Fit Hub Blog Sayfa 122

Meksikalı Hava Durumu Sunucusunun Akıl Almaz Değişimi

0

Meksikalı hava durumu sunucusu Yanet Garcia, 7 yıl öncesine ait fotoğrafı ile akıl almaz değişimini sosyal medyada paylaştı. Zayıf değil güçlü olmayı hedefleyen güzel sunucu başarısının sırrını takipçileri ile paylaşıp onları motive etmek itiyor.

Yanet Garcia Meksika’nın önde gelen sunuculuarından.

☀️☔️⚡️??

A post shared by Yanet Garcia ?? (@iamyanetgarcia) on

Modellik ve oyunculuk da yapan hava durumu sunucusu fiziği ile dikkat çekiyor.

 

Geçtiğimiz günlerde Instagram’da 7 yıl öncesine ait bir fotoğrafını paylaşan sunucu,

bu değişimin her gün peşini bırakmadığı hedefine bağlılığına, sabrına ve çaba harcamaya ait olduğunu söylüyor.

 

5.6 milyon Instagram takipçisine sahip Yanet,

Never give up ?

A post shared by Yanet Garcia ?? (@iamyanetgarcia) on

inandığınız her şeyi yapabileceğinize emin. Çünkü o, bu dediklerini deneyimlemiş durumda.

 

Güçlü kalçalara incecik bele ve sağlıklı bir vücuda sahip olmanın,

???

A post shared by Yanet Garcia ?? (@iamyanetgarcia) on

disiplinli bir beslenme ve egzersiz programından geçtiğine inanıyor.

 

Yanet Garcia özellikle sosyal medya üzerinde kalçalarının implant olduğuna yönelik çok fazla yorum ile karşılaşmış.

???✅??

A post shared by Yanet Garcia ?? (@iamyanetgarcia) on

Böyle olunca uzun bir süredir yaptıoğı antrenmanlarını da takipçileri ile paylaşıma isteği duymuş…

 

Meksikalı sunucunun mükemmel fiziğine hayran kalmamak elde değil, öyle değil mi…

?? Hola

A post shared by Yanet Garcia ?? (@iamyanetgarcia) on

Reklam

Bağırsak Florası (İkinci Beyin) İçin Besinlere mi İhtiyacınız Var?

0

Sindirim sisteminizin, tüm vücudunuzun bağışıklık sisteminin %70’den fazlasını düzenlediğini biliyor muydunuz? Bağırsak florası, ikinci beyin olarak bilinmektedir ve beynin kendisinden daha fazla nörotransmitterlere sahiptir!

Bilinç bulanıklığı, ruh halinde ani değişimler, baş ağrıları ve zayıf hafıza mutsuz bir bağırsağın belirtileri olabilir.

Bağırsak sağlıklı bir vücutta büyük bir rol oynadığı için, düşük karbonhidrat diyeti esnasında sadece karbonhidratları sınırlamak değil sindirim kanalının ekolojisini iyileştirme de önemlidir.

Bağırsak Florası Nedir?

Bağırsak florası veya bağırsak mikrobiyotası, dengesizliği halinde vücutta zararlı etkileri olabilen karmaşık bir sistemi oluşturan mide-bağırsak kanalında yaşayan mikroorganizmalardır.

Sindirim kanalımızda 500 civarında tanımlanmış bakteri türü ve 2 kg ağırlığa ulaşabilecek şekilde vücudumuzdaki hücre sayısından – hâlihazırda 3 trilyon – daha fazla sayıda “bugs” bulunmaktadır. (bazıları ise bizim sadece %10 insan olduğumuzu ve hücrelerin %90’ının da mikrobiyel olduğunu söylemektedir.)

Bağırsaktaki faydalı bakterilerin patojenik olanlara yönelik ideal dengesi yüzde 85 iyi yüzde 15 kötü bakteri şeklindedir. Bu oranı muhafaza etmek bağırsak sağlığını en iyi seviyede tutmanın sırrıdır.

İyi haber şu ki, sadece 24 saat gibi kısa bir sürede yediklerinizi basitçe değiştirerek ve aşağıdaki diyeti uygulayarak yeni bir bağırsak florası elde edebilirsiniz. Bu nedenle, bağırsak floranız ne tüketiyorsa siz de osunuz.

Bağırsak Florasında İyi Bakteriler Kötüleştiğinde Neler Olur?

Her insanın bağırsak mikropları eşsizdir ve doğum ile başlayan çevresel şartlara karşı hassastır.

Bebekler doğum kanalından geçerlerken, annesinin bağırsak florasının bir nevi “parmak izini” de toplar. Böylelikle, annesinin hamilelik esnasındaki diyeti çocuğun ömrünün geri kalanını etkileyebilmektedir.

Erken yaş, zayıf beslenme, stres, çevre kirliliği, ilaçlar, antibiyotikler ve enfeksiyonlar gibi unsurlardan oluşan riskli sindirim sağlığı, kötü bakterilerin iyi bakterilere karşı hakimiyet kazandığı bir bağırsak florası oranına neden olabilir.

Aşırı karbonhidrat ise bağırsak florasının etkilendiği bir yıkımdır. Sindirim kanalının ekolojisini probiyotik ve prebiyotik gıdalar ile düzeltmeden karbonhidratları sınırlamak işe yaramaz. Çünkü bunlarsız bağırsakları sağlıklı hale getirmek yılları alabilir.

Hangi hastalıklara neden oluyor?

İyi bağırsak bakterileri ayrıca B7 (biyotin), B12 ve K vitaminlerini sentezler. Yüksek karbonhidratlı bir beslenmede bu önemli vitaminlerin eksikliği; diyabet, obezite, saç kaybı, saçlarda ağarma, egzema, anemi, iç kanama, ülser, felç, kanser, Parkinsonve Alzheimer gibi yıkıcı rahatsızlıklar ve yaygın mide-bağırsak, solunum ve oto-immun rahatsızlıklarına katkıda bulunmaktadır.

Gaz, şişme, özofageal reflü (GERD veya GORD olarak da bilinir), mide ekşimesi, saatlerce tokluk hissi, safra taşı ve hassas bağırsak sendromu (IBS) gibi sindirim şikâyetleri, düşük karbonhidrat diyeti ile kendilerini çözüme kavuşturan ilk rahatsızlıkların bazılarıdır.

Sindirim ortamı nasıl iyileştirilir:

  1. Tüm tahılları ve şekeri beslenme programlarınızdan çıkarın, çünkü kötü bakteriler bunlardan beslenir ve hızla çoğalır. Vücudu tahıl ve şekerden yoksun bırakarak, kötü bakterilerden de kurtulabilirsiniz.
  2. Düşük karbonhidrat diyetine uyarak ve faydalı bir amino asit olan l-glütamin içeren kemik suyu, tereyağı, zeytin yağı ve balıkta bulunan sağlıklı yağlar gibi bağırsakları iyileştirildiği bilinen gıdalar ile beslenerek bağırsak ortamınızı tamir edin. Hindistan cevizi yağı anti-bakteriyel özelliklere sahiptir ve özellikle deniz ürünlerinde ve ette bulunan çinko ise sindirim enzimlerinin yapılanmasına yardımcı olur.
  3. İyi bakterileri desteklemek için probiyotik bakımından zengin gıdalar alın. Bunlar: Yoğurt, kefit, kimchi, salamura gıdalar, kombu çayı ve lahana turşusudur.
  4. Dost bakterileri beslemeye yardımcı olan ve onların sağlıklı bir çevrede gelişmesine olanak sağlayan prebiyotiklere odaklanın. Bunlara en iyi örnek kahverengi deniz yosunları ve benzerleridir.
  5. Kabızlığı önleyen ve bağırsak sağlığına yardımcı olan avokado ve ıspanak gibi lif bakımından zengin gıdalar tüketin.

İdeal bir bağırsak sağlığı için en iyi 5 besin:

1- Fermente gıdalar: Lahana turşusu, salamura sebzeler, yoğurt, tereyağı, kefir ve kombu çayı. Yıllar önce, buzdolabının ve modern işlenmiş gıdaların icadından önce, atalarımız bağırsak sağlığı ile ilgili bizimle aynı sorunlara sahip değillerdi. Çünkü onların diyetleri esasen fermente ve kültür gıdalarından oluşmaktaydı. Bu da vücuda bol miktarda faydalı bakteri sağlıyordu.

2- Kemik suyu: Bağırsağı iyileştirmeye yardımcı olur ve sağlıklı sindirimi teşvik eder. Kemik suyunda yer alan jelatin bir hidrofil koloittir. Mide özsuyunuz içeren sıvıları çeker ve tutar, böylelikle de sindirimin düzgün bir şekilde yapılmasını destekler.

3- Tarçın: Sindirimi arttırır ve kan şekeri seviyesini dengeler.

4- Nane: Mideyi yatıştırıp mide-bağırsak kanalını rahatlatır.

5- Kahverengi Deniz Yosunu (Ascophyllum Nodosum): büyük bir prebiyotik lif kaynağıdır. Dost bakterilerin sayısını arttırabilir, zararlı bakterilerin büyümesini engelleyebilir ve bağışıklık sisteminin işlevini geliştirebilir.

6- Yeşil Sebzeler: Lif ve faydalı mineraller bakımından yüksek seviyede olan brokoli, lahana, karnabahar, kuşkonmaz vb…

Kaynak: İndigo Dergisi

Reklam

Kahvaltısız Yapamayanlar Buraya! Kahvaltının Mutlulukla İlişkisini İnceliyoruz

0

Sabahları zor uyanıyorsanız, gün içinde kendinizi yorgun ve stresli hissediyorsanız nedeni kahvaltı yapmama alışkanlığınız olabilir. Güne doğru besinlerin uygun miktarlarda buluşturulduğu bir kahvaltı sofrası ile başlamak, pek çok hastalığın önüne geçmekle birlikte kilo alımını engelliyor, üstelik stressiz ve gerginlikten uzak bir gün geçirmenizi sağlıyor. Memorial Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Emine Yüzbaşıoğlu, sağlıklı kahvaltı için önemli önerilerde bulundu.

Kahvaltı etmemek enerji ve motivasyonu düşürüyor

Sağlıklı beslenmenin ilk adımı, güne kahvaltı ile başlamaktır. Kahvaltı uzun süren açlık sonrasında düşen kan şekeri seviyesini yükselterek, güne zinde ve enerjik başlamayı sağlar. Kahvaltı ayrıca konsantrasyonu artırırken, sabah şeker düşmesine bağlı yaşanabilecek gerginlik, sinirlilik, uyku hali gibi yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek durumların yaşanmasını önler.Özellikle bütün besin gruplarının yer aldığı Türk kahvaltısı, sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmezdir.

Kendinize sağlıklı besinlerden oluşan bir kahvaltı düzeni oluşturun

Doğru bir beslenme planlaması için kahvaltıda ne yenildiğinin önemi büyüktür. Özellikle öğrenciler ve çalışan kişilerin öncelikle tercihi pratik olması bakımından poğaça, açma, simit gibi yağ ve karbonhidrat içeriği yüksek besinlerdir. Bu tür tercihler sıklaştığında beraberinde kilo alımını, mide rahatsızlıklarını beraberinde getirecektir.

Sabahları patates kızartması ve börek yemeyi sevenler dikkat!

Sağlıklı bir kahvaltının olmazsa olmazları peynir, yumurta ve ekmektir. Ekmek çeşidi olarak çavdar, kepek, tam buğday gibi posa içeriği yüksek ekmekler tercih edilirken, peynirde yağlı ve tuzlu çeşitlerinden kaçınılmalıdır. Tost, peynirli omlet, melemen gibi sağlıklı seçimler kahvaltı sofralarını çeşitlendirmede tercih edilirken, patates kızartması, börekten uzak durulmalıdır. Bunlar gereksiz kalori alımına ve vücut yağlanmasına neden olarak pek çok hastalığa davetiye çıkarabilir. Mevsimine uygun olarak kahvaltıya eklenecek söğüş ( domates, salatalık, maydanoz, biber ) içerdiği C vitamini sayesinde demir emilimin artıracağından, sofralarda eksik edilmemelidir.

Hazır meyve sularını tercih etmemek daha doğru

Kahvaltı da içecek olarak çay, bitki çayı, sütlü kahve, süt sağlıklı seçimler arasında sayılabilir. Hazır veya taze sıkılmış meyve suları içerdiği yüksek şeker sebebiyle uzak durulması gereken bir gruptur. Kahvaltılarda özellikle kış günlerinde hastalıklardan korunmak amacıyla tercih edilen meyve suyu yerine, meyvenin kendisi tüketilmelidir.

Çocuklarınızın ekmeğine çikolata yerine tahin pekmez sürün

Özellikle çocukların çok sevdiği çikolatalı ekmekler yerine, pekmez, bal ev yapımı reçeller sağlıklı kahvaltılar için çok daha uygundur. Kış aylarının olmazsa olmazı tahin pekmez de sabah kahvaltıları için hem sağlıklı hem de lezzetli bir seçenektir.

Sabahları aç olmuyorum diyorsanız…

Sağlıklı bir kahvaltıyla güne başlamak, gün içerisinde iştah kontrolü açısından çok faydalıdır. Kahvaltı yapmayan kişilerde iştah öğleden sonra artmaya başlayarak, akşam önüne geçilmez bir hale gelir. Özellikle akşam yemeğinden sonra tatlı ihtiyacı, doymama hissi ve gece yatana kadar bir şeyler yeme isteği artar. Gece artan tüketim sabah kalkıldığında iştahsızlığı beraberinde getireceğinden, kahvaltı ihtiyacını ortadan kaldırır. Sabah aç uyanmıyorum, canım kahvaltı istemiyor, gibi söylemler, gece yemelerinin bir sonucu olarak karşımıza çıkar. Sabah kahvaltı yapmama, gece çok yemek yeme kısır döngüsü uzun sürdüğünde kilo alımı kaçınılmaz olur. Kısır döngüden kurtularak kilo kontrolü sağlamanın en kolay yolu ise güne sağlıklı bir kahvaltıyla başlamaktır.

Sürekli kahvaltılık gevrek tüketmek sizi formda tutmaz

Sağlıklı bir kahvaltının protein içeriği yüksek olmalıdır. İçerisinde şeker ilavesi olan kahvaltı gevrekleri, kısa bir süre sonra açlık hissi ve tatlı ihtiyacını beraberinde getireceğinden çok sık tüketilmemelidir. Zorunlu durumlarda, yulaf, kuru meyve ( 1 porsiyon ), süt veya yoğurt ile hazırlanan karışım tercih edilmelidir. Geç kalıyorum evde kahvaltı yapamıyorum bu sebeple bu karışımı tercih ediyorum diyenler için, evde hazırlayarak yanınıza aldığımız sandviçler sağlıklı bir kahvaltı için çok daha uygun olacaktır.

Reklam

Yemekten Sonra Bunları Asla Yapmayın!

9

Yemekten sonra çay içmenin, meyve yemenin, dişleri fırçalamanın, uyumanın veya duş almanın sağlığa zararlı olduğunu biliyor muydunuz?

Yemekten Sonra Uzak Durulması Gereken 10 Davranış

1. Uyumak

Yemeğin hemen ardından uyumaktan kaçının çünkü yatar pozisyona geçtiğiniz zaman midenizdeki asit yemek borunuza doğu hareket ediyor. Birçok insanın mide yanması yaşamasının sebebi bu ve hatta çok ilerleyen zamanlarda böyle bir alışkanlığınız varsa reflü olmanız da olası. Ayrıca yemekten hemen sonra uyunduğunda diyafram daha çok kasılıyor ve bu da horlamaya sebep olabiliyor.

Yemekten hemen sonra uyumak aynı zamanda obeziteye de yol açabiliyor. En iyisi yemekten sonra en az 2 saat uyanık kalmak. Sevdiğiniz bir şeylerle meşgul olup, hafif fiziksel aktivite yapabilirsiniz.

Kilo problemi yaşıyorsanız, yemeğin ortasında uykuya dalıyorsanız veya hemen sonrası aşırı bir uyku hali oluyorsa dikkatli olmanız gerekiyor.

2. Duş Almak

Yemeklerden hemen sonra karnınız doluyken duş almak, hatta çok sıcak duş almak özellikle yapılmaması gerekenler arasında. Vücudumuz yemeği sindirmek için vücut sıcaklığını korumak istiyor ancak sıcak duşa girildiğinde kan akışı mideden çekilerek fazla sıcaklıktan vücudu korumak için derimize doğru ilerliyor. Bu da yemeğin sindirilmemesine neden oluyor.

3. Çay İçmek

Yemekten sonra bir keyif çayı içmek en sevdiğimiz şeylerden biriyken, maalesef bu da düşünülenin aksine yanlış bir alışkanlık. Yemeklerden sonra çay içmek için 1 saat kadar beklemek en sağlıklısı çünkü yemeğin hemen ardından mideye inen çaydaki demir vücut tarafından sindirilmiyor. Bu da özellikle demir eksikliği olan kadınlar ve çocuklar için tavsiye edilmiyor.

4. Sigara İçmek

Sigara kullanan kişiler genellikle güzel bir öğlen ya da akşam yemeğinin ardından hemen sigara içerler. Sigara, paketlerinin üzerinde de belirtiği gibi sağlığa son derece zararlı ve kansere yol açan 60’tan fazla tehlikeli madde içeriyor. Yemeğin hemen üstüne alınan nikotin ise bu etkileri daha da arttırıyor. Siz en iyisi sağlıklı bir yaşam için ne yemeklerden sonra ne de başka bir zaman sigara içmeyin.

5- Meyve Yemek / Meyve Suyu İçmek

Dışarıda bir restoranda veya evlerimizde yemek yerken genellikle yemeğin hemen üstüne meyve ikram ediyoruz. Bu yaygın davranış aslında hatalı. Meyveler kolay sindirilebilen yiyecekler değiller ve yemeğin ardından yendiğinde doğru bir şekilde sindirilmeleri mümkün olmuyor.

Meyvenin faydalarını almak yerine; yemekle karıştığı takdirde sadece şekerini alıyor ve bu da kilo yapmaktan başka bir işe yaramıyor. Meyvenin faydasını en iyi şekilde alabilmek için en iyisi meyveleri sabah veya aç karnına tüketmek.

6- Spor Yapmak

Yemekten hemen sonra egzersiz yaparsanız bu durum vücudun metabolizmasını etkiler ve kan akımını azaltarak sindirimin zorlaşmasına neden olur. Egzersiz yapmak için yemekten sonra 2-3 saat beklemelisiniz.

Yemekten sonra spor yapmak, sindirim sisteminin yediğimiz yemeklerden nütrientleri özümsememesine neden oluyor. Bu durumda yemeklerden alınan vitamin ve minerallerin hiçbir önemi kalmaz.

Diğer yandan Yeni Zelanda’daki Otago Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği bir araştırma; yemekten sonra en az 10 dakika yürüyüş yapmanın tip 2 diyabet hastalığına yakalanma riskini büyük ölçüde azalttığını ortaya koydu.

7- Kemer Gevşetmek

Yemek yedikten sonra kemer gevşetmek bağırsaklarınızın düğümlenmesine neden olabilir. İlerleyen zamanlarda bu hareketi sürekli tekrarlar ve alışkanlık haline getirirseniz ciddi bağırsak problemlerine ve hatta bağırsak kanserine neden olabilir.

8- Dişleri Fırçalamak

Yatmadan önce dişlerinizi fırçalamanız mutlaka yapmanız gereken çok önemli bir alışkanlık olmalıdır. Ancak yemekten her yemekten sonra dişlerinizi fırçalamak dişleriniz için son derece zararlıdır. Yemekten hemen sonra fırçalamak diş minesinin katmanlarına zarar verecektir.

Ayrıca asitli bir yiyecek ve içecek tüketmek ya da çok şekerli besinler yemek daha da tehlikelidir. Diş minesini korumak için en az 30 dakika boyunca bekleyin ve diş minesini yumuşatan yiyeceklerin asitini nötralize etmek için yeterli tükürük üretimi için vakit kazanın.

9- Çok Su İçmek

Bir kişinin sağlıklı kalmak için her gün 8 bardak su içmesi çok önemlidir. Ancak yemekten hemen sonra mideye indirmek hatta yemek sırasında su içmek sindirimi bozabilir. Yemekten hemen sonra veya yemek sırasında çok fazla su içmek uygun sindirim için gerekli olan asit ve safra doğal düzeylerini etkileyebilir. Ayrıca soğuk su içmek sindirimin yavaşlamasına ve hassas kişilerde kramplara neden olabilir. Yemekten sonra en az bir saat su içmemeye çalışın ve yemek yerken de içmekten kaçının.

10- Araba Kullanmak

Sindirim için büyük miktarda kan gerekir. Yani yemekten sonra kan sindirim sisteminde görevli olduğundan beyin geçici olarak kandan yoksun kalır ve konsantrasyon eksikliği görülür. Ayrıca yemekten hemen sonra uykulu olursunuz ve uykulu gözlerle araba kullanmak güvenli değildir. Bu nedenle yemek yedikten hemen sonra araba kullanmaktan kaçının. Sindirimin bitmesi için bir süre beklemeye çalışın bir, iki saat sonra yola çıkmaya hazırsınız.

Kaynak: İndigo Dergisi
Reklam

Vücutta Enerji Akımını Artırıp Metabolizmayı Hızlandıran 13 Basınç Noktası

0

Aküpresür, vücutta enerji akımını hızlandırmak için Çinlilerin geliştirdiği 2000 yıllık bir metot. Enerji akımı hızlandıkça metabolizmanız da hızlanır, vücudunuz rahatlar ve size teşekkür eder.

İşte bu yöntemi uygulayabilmek için vücudunuzda masaj yapmanız gereken 13 nokta:

1. Boyun kasının üstü:

Bu nokta sırtınızda yer alıyor, tam olarak omzunuzun boynunuzla kesiştiği bölge, meme ucunuzla aynı hizada. Bu noktaya bir dakika boyunca baskı uygulayın ve diğer tarafa da aynısını yapın. Her gün tekrarlayın.

2. Burun köprüsü:

Aynaya bakın, gözleriniz ve burun köprüsü arasındaki noktayı bulun. Gözünüzden burnunuza doğru bu bölgeyi ovalayın.

Piyasadaki En İyi 5 Protein Tozu
Piyasadaki En İyi 5 Karnitin
Piyasadaki En İyi 5 Kreatin
Piyasadaki En İyi 5 Arjinin
Piyasadaki En İyi 5 BCAA

3. Kaşlarınız arasındaki nokta:

İçgüdüsel olarak, çoğumuz yorulduğunda iki gözü arasına basınç uygular. Bu noktayı bulun ve bir dakika boyunca bastırın.

4. Göğüs kemiği:

Karın boşluğundaki sinir ağının üzerinde, göğüs kemiğinde bulunan bölge size enerji kazandırıp kilo vermenize yardımcı olur. Gösterilen noktaya bir dakika boyunca bastırın, her gün tekrarlayın.

5. Kulak:

Şakak ve kulak arasındaki nokta, tam olarak aradığınız yer. Bir dakika boyunca bastırıp masaj yapın.

6. Karın:

Karnınızda enerji akımını ve sonuç olarak kilo vermeyi hızlandıracak birçok nokta var. Özellikle bir tanesini bulmalısınız, göbek deliğinin iki parmak aşağısında yer alıyor. Bu noktaya bir dakika boyunca masaj yapın. Her gün tekrarlayın.

7. Abdominal kaslar:

Bu iki nokta tam göğsün altına, midenin üstüne denk geliyor. Göbeğinizden yukarı doğru masaj yapın. Her gün tekrarlayın.

8. Dirsek:

Dirseğinizin iç kısmı da bir aküpresür noktası. Bir dakika boyunca basınç uygulayın.

9. Diz:

Dizleriniz de basınç masajı için iyi noktalar. Her noktaya gündelik uygulayın.

10. Ayak bileği:

Ayak bileğinizin iç ve dış kısımları bu rutinin kilit noktaları. Her gün en az bir dakika boyunca basınç masajı yapmanız gerekiyor.

11. Üst dudak:

Yüzünüze masaj yaparken üst dudağınızın hemen üzerinde kalan bölgeye odaklanın. Bir dakika boyunca basınç uygulayın.

12. El:

Baş, vücut ve bacaklarınıza masaj yaptıktan sonra ellerinize geçin. Baş parmağıyla elinizin dış yüzeyinin kesiştiği noktaya her gün bir dakika boyunca masaj yapın.

13. Ayak:

Resimde gösterilen her aküpresür noktasına günlük masaj yapın.

Vücudunuzda metabolizmayı ve sindirimi hızlandıracak her basınç noktasını bulduğunuz an kilo vermeye ve sağlıklı bir hayata bir adım daha yakınsınız demektir. Ee ne duruyorsunuz? ?

Kaynak: Onedio

Yataktan Yorgun mu Kalkıyorsunuz? Fibromiyaljiyi Duymuş muydunuz?

Reklam

Fitness Dünyasındaki Khaleesi’yi Görünce Çok Şaşıracaksınız!

0

Game of Thrones dizisini muhtemelen izliyorsunuz. İzlemiyorsanız da, çevrenizden duyduklarınız kadarıyla Khaleesi adlı karakteri biliyorsunuzdur. Üstelik sadece karakter olarak değil, dış görünüş olarak da bildiğinizi varsayıyoruz.

Tanıdık geldi değil mi? Eğer geldiyse, sizce de bu ikili birbirine çok benzemiyor mu?

https://www.instagram.com/p/BJ5uTS1DfeK/?taken-by=swoleesi

Genç ve yetenekli powerlifting sporcusu Amber Abweh, saçlarını Khaleesi’ye benzettikten sonra sosyal medyaya bir bomba gibi düştü adeta. İngilizce’de ‘kaslı’ anlamına gelen swole kelimesi ile Khaleesi karakterini birleştirerek ortaya Swoleesi karakterini çıkaran Abweh, aynı zamanda deadlift rakamlarıyla da Amerika’da birçok federasyonda birinciliğe sahip olan bir powerlifting sporcusu.

Which harsh truths do you prefer to ignore?

A post shared by Amber Rayne Abweh (@swoleesi) on

Geçtiğimiz günlerde saç rengini pek çok kez değiştiren Swoleesi, saçlarını değiştirmesine rağmen ismini değiştirmiyor. Çünkü popülerliğini Khaleesi’ye olan benzerliğine borçlu.

Swoleesi, deadlift setlerinden önce viski içtiği videosu ile de Instagram’da popüler olmuştu.

Yalnızca powerlifting ile değil, dövüş sanatlarıyla da ilgileniyor.

Gücü fiziğine de yansıyan Swoleesi, Game of Thrones’taki Khaleesi’nin gücünden de fazlasına sahipmiş gibi görünüyor.

75 kilogram bench press setlerini, salonda görebileceğiniz çoğu kişiden daha iyi formla ve daha rahat kaldırabiliyor.

90 kilogram squat setlerini de, derin ve güçlü bir şekilde 8 tekrarlar ile çalışıyor.

Asıl yetenekli olduğu kaldırış ise deadlift. En son kırdığı kişisel rekoru, tam olarak 185 kilogram! Bu rekor ile ilgili şunları söylüyor:

En iyi olmak için ağırlık kaldırmıyorum. Rekor kırmak için de ağırlık kaldırmıyorum. Powerlifting yapıyorum çünkü güçlü olmanın verdiği hissi seviyorum. Yeni limitler belirlemeyi, hedefler belirleyip rekorlarımı kırıp daha gelişmiş bir versiyonuma evrilmeyi seviyorum. Bu sporda, diğerlerinden iyi olmak önemli değil. Bu HERKESİN yapabileceği bir spor. Her insan için bir siklet, bir yaş aralığı var ve her ağırlık kaldırana saygı duyuluyor. Bu sporun birleştirici özelliğini unutup, egomuzun esiri olmamalıyız. Herkesi bir önceki günden daha iyi olmaya davet etmeliyiz!

Reklam

Karbonhidrat Hakkında Muhtemelen Bilmediğiniz 9 Bilgi

0

Karbonhidrat belki de kafamızı en çok karıştıran organik kimya bileşiği. Ancak vücudumuz için hayati öneme sahip. İşte, meşhur karbonhidrat ve 9 gerçeği…

Eski İsim Kaynağı

Karbonhidrat kelimesi ilk defa 1850 yılında Fransız kimyager Joseph-Louis Proust tarafından kullanıldı. Latince ‘kömür’ anlamına gelen carbo ve Antik Yunanca ‘su’ anlamına gelen hydor kelimelerinin birleşimidir.

Yeni Besin Kaynağı

Günümüzde dünyanın her yerinde neredeyse her öğünde yenen karbonhidratlı gıdalar aslında insanın beslenme evriminde çok yeni bir gelişmedir. Tarımla birlikte yerleşik hayata geçmeden önce insanlar karbonhidratı sebze ve meyvelerden alıyorlardı. Türkiye’de 10.000 yıldır buğday yeniyor olsa da, tahıl bazlı karbonhidratların diğer bölgelere yayılması 1. yüzyıl dolaylarında Romalılar aracılığıyla olmuştur.

Piyasadaki En İyi 5 Protein Tozu
Piyasadaki En İyi 5 Kreatin
Piyasadaki En İyi 5 Arjinin
Piyasadaki En İyi 5 BCAA

Abartmadan

Karbonhidrat vücut enerjisi için elzem bir besin kaynağıdır ama birçok şey gibi fazlası hastalıklara yol açabilir. Özellikle rafine karbonhidrat kan şekerinin düzensiz şekilde yükselip düşmesine sebep olabilir. Beslenmenizden karbonhidratı tamamen atmayın ama kaynağınız tam tahıllarla beraber sebze ve meyveler olsun. Günlük en az 130 g karbonhidrat genel tavsiyedir.

Karma Karbonhidrat

Harward Halk Sağlığı Fakültesi, rafine karbonhidratların yerine gün içerisinde karma karbonhidratlar almanızı tavsiye ediyor. Örneğin, kahvaltıda yulaf ezmesi, öğle ve akşam yemeklerinde patates ve tam tahılları tercih edebilir ve meyve suyu içmek yerine meyve tüketebilirsiniz.

Günah Keçisi

Karbonhidratlar genelde kilo aldıran besinler olarak görülür ancak gram/kalori oranı en düşük besin kaynaklarından biridir: 1 g protein ya da 1 g yağda daha çok kalori vardır. Ayrıca açlık hissini daha uzun süre ertelendiği için, planlı olarak tüketildiğinde kilo vermeye yardımcı dahi olabilir.

Kas Dostu

Kilo vermek için spor yapanlara antrenmandan sonra karbonhidrat tüketmemeleri söylenir. Bunun sebebi de, glikojen depoları dolduğundan karbonhidratın insülini arttırdığı ve dolayısıyla yağlanmayı hızlandırdığı bilgisidir. Tamamen yanlış diyemeyiz, ancak antrenman sonrası karbonhidrat alımı kasların yenilenmesini destekleyerek daha çok kalori yakılmasına yardımcı olur. Daha çok kas daha çok kalori yakımı demektir.

Sıvı Enerji

Araştırmalar, bir saatten uzun süren antrenmanlarda karbonhidrat alımının vücuda ihtiyacı olan ekstra enerji ve dayanıklılığı kazanmasında yardımcı olduğunu söylüyor. Antrenman yaparken nasıl karbonhidrat alabilirim derseniz, sporcu içeceklerini tercih edin. Sıvı içerdiklerinden susuz kalmanızı da engelleyecektir. 500 ml izotonik sporcu içeceğinde 30 g karbonhidrat vardır.

Karbonhidrat Her Yerde

Düşünülenin aksine, karbonhidrat sadece tahıl ve tahıl ürünlerinde bulunmaz. Sütten kabağa, meyveden çikolataya kadar birçok gıdada karbonhidrat vardır.

En Cömert Enerji

İnsanlar dinlenirken harcadıkları enerjinin %10’unu proteinden, %40’ını yağdan ve %50’sini karbonhidrattan alır. Orta yoğunlukta hareketlilik gösterdiğinizde harcadığınız enerjinin %50’sini yağdan, diğer yarısını da karbonhidrattan sağlarsınız.

Reklam

Selülitlerden Kurtulmak İsteyenlerin İşine Yarayabilecek Yiyecekler

0

Selülit nedir? Selülit tedavisi için nasıl beslenmeli? Selülit nasıl gider? Selülit giderici besinler nelerdir? Selülit olmaması için nasıl bir beslenme programı uygulamak, hangi gıdaları tüketmek gerekir? Bu soruları cevaplıyoruz…

Havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte tatil planları da yapılmaya başlandı. Bu dönemde kadınların korkulu rüyası haline gelen selülitlere karşı önlem almanın yolu ise doğru besinleri uygun miktarlarda tüketmekten geçiyor. Memorial Hizmet Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Sinem Uygun, selülitten kurtulmak için beslenme düzeninde dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.

Şok Diyetlerden Kaçının

Deri altı yağ dokusunda fazla miktarda yağ birikmesinden dolayı oluşan selülit, hastalık değil estetik bir sorundur. Düzensiz beslenme, hareketsiz yaşam ve hormonların da etkisiyle kan dolaşımının yetersiz hale gelmesi, dokulara yeteri kadar oksijen taşınamamasına neden olmaktadır. Oksijenden yoksun kalan dokuların zamanla elastikiyetini kaybetmesi, cilt yüzeyinin bozulması ve pürüzleşmesine yol açmaktadır.

Östrojen hormonundan dolayı daha çok kadınlarda görülen selülit, zayıflarda da görülmekle birlikte kilolu kişilerde daha belirgin bir hal almaktadır. Selülitlerden tamamen kurtulmak ya da gözle görülmez hale gelmesi için öncelik beslenme alışkanlıklarını değiştirilmesidir.

Hızla kilo vermek için uygulanan şok diyetler, yağ kaybından çok kas ve su kaybına neden olduğu için selülit oluşumun hızını artırmaktadır. Şok diyetler yerine; pilates, yürüyüş, yüzme gibi düzenli sporlar ve sağlıklı beslenme ile kas gerginliğini iyi duruma getirmek selülitlerden kurtulmak için daha faydalıdır.

Suyunuza Salatalık ve Zencefil Dilimleri Ekleyebilirsiniz

Selülitten kurtulmanın birinci yolu, gerekli miktarda su tüketiminin sağlanmasıdır. Her gün 2-2,5 litre su tüketimi; dolaşımın düzenlenmesine iyi gelirken, metabolizmanın hızlanması, toksinlerin atılması ile cildin nemli, parlak ve elastik olmasına yardımcı olur.

Zorlanan kişilerin taze zencefil ya da salatalık ilave ederek suyu aromalı hale getirmeleri mümkündür. Aşırı çay ve kahve tüketiminin vücudu susuz bırakacağı ve selülit oluşumunu tetikleyeceği unutulmamalıdır. Bunun yerine meyve çayları ya da metabolizmayı hızlandırarak ödemin azalmasına yardımcı olan yeşil çay tercih edilebilir.

Yulaf, Çavdar ve Tam Buğday Ürünleri Tüketin

Vücudun yağ dokusunu artıran beyaz un ve şekerli gıdaların günlük beslenme programından çıkartılması gerekmektedir. Bu besinlerin yerine tok tutan yulaf, çavdar veya tam buğday ile yapılmış gıdaları tercih etmek kilo kontrolüne yardımcı olmaktadır. Bununla birlikte bu besinleri tüketmek; cildin sağlıklı ve esnek görünmesini sağlayan kollajen ve elastin proteinlerinin üretimini de arttırmaktadır.

Cildinize Marul ve Roka Doping Yapın

C vitamini içeren besinleri düzenli olarak tüketmek vücutta kolajen üretimini artıracağı için cildin pürüzsüz ve daha parlak olmasını sağlamaktadır. Her gün 2-3 porsiyon meyve ve 7-8 porsiyon sebze tüketmek c vitamini ihtiyacını karşılamaktadır. Özellikle marul, roka, dereotu, maydanoz, kuşkonmaz gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler ile mevsim meyvelerinin tüketilmesi cildi beslemektedir.

Sofranızdan Balığı Eksik Etmeyin

Günlük beslenme düzeninde omega 3 içeren besinlerin tüketilmesi selülit oluşumunu azaltırken bağ dokusunu güçlendirir. Haftada 2-3 kez ızgara ya da fırında pişirilmiş balık tüketmenin yanında;

  • Semizotu
  • Ceviz ve badem
  • Keten ve chia tohumu gibi omega-3 içeren kaynakları beslenme programına dahil etmek, selülitlerin giderilmesine yardımcı olurken; kırışıkların azalmasına, cildin pürüzsüz ve parlak bir görünüm almasına katkıda bulunur.

Kadınların Ortak Problemi Selülit ile Nasıl Mücadele Edilir?

Selülit; deri altında düzensiz ve aşırı yağ birikimi ile oluşan bir dolaşım bozukluğudur. Sıkışmış yağ hücrelerinin vücutta yarattıkları hoş olmayan bu görüntünün erkeklerden ziyade kadınların korkusu olma nedeni, kadınlarda östrojen seviyesinin yüksek olmasıdır. Östrojen seviyesi yağ birikimini ve selülit oluşumunu arttırmaktadır. Emsey Hospital’dan Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Aysu Bekci konuyla ilgili görüşlerini aktarıyor.

Genetik yatkınlıkların yanı sıra hareketsizlik, hamilelik, yaşa bağlı bağ dokudaki zayıflamalar, fazla kilo, kilodaki ani değişiklikler, yağ ve karbonhidratın gereğinden fazla alımı, aşırı tuz, kahve,alkol ve sigara tüketimi ve liften fakir diyet selülit oluşumunu tetiklemektedir. Selülit oluşumunu engellemek ve var olan portakal kabuğu görünümünü hafifletmek için, en etkili tedavi yöntemlerinden biri de doğru beslenme alışkanlıkları kazanmaktır. Tıpkı bazı gıdaların selüliti tetikleyici etkisi olduğu gibi, bazılarının ise selülitle savaşmada oldukça etkili oldukları kabul edilmiştir.

Selülitlerle Başa Çıkmada Beslenmenin Püf Noktaları:

1- Basit Karbonhidrattan Uzak Durun

Çay şekeri, beyaz un ve beyaz undan yapılan yiyecekler, pirinç, beyaz ekmek gibi basit karbonhidratları beslenmenizden çıkarın. Tam buğday veya çavdar unu, esmer pirinç, tam tahıllı makarna ya da diğer tam tahıllı yiyecekler uzun süre tok tutan enerji kaynaklarıdır. Böylece size selülit olarak geri dönecek şekerli, tuzlu, yağlı abur cubur ihtiyacını önleyebilirler. Ayrıca antioksidan özellikleri sayesinde vücuttaki zararlı maddelerin atılmasını sağlar ve bu şekilde selülit savaşında önemli bir yardımcı olarak öne çıkarlar.

2- C Vitamini Kaynaklarına Beslenmenizde Yer Verin

Portakal, greyfurt ve limon benzeri tüm turunçgiller selülitle savaşta yardımcı olabilecek meyvelerdir. Vücudumuzda biriken yağ hücreleri, cildin kollajen lifleri denilen ağ tabakasını zorlayarak cildin yüzeyine yaklaşır ve selülit görünümü ortaya çıkar. İşte turunçgiller, içerdikleri bol C vitamini ile kollajen liflerini güçlendirir ve bu ağın yağ yüzünden çukurlaşmasını zorlaştırır. Ayrıca kan dolaşımını da iyileştirirler.

3- Lifli Yiyeceklere, Taze Meyve Sebzelere Öğünlerinizde Yer Açın

Hazır gıdalardan, işlenmiş yiyeceklerden uzak durmaya çalışın. Beslenmenize ve yaşam biçiminize özen göstererek selülitli görünümü azaltabilirsiniz ancak şu an için selülit problemini kökten çözmenin mümkün olmadığını unutmayın. Faydalı olmaktan çok para tuzağı olan kimi ürün ve hizmetlere karşı dikkatli olun.

4- Uzun Süreli Şok Diyetlerden Kaçının

Yaz yaklaşıyor diye şok diyetler yapmak oldukça sakıncalıdır. Ciltte sarkmalara ve selülite neden olan, bilinçsizce yapılan şok diyetler yerine; ideal kiloya kavuşmak için diyetisyen kontrolünde doğru beslenme alışkanlıkları kazanmayı tercih edin.

5- Günde 2-2,5 Lt. Su Tüketin

Kazanılması gereken beslenme alışkanlıklarının başında su tüketimi yer almaktadır. Gün boyu yeterli miktarda su tüketimiyle kan dolaşımı sağlanmakta ve vücutta ödemin oluşması önlenmektedir. Bu şekilde vücutta su toplanmasının ve sarkmaların önüne geçerek, selülit oluşumunu da engelleyen su, günde en az 2–3 litre olarak alınması gereken sıvının büyük çoğunluğunu oluşturmalıdır.

6- Günde 1 Fincan Yeşil Çay Tüketin

Metabolizmayı hızlandırdığı ve yağ emilimini engellediği bilinen yeşil çay ne zamandır forma girmek ya da sağlığını korumak isteyenlerin favori içecekleri arasında. Şimdilerde yeşil çay selülitin yol açtığı portakal kabuğu görünümüne iyi gelen içeceklerden biri olarak kabul ediliyor. İçerdiği teobromin ve kafein maddeleri, vücutta depolanmış olan yağın çözülmesine yardımcı oluyor.

7- Sağlıklı Yağlar Tercih Edin

Balık ve balık yağı, kolojen sentezini destekleyici yapısı nedeniyle cilde elastikiyet verir ve vücudun sıkılaşmasını sağlar. Ayrıca somon, ceviz, badem ve zeytinyağı elzem yağ asitlerinden zengindirler. Bu besinler, cilt dokusunun onarılmasında kullanılmaktadır.

8- Kan Dolaşımınızı Hızlandırın

Haftada en az 3 gün 45 dk – 1 saatlik düzenli tempolu yürüyüşler veya egzersizler yapın. Günde 10 dakika fırça veya eldiven yardımıyla dairesel ve kalbe doğru hareketlerle, selülitli bölgelerinize masaj yapın. Kan dolaşımınızı hızlandırın.

Kaynak: İndigo Dergisi

Fit Kalmayı Sevenler Buraya! Kim Kardashian’ın Antrenöründen Sıkı Bir Vücudun Tüyoları

Reklam

Bir Haftada 3,5 Kilo Vermenizi Sağlayabilecek Diyet Programı

7

Diyetisyen Emre Uzun, sadece bir haftada yedi adımlık bir diyetle tam 3,5 kilo vermenizin sırrını açıklıyor…

İnce giysilerin bedensel sırlarınızı açık edeceği sıcak günler kapıda… En kısası birkaç ay sürecek diyet programları içerisinden birini tercih etmek ise kabus gibi geliyor, değil mi? Diyetisyen Emre Uzun, sadece bir haftada yedi adımlık kilo verdirici diyet ile tam 3,5 kilo vermenizin sırrını açıklıyor.

Diyetisyen Emre Uzun, sadece yedi adımdan ibaret olan ve bir haftada 3,5 kilo vermeyi garanti eden diyet programıyla kilo verme serüveninde kabusları, umutsuzlukları, irade savaşı yenilgilerini geride bırakmanızı öneriyor

Bir haftada 3,5 kilo verdiren bu program, birçok ünlü için fotoğraf çekimi veya tatil öncesi hızlı sonuç elde etmek için denenip başarılı olmuş bir yöntem. Diyetisyen Emre Uzun “Bu yöntemi kullananlar, sanki üç dört aylık bir diyet programına girmiş gibi sonuç alırlar” diyor.

Haftada 3,5 Kilo Vermenin Sırrı

Diyetisyen Emre Uzun bu yöntemin uzun soluklu ve kalıcı olmayabileceğini, ancak her durumda kişiyi kilo verme yolculuğuna başlatacağını ifade ediyor. “Bir haftada 3,5 kilo kaybetmek mümkünse de bu kaybın tümü saf vücut yağından olmaz” diyor:

“Her 1 kilo yağın yakılması için gerekli kalorinin açık kalması nedeniyle sadece bir haftada 3,5 kilo saf vücut yağı yakılamaz. Tabii bu hiç yağ kaybetmeyeceğiniz anlamına da gelmez.”

Diyetisyen Emre Uzun’un önerdiği programda vücuttaki insülin seviyesi düşüyor ve suyla birlikte depolanmış karbonhidratlar atılıyor ki bu da vücutta su kaybı yaratıyor.

Programın işleyiş prensibi şöyle:

Vücutta glikojen formunda depolanan karbonhidrat yaklaşık 300-500 gram iken suda bu yaklaşık üç katı, yani 1-1,5 kilo düzeyinde. Azalmış insülin seviyesi nedeniyle böbreklerden aşırı miktarda sodyum atılınca vücudun tuttuğu su azalıyor.

Azalmış vücut yağı ve su ile birlikte sindirim sisteminde sindirilmemiş besin maddeleri ve dolayısıyla sindirim yükü de azalınca kilo vermek kolaylaşıyor.

Kilo Verdirici Harika 7 Yöntem

Diyetisyen Emre Uzun bu etkili programın sadece yedi adımdan oluştuğuna dikkat çekerek her adımı izlemeye gerek olmadığını ama ne kadar çok uygulanırsa o kadar kolay kilo verilebileceğini vurguluyor ve şöyle uyarıyor: “Unutmayın ki hızlı zayıflama diyeti ya da şok diyet bırakıldığında kilo alma tekrar başlayabilir. Bu nedenle bu diyetin ardından daha planlı ve sürdürülebilir bir beslenme programı uygulamak, verdiğiniz kiloların geri gelmemesini sağlayacaktır.”

1. Daha Az Karbonhidrat ve Daha Yağsız Proteinleri Tüketin

Birkaç gün düşük karbonhidratlı bir diyet uygulayarak kilo verebilirsiniz. Kısa süreli düşük karbonhidrat alımında vücuttaki su ve şişkinlik azalır. Bu nedenle ertesi gün bile tartıda belirgin bir fark görebilirsiniz.

Bunun yanı sıra yüksek protein almak da metabolizma hızınızı artırırken iştahınızı azaltır. Bir hafta boyunca nişastalı yiyecekler ile şekeri unutun, bunların yerine karbonhidrattan düşük sebzeler tüketin ve yanında yumurta, az yağlı et ve balık tüketin.

2. Sağlıklı Besinler Tüketin ve İşlenmiş Abur Cuburdan Uzak Durun

Tam tahıldan zengin bir diyet işinize fazlasıyla yarayacaktır. Bu besinlerin lif içeriği yüksek olduğu için doyuruculuğu fazladır ve fazla kalori almanızı engeller. Hafta boyunca tam tahıl tüketin, işlenmiş besinlerden uzak durun.

3. Kalorinizi Azaltın

İpucu 1 – tartın: Yediğiniz besinleri tartın ve ölçülere dikkat edin

İpucu 2 – Sadece sofrada yemek yiyin: Gün içindeki atıştırmalıklarınızı azaltın ve akşam yemeğinden sonra kesinlikle bir şey yemeyin.

İpucu 3 – Soslara geçit yok: Kalorisi fazla olan sos ve çeşnileri kullanmayın.

İpucu 4 – Tıka basa sebzeleri: Tabağınızı sebzelerle doldurun, az miktarda yağ ekleyin. Nişastalı ve şekerli besinleri olabildiğince azaltın.

İpucu 5 – Yağsız proteinleri seçin: Tavuk ve balık gibi daha az yağlı protein kaynaklarını tercih edin.

İpucu 6 – Kalorili içeceğe hayır: Sıfır kalorili çay, kahve ya da maden suları en iyi dostunuz olsun.

İpucu 7 – Sonuç:1 haftada 3,5 kilo vermek istiyorsanız altı ipucunu da katı bir şekilde uygulayın.

4. Ağırlık Kaldırın, Yüksek Yoğunluklu Egzersiz Yapın

Ağırlık kaldırmak gibi direnç egzersizleri, düzenli aerobik egzersizleri ile aynı miktarda kalori yakmayı sağlar. Aynı zamanda kas kütlenizi korumanıza ve artırmanıza yardımcı olur. Ağırlık kaldırmak diyet sırasında düşebilecek hormon seviyelerinde de artış sağlar.

Yüksek yoğunluklu birbirini takip eden egzersizler (HIIT), etkili bir yöntemidir. Araştırmalar, 5-10 dakikalık HIIT’in normal egzersize göre yaklaşık beş kat daha fazla kilo kaybına yardımcı ve sağlıklı olduğunu gösteriyor. Bir egzersiz sonrasında ya da normal antrenmanın bir parçası olarak haftada üç dört kez HIIT yapabilirsiniz.

İşte deneyebileceğiniz birkaç HIIT protokolü:

1. Oturum: 10×20 saniye sprint (sürat koşusu) ve 40 saniye dinlenme

2. Oturum: 15×15 saniye sprint ve 30 saniye dinlenme

3. Oturum: 7×30 saniye sprint ve 60 saniye dinlenme

4. Oturum: 20×10 saniye sprint ve 20 saniye dinlenme

5. Spor ve Diyet Daima Bir Arada Gitmeli: Aktif Olun

Ekstra kalori harcamak ve daha hızlı kilo kaybetmek için günlük faaliyetlerinizi artırmalısınız. Kilo vermede ve obeziteyi engellemede egzersiz kadar gün içinde ne kadar aktif olduğunuz da önemlidir. Yani spor ve diyet bir arada gitmelidir.

Örneğin, masa başı bir iş ile gün boyu aktif olacağınız bir iş arasında 1000 kalorilik bir fark oluşabilir. Bu da yaklaşık 90 ile 120 dakikalık yüksek yoğunluklu bir egzersiz yapmak demektir. Yürümek, bisiklete binmek, merdiven çıkmak, ağırlık taşımak, ev işleri, temizlik yapmak gibi hareketlerle spor dışında da kalori yakmanız mümkündür.

6. Aralıklı Açlık Diyeti ile Metabolizmanızı Şaşırtın!

Bu adım tamamiyle sağlıklı kişiler için geçerli bir öneridir. Hiçbir sağlık problemi olmayan kişiler tercih edebilirler. Açlık Diyeti 24 saatin belirli dilimlerinde aç kalırken belirli dilimlerini beslenmiş olarak sürdürmek demektir.

Ara ara aç kalmak, kilo vermekte etkili ve kanıtlanmış bir yoldur. Kısa bir zaman diliminde yemeyi kısıtlamanız kalori alımınızı azaltabilir. 16 saatlik bir açlık dilimi sonrasında 8 saatlik beslenme dilimi, 20 saatlik bir açlık dilimi sonrasında 4 saatlik beslenme dilimi gibi protokoller uygulanabilir. Bu diyetin açlık diliminde egzersiz yapmayın.

7. Su Tutma Oranınızı Azaltın!

Karahindiba özü kullanın: Su tutma oranını azaltmaya yardımcı olabilir.

Kahve için: Kahve sağlıklı bir kafein kaynağıdır ve yağ yakmayı artırıcı etkisi vardır.

İntoleransa geçit yok: Gluten ya da laktoz gibi intolerans durumu olan kişiler bu besinlere ara verin. Sizi şişkin hissettiren besinlerle beslenmeyin.

Kaynak: İndigo Dergisi

Yoğun İş Temposuna Sahip 55 Yaşındaki CEO’nun Mükemmel Vücut Değişimi

Reklam

İltihapla Savaşan ve Bağışıklığı Güçlendiren Bir Diyetin 5 Prensibi

0

İdeal bir anti-inflamatuar diyet nedir? Kısaca, iltihabı tetikleyen gıdaları diyetimizden çıkarmak şeklinde açıklayabiliriz. Bunlar arasında şekerli, işlenmiş gıdalar, tahılla beslenen hayvanların etleri, omega-6 içeriği yüksek besinler, bitkisel yağlarla hazırlanmış gıdalar, glüten ve süt ürünleri gibi hassasiyete yol açma potansiyeli yüksek ürünler yer alıyor. Oysa bu saydıklarımız yerine organik, işlenmemiş, besin değeri yüksek gıdalara odaklanmak gerekiyor.

İltihaplardan kurtularak kilo vermenize ve bağışıklığınızı güçlendirerek kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olacak o mükemmel anti-inflamatuar diyetin beş prensibini sıralayalım:

1. Omega 3 Bakımından Zengin Gıdaları Arttırın

Tahılla beslenen hayvanların etlerinden ve bitkisel yağlardan zengin gıdalardan gelen fazla omega-6 yağ asidi, iltihabı arttırabileceği gibi fazla omega-3 yağ asitleri de anti-inflamatuar habercisi molekülleri tetikleyebilir. Denge aslidir: Eşit miktarda omega-3 ve omega-6 tüketmelisiniz. Ne yazık ki, pek çok insanın diyeti 50 kat daha fazla omega-6 içeriyor, bu da kanser gibi iltihabi hastalıklardaki artışı kısmen açıklıyor.

Dolayısıyla omega-3 bakımından zengin gıdalara beslenme programımızda yer açmak gerekiyor. Yağlı balıklar, otlakta yetişmiş, yeşil otlarla beslenen hayvanların etleri, omega-3 ile zenginleştirilmiş yumurtalar -eğer bünyeniz kabul ederse- taze öğütülmüş keten ve çiya tohumları, badem ve ceviz en iyi doğal kaynaklardır. Vegan ve vejetaryenler ise daha uzun zincirli omega-3’leri alabilmek için kendilerine bitki bazlı bir DHA (Dokozahekzaenoik Asit) takviyesi bulmalılar.

2. Tam, Anti-Inflamatuar Gıdalara Odaklanın

Dutsu meyveler, avokado gibi düşük şeker içerenler, turpgiller ve hatta kemik suyu çorba gibi bağırsak iyileştirici ve besleyici gıdalar tam anti-inflamatuardır. Bizim favorilerimiz arasında, kuersetin gibi anti-inflamatuar bileşenlerle dolu ıspanak ve antosiyonin ve ellagitanin gibi antioksidan, anti-inflamatuar fenoller içeren çilek var.

3. Sağlıklı Yağlardan Korkmayın

Doğru! Besleyici yağlar omega-3’ler, mono-doymamış yağlar ve evet, sağlıklı doymuş yağlar bile güçlü anit-inflamatuarlar olabilirler. Avokadoyu, zeytini, hindistan cevizi yağını, fındığı, tohumları ve doğada avlanmış balıklar, otlakta yetiştirilmiş tavuklar gibi doğal yollardan beslenen hayvanlardan gelen proteinleri seçin.

4. Bütçenize Uyun

Eleştirmenler Akdeniz diyetinin saf sızma zeytinyağı, organik ürünler ve mevsiminde avlanan balıklar gibi pahalı mahsullere yaptığı vurgunun ortalama bir kişinin bütçesini aştığını iddia ediyorlar, fakat iyi tasarlanmış bir anti-inflamatuar diyetin bütçenizi aşmasına gerek yok. Emin olun, sağlıksız ürünlere daha fazla ödeme yapıyorsunuz, üstelik size hiçbir geri dönüşü olmadığı halde!

5. Yaşam Tarzı Faktörü

İltihabı azaltmak beslenmenizin ötesindedir. Uykunuzun yeterli olduğundan emin olmalı, meditasyon yaparak stres seviyenizi düşük tutmalı, toksik unsurlara maruz kalma oranınızı azaltmalı (günlük olarak kullandığınız ürünleri değiştirmek harika bir başlangıç olur!) ve egzersiz yapmalısınız fakat asla bir saatin üzerinde değil (o noktadan sonra inflamasyon seviyeleri fiilen yükselmeye başlıyor!)

Gördünüz mü? Hiç de düşündüğünüz kadar zor değil.

Eğer bu kurallara uyarsanız, aldığınız muhteşem sonuçlar sizi şaşırtacaktır.

Piyasadaki En İyi 5 Protein Tozu
Piyasadaki En İyi 5 Karnitin
Piyasadaki En İyi 5 Kreatin
Piyasadaki En İyi 5 Arjinin
Piyasadaki En İyi 5 BCAA

Reklam