Fit Hub Blog Sayfa 42

Temiz Beslenme 101

Temiz Beslenme Nedir?

Baştan söyleyelim, temiz beslenmek yiyeceklerin temiz ya da kirli olmasıyla alakalı değildir. En basit açıklaması; minimum düzeyde işlenmiş ve maksimum düzeyde fayda sağlayan yiyecekleri seçmektir. Bunu yapabilmenin en iyi yolu, yiyecekleri en doğal halde tüketmektir. Sürdürülebilir ve etik çerçevede beslenme düşüncesi de bu işin bir parçasıdır.

Daha Çok Sebze ve Meyve

Sebzeler ve meyveler sağlık için kesinlikle faydalıdır. Bu yiyecekler lif, vitamin ve mineral içerikleriyle inflamasyon ve hücre hasarıyla savaşmamızı sağlar. Birçok geniş kapsamlı çalışma yüksek oranda meyve ve sebze tüketiminin kanser ve kalp hastalığı ile savaşmaya yardım ettiği ve hastalık risklerini azalttığını gösterir.

Temiz beslenme kurallarına göre taze meyve ve sebzeler mükemmel alternatiflerdir, çünkü çoğu çiğ halde tüketilebilir. Bu noktada organik ürünleri tercih etmek pestisit alımını azaltacağından da sağlık için faydalıdır.

Beslenmenizde meyve ve sebzeyi arttırmanın bazı yolları ise şöyledir:

  • Yeşil salatadan vazgeçip renkli salatalar yapın
  • En sevdiğiniz yemeklerin üstüne çilek, portakal ve elma dekorasyonları yapın
  • Sebzeleri porsiyonluk kaplara koyun. Üstüne baharatlar ve zeytinyağı ekleyerek saklayın

İşlenmemiş Gıdalara Yönelin

Temiz beslenme doğala dönüştür. İşlenmiş gıdalar ise doğal halinden çıkarılmış, değiştirilmiştir. Bu nedenle işlenmiş gıdaların temiz beslenmede yeri yoktur.

Temiz beslenme anlayışında işlenmiş gıdalarının olmamasının sebeplerinden en önemlisi de maksimum besin faydasının olmamasıdır. Ürünler işlendikçe içeriğindeki lif ve diğer besin öğeleri kayıplara uğrar. Bunun yerine şeker ve kimyasallar gelir. Bu istenmeyen değişim vücuttaki iltihap ve kalp hastalıkları riskinin artmasına sebep olur.

Rafine Karbonhidrata Elveda

Rafine karbonhidrat dendiğinde akla; yemesi kolay, besin değeri düşük yiyecekler gelmelidir. Bu ürünlerin tüketilmesi genellikle iltihaplanma, karaciğer yağlanması ve insülin direnci ile ilişkilendirilir. Lif içeriği yüksek tam tahıllar bağırsak sağlığını destekler. 2834 kişinin katıldığı bir çalışmada, basit karbonhidrat tüketenlerin, kompleks karbonhidrat tüketenlere göre karın çevresinde daha fazla yağlanmaya rastlanmıştır. Temiz beslenme kurallarına göre, hazır tahıllardan, beyaz ekmekten ve diğer tüm rafine karbonhidratlardan uzak durmak ve tam tahıllı ürünlere yönelmek gerekir.

Etiket Okuyun

Temiz beslenirken genellikle taze yiyeceklere yönelmeye çalışsak bile bazen paketlenmiş sebzeler, etler ve kuruyemişler tüketebiliriz. Bu durumda önemli olan; alacağımız paketli ürünün etiketini okumak ve içerisinde koruyucu, eklenti şeker ve trans yağ bulunmadığından emin olmaktır.

Örneğin kuruyemişleri genellikle paketli halde satın alırız. Eğer aldığımız kuruyemiş çiğ ise bu güvenlidir; ancak kavrulmuş kuru yemişler genelde bitkisel yağlarda kavrulurlar ve ısıl işlemden dolayı besin değeri kaybına uğrayıp vücuda zararlı yağlar olan oluştururlar. Eğer kavrulmuş kuru yemiş tüketmek istiyorsanız bunun en iyi yolu; çiğ kuruyemiş almak ve evde düşük sıcaklıkta kızartmaktır.

Sağlıklı Yağları Tercih Edin

Bitkisel yağlar ve margarinler temiz beslenmede kullanılmamalıdır. Bu yağlar kimyasal ekstraksiyon yöntemiyle üretildiğinden fazla işleme maruz bırakılırlar. Bazı yağlar yüksek oranda omega-6 linoleik yağ asidi içerirler. Yapılan bazı çalışmalar, bu yağ asidinin iltihabı arttırdığını, kilo artışına sebep olduğunu ve kalp hastalıkları riskini arttırdığını göstermiştir. Temiz beslenmede neredeyse tüm bitkisel yağlar işlenmiş olarak görülüp tüketilmesi istenmese bile makul miktarlarda sağlıklı yağ tüketmek önemlidir. Sağlıklı yağlar arasında çiğ kuruyemişler, avokadı ve yağlı balıklar gösterilebilir. Eğer bitkisel yağ tüketimi konusunda ısrarcıysanız zeytinyağı tüketmek en mantıklısıdır.

Eklenti Şeker Değil, Doğal Şeker Tüketin

Temiz beslenmeye başlamak istiyorsanız, eklenti şekeri hayatınızdan çıkarmalısınız. Bu kolay değildir, çünkü neredeyse tüm soslar, çeşniler ve diğer paketli ürünler bir miktar eklenti şeker içerirler. Rafine şeker de yüksek fruktozlu mısır şurubu da eklenti şeker sınıfında sayılır. Yapılan çalışmalar, eklenti şekerin obezite, diyabet, karaciğer yağlanması ve kanser riskini arttırdığını göstermektedir.

Temiz beslenme sırasında sıfır şeker tüketimi zorunlu değildir. Zorunlu olan eklenti şekeri hayatınızdan çıkarmanızdır. Bal, pekmez veya akçaağaç şurubu tüketilebilir. Her ne kadar doğal olsalar bile, bu kaynaklar bile vücudumuz için güçlü besin kaynakları değillerdir.

Reklam

Kolajen ve D Vitamini Takviyelerinin Etkisini Artıracak En İyi 2 Vitamin

0

Düzenli olarak D vitamini veya kolajen takviyesi alıyor olabilirsiniz ancak bu vücudunuzun ikisini de verimli bir şekilde kullandığı anlamına gelmez! Bahsedeceğimiz bu basit takviyeleri de alarak her ikisinin de etkinliğini artırabilirsiniz.

Takviyelerinizin üzerindeki etikete bakıp, vücudunuza ne kadar miktarda takviye girdiğini bildiğinizi düşünebilirsiniz. Maalesef bu doğru değil! En iyi koşullarda bile, vücudunuz bir takviyenin %100’ünü asla ememez veya kullanamaz. Ancak, aldığınız takviyeleri etkinleştirmenize, emilimini yükseltmenize yardımcı olacak bazı yollar vardır. Bunlardan biri, kullandığınız takviyeleri işlerini yapmalarına yardımcı olacak başka takviyelerle birlikte tüketmektir.

D Vitaminine Magnezyum Eşlik Etsin

d-vitamini-eksikligi

D vitamini, güçlü kemiklerin korunması ve sağlıklı bir bağışıklık sisteminin desteklenmesi gibi şeylerden sorumlu olan vücutta son derece önemli bir besindir. Birçok kişi için, önerilen günlük kullanım miktarı 600 IU veya yaklaşık 15 mikrogramdır ve bu miktarı elde etmek için D vitamini yüksek gıdaları tüketmeniz veya D vitamini takviyesiyle vücudunuzu desteklemeniz gerekir. Bu vitamin güneş ışığı sayesinde kazanıldığından, özellikle kışın az güneş alan ülkelerde yaşayanlar daha fazla D vitamini takviyesi alırlar. Bununla birlikte D vitamini takviyesi magnezyumla beraber tüketildiğinde, daha etkili hale gelmektedir. Magnezyum, sodyum, potasyum, kalsiyum ve klorür gibi vücutta en bol bulunan beş mineralden biridir. Ancak aynı zamanda insanların kronik olarak düşük değerlere sahip olduğu bir mineraldir. Hücre işlevine katkısı büyüktür ve DNA’yı desteklemek için yüzlerce enzimatik reaksiyona yardımcı olur. RNA sentezi, hücre dışı kalsiyum seviyeleri ve en önemlisi vücuttaki D vitamini emilimini düzenler.

D vitamini aldığınızda vücudunuz onu olduğu gibi kullanmaz. Karaciğerde veya böbreklerde aktif formuna hidroksile edilmesi gerekir. Magnezyum, D vitamini bağlayıcı proteinlerde bir ko-faktör olarak kullanılmasının yanı sıra hidroksilasyon sürecinde gerekli olması sayesinde bu aktivasyonda anahtar rol oynar. Magnezyum olmadan D vitamini takviyesi önemli ölçüde yetersiz kalacaktır.

Ayrıca bu takviyeler vücuttaki magnezyumun emilimine yardımcı olur. D vitamini, bağırsaklarda magnezyum emilimini uyarabilir. Bu durumun yanı sıra magnezyum, kemik ve kas işlevini desteklemek gibi sahip olduğu özellikleriyle de destek sağlamış olur.

Ayrılmaz İkili: Kolajen Peptitler ve C Vitamini

vitamin-c-eksikligi

Kolajen takviyesi giderek daha çok popüler hale geliyor. Vücuttaki başka hiçbir protein kolajen kadar bol bulunmaz. Deri, tendonlar, bağlar ve diğer birçok yapıyı bu proteinler oluşturur. Ancak yeterli miktarda kolajene sahip olmak çok da basit değildir.  

Bir protein tükettiğinizde, o protein daha sonra amino asitlerine parçalanır. Vücut çoğu zaman bu amino asitlerin kullanılmasına izin verir. Bu kullanım muhtemelen doku yapımı veya onarımına yöneliktir. Ancak ne yazık ki kolajen sentezi bu kadar basit değildir. Serbest amino asitler ile işleyen kolajen arasında birçok fark vardır. Bu farklardan biri de kolajenin ihtiyaç duyduğu C vitaminidir. C vitamini bağışıklığı destekleyici özelliğinin yanı sıra kolajen sentezinde de önemli rol oynar.

Kolajenin üç boyutlu bir yapı haline gelmesine “prokollajen” denir. Bu durumda kolajenler neredeyse aktiftir. Ancak bu aşamada, kolajenin hidroksilasyondan geçmesi gerekir. Hidroksilasyon, açığa çıkan prolin ve lizin amino asitleri üzerindeki yalnız hidrojenleri hidroksil gruplarıyla değiştirme eylemidir. Hidroksilasyon, kollajene fonksiyonel sarmal yapısını veren glikosilasyon denen sonraki bir aşamaya izin verir. Etrafta C vitamini yoksa hidroksilasyon da yoktur. Hidroksilasyon olmaması glikosilasyon olmadığı anlamına gelir. Glikosilasyon olmaması, etkin kollajen olmadığı anlamına gelir.

C vitamini kollajen sentezi sürecinde tüketildiğinden sürekli olarak yenilenmesi gerekir. Örneğin, denizciler uzun yolculuklarında C vitamini tüketmezlerse, C vitamini eksikliği nedeniyle kollajen kaybı yaşamaya başlarlar.

Bu durumdan kurtulmak için C vitamini kaynaklarından faydalandığınıza emin olmalısınız. Narenciye, domates, biber ve diğer birçok meyve ve sebzeyi tüketerek, kolajen sentezinizin sorunsuz olarak çalışmasını sağlayabilir, kolajen takviyesinin işlevini artırabilirsiniz!

Reklam

Özge Kırdar ile Başarının Psikolojisi #2 Ramil Guliyev

0

Başarının süslü perdelerini aralayıp zorlu yüzünü göstermeye çalıştığım Başarının Psikolojisi serisinin ikinci ayağındayız. Bu seferki konuğum Ramil Guliyev. Kendisi 2011 yılında Türk vatandaşı olup 2013 yılından itibaren de Türkiye’de yaşamaya başlayan milli bir atlet.

Guliyev 2017 yılında 200 metrede Dünya Şampiyonu olan ilk Türk sprinter; aynı zamanda Fenerbahçe Spor Kulübü için ter döküyor.

Branşının fiziksel olarak ne kadar zor olduğu bir yana, o zorlu psikolojik savaşları da kazanmış bir sporcu aslında.  Ülke değişiminden, kendi branşının dünya yıldızları arasından sıyrılma çabasına kadar hayatı mental zorluklarla geçmiş bir savaşçı. Sayısız başarısının arasında onun için en değerlisi 2017 yılında kazandığı Dünya Şampiyonası altın madalyası. Ancak bu madalyayı boynuna asmak hiç de kolay değil…

Özge Kırdar Kinasts : Bize en çok stres ve baskı hissettiğin yarışından bahsedebilir misin?

Ramil Guliyev: 2017 Dünya Şampiyonası finali en çok baskı hissettiğim yarış olabilir. Düşünsenize, 56.000 kişinin beni izliyordu! Ülke tarihinde ilk kez kazanılma ihtimali olan bir altın madalya için koştum. Sanıyorum ki kim koşsa bu yoğun stresi hissederdi.

Ö.K:Peki neden aklına gelen ilk bu yarışma geldi?

R.G: Çünkü bütün hayatımı bu yarışa göre değiştirmiştim. Tek hedefim madalyayı kazanmaktı ve sadece bu hedefe odaklanmıştım. Hem kendi hem aile hayatımı bir kenara koymuştum. Sadece ama sadece antrenmanlarıma konsantreydim. Yaptığım her şey 20 saniyelik bir koşu içindi! Fakat düşününce, 20 saniyede hayatınız değişebilir.

Ö.K: Şimdi düşündüğünde, o anın üzerindeki etkisi ne oldu?

R.G: Yarıştan sonra tüm stres ve baskı kayboluyor. Sonra sadece güzel anıları hatırlıyorsun. Belki o zaman çok etkilendim; fakat, şu anda o mutluluğu yaşamış bir sporcu olarak sadece güzel hatıralar aklımda kalan.

Ö.K: Şimdi başka bir açıdan bakalım. Yarışa çıkacaksın ve içinde ”ya kaybedersem?” tedirginliği var. Böylesi düşüncelere nasıl reaksiyon gösteriyorsun?

R.G: Aslında bunu hiç düşünmemeye çalışırım. Çünkü benim inancıma göre, kaybedersem az çalışmışım demektir. Başarılı olmak istiyorsak her zaman çok çalışmalıyız! Böylesi bir farkındalık size otomatikman özgüven getirir. Sadece az çalışan insanlar kaybedeceklerini düşünür.

Ö.K: Sence bir sporcunun kendine güven duyması ne kadar dış etkenlere bağlı? Sence özgüven sadece kendi içinde oluşturduğun bir şey midir?

R.G: Bence başarının sırrı özgüvende saklı. Özellikle benim branşımda özgüven motivasyon demektir; özgüvenin ne kadar yüksek olursa etrafından da o kadar enerji alırsın. Senin kendine güvendiğini gören herkes sana güvenir ve bunu hissettiğinde kazanma ortamı doğar. Yani sorunun cevabı aslında ekibinle birlikte oluşturduğun bir histe gizli.

Ö.K: Sence en çok baskıyı bir başkasından mı görüyorsun yoksa kendinden mi?

R.G: Tabii ki kendimden. Büyük beklentileri her zaman kendimiz yaratırız ve bunu içimizde her zaman hissederiz. Beklentiler ne kadar büyük olursa baskısı da o kadar büyük olur.

Ö.K: Bazı sporcular ne kadar stresli olurlarsa o kadar iyi performans gösterdiklerini söylerler. Bazıları da ne kadar rahat olurlarsa o kadar iyi performans sergilediklerini. Sen hangi kategoridesin?

R.G: Ben, ne kadar stres ve heyecan olursa o kadar iyi performansın ortaya çıkacağını bilenler kategorisindenim. Yarışa başlamadan o heyecanı hissetmen lazım.  

Ö.K: Ve son soru; ilk soruda aklına gelen o yarıştan bu yana, bir sporcu olarak kendini nasıl geliştirdin?

R.G: Aslında bu spora başladığın andan itibaren gelişiyorsun. Yarıştan yarışa tecrübeleniyorsun, tecrübe ile karakterini de geliştiriyorsun. Zamanla senin için hangisinin en iyisi olduğunu böyle böyle anlayabiliyorsun.

Ramil Guliyev pandemi dönemini ailesiyle ve yeni doğan bebeğiyle geçirmiş. Bu süreçte kendini psikolojik olarak yeni sezona daha iyi hazırlamış bir sporcu. Ülkemizin ve atletizm camiasının ondan beklentileri bir hayli yüksek ama kendisinin de dediği gibi; kendine özgüveni olan bir sporcu olarak o, bütün zorluklara karşı hazır.

Serimizde başka bir sporcu ile tekrar karşılaşmak üzere. Umarım zevk alarak okumuşsunuzdur. 

Sağlık ve sevgi ile kalın.

Reklam

Migrene İyi Gelen En İyi 5 Besin Takviyesi

0
  1. Migren Nedir?
  2. Migreni Yatıştırmak ve Önleyebilmek İçin Supplementler
  3. Uzman Tavsiyeleri

Migren, başta zonklama, ışık ve sese hassasiyet ve hatta mide bulantıları belirtileri ile birlikte günlük yaşamı insanlar için oldukça zorlaştıran bir rahatsızlıktır. Çok kuvvetli bir baş ağrısı türü olan migren özellikle birçok kadında kendini gösterir. Migren için reçete ile satılan ilaçlar bulunsa da yan etkileri nedeniyle çoğu kişi bu ilaçları kullanmaktan kaçınır. Migrene ne iyi gelir sorusunun alternatif cevapları olan vitamin ve mineralleri bugün sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Migren Nedir?

Migren birçok kişi için oldukça yorucu olan bir çeşit baş ağrısıdır. Ancak spesifik bir ağrı çeşididir ve her baş ağrısına migren demek yanlış olur. Zaman zaman migren tedavisi için insanlar tarafından kullanılan ağrı kesiciler yetersiz kalabilmektedir. Migren, beraberinde birçok belirtiyi getirebilmektedir.

migrene-ne-iyi-gelir

Aşağıda migren ile beraber başlayabilecek diğer semptomları sıralıyoruz:

  • Başın tek bir tarafında ağrı
  • Ağrıda zonklama hissi
  • Işık ve sese karşı hassaslaşma
  • Mide bulantısı
  • Kusma
  • Bulanık görme ve görüntüde bozukluk, migren aurası

Nöroloji, anesteziyoloji ve rehabilitasyon tıbbı profesörü Dr. Mark W. Green migren için şunları söylemektedir: “Binlerce tür baş ağrısı olmakla birlikte migren, kişiyi kısıtlayan baş ağrılarının %94’ünü oluşturmaktadır.” (1, 2)

Migrene tam olarak nelerin sebep olduğu hakkında yargıya varılamıyor olsa da genetik faktörlerin bulunduğu düşünülmektedir. Çevre de migren için bir çeşit etmendir. Aşağıdaki sebepler migreni tetikleyebilmektedir:

  • Bazı yiyecekler
  • Gıda katkı maddeleri
  • Hormonal değişiklikleri; regl dönemi öncesi ya da sonrası oluşabilen östrojen seviyelerinde azalma gibi
  • Alkol
  • Stres

Bazı ender durumlarda baş ağrısı beyin tümörü belirtisi olabilmektedir. California’da bir tıp merkezinde nöroloji doktoru olarak çalışan Clifford Segil, yaşam kalitenizi bozan yarı düzensiz bir baş ağrınız var ise bu durumu doktorunuz ile paylaşmanızı önermektedir. (3)

Migreni Yatıştırmak ve Önleyebilmek İçin Supplementler

Migren tedavisi için kullanılan yöntemler her kişide farklı sonuçlar gösterebilmektedir. Hatta bazen kişiyi tedavide kullanılan ilaçlar daha kötü bir şekilde etkileyebilmektedir. Doktor kontrolünde bir migren tedavisi her zaman idealdir ancak bazı supplementlerin bazı kişilerde migren ağrısına iyi gelebildiği gözlemlenmiştir.

Aşağıda sizinle migren ağrısına ne iyi gelir sorusunu cevaplandırabilecek alternatif gıda takviyesi önerilerini paylaşıyoruz:

1. B2 Vitamini

Araştırmalar, b2 vitaminin (riboflavin) nasıl migren önlemeye yardımcı olabileceğini henüz gösterememektedir. Dr. Green, enerji üretimindeki hücreleri b2 vitamini tarafından etkilenebileceğini söylemektedir. Her nasıl oluyorsa olsun, b2 vitamininin migreni engellemeye yardımcı olabileceği düşünülmektedir.

Günlük olarak 400 mg b2 vitamini alımını hedeflemelisiniz. Dr. Segil, günlük 100 mglık iki tabletin aynı anda alınmasını önerir. Araştırma verileri sınırlı olsa bile Segil, b2 vitamininin potansiyel faydaları konusunda optimistik bir düşünceye sahiptir. Özellikle ilaç olarak migren hapı almak istemeyenlere bu takviye yardımcı olabilir.

2. Magnezyum

Association of Migraine Disorders’a göre günlük önerilen miktarda magnezyum alımı migren ağrısı yaşayan kişilerin yarısının ağrılarını %50 oranında düşürebilmektedir. Günlük önerilen miktar 400 mg’dır. (4)

Pain Physician dergisinde magnezyumun migreni önleme konusundaki etkinliğini inceleyen bir araştırma yayınlanmıştır. Makalenin yazarlarına göre bazı kişilerde migren ağrıları, magnezyum eksikliği ile ilişkilendirilmiştir. (5) Araştırmacılar, kişilere intravenöz magnesyum vermenin akut migren ağrılarını azaltmakta yardımcı olabileceğini gözlemlemişlerdir. Aynı zamanda araştırmacılar oral yolla magnezyum alımının migren sıklığını ve yoğunluğunu azalttığını da belirtmektedirler.

3. D Vitamini

Araştırmacılar d vitamininin migren konusunda nasıl etkilerinin olabileceğini araştırmaya başlamışlardır. Journal of Research in Medical Sciences’da yayınlanmış olan en az bir çalışma, d vitamini takviyesinin migren ataklarının sıklığını azaltmaya yardımcı olabileceğini söylemektedir. (6)

4. Koenzim Q10

Koenzim q10’in migreni önlemede etkinliği üzerine çok fazla kanıt olmasa da Association of Migraine Disorders’a göre birkaç küçük araştırma, koenzim q10’in plasebo haplara göre migren ağrılarını azaltmada daha etkilidir. Koenzim q10’in günlük kullanım miktarı 100 mg’lık 3 dozdur. Koenzim q10 başka ilaç ve supplementler ile etkileşime girebileceği için doktora danışılarak kullanılması önerilmektedir. (7)

5. Butterbur

Bir çeşit bitki olan butterbur bazı kişilerde migren önleyici özellik gösterebilmektedir. Bir Neurology dergisinde yayınlanan bir çalışmada butterbur ekstresinin plasebo tedavisinden daha etkili olduğu gözlemlenmiştir. Çalışmaya katılan kişiler günlük 75 mg butterbur almışlardır. Dr. Segil, bu miktarın çoğu kişi için uygun olabileceğini söylemektedir. Ayrıca Dr. Segil, butterbur takviyesinin bazı kişilerde b2 vitamini kadar etkili olmadığını da belirtmektedir. (8)

Uzman Tavsiyeleri

Birçok vitamin ve mineral çoğu kişi tarafından tolare edilebiliyor olsa da sağlığınız için dikkat etmeniz gereken notları belirtmek isteriz.

Yeni bir gıda takviyesi almadan önce daima doktorunuza danışın. Bazı takviyeler ve ilaçlar bir arada kullanıldıklarında etkileşime girebilmektedirler. Sağlığınız için uygun olup olmadığını doktorunuza danışmanızda fayda vardır.

migrene-ne-iyi-gelir

Hamile olan kadınlar özellikle supplement kullanımında dikkatli olmalıdırlar.

Gastrointestinal sağlığınız açısından bir anomaliniz varsa, sindirim problemleriniz varsa ya da bu konuda bir ameliyat geçirdiyseniz gıda takviyesi kullanmadan önce doktorunuza danışmalısınız.

Yeni bir supplement kullanmaya başladıktan hemen sonra sonuçları göremeyebilirsiniz. Supplementin size yardımcı olup olamadığını öğrenene dek düzenli bir şekilde tüketimine devam etmelisiniz. Eğer migren ya da genel sağlık durumunuzu daha kötüye götürüyorsa kullandığınız takviyeyi bırakmalı ve derhal doktorunuza durumu bildirmelisiniz.

Hiçbir zaman her takviyenin aynı kalitede ve güvenilirlikte olduğunu düşünmemelisiniz. Örneğin Dr. Green “çok fazla a vitamini almak baş ağrısını arttırmaya hatta körülüğe bile sebep olabilir” demektedir.

Reklam

Kahve Her Zaman Yağ Yakar mı?

0

Kahve her zaman yağ yakar… mı acaba?

Tüm zamanların en bilinen ve kabul gören efsanesi. Fakat adı üstünde, bu bir efsane!

Kafein bir uyarıcıdır ve sinir sisteminin uyarılmasıyla vücut ‘catecholamine’ denen maddeler salgılar ve bunlar da yağ hücrelerini hedef alır ve vücut yağını yakıt olarak kullanır.

Bu yüzden kahve yağ yakıcı olarak kabul edilmiştir. Sorun şu ki, kahve karbonhidratla birleştiğinde –yani kahveye şeker attığınızda– yağ depolayan insülin hormonu seviyesindeki artış nedeniyle kahvenin yağ yakıcı potansiyeli iş göremez hale gelir. Catecholamine’ler ancak insülinin yokluğunda daha fazla yağ yakabilirler.

Yani Yağ Yakmak İçin Kahvemi Sade mi İçmeliyim?

Sorunuzu duyar gibiyiz… Cevabı da hem evet hem hayır.

Evet, kahvenizi sade tüketmeyi tercih etmek, kafeinden gelen yağ yakıcı etkiyi arttırmak ve kaybetmemek için bir yöntemdir.

Hayır, çünkü kahvenizi sade içmeyi sevmiyorsanız yapay şeker yerine hem daha lezzetli hem doğal şeker tercihleri yapabilirsiniz. Hindistan cevizi sütü, tarçın gibi seçenekler kahvenizi tatlandırmak için sağlıklı karbonhidrat seçimleri olacaktır. Her zaman alternatifleriniz olduğunu unutmayın. Kahvenizi yeni ve sağlıklı ilavelerle deneyebilirsiniz. Özellikle butik kahve dükkanlarında ya da kahve zincirlerinde bulabileceğiniz şekersiz şuruplar da kahve severlerin tatlı kahve isteği için üretilmiştir. Bu gibi şurupları almadan önce içerik etiketinde istemediğiniz bir ürün olup olmadığını kontrol edebilirsiniz de.

Yağ Yakmak İçin Kafein İçeren Yeşil Çay Yeterli Bir İçecek midir?

Öncelikle kabul etmeniz gereken şey tek başına hiçbir yiyecek, içecek ya da supplementin yağlarınızı yakıp götürmesini sağlamayacağıdır… Yağ yakmak için en önemli şey beslenmenizi düzenlemek daha sonra da bu beslenme programını sıkı bir antrenman programı ile desteklemektir.

Yeşil çay, tıpkı kahve gibi içerisinde kafein bulunduran bir içecektir. Siz, beslenme programınıza yeşil çayı ekleyebilirsiniz. Kafeinin uyarıcı etkisi ile hem daha enerjik hissedersiniz hem antrenmana daha iyi odaklanıp yüksek performans sergileyebilirsiniz.

Yağ yakmak için öncelikle kalori ihtiyacınızı belirleyip bunun biraz daha altında miktar belirleyerek günlük aldığınız kalori miktarını azaltın. Daha sonra yeşil çay ve kahve gibi içecekler ya da kafein içeren supplementler kullanarak antrenman performansınızı tetikleyin.

Reklam

Karın Kaslarınızın Görünmemesinin En Yaygın Nedenleri

0

Egzersizlerden bıktınız mı? Ne yazık ki, kadınların görünür karın kasları elde etmek için çok daha fazla ve daha uzun çalışmaları gerekiyor. Ancak bahsedeceğimiz bu hatalardan kaçınırsanız, o hayalini kurduğunuz six packleri daha hızlı elde edebilirsiniz!

Olması Gerekenden Daha Fazla Vücut Yağınız Olabilir

Bir kadın olarak daha fazla karın kasınız olmasını istiyorsanız, sahip olduğunu ekstra yağları yakmanız gerekir. Karın kaslarına sahip olmak, düşük vücut yağ seviyelerine sahip olmakla bağlantılıdır, bu da kadınlarda %16-19’luk bir oran anlamına gelir. Vücut yağınız ne kadar düşükse, cildiniz o kadar ince görünür ve karın kaslarınız o kadar çok görünür.

Düzgün Beslenmiyor Olabilirsiniz

Karın kaslarına sahip olmanın en iyi yolu sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzenine sahip olmaktır. En iyi karın kası egzersizi bile beslenmeniz düzenli veya sağlıklı değilse bir işe yaramaz. Amacınız karın kaslarınızı ortaya çıkarmaksa, temiz ve sağlıklı bir diyet sürdürmeniz gerekecektir. Metabolizmanızı yüksek tutmak için tam tahıllı ve su açısından zengin yiyecekler yiyin. Fırında pişirilmiş veya ızgara tavuk, balık veya yağsız et gibi az yağlı proteinleri tüketin. Egzersizlerinizi yulaf ve esmer pirinç gibi karmaşık karbonhidratlarla geliştirin. Kan şekerinizi hızla yükselten, vücudunuzun orta kısımda yağ birikimine sebep olan beyaz undan ve şekerden uzak durun.

Günlük besin gereksinimlerinizi karşıladığınızdan emin olmak için, beslenmenize ek olarak bu takviyelerden faydalanabilirsiniz..

Egzersizleriniz Sizi Yeterince Zorlamıyor Olabilir

Kadın olarak karın kası nasıl elde edilir? Karnınızı yakmalısınız! Çoğu insan çok fazla tekrar yapar ve hızlı sonuçlar bekler, ancak karın kaslarınızın patlamasını istiyorsanız, direnç eklemeniz gerekir. Egzersiz rutininize ağırlık ekleyerek, kaslarınızı daha fazla çalışmaya zorlar ve derinlemesine bir six pack oluşumuna izin vermis olursunuz. Dahası, tekrarlarınızı hipertrofi aralığında (12-15 tekrar) tutun ve diğer vücut bölgeleriniz için yaptığınız diğer egzersizlerde yaptığınız gibi direnci artırmaya çalışın.

Kardiyonuz Yetersiz Kalıyor Olabilir

Kardiyo, karın kaslarınızı ortaya çıkarmak için gerçekten çok önemlidir ve her zaman da önemli bir adım olacaktır. Ne yazık ki, insanların yağ kaybını hızlandırmaya çalışırken yaptıklarını gördüğümüz en büyük hatalardan biri, yanlış kardiyo uyguluyor olmalarıdır. Düşük yoğunluklu, uzun süreli kardiyo antrenmanları yağ kaybetmenin en iyi yolu değildir. Kardiyo zaman alıcıdır ve kıymetli kas kütlesini yakarak metabolizmaya zarar verebilir. Metabolizmanızı hızlandırmak ve yağ yakmaya başlamak için aralıklı kardiyo ve yüksek yoğunluklu egzersizi denemelisiniz. Aralı kardiyoların, uzun süreli kardiyo egzersizlerinden daha fazla yağ yaktığına emin olabilirsiniz. HIIT ayrıca egzersiz bittikten sonra bile metabolizmanızı hızlandırmaya devam eder ve bu da zamanla daha fazla kalori yakılmasına neden olur. Örneğin, koşuya çıkın, bir dakika koşun ve hemen ardından bir dakika yürüyün ve bunu düzenli olarak tekrarlayın.

Karın Bölgenizi Her Açıdan Çalıştırmıyor Olabilirsiniz

Karın kasları için karın bölgesinin tüm alanlarını çalıştırmak gerekir. Tıpkı diğer vücut bölgelerinizde yaptığınız gibi, karın bölgenizin de tüm alanlarına odaklanmanız gerekir: üst, alt ve yanlar. Çoğu insan sadece egzersiz yapar veya mekik çeker ve harika sonuçlar bekler. Karın kaslarınızı ortaya çıkarmak için, karın kası egzersizleriniz sırasında karın bölgenizin her alanını hedefleyen en az bir özel egzersiz ekleyerek egzersizlerinizi zenginleştirmeniz gerekir.

Yeterince Su İçmiyor Olabilirsiniz

dis-sagligi-ve-su-icmek

Karın kası için harcadığınız bu çabanın sonuç vermesini istiyorsanız düzenli ve yeteri kadar su tüketmek çok önemlidir. Ne kadar susuz kalırsanız, vücudunuz suyu o kadar çok tutacak ve cildinizin altında depolayacaktır. Depolanan bu su vücudunuzda ekstra yağ gibi görünecektir. Bu nedenle metabolizmanızı yüksek tutmak ve kas dolgunluğunu korumak için bol su içirin. Ayrıca su, tok hissetmenize ve şeker isteğinizi gidermenize yardımcı olacaktır. Gün boyunca ve egzersiz sırasında düzenli olarak su içtiğinizden emin olun. Günde en az 8 bardak su içmeniz gerektiğini unutmayın.

Reklam

Yankı Erel: Türk Tenisinin Parlayan Geleceği

0

Yer, İngiltere’nin başkenti Londra. Sezonun üçüncü grand slim turnuvasının son günü. Genç çiftler kategorisinde Yankı Erel korta çıkıyor ve bir saat 26 dakika süren bir mücadelenin ardından partneriyle birlikte rakiplerini setlerde 2-0 yenerek zafere ulaşıyor.

Dünyanın en prestijli tenis turnuvalarından biri Wimbledon’dan bahsediyoruz. Bu korta adım atmak hiç kolay değil; bu kortu zafer yumruğun havada terk etmek ise çok daha zor. Ancak Yankı Erel, 2018 yılında zoru başardı ve gençler kategorisinde grand slam şampiyonluğu yaşayan ilk Türk erkek tenisçi olarak adını tarihe yazdı.

“Her sporcu yaptığı sporda öncü olmayı ister” diyor Erkel. zaferi ile bu yolda ilerlediği aşikar.

Önce hikayeni dinleyelim. Tenise nasıl başladın?

View this post on Instagram

First round ✅??#youtholympicgames2018

A post shared by Yankı Erel (@yankierel) on

Doğduğum şehir, ilk kulübüm, ilk antrenörüm, rakete ve oyuna aşık bir çocuk olmam gibi birçok şey sayacağım ama her şeyden önce şunu söyleyebilirim; annemin ve babamın sporsever insanlar olmaları ve spor yapmaları sayesinde tenise başladım. 6 yaşımdayken bana ilk raketimi almaları, Tekirdağ Spor Kulübü’ne beni götürmeleri, İsmail Ata hocamın dikkatini çekmem ve onun benimle ilgili güzel bir geleceğin hayalini kurması ile birlikte tenis maceram başladı ve hız kazandı.

İlk galibiyetini hatırlıyor musun? Neler hissetmiştin?

İlk galibiyetimi 8 yaşındayken aldığımı hatırlıyorum ama itiraf etmek gerekirse tam olarak neler hissettiğimi hatırlamıyorum. Büyük ihtimalle dünyanın en mutlu çocuğuydum maçı kazandıktan sonra. Şöyle de bir anım var, ilk turnuvamda ikinci olmuştum. İlk galibiyetimden daha çok, finalde kaybedişimi hatırlıyorum. Maç bitti, fileleri sökmeye çalıştım, annem babam korta girdi, ceza almıştım (gülüyor).

Wimbledon galibiyetine gelelim. Orada şampiyon olmak nasıl bir duyguydu?

Her sporcu yaptığı sporda öncü olmayı ister. Tüm çabamız bunun için. Ülkemizin tarihinde ilk kez burada şampiyon olmalıyım, ilk kez sıralamada görülmemiş yerlere gelmeliyim… Bizi motive eden dürtü biraz da bu galiba, kimsenin yapamadığını yapma isteği. Wimbledon, tam da içimde kaşınan bu dürtüyü dindiren, beni dahası için yüreklendiren bir başarı oldu. Teniste ülke tarihine geçtim ve daha bu genç yaşımda bir iz bıraktım. O gün şok, sevinç, telaş, heyecan, mutluluk ne derseniz yaşadım. Onlarca duygu bir araya gelip kalbinize, beyninize hücum ediyor. Harika bir şey.

Wimbledon’dan sonra hayatında neler değişti?

17 yaşındaki Yankı nasıl hırsla ve azimle çalışıyorsa aynı şekilde çalışmaya devam ediyor. O konuda hiçbir değişiklik yok. Mental bir bariyeri aştığım için hem benim hem de ülke tenisinin önünde yeni yollar açıldı bence. Daha fazlasını istiyoruz, çünkü yapılabilir olduğunu gördük. Hedef büyütmedim, hedefim çocukken de zirveydi şimdi de öyle. Wimbledon inancımı artırmama yardım etti. Sosyal medyanın da büyük etkisiyle ülke çapında bir tanınırlık oluştu. İnsanlar çok sevip sahiplendiler sağ olsunlar. Biz ülkenin evlatlarıyız, bayrağı taşıyoruz. Böyle ilgi görünce de çok mutlu oluyoruz.

Karantina süreci antrenmanlarını nasıl etkiledi?

İlk ayları her sporcu gibi fiziksel ve psikolojik olarak zor geçirdim. Vücudumuz makina gibi, işlemeye alışmış, ter dökmeye alışmış. Kaslar isyan ediyor tabi, zorlanmak istiyorlar (gülüyor). Evde form korumaya yönelik çalışmalar yaptım. Psikolojik olarak ayakta kalmak daha önemliydi. Bunun için de sürekli profesyoneller ile birlikte irtibat halinde kalarak zamanımı değerlendirdim.

Kortta karşılaşma hayali kurduğun bir tenisçi var mı?

Rakibiniz ne kadar büyük olursa, ne kadar zorlu olursa siz de o kadar gelişirsiniz. Belki şansınız yaver gider ve yenersiniz, belki fark yersiniz hatta belki rezil olursunuz ama biraz uzaklaşıp resme bakınca bunun kazancınız olduğunu anlarsınız. O tecrübeyi yaşamak zorundasınız. Büyüklerle çarpışmak zorundasınız. Bir gün onların yerinde olabilmek için. Nadal, Federer, Djokovic… Hepsi ile oynamak isterim, sayı alıp zaferle yumruğumu sallamak isterim, file üzerinden el sıkışmak poz vermek isterim, set aralarında yan tarafta otururlarken nasıl davranıyorlar gözlemlemek isterim. Tecrübe açlığımı giderecek her tenisçi ile kortta karşılaşmak isterim.

Nasıl hatırlanmak istersin?

Benden önceki yıldız sporcularımızın çıktığı seviyeye gelmek ve geçmek istiyorum. Bir gün mutlaka beni de geçecekler. O yüzden rakam, sıralama vs. gibi şeyler söylemektense daha farklı yaklaşıyorum olaya; “Oynadığı dönemde çok büyük izler bıraktı, gelecek kuşakları çok derinden etkiledi ve ilham kaynağı oldu, ilkleri başarmak deyince onun adı akla geldi, öyle çok çalıştı ki her yerde gururla ‘Hak ettim!’ diyebildi” desinler benim için. Bunu çok isterim.

Reklam

Daha iyi Karın Kasları İçin 4 Supplement

0

Derin ve göze çarpan karın kasları kimin hayali değil ki? Ama hayal etmeyi bir kerana bırakırsak eğer, böyle bir vücuda sahip olmak için yapmanız gereken birçok şey bulunmaktadır. Kaslanmak ve daha da hacimlenmek istiyorsanız önceliğiniz kaliteli ve işe yarar egzersizler seçmektir. Spor salonuna gitmek veya evde boş zamanlarınızda antrenman yapmak yeterli olmaz, aynı zamanda bunları düzenli ve tutarlı bir şekilde yapmanız gerekir.

Aslında bakarsanız istediğiniz vücuda sahip olmak için sadece spor salonuna gitmek veya evde deliler gibi antrenman yapmak da yeterli değildir. Bunun yanında diyetinize ve beslenmenize de çok ciddi odaklanmanız gerekir. Bu yolda kullanacağınız tüm gıdalar ve takviyeler titizlikle seçilmeli ve düzenli tüketilmelidir. Yani karın kası için protein tozu kullanmak da önemli bir ayrıntıdır. Tükettiğiniz her takviye gıdaların yanında kas gelişiminizin ve hacminizin artma  oranını hızlandırmaya yardımcı olur. Kadınlarda karın kası ve erkeklerde karın kası aynı oranda özen gerektiren çalışmalar ve tüketilen kaliteli gıdalar sonucu ortaya çıkar.

Proteinin vücut geliştirme ve genel insan büyümesinde oynadığı rolü zaten biliyoruz. Bu nedenle, karın kaslarınız ve vücudunuzun diğer tüm kasları için ihtiyaç duyulan en önemli şeylerden biri protein tüketmektir. Bununla birlikte, protein takviyelerinin yalnızca sık egzersizlerle desteklendiğinde etkili olacağını ve sağlıklı beslenmenizden ödün vermemeniz gerektiğini de unutmamanız gerekir. Sadece protein tozu ile beslenmek asla yeterli olmayacaktır. Kaliteli takviyeler, hedeflediğiniz şeye ulaşmanıza yardımcı olacak harika araçlardır ve biz de bu yazımızda, dikkat çeken six pack ve vücut geliştirme serüveninize yardımcı olacak en iyi dört protein karışımından bahsedeceğiz. Bahsedeceğimiz bu protein takviyelerinden yararlanın ve karın kaslarınızı hızlıca şekillendirin!

Whey Protein

Sütten alınan iki tür protein vardır. Birincisi kazein, ikincisi ise peynir altı suyu proteinidir. Peynir altı suyu proteini olarak da bilinen whey protein, kendileri için günlük bir protein hedefi belirlemiş olan kişiler üzerinde oldukça fayda gösterir. Bir bakıma whey protein, potansiyel olarak diyabet sorunlarınızı aşmanıza bile yardımcı olabilir. Bunun nedeni, içinde bulunan L-sistein amino asitidir. Peynir altı suyu proteini vücuttaki yağlardan kurtularak kas gelişimine yardımcı olur. Whey proteinin böbreğe zararlı olmadığına da dikkat çekmek gerekir.

Kreatin

Kreatin, kas kütlesini artırdığına ve sporcuların güç patlamaları elde etmelerine yardımcı olduğuna inanılan bu maddeler arasında en popüler olanıdır. Kreatin, vücutta kreatin fosfata dönüşen doğal bir maddedir. Kreatin fosfat, adenozin trifosfat (ATP) adı verilen bir maddenin yapılmasına yardımcı olur. ATP, kasların ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlar. Kreatinin gücü ve yağsız kas kütlesini artırdığı, egzersiz sırasında kasların daha hızlı iyileşmesine yardımcı olduğu düşünülmektedir.

Kazein

Kas oranınızı sabit tutmak istediğiniz, kazein proteini bir numaralı tercihtir. Bu takviye, kısa sürede yağdan kurtulmanıza yardımcı olur. Aslında, bu protein karışımını sağlıklı bir diyet ve sık egzersizle birleştirmek, karın kaslarınızı oluşturmak için çok önemlidir. Kazein proteini farklı tatlarda bulunur ve kolon sağlığına olumlu katkıları olur. En yaygın olarak memeli sütünde bulunur ve uyarıcı olmasa ihtiyaç duyduğu enerjiyi vücuda en iyi şekilde kazandırır.

Glutamin

Bağışıklık sistemi ve bağırsak, glikoza değil, yakıt kaynağı olarak glutamine ihtiyaç duyar. Temelde glutamin bir amino asittir, yağ yakımını birkaç farklı şekilde artırarak karın kaslarını ortaya çıkarmanıza yardımcı olur. Glutamin, yağ yakmada doğrudan bir role sahiptir ve vücudumuzun karbonhidratı kas glikojeni olarak depolamasına yardımcı olur. Ayrıca glutamin kas hasarından kurtulan insanlar üzerinde tedavi edici bir etkiye sahiptir. Aynı zamanda kanıtlanmış bir kas yapıcıdır. Kazein proteini gibi uyarıcı değildir. Protein takviyeleri protein ihtiyaçlarınız için yalnızca destek sağlayabilir. Eğer vejetaryen değilseniz, birincil protein kaynağınız tükettiğiniz besinler olmalıdır.

Protein takviyelerinden kazandığınız verimi artırmak için”Karın Kası Yapmak İçin Nasıl Beslenmeli?” yazımızdan faydalanabilirsiniz.

Reklam

MCT Oil Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

0

Yazı İçeriği ve Başlıkları

  1. MCT Nedir?
  2. Doğal MCT Kaynakları
  3. MCT ile Kilo Vermek

MCT Oil yani, orta zincirli trigliseritlere olan ilgi son birkaç yılda hızla arttı. Bunun pek çok sebebi olabilir. Ancak en önemli sebeplerinden biri, zengin bir gıda kaynağı olan hindistancevizi yağının ne kadar yararlı olduğunun bilimsel çalışmalarca kanıtlanmış olması ve bu yağın kullanım alanının gitgide genişlemesi diyebiliriz.

MCT’lerin kilo kaybına yardımcı olabileceğini düşünülüyor. MCT yağının sporcular ve vücut geliştiriciler arasında zamanla popüler bir takviye haline gelmiş olmasının başlıca sebebi de bu.

MCT’ler fraksiyonlama adı verilen bir süreç yoluyla elde edilirler ve insan yapımıdırlar. Kafanızda pek çok soru olduğunu hisseder gibiyiz. Neyse ki, bu yazımızda MCT’ler hakkında bilmeniz gereken her şeye ulaşabilirsiniz!

MCT Nedir?

MCT’ler hindistancevizi yağı gibi yiyeceklerde bulunan yağlardır. Diğer birçok gıdada bulunan uzun zincirli trigliseritlerden (LCT) farklı şekilde metabolize edilirler.

Trigliseridler ise, yağ için kullanılan teknik bir terimdir. Trigliseridlerin iki ana amacı vardır; enerji için yakılmak ya da vücut yağı olarak depolanmak. Trigliseritler, kimyasal yapılarına, özellikle de yağ asidi zincirlerinin uzunluğuna göre adlandırılırlar. Tüm trigliseridler bir gliserol molekülü ve üç yağ asidinden oluşur.

Beslenme rutininizdeki yağların çoğu ise, 13-21 karbon içeren uzun zincirli yağ asitlerinden oluşurlar. Kısa zincirli yağ asitleri 6’dan az karbon atomuna sahiptir. Bunun aksine MCT’ler, orta zincirli yağ asitlerine yani 6-12 karbon atomuna sahiptir.

Peki bu ne demek?

Orta Zincirli Trigliseridler Farklı Şekilde Metabolize Edilir

MCT’ler kısa zincirlerle kıyaslandığında daha hızlı parçalanırlar ve vücutta daha hızlı emilirler.

Uzun zincirli yağ asitlerinin aksine, MCT’ler doğrudan karaciğerinize gider ve burada anında enerji kaynağı olarak kullanılır veya ketonlara dönüştürülürler. Ketonlar ise, karaciğer büyük miktarda yağ parçaladığında ortaya çıkan maddelerdir.

Normal yağ asitlerinin aksine, ketonlar kandan beyne geçebilir. Bu, normalde yakıt için glikoz kullanan beyin için alternatif bir enerji kaynağı olur.

Ketonlar sadece vücutta karbonhidrat eksikliği varsa, örneğin keto diyetindeyseniz ortaya çıkar. Onun dışında beyin her zaman ketonlar yerine glikozu yakıt olarak kullanmayı tercih edecektir. MCT’lerde bulunan kaloriler daha verimli bir şekilde enerjiye dönüştürüldüğünden ve vücut tarafından doğla olarak kullanıldığından, yağ olarak depolanma olasılıkları daha düşüktür.

Doğal MCT Kaynakları

MCT alımınızı artırmanın iki ana yolu vardır: Gıda kaynakları ve MCT yağı gibi takviyeler:

Aşağıdaki gıdalar laurik asit de dahil olmak üzere orta zincirli trigliseritlerin en zengin kaynaklarıdır ve MCT’lerin yüzde bileşimi ile birlikte listelenmiştir (1,2):

  • Hindistancevizi yağı: %55
  • Hurma çekirdeği yağı: %54
  • Tam yağlı süt: %9
  • Tereyağı: %8
hindistan cevizi yağının faydaları nelerdir

MCT’ler daha fazla miktarda laurik asit ve daha az miktarda capra yağ asitlerinden oluşur. Aslında, hindistancevizi yağı yaklaşık %42 laurik asittir, bu da onu bu yağ asidinin en iyi doğal kaynaklarından biri yapar (1).

Sütten elde edilen kaynaklar, hindistan cevizi yağına göre daha yüksek oranda kapra yağ asitleri ve daha düşük laurik asit oranına sahiptir. Sütteki kapra yağ asitleri tüm yağ asitlerinin %4-12’sini ve laurik asitlerin %2-5’ini oluşturur (3).

En Kaliteli Yağ Yakıcılardan Faydalanmak İçin Tıklayın!

MCT ile Kilo Vermek

Araştırmalar karışık sonuçlar ortaya koysa da MCT’lerin kilo vermeye yardımcı olabileceği birkaç yol vardır:

  • MCT’ler, LCT’lerden yaklaşık %10 daha az kaloriye sahiptir. Bununla birlikte, çoğu pişirme yağının hem MCT hem de LCT içerdiğini ve bu durumun herhangi bir kalori farkını ortadan kaldırabileceğini unutmamalısınız (4).
  • Yapılan bir çalışmaya göre, MCT’lerin iştahı azaltmaya ve tokluk duygularını artırmaya yardımcı olan iki Pepti YY ve leptin hormonlarında daha fazla artışa neden olduğu gözlemlenmiştir (5).
  • MCT’lerin LCT’lere göre daha hızlı emildiği ve sindirildiği düşünüldüğünde, vücut yağı olarak depolanmak yerine önce enerji olarak kullanılırlar.
  • Ancak, bu çalışmaların çoğunun küçük örneklem boyutlarına sahip olduğunu ve fiziksel aktivite ve toplam kalori tüketimi gibi diğer faktörlerin hesaba katılmadığını unutmamalısınız.
Reklam

ZMA Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey

0

Yazı İçeriği ve Başlıkları

  1. ZMA Nedir?
  2. ZMA Ne İşe Yarar?
  3. ZMA’nın Faydaları
  4. ZMA Bağışıklık İçin de Gerekli
  5. Magnezyum ve Çinko Eksikliği

ZMA, son günlerin en popüler takviyelerinden biri. Ne olduğunu bilmeseniz bile, son günlerde bu kelimeyi çok sık duyduğunuza eminiz. Evet, belki kulak aşinalığınız var; belki de kullananları tanıyorsunuz. Peki ZMA ne demek ve neden bu kadar revaçta olduğundan haberiniz var mı? Eğer cevabınız hayırsa, bu yazı tam sizin için.

ZMA Nedir?

ZMA, adını bileşenlerinin baş harflerinden alır; çinko monometiyonin asparat, magnezyum aspartat ve B6 vitamininin bir kombinasyonudur. Kas iyileşmesini artırmak, kas boyutunu ve gücünü artırmak ve hatta yağ kaybına yardımcı olmak için etkili bir tamamlayıcı olduğu klinik araştırmalarla güçlü bir şekilde desteklenmektedir.

ZMA takviyeleri aslında yıllardır tavsiye edilmektedir. Ancak ZMA sadece bir mineral takviyesi olduğu düşünüldüğü için çok az insan ZMA kullanıyordu. Son yıllarda ise bu algı biraz değişti. Siz de ZMA’nın gerekli olmadığını düşünen biriyseniz bu yazımızı okuduktan sonra fikrinizi değiştirebilirsiniz.

ZMA Ne İşe Yarar?

ZMA’nın adı sıklıkla testosteron ile birlikte anılır. Fakat sanılanın aksine ZMA, testosteron güçlendirici değildir. Araştırmalar, sporcuların yoğun antrenman dönemlerinde sahip olduğu yüksek testosteron seviyelerini korumalarına yardımcı olabileceğini gösterse de ZMA’nın asıl amacı bu değildir. En net ifadeyle ZMA, çinko ve magnezyum gibi çok kritik iki mineral ihtiyacının karşılanmasının en etkili yoludur.

ZMA’nın Faydaları

Çinko, vücuttaki birçok enzimin aktivitesini harekete geçiren antioksidan özelliklere sahip temel bir mineraldir. Bu enzimler çok sayıda biyokimyasal reaksiyon için oldukça kritiktir. Çinko ayrıca, kas iyileşmesine ve büyümesine sebep olan protein sentezi için büyük önem taşır.

Magnezyum minerali ise vücutta sayısız reaksiyonda rol oynar. Kardiyovasküler sistemin sağlıklı çalışması, metabolizma hızı ve tabii ki kemik sağlığı için de önemlidir.

Anabolik Faktörlere Etkisi

Araştırmalar, ZMA’nın önemli anabolik faydaları olduğunu gösteriyor. Mesela, Western Washington Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada, futbolcuların sekiz haftalık bahar antrenman programı boyunca her gece ZMA aldıkları araştırmanın sonucunda, ZMA takviyesini alan sporcuların testosteron seviyelerinde %30’dan fazla bir artış gözlenirken, IGF-1 seviyelerinde ise yaklaşık %5’lik bir artış gözlemlendi.

Ayrıca 2007 yılında Selçuk Üniversitesi’ne ait, erkeklerde dört haftalık çinko takviyesinin istirahat ve egzersiz sonrası testosteron düzeylerini artırdığı gözlemlenen bir çalışma da mevcut.

Bu araştırmalar ışığında diyebiliriz ki, anabolik hormon düzeylerindeki gelişmelere ek olarak, ZMA tüketen sporcular, takviye almayanlara göre daha fazla güç kazanmış ve daha kaliteli bir uykuya sahip olmuşlardır. Daha iyi uyku kalitesi, zorlu egzersizlerden sonra oluşan kas hasarlarının iyileşmesi için elzemdir. Ayrıca ZMA, dolaylı da olsa büyüme hormonu (GH) seviyelerini artırabilir. ZMA’nın uyku kalitesini artırması, gece boyunca GH seviyelerini yükseltmeye yardımcı olabileceğini gösteren bu çalışmaların sonuçları sporcular için bir hayli değerli.

Metabolik Faktörlere Etkisi

Çinko minerali tiroid hormonu üretimini sürdürmek için de önemlidir. Bu, metabolizma hızınızı (her gün yaktığınız kalori miktarı) ve yağ yakma kapasitenizi arttırmak için gereklidir. Düşük çinko seviyesine sahip olmak, tiroid hormonu üretimini sınırlayabilir ve zayıflamış tiroid hormonu fonksiyonu da metabolizmanın yavaşlamasına sebep olur ve bu durum da vücut yağını düşürmeyi zorlaştırır.

Araştırmalar da düşük çinko tüketiminin, tiroid hormon seviyelerini ve metabolizma hızının düşürdüğünü doğrulamaktadır. Selçuk Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada, dört hafta boyunca tüketilen çinko takviyesinin tiroidi arttırdığı gözlemlenmiştir.

Çinkonun sadece tiroid fonksiyonu için değil, aynı zamanda leptin hormonu seviyelerini korumak için de kritik olduğu bilinmektedir. Bu hormon, metabolizma hızınızı yüksek tutmak ve açlığı azaltmak için de önemlidir. Çinko eksikliğinin ise leptin düzeylerini önemli ölçüde düşürdüğü araştırmalarca kanıtlanmıştır.

ZMA Bağışıklık İçin de Gerekli

alkol-ve-bagisiklik-sistemi

Çinko, bağışıklık sisteminin birçok yönünü etkiler. Yapılan araştırmalar, çinko takviyelerinin bağışıklık sistemini desteklemeye yardımcı olduğunu gösterir.

Çinko ayrıca güçlü bir antioksidan görevi de görür. Bu güçlü mineral, genel sağlığı ve bağışıklık fonksiyonunu desteklemeye yardımcı olabilecek bir enzimi aktive eder. Çinkonun güçlü antioksidan özellikleri sadece sağlığınızı değil aynı zamanda egzersiz sonrası iyileşmenizi de hızlandırabilir.

Magnezyum ve Çinko Eksikliği

Araştırmalar, sporcuların genellikle hem çinko hem de magnezyum eksikliği yaşadığını gösteriyor. Bunun sebebi büyük olasılıkla çinkonun, antrenman sırasında terle kaybedilmesi, antrenmanın ardından iyileşme ve protein sentezi için vücut tarafından kullanılması ve idrar yoluyla dışarı atılmasıyla vücuttaki deposunun tükenmesi.

Bu iki mineralin eksikliğine yol açan birçok dış faktör de vardır. Rafine şekerler ve beyaz ekmek gibi beyaz undan elde edilen ürünler, kandaki çinko ve magnezyum seviyelerini düşürebilir. Süt ürünleri gibi kalsiyum yönünden zengin besinler, çinko ve magnezyumun ince bağırsaklar tarafından emilimini engeller. Bakır ve fitat bakımından zengin gıdalar da çinkonun ince bağırsaklar tarafından emilimini de engeller. Alkol, çinko ve magnezyum emilimini azaltır ve idrar yoluyla bu minerallerin kaybını arttırır.

Tükettiğiniz besinlerle çinko ihtiyacınızı yeterince karşılayamadığınız ve sürekli olarak çinko kaybettiğiniz göz önüne alındığında, kas kütlesini ve güç kazanımlarını en üst düzeye çıkarmak için bir ZMA takviyesi kullanmayı düşünebilirsiniz. Ancak bu takviyeleri tüketirken çok fazla çinko tüketiminin zararlı olabileceğini de unutmamak gerekir. Çok fazla çinko tüketimi bağışıklık sistemi ve metabolizma hızı üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir, kas iyileşmesini ve büyümesini olumsuz yönde etkileyebilir ve HDL (iyi) kolesterol seviyelerini de azaltabilir.

Referanslar

  1. Brandão-Neto, J., et al. Zinc acutely and temporarily inhibits adrenal cortisol secretion in humans. A preliminary report. Biol Trace Elem Res. 1990 Jan;24(1):83-9.
  2. Brilla, L. R. and Conte, V. Effects of a Novel Zinc-Magnesium Formulation on Hormones and StrengthJournal of Exercise Physiology online. 3 (4): 2000.
  3. Brilla, L. R. and Haley, T. F. Effect of magnesium supplementation on strength training in humansJ Am Coll Nutr. 1992 Jun;11(3):326-9.
  4. Cinar, V., et al. Effects of magnesium supplementation on blood parameters of athletes at rest and after exerciseBiol Trace Elem Res. 2007 Mar;115(3):205-12.
  5. Cinar, V., et al. The effects of magnesium supplementation on thyroid hormones of sedentars and Tae-Kwon-Do sportsperson at resting and exhaustionNeuro Endocrinol Lett. 2007 Oct;28(5):708-12.
  6. Cordova, A. and Navas, F. J. Effect of training on zinc metabolism — changes in serum and sweat zinc concentrations in sportsmenAnn Nutr Metab 1998:42:274-82.
  7. Evans, G. W. and Johnson, E. C. Effect of iron, vitamin B-6 and picolinic acid on zinc absorption in the ratJ Nutr 1981:111: 68-75.
  8. Freake, H. C., et al. Actions and Interactions of Thyroid Hormone and Zinc Status in Growing RatsJ. Nutr. 131: 1135-1141, 2001.
  9. Golf, S. W., et al. On the significance of magnesium in extreme physical stressCardiovasc Drugs Ther 1998:12:197-202.
  10. Haralambie, G., et al. Serum zinc in athletes in trainingInt J Sports Med. 1981 Aug;2 (3):135-8.
  11. Kilic, M., et al. Effect of fatiguing bicycle exercise on thyroid hormone and testosterone levels in sedentary males supplemented with oral zincNeuro Endocrinol Lett. 2007 Oct;28 (5):681-5.
  12. Kilic, M., et al. The effect of exhaustion exercise on thyroid hormones and testosterone levels of elite athletes receiving oral zincNeuro Endocrinol Lett. 2006 Feb-Apr;27(1-2):247-52.
  13. Kilic, M., et al. Effect of zinc supplementation on hematological parameters in athletesBiol Trace Elem Res. 2004 Jul;100(1):31-8.
  14. Konig, D., et al. Zinc, iron, and magnesium status in athletes— influence on the regulation of exercise-induced stress and immune functionExerc Immunol Rev 1998:4:2-21.
  15. Kwun, I. S., et al. Marginal zinc deficiency in rats decreases leptin expression independently of food intake and corticotrophin-releasing hormone in relation to food intakeBr J Nutr. 2007 98(3):485-9.
Reklam