum.

Özge Kırdar Kinasts: Ve son soru; sence yukarıdaki soruya verdiğin cevabı bir sporcu profili olarak nasıl geliştirmiş olabilirsin?

Alican Kaynar: Bu bence deneyimlemek ile ilgili. Çok fazla yarışa katıldım. Katıldığım yarışmalardaki iyi performanslar, elde ettiğim tecrübe; baskıya karşı nasıl başarılı olabilirimi bana öğretti. Küçük yaşlardan itibaren, rekabetin ne olduğunu öğrendim. Ama yaptığımın da bir spor olduğunu unutmadım.

Her kazandığım ya da kaybettiğim yarışlar sonrası kendi raporlamamı iç dünyamda yapıp, neleri bir daha yapıp-yapmamam gerektiğini kendime anlatmaya çalıştım. Tabii bunu yaparken, hocalarımdan da destek aldım. Tüm süreci tek başıma yönetme şansım yok; her işin profesyonelleri ile bir araya gelerek, onlardan öğrenmeye çalışarak kendimi geliştirmeye devam ettim.

Alican’ın verdiği cevaplardan da anlayacağınız gibi kendisinin çok farkında bir sporcu, kendi eksiğinin de yapması gerekenin de farkında. Yanında seni anlayan ve destekleyen bir ekibin olduktan sonra yapamayacağın bir şey yok.

Bu yılı bitirmeden bu serinin son röportajı, voleybol sporunun en başarılı isimlerinden Gözde Kırdar ile olacak.

Sevgi ve sağlık ile kalın.

Reklam

Kışın Kullanmanız Gereken 4 Takviye

0

Vaka sayılarının giderek arttığı ve kışın kapıya dayandığı şu günlerde bağışıklık sisteminizi nasıl güçlendiriceğinizi düşünüyor olabilirsiniz.

Bağışıklık sisteminizi güçlendiren takviyeler yalnızca kış mevsiminde değil, sizi yıl boyunca sağlıklı tutmanın ve hastalıkları önlemenin en önemli anahtarıdır. Besleyici yiyecekler tüketerek sağlıklı bir yaşam tarzına sahip olmak, yeterince uyumak ve egzersiz yapmak, bağışıklık sisteminizi güçlendirmenin en önemli yoludur.

Tabii ki tüm bunlara ek olarak araştırmalar, belirli vitaminler, mineraller, şifalı bitkiler ve diğer maddelerle de bağışıklık sisteminizi güçlendirebileceğinizi ve potansiyel olarak hastalıklara karşı koruyabileceğinizi gösterir.

Biz de bu yazımızda bağışıklık sisteminizi güçlendirmenize yardımcı olacak takviyeleri sizler için derledik. Kış boyunca bağışıklık güçlendirici takviyelerden faydalanabilir ve hastalıklara karşı direnç kazanabilirsiniz.

D Vitamini

D vitamini, bağışıklık sisteminizin güçlenmesi için gerekli olan ve yağda çözünen bir besindir.

D vitamini, bağışıklık sistemenizin önemli bir parçası olan beyaz kan hücreleri yani monositlerin ve makrofajların patojenle savaşma etkilerini artırır. Bu da vücutta meydana gelen bağışıklık tepkisini artırmaya yardımcı olur.

Dünyadaki pek çok insan, eksikliği halinde bağışıklık fonksiyonunu olumsuz yönde etkileyebilecek bu önemli vitaminden oldukça yoksundur. Düşük D vitamini seviyeleri, grip ve alerjik astım dahil olmak üzere, bazı üst solunum yolu enfeksiyonları riskinin artmasına yol açar.

Yapılan bazı araştırmalar D vitamini alımının vücudu solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyabileceğini öne sürmüştür. (1)

Çinko

Çinko, bağışıklık sisteminizi güçlendiren pastil gibi bazı takviyelerde ve diğer sağlık ürünlerinde yaygın olarak kullanılan önemli bir mineraldir. Bunun nedeni ise, çinkonun bağışıklık sistemi işlevi için gerekli olmasıdır.

Çinko, bağışıklık hücresi gelişimi gereklidir ve iltihaplanma tepkisinde önemli bir rol oynar. Çinko eksikliği, bağışıklık sisteminizi önemli ölçüde etkiler ve zatürre dahil bazı enfeksiyonlara bağlı hastalık riski taşımanıza sebep olur. Bu kadar önemli bir mineral olmasına rağmen çinko eksikliği, genel olarak dünya çapında yaklaşık 2 milyar insanı etkilemekte ve en çok yaşlı yetişkinlerde gözlemlenmektedir. (2)

C Vitamini

C vitamini, dünya genelinde enfeksiyondan korunmak için alınan en popüler takviyelerden biridir.

C vitamini, çeşitli bağışıklık hücrelerinin işlevini destekler ve enfeksiyona karşı vücudunuzu koruma altına alır. Aynı zamanda, eski hücreleri yenileyerek bağışıklık sisteminizin sağlıklı kalmasına yardımcı olan hücresel ölüm için de oldukça gereklidir.

C vitamini ayrıca, serbest radikaller olarak bilinen reaktif moleküllerin birikmesiyle meydana gelen oksidatif stresin neden olduğu hasara karşı koruma sağlayan güçlü bir antioksidan görevi görür. Oksidatif stres, bağışıklık sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir ve birçok hastalığa sebep olabilir.

C vitamini takviyelerinin, soğuk algınlığı da dahil olmak üzere üst solunum yolu enfeksiyonlarının süresini ve şiddetini azalttığı gözlemlenmiştir. (3)

Mürver

Uzun süredir enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılan kara mürver bir diğer adıyla sambucus nigra, bağışıklık sağlığı üzerindeki etkileri nedeniyle son zamanlarda sıkça araştırılmaya başlanmıştır.

Yapılan araştırmalarda mürver özünün, üst solunum yolu enfeksiyonlarına ve bakteriyel patojenlere karşı güçlü antibakteriyel bir özelliğe sahip olduğu gözlemlenmiştir.

Mürver ayrıca soğuk algınlığının süresini ve şiddetini kısaltmaya yardımcı olabileceği gibi, viral enfeksiyonlarla ilgili semptomları azaltmaya da yardımcı olabilir.

Günümüzde mürver takviyeleri çoğunlukla sıvı veya kapsül şeklinde satılır ve bağışıklık sistemini güçlendirmek için insanlar tarafından oldukça sık tercih edilir. (4)

Piyasadaki birçok takviye, bağışıklık sağlığının iyileştirilmesine yardımcı olabilir. Çinko, mürver, C ve D vitaminleri bağışıklığı güçlendirme potansiyellerine sahip oldukları için araştırılan maddelerden yalnızca birkaçıdır.

Bu takviyelerin yanı sıra dengeli beslenmeyi sürdürmek, yeterince uyumak, düzenli fiziksel aktivite yapmak ve sigara içmemek; bağışıklık sisteminizi sağlıklı tutmak ve hastalık riskinizi azaltmanız açısından önemli olduğunu unutmamak gerekir.

Bahsedilen vitamin ve minerallerin bazıları antiviral özelliklere sahip olsalar bile, sizi COVID-19’a karşı koruyabileceğini gösteren hiçbir bilimsel kanıt olmadığını unutmayın. Tüm önerilen vitamin ve mineralleri kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmayı ihmal etmeyin.

Reklam

En İyi 27 Bacak Antrenmanı

0

Karın, göğüs, omuz derken hep göz ardı edilen bacaklar aslında vücudun belki de en sağlam olması gereken bölümlerinden biridir. Pek çok hareketin bağlantılı olduğu bacaklar ne kadar güçlü olursa, yapılan antrenmanlardan alınan verim de o kadar artar. Tüm zorlu hareketlerin yapılabilmesi için iyi bir zemin hazırlayacak güçlü bacaklar, yorulmak bilmeyen bir vücut için olmazsa olmazlardandır.

Biz de bu gerçeğin bilinciyle şimdiye kadar Muscle&Fitness’ta yayınlanmış tüm bacak antrenmanı programlarını sizler için bir araya getirdik. İster başlangıç seviyesinde, daha kolay hareket arıyor olun ister uygulamak istediğiniz egzersizler için daha güçlü bacaklar istiyor olun; bu programlar arasında her hedefe uygun antrenman bulmak mümkün. Gelin hep birlikte herkesin rahatlıkla uygulayabileceği bacak hareketlerini içeren 27 farklı antrenman programını bu yazımızda keşfedelim!

Başlangıç – Orta Seviye İçin: Evde Bacak Antrenmanı

Bacaklarınız çok mu ince? Ya da baldırlarınızın çok mu kalın olduğunu düşünüyorsunuz? Her ikisinin de çözümü sizin için sıraladığımız aşağıdaki içeriklerde gizli! Kas kütlenizin hem biraz geliştirecek hem de kısa sürede şekillendirecek evde bacak egzersizleri ile hayalinizdeki bacaklara kavuşmaya bir adım daha yaklaşabilirsiniz. Başlangıç – orta seviyedeki sporcuların kolaylıkla uygulayabileceği bacak hareketlerini keşfetmek için içeriklerimize göz atın!

Nilay Özdemir ile Sıkı ve Güçlü Bacaklar Artık Hayal Değil!

Yatmadan Önce 5 Dakikada İç Bacak Eritme

Evde Yapabileceğiniz Baldır ve Bacak İnceltme Hareketleri

Evde Bacak Kası Nasıl Yapılır?

İleri Seviye Bacak Antrenmanı

Uyguladığınız bacak egzersizleriyle birlikte bacaklarınız giderek irileşti ve şekillendi ancak istediğiniz seviyeye henüz ulaşmadı mı? Öyleyse bir sonraki aşamaya geçmenin vakti geldi; ileri seviye bacak antenmanı programı sizleri bekliyor! Oldukçu zorlayıcı ve belli noktalara yönelik kasları hedefleyerek çalıştıracak bacak hareketlerini içeren antrenman programlarını keşfetmeye hazır olun!

Patlayıcı Güçle Hacim Kazandıran Bacak Antrenmanı

Bacak Kası Geliştirme Rehberi

Bacak Kaslarını Büyüterek Genişleten En Etkili Hareketler

Tek Bacak Kuvveti

Daha Geniş Bacak Kasları İçin 5 Adım

Bacak Kaslarınızı Geliştirin!

Farmer’s Squat : Bu Egzersiz “Bacak Yakıyor”

Acımasız Bacak Antrenmanı

Bacak Geliştirme Hareketleri: Barbell Lunge

Düz Bacak Barbell Deadlift

Kusursuz Ön Bacak Kasları

Arka Bacak Egzersizleri: Reverse Hamstring Curl

FST – 7 : Hedef Ön Bacaklar

Warrior Fit Antrenman Programı

Bacak antrenmanlarını bir üst seviyeye taşımak isteyenler için harika bir haberimiz var. İki bölümden oluşan warrior fit bacak antrenmanıyla çok daha güçlü ve geniş bacaklara sahip olmanız mümkün! Oldukça kapsamlı bir programa sahip olan warrior fit antrenmanında bacaklarınızı hayallerinizin ötesine taşıyacak bacak hareketlerini keşfedebilir, tüm egzersizleri adım adım uygulayabilirsiniz!

Warrior Fit Antrenman Programı: Bacak Part 1

Warrior Fit Antrenman Programı: Bacak Part 2

Güçlü ve Dolgun Bacaklar Serisi

Bacaklarınızın sadece şekilli değil güçlü ve dolgun da görünmesini istiyorsanız, bu antrenman serimiz tam size göre! Hem üst hem de alt bacaklarınızı geliştirerek kas kütlesini artıracak bacak hareketlerini içeren ‘dolgun ve güçlü bacaklar’ serisinde, bacaklarınızın hangi bölgesini geliştirmek istiyorsanız o bölgeye odaklanmanızı sağlayacak egzersizleri de bulabilirsiniz. Hem başlangıç hem de ileri seviyedeki sporculara uygun bacak egzersizlerinin yer aldığı programları takip ederek kısa sürede bacaklarınızda istediğiniz görüntüyü yakalayabilirsiniz!

Güçlü ve Dolgun Bacaklar – 1

Güçlü ve Dolgun Bacaklar – 2

Güçlü ve Dolgun Bacaklar – 3

Güçlü ve Dolgun Bacaklar – 4

Güçlü ve Dolgun Bacaklar – 5

Güçlü ve Dolgun Bacaklar – 6

Güçlü ve Dolgun Bacaklar – 7

Güçlü ve Dolgun Bacaklar – 8

Reklam

Spor Eğitmenleri Pandemiden Nasıl Etkilendi?

0

COVID-19 pandemi sürecinde dünyadaki tüm insanlar daha önce hiç yaşamadıkları bir döneme adapte olmaya çalıştılar. İnsanlar, kendi kişisel alışkanlıklarının yanı sıra ortak olan alışkanlıklarını da bir kenara bırakmak ve yaşam şekillerini değiştirmek zorunda kaldılar. Mecburi olarak, gerekmedikçe evde kalmayı toplu alanlarda bulunmaya tercih etmek durumunda kaldılar. Tercih etmek durumunda kaldılar diyorum çünkü bu durum insanlara sunulmuş bir opsiyon değil zorunluluk haliydi. Özellikle kapalı mekanların insanlar için virüs bulaşma riskini artırdığı bilinmektedir. Kapalı mekanlarda bulunan klima ve havalandırma sistemleri virüs damlacıklarının içeride hızlı bir şekilde yayılmasına neden olabilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere hükümetler ve yetkililer, pandemi süreci boyunca birçok sağlık önlemi alınması gerektiğini belirtti. Bu önlemlerin içinde virüs bulaşma riskini en aza indirgemenin yöntemlerini kamuoyu ile paylaştılar. Alınması gereken önlemler dahilinde ise; maske takmak, sosyal mesafeyi korumak, teması en aza indirgemek, el yıkama ve dezenfektan kullanımının önemi, dengeli ve sağlıklı beslenme ve son olarak mümkün olduğunca açık alanlarda egzersiz yapmanın önemi vurgulandı. İnsanların fiziksel sağlığına dikkat etmelerinin de oldukça önemli olduğu belirtilirken, psikolojik olarak da kendilerini karamsarlığa sürüklememeleri gerektiği de öneriler arasında yerini aldı.

Pandemi, yalnızca bedensel sağlık problemlerine yol açmakla kalmaz, ayrıca anksiyete, panik ve endişe gibi ruh sağlığı sorunlarına da sebep olabilmektedir. Dünya gündemine bomba gibi düşen COVID-19 pandemisi yukarıda bahsettiğimiz gibi ruh sağlığımızda da bazı yıkımlara yol açmıştır. Pandemi dönemi insanlarda, mesleği ve statüsü her ne olursa olsun, anksiyetenin yanı sıra depresyon ve stres düzeyinde artış gibi sorunları da beraberinde getirmiştir.

İnsanlarda oluşan bahsettiğimiz bu kaygı bozuklukları ve depresyon, yalnızca pandeminin yayılma hızına bağlı olarak değil, birçok insanın işsiz kalması ile de ortaya çıkmış ya da artmıştır. Devam etmesi gerekli olan iş kollarında çalışma şekillerine yeni kurallar getirilmiş fakat bazı sektörler bu dönemde tamamen kapatılmışlardır. Alınan önlemler gereğince faaliyetine ara vermek zorunda kalan sektörler içerisinde eğlence sektörü, hizmet sektörü, eğitim sektörü, halı saha, müzikli mekanlar, restoran ve kafeler, sinema salonları ve spor salonları yer aldı. Kapanan bu sektörlerde çalışan insanlar oldukça zor bir ekonomik dönemden geçiyor. Yaşadıkları bu ekonomik sorunlar nedeni ile kaygı ve endişeye kapılmaktadırlar. Yaşanan gelir kayıpları sebebi ile de ruhsal bunalım yaşayabiliyorlar.

Spor Salonları Kapanacak mı?

Ne yazık ki, hem fiziksel hem de ruhsal sağlık açısından insanlara destek sağlayan spor ise pandemi sürecinden olumsuz etkilenen sektörlerden biri olmuştur. Ülkemizde pandemi sürecinin başlaması ile kapatılan ve daha sonra yeni normalleşme döneminde kısıtlamalar ile faaliyetine devam edebilen spor salonları için son zamanlarda yeniden kapatılmanın söz konusu olduğu konuşuluyor. Şu an için alınan önlemler sayesinde kapatılacağına dair bir karar alınmamış olsa da spor salonları, bu zorlu süreçte %70-80 oranında boş kalmalarından dolayı zaten iflas etmenin eşiğine gelmişlerdi. Salon üyeleri sporlarına olabildiği kadar açık alanlarda ya da evlerinde devam edebilirlerken, spor salonlarında çalışan antrenörler ise ekonomik açıdan ne yapacaklarını düşünüyorlar.

Pandemi sürecinin ne zaman sona ereceği de belirsizliğini korurken işine devam edemeyen spor antrenörleri ve hocaları gibi işine ara vermek zorunda kalan kişiler içinse, bu dönemde ruhsal olarak kendilerini geleceklerine motive etmeleri gerekiyor. Bu süreci karamsarlığa kapılmadan, kendilerine ve işlerine yatırım yaparak geçirenler süreç bitiminde yarının insanı olma yolunda bir adım atmış olacaklar.

Pandemi döneminin ne zaman biteceği ne yazık ki belirsizliğini korumakta. Ancak bu zorlu günlerin elbet bir son bulacağı da bilinmektedir. Hayat bu, yarının ne getireceği bilinmez. İnsan olarak her zaman olumsuz durum ve zorlu süreçler ile karşılaşabiliriz. Fakat önemli olan bunların üstesinden gelebilmek ve yarına umut ile sarılabilmektir.

Ünlü şairimiz Nazım Hikmet Ran’ın da dediği gibi:

 “Çocuklar inanın inanın çocuklar

Güzel günler göreceğiz güneşli günler

Motorları maviliklere süreceğiz

Güzel günler göreceğiz güneşli günler”

Reklam