Fit Hub Blog Sayfa 11

Yeni Başlayanlar için BCAA Rehberi

0

Kas inşa etme hedefi olan herkes protein yönünden zengin beslenmenin önemini bilir. Bu arayışta sporcu takviyesi sektöründe de pek çok adım atılmıştır. Peynir altı suyu ve kazein gibi çeşitli protein türleri izole edilir ve farklı sindirim hızlarından yararlanmak için toz haline getirilir. Ancak bununla sınırlı kalınmaz; proteini oluşturan amino asitler de tek tek izole edilir ve ayrı ayrı sunulmak üzere piyasada yer bulur. Eğer fitness dünyasına yeni giriş yaptıysanız proteinin içerisinde zaten bu kadar çok amino asit varken neden ek amino asit almanız gerektiğini merak ediyor olabilirsiniz.

Tüm amino asitler arasında öne çıkan dallı zincirli amino asitler yani BCAA’lar; kas büyümesi ve performansıyla ilgili pek çok özelliği ile ön sıralarda yerini alır. Araştırmalar neticesinde BCAA’ların; kas dokusu için yapı taşı olmanın çok ötesine geçtiğini ve kas büyümesini etkileyebildiğini biliyoruz. BCAA’nın potansiyel etkileri bunlarla sınırlı kalmıyor elbette. BCAA hakkında bilmeniz gereken her şeyi açıklıyor ve tüm soruları yanıtlıyoruz.

BCAA Nedir, Ne İşe Yarar?

BCAA Nedir, Ne İşe Yarar?

BCAA; lösin, izolösin ve valin içeren bir esansiyel amino asit grubudur. Amino asitler, yaşamın yapı taşları olan proteinleri oluşturmak için birleşirler. Protein ise vücudunuzdaki her hücrede bir rol oynar.

BCAA’lar esansiyel amino asit olarak kabul edilir çünkü esansiyel olmayan amino asitlerin aksine vücudumuz tarafından üretilmezler. Bu nedenle onları beslenme yoluyla almamız çok önemlidir. Vücudun toplam amino asit havuzunun büyük bir kısmını BCAA’lar oluşturur. Vücudunuzda bulunan tüm temel amino asitlerin yaklaşık %35-40’ını, kaslarımızda bulunanların ise %14-18’ini temsil ederler.

Diğer amino asitlerin çoğunun aksine BCAA’lar karaciğerden ziyade çoğunlukla kasta parçalanır. Bu nedenle egzersiz sırasında enerji üretiminde rol oynadıkları düşünülür (1).

Vücudunuz BCAA’ları protein ve kas için yapı taşları olarak kullanabilir (2, 3,). Ayrıca karaciğer ve kas şekeri depolarını koruyarak ve hücrelerinizi kan dolaşımınızdan şeker almaya teşvik ederek, kan şekeri seviyenizi düzenleyebilirler (4, 5, 6).

Bu üç amino asit arasında lösinin, vücudun kas proteinleri oluşturma kapasitesi üzerinde en büyük etkiye sahip olduğu düşünülür (7, 8). Bu arada izolösin ve valin, enerji üretmek ve kan şekeri seviyenizi düzenlemek gibi konularda daha etkili görünür (9, 10).

BCAA Hangi Besinlerde Bulunur?

BCAA Hangi Besinlerde Bulunur?

BCAA içeren gıdaların arasında; kırmızı et, kümes hayvanları, balık, fasulye, mercimek, kinoa, yumurta, peynir, süt ve süt ürünleri yer alır. BCAA oranı yüksek olan 4 gıdayı inceleyecek olursak…

BesinBCAALösinİzolösinValin
Tavuk (170 g)6,6 g2,9 g1,8 g1,9 g
Yumurta1,3 g0,54 g0,3 g0,4 g
Süzme Peynir (60 g)4,7 g1,7 g1 g1 g
Ton Balığı (170 g)5,6 g2,5 g1,5 g1,6 g
BCAA’nın Faydaları

BCAA’nın Faydaları Nelerdir?

Kas Büyümesini Artırabilir

BCAA’ların en popüler kullanım amaçlarından biri kas büyümesini artırmaktır. Lösin, vücutta kas yapma sürecini yani kas protein sentezini uyaran belirli bir yolu aktive eder. Bir çalışmada, direnç antrenmanından sonra 5,6 gram BCAA içeren bir içecek tüketen kişilerin kas protein sentezinde, plasebo içeceği tüketenlere kıyasla %22 daha fazla artış olduğu görülmüştür (11).

Kas Ağrısını Azaltabilir

Bazı araştırmalar, BCAA’ların antrenmandan sonra kas ağrısını azaltmaya yardımcı olabileceğini belirtir. Antrenmandan bir veya iki gün sonra -özellikle de egzersiz rutininiz yeniyse- ağrı hissetmek alışılmadık bir durum değildir. Bu ağrıya, egzersizden 12 ila 24 saat sonra gelişen ve 72 saate kadar sürebilen gecikmiş kas ağrısı (DOMS) denir (12). DOMS’un kesin nedeni tam olarak anlaşılmamakla birlikte, bir teori bunun egzersizden sonra kaslardaki küçük yırtıkların sonucu olduğu yönündedir. Bu arada, diğer araştırmalar bunun aslında kasın kendisinden ziyade kasla ilişkili bağ dokusuyla ilişkili olabileceğini düşündürür (13).

BCAA’lar, DOMS’nin uzunluğunu ve şiddetini azaltmaya yardımcı olabilecek kas hasarını azaltabilir. Birkaç çalışma, BCAA’ların egzersiz sırasında protein parçalanmasını azalttığını ve kas hasarının bir göstergesi olan kreatin kinaz düzeylerini düşürdüğünü gösterir (14, 15).

2010 yılında yapılan bir çalışmada, squat egzersizinden önce BCAA takviyesi alan kişilerin, plasebo grubuna kıyasla daha az DOMS ve kas yorgunluğu yaşadığı belirtilir (16). Bu nedenle, özellikle egzersizden önce BCAA takviyesi almak iyileşme süresini hızlandırabilir (17).

Egzersiz Yorgunluğunu Azaltabilir

BCAA’lar egzersizden kaynaklanan kas ağrısını azaltmaya yardımcı olabileceği gibi egzersizin neden olduğu yorgunluğu azaltmaya da yardımcı olabilir.

Herkes bir noktada yorgunluk ve bitkinlik yaşayabilir hatta tükenme noktasına gelebilir. Ne kadar çabuk yorulduğunuz; egzersiz yoğunluğu ve süresi, çevresel koşullar, beslenme ve zindelik seviyeniz gibi çeşitli faktörlere bağlıdır (18). Kaslarınız egzersiz sırasında BCAA’ları kullanır ve kanınızdaki seviyelerin de düşmesine neden olur. BCAA oranı düştüğünde, beyninizdeki esansiyel amino asit olan triptofan seviyeleri artar. Triptofan ise egzersiz sırasında yorgunluğun gelişmesine katkıda bulunduğu düşünülen bir beyin kimyasalı olan serotonine dönüştürülür (19, 20).

İki farklı çalışmada ise BCAA takviyesi alan kullanıcıların, yorgunluklarının azaldığı ve bu durumun da atletik performansın artmasına neden olduğu belirtilir (21, 22).

Kas Kaybını Önleyebilir

Kas proteinleri sürekli olarak parçalanır ve yeniden oluşturulur yani sentezlenir. Kas proteini yıkımı ve sentezi arasındaki denge ise kastaki protein miktarını belirler (23). Kas kaybı veya parçalanması ise protein yıkımı kas protein sentezini aştığında meydana gelir.

Kas erimesi yetersiz beslenmenin bir işaretidir ve kronik enfeksiyon, kanser, uzun açlık dönemleri ve yaşlanma sürecinin doğal bir parçası olarak ortaya çıkar (24, 25). BCAA’lar ise kas proteinlerinde bulunan temel amino asitlerin %35’ini oluşturur. Vücudunuzun ihtiyaç duyduğu toplam amino asitlerin ise %40 ila %45’ini oluştururlar (26, 27).

Bu nedenle, BCAA’lar ve diğer esansiyel amino asitler, kas kaybını yavaşlatmak için önemlidir. Birkaç çalışma, kas proteini yıkımını engellemek için BCAA takviyelerinin kullanımını destekler. BCAA kullanımı yaşlı yetişkinler ve kanser gibi rahatsızlıkları olanlar gibi belirli popülasyonlarda sağlık sonuçlarını ve yaşam kalitesini iyileştirebilir (28, 29 ).

BCAA takviyeleri

BCAA Testosteron Üzerinde Etkili mi?

Testosteron gibi anabolik hormonlar vücutta protein sentezine yani kasların gelişmesine yardımcı olur. Araştırmalar BCAA takviyesi almanın anabolik hormonların salgılanmasında olumlu bir etkiye sahip olabileceğini belirtir.

Testosteron hormonunun etkisi üzerine yapılan bir araştırmada; 8 haftalık egzersiz ve düzenli BCAA tüketimi ile takip edilen katılımcıların testosteron düzeyinde önemli bir artış gözlenmiştir (30).

BCAA Takviyeleri Nasıl Kullanılır?

BCAA takviyeleri ise bazen 2: 1: 1 oranı olarak adlandırılır; izolösin veya valinden iki kat daha fazla lösin içerir. Bunun nedeni, lösinin özellikle protein sentezini uyarmada ve kas proteininin parçalanmasını bastırmada etkili olabileceğidir. 4:1:1 oranına sahip BCAA takviyeleri de bulunmaktadır ancak 2:1:1 oranına sahip BCAA’lar daha yaygındır.

BCAA takviyeleri, tablet veya toz formunda olmak üzere iki farklı kullanıma sahiptir. Her bir formun dozu ve kullanım şekli farklı olabilir. Bu nedenle satın alınan ürün, üzerinde yazılan kullanım şekli takip edilerek günlük doz aşılmadan tüketilmelidir.

En çok tercih edilen BCAA takviyeleri için tıklayın.

BCAA Takviyesi Ne Zaman Kullanılır?

Teknik olarak, istediğiniz zaman BCAA takviyesi alabilirsiniz. Toz ve tablet formda karşımıza çıkan BCAA takviyelerini antrenmandan önce, antrenmandan sonra veya antrenman sırasında kullanabilirsiniz.

Çoğu insan BCAA takviyelerini antrenmandan önce almayı tercih ediyor. Bazı araştırmalar, BCAA’ları antrenmandan önce almanın, egzersizden sonra almaktan daha etkili olabileceğini gösteriyor. Örneğin, genç erkekler üzerinde yapılan bir araştırma, egzersizden önce 10 gram BCAA almanın, egzersizden sonra almaya kıyasla kas ağrısını ve kas hasarını azaltmada daha etkili olduğunu aktarıyor (31). Yorgunluğu önlemek adına antrenmandan 15-30 dakika önce de BCAA takviyesi alabilirsiniz.

Protein sentezini artırmak ve kas yıkımını önlemek adına antrenman öncesi ve sonrasında olduğu gibi herhangi bir zamanda da BCAA kullanılabilir. Dozları gün içinde farklı zamanlara bölerek kullanabilirsiniz. Asıl önemli olan, satın alınan BCAA takviyesinin ambalajında önerilen günlük dozu aşmamaktır.

BCAA Takviyesi Ne Kadar Kullanılmalı?

Nutrients dergisindeki sistematik incelemede; kas büyümesi, performansı ve toparlanması için günde kilogram başına 200 mg alınabileceği belirtiliyor (32).

Bu durumda 50 kiloluk bir yetişkin günde 10 gram, 75 kiloluk bir yetişkin 15 gram ve 100 kiloluk bir yetişkin 20 gram BCAA alabilir diyebiliriz. Ancak fiziksel durumunuzu ve antrenman yoğunluğunuzu göz önünde bulundurmanızı ve takviye ürün üzerinde yer alan kullanım talimatlarını incelemenizi öneririz.

BCAA Kullanmanın Yan Etkileri Var mı?

BCAA kullanımı genellikle günlük doz aşılmadığı takdirde güvenli kabul edilir. Büyük miktarlarda tüketildiğinde ise yorgunluk, mide bulantısı, baş ağrısı, koordinasyon kaybı gibi olumsuz durumlara yol açabilir. Bu nedenle satın alınan üründe verilmiş kullanım talimatını uygulamak önemli ve gereklidir.

Herhangi bir takviye kullanmadan evvel mevcut tıbbi durumunuz üzerinden değerlendirilme yapılması için öncelikle doktorunuza danışmanız tavsiye edilir.

Reklam

Kafein İçeren 5 Besin

0

Kafein, günümüzde birçok atıştırmalığın ve içeceğin de içinde bulunan popüler bir besin olarak biliniyor. Özellikle sabahları kahve içme alışkanlığı olanlar kafeini sıkça sistemine alan insanların arasında yer alıyor. Çeşitli özellikleri bulunan kafein; genellikle pre-workout olarak kullanılıyor ya da kilo kontrolüne destek olması için diyetlere ekleniyor.

Kafeinin olası etkilerinden faydalanmak için sadece kahve içmenize gerek olmadığını biliyor muydunuz? Kahve dışında birçok besin de kafein içerebiliyor ve beslenme düzenine eklenebiliyor.

Kafein Nedir?

Kafein, birçok bitkinin yapraklarında, tohumlarında ve meyvelerinde doğal olarak bulunan bir madde olarak açıklanabilir. Doğal halde çay yapraklarında, kakao ve kahve çekirdeklerinde, guaranada ve kola fındıklarında bulunmasıyla biliniyor. Ek olarak, insanlar dondurma ve enerji barları da dahil olmak üzere çeşitli yiyecek ve içeceklere kafeini ekleyerek günlük hayatta kullanım alanlarını bu şekilde genişletebiliyorlar.

Kafeinin Vücuda Olan Etkileri

Kafein, vücuda olan bazı etkileri sayesinde sıkça kullanılan bir besin olarak önümüze çıkıyor. Hem mental hem de fiziksel etkileri olan kafeinin başlıca özellikleri ise şöyle:

Kafein

Beyni Uyarır

Çoğu zaman kafeini uyanmak, odaklanmak veya daha iyi çalışmak için tüketiyoruz. Bunun bir sürü sebebi var. Kafeinin beyne olan etkileri, daha fazla odaklanmamıza ve uyanık kalmamıza yardımcı oluyor çünkü kafein, merkezi sinir sistemimizi çeşitli şekillerde etkiliyor. Bu etkilerin esas olarak kafeinin adenosin reseptörleri ile etkileşime girme şeklinden kaynaklandığına inanılıyor. Adenozinin ise beyinde uykuyu destekleyen bir nörotransmiter olduğu biliniyor. Kısaca özetlemek gerekirse kafein, adenozinin uyku getirici görevini engellemeye yardımcı oluyor ve bu sayede uyanık kalabiliyoruz.

Alzheimer Hastalığı Riskini Azaltabilir

Alzheimer, hafıza kaybına, düşünme ve davranış sorunlarına neden olan bir hastalık olarak açıklanabilir. Son zamanlarda yapılan bazı araştırmalar, beslenme düzeni ile Alzheimer hastalığının ilişkisini araştırmaya devam ediyor ve düzenli, ölçülü kahve tüketiminin %65’e kadar bu hastalığa yakalanma riskini düşürebileceğinden bahsediyor. Kesin bir sonuç için daha çok araştırmaya ve gözleme ihtiyaç olduğu söyleniyor.

Kafein

Egzersiz Sırasında Kalori Yakımını Hızlandırabilir

Bir fincan kahve, antrenman etkinliğini artıracak yağ yakma özelliklerine sahip olması nedeniyle öneriliyor. Bunun sebebi ise kafeinin, kandaki yağ dokularına giden ve parçalanması için sinyal veren epinefrin hormonunun salgılanmasını artırması olarak açıklanabilir. Antrenmandan önce bir fincan kahve, daha fazla kalori yakmanıza yardımcı olarak herhangi bir egzersizi daha verimli hale getirebilir.

Kafein

Sindirim Sistemini Etkileyebilir

Kafeinin sindirim sistemine olan etkileri, çoğu insan tarafından tüketim sıklığının değişmesine neden oluyor. Sebebi ise kafeinin midemizdeki asit miktarını artırarak mide yanması veya ekşimesi gibi sorunların oluşmasına zemin hazırlaması olarak açıklanabilir. Bunların yanı sıra kafein vücudumuzda depolanmıyor ve karaciğerde işlenerek idrar yoluyla vücuttan atılıyor. Bu durum ise kahve tüketim sıklığına bağlı olarak tuvalete gidiş sayısında artışa neden olabiliyor. Reflü veya ülser gibi mide problemleriniz varsa, kafein almanızın sizin için uygun olup olmadığını doktorunuza sormanız bu durumda önem taşıyor.

Kafein İçeren Besinler

Dünyada kafein içeren birçok besin bulunuyor. Bu besinlerin arasında en çok kafein değerine sahip olan birkaç tanesine göz atacak olursak:

Kafein

Kahve

Kafein içeren en önemli besinlerin arasında şüphesiz ki kahve yer alıyor. Kahve, doğal bir kafein kaynağı olan kahve çekirdeklerinden hazırlanan demlenmiş bir içecek olarak karşımıza çıkıyor. Sabahları kokusuna hayran olduğumuz, ilk yudumunda gözlerimizin açıldığını hissettiğimiz bu içeceğe dünya çapında tadı ve aromasıyla saygı duyuluyor. Kafein olarak en bilinen ve en çok tercih edilen besinlerin başında kahve yer alıyor.

Kahve yerine kafein takviyesi de tercih edebilirsiniz.

Kafein

Kakao Çekirdekleri ve Çikolata

Çoğu insanın bilmediği ama öğrendiğinde şaşıracağı bilgilerden biri de çikolatanın kafein içermesidir. Tıpkı kahve çekirdekleri gibi kakao çekirdekleri de doğal olarak kafein içermesiyle ön plana çıkıyor. Bu durumda çikolata ve çikolata ile tatlandırılmış yiyeceklerin bir miktar kafein içerdiğini unutmamakta fayda var. Bunların yanı sıra en çok kafein bitter çikolatada bulunuyor ve kakao oranı düştükçe kafein oranı da doğru orantılı olarak düşüyor.

Organik kakao tozlarını da inceleyebilirsiniz.

Yeşil Çay

Bir başka doğal kafein kaynağı da yeşil çay olarak biliniyor. Özellikle Asya ülkelerinde popüler olan yeşil çay, ülkemizde de sıkça tüketilen çaylardan biri. Yeşil çayın en büyük ikinci özelliği ise theanine gibi amino asitler içermesi olarak açıklanabilir. Bazı araştırmalar, yeşil çaydaki theanine ve kafein kombinasyonunun, beyin fonksiyonunu geliştirebileceğinden bahsediyor. Ayrıca yeşil çay çoğu diyet listesinin de içinde bulunuyor ve ödem atıcı etkisi sayesinde sıkça tercih ediliyor.

Yeşil çay ekstresine göz atabilirsiniz.

Guarana

Adını nadir duyduğumuz guarana, yeşil çay ve kahve kadar revaçta bir besin olmasa da yavaş yavaş beslenme listelerine girmeye başlıyor. Tıpkı kakao çekirdekleri gibi guarana bitkisi de metilksantin adı verilen kimyasallar içeriyor ve kafein de bunların arasında yer alıyor. Guarana özü genellikle enerji içecekleri, enerji barları ve bitkisel besin takviyelerinde kullanılıyor.

Yerba Mate Çayı

Mate çayı, son zamanların yeni trendi olabilir. Güney Amerika’da popüler bir çay olan Mate, büyük yapraklı Ilex paraguariensis ağacının kurutulmuş, ezilmiş yapraklarından yapılmasıyla ön plana çıkıyor. Paraguay çayı olarak da bilinen yerba mate, doğal bir kafein kaynağı olarak biliniyor, antimikrobiyal ve antioksidan özellikleri de dahil olmak üzere çok sayıda farklı özelliği ile de dikkat çekiyor. Ancak yerba mate çayının kafein içeriği, demleme yöntemine bağlı olarak değişebiliyor.

Reklam

Kış Mevsimine Özel Beslenme Önerileri

0

Havaların soğuması ve günlerin kısalması çoğu insan için genellikle enerji ve motivasyon eksikliği anlamına gelir. Bu durum ise sağlıksız seçeneklere yönelme eğilimini artırabilir. Genelde kapalı mekanlarda zaman geçiriyor olmamız, virüslerin bir kişiden diğerine kolayca yayılmasına da olanak tanır. Ayrıca şiddetli soğuk ve kuru hava da bağışıklığı etkileyebilir.

Değişen hava koşullarıyla başa çıkmanız ve vücudunuzun beslenme ihtiyacını karşılamanız için kış aylarında sağlıklı kalmanıza yardımcı olabilecek önerileri sıralıyoruz.

Sağlıklı Karbonhidratlara Odaklanın

Kış aylarında daha uzun karanlık saatlere maruz kalmamız, serotonin seviyelerinde düşüşlere neden olabilir. Sağlıklı karbonhidratlar yemek ise serotonin oranınız üzerinde etkili olabilir. Kepekli tahıl, kuru yemiş, pancar, yer elması ve tatlı patates gibi sağlıklı karbonhidrat içeren seçenekleri tercih edebilirsiniz.

Meyve ve Sebzeler

Diyetinize Çinko, C ve D Vitaminleri Ekleyin

C vitamini, D vitamini ve çinko gibi vitamin ve mineral takviyeleri, kışın sağlık risklerini ekarte etmenize yardımcı olabilir. Meyve ve sebzelerde doğal olarak bulunan C vitamini, bağışıklık sisteminizi desteklemeye ve ayrıca soğuk algınlığı ve gribe karşı önlem almaya yardımcı olur.

Vücudumuz genellikle D vitaminini güneş ışınlarından alır, ancak kışın bu doğal emilim daha zor hale gelir. Eğer yeterince D vitamini alamadığınızı düşünüyorsanız, doktorunuza danışarak D vitamini takviyesi kullanabilirsiniz.

Balık, süt ürünleri, yumurta ve bazı tahıllarda doğal olarak bulunan çinko da enfeksiyonları önlemeye yardımcı olabilir.

Meyve ve Sebzeleri Sofranızdan Eksik Etmeyin

Bu kış sofranızdan en sevdiğiniz meyve ve sebzeleri eksik etmeyin. Seçimleriniz mevsim dışı ise konserve yerine dondurulmuş ürünleri tercih edin. Çünkü dondurulmuş meyve ve sebzeler genellikle daha az işlenir ve daha az miktarda şeker içerir.

Ayrıca mevsim meyve ve sebzelerine tariflerinizde yer vermeye özen gösterin. Kış mevsimine özel meyve ve sebzelerden bazıları:

  • Bal kabağı
  • Brokoli
  • Brüksel lahanası
  • Şalgam
  • Portakal
  • Mandalina
  • Nar

Daha Fazla Su ve Bitki Çayı İçin

Kış aylarında, susuz kalmamak özellikle önemlidir. Birçok kişi, yeterince su içmedikleri için gün içinde ve öğleden sonra kendini yorgun hisseder. Dehidrasyonu önlemek için su içmeyi ihmal etmeyin. Kalori oranı yüksek içecekleri tercih etmek yerine bitki çayı içmeyi tercih edin.

İçinizi Isıtacak Yiyecek ve İçecekler

İçinizi Isıtın

Tek yapmak istediğiniz şeyin battaniyeye sarılmak olduğu kış aylarında, kendinizi kat kat giyinerek ısıtmanın yanı sıra vücut ısınızı yükseltebilen seçeneklere de yönelebilirsiniz.

Sarımsak: Sarımsak ve yakın akrabaları olan soğan, ısıtma özellikleriyle ünlüdür. Araştırmalar, sarımsağın termojeneziyi -yani vücudun ısı üretmek için bir maddeyi veya besini metabolize etme sürecini- geliştirdiğini belirtiyor. Herhangi bir kış çorbasına sarımsak ve soğan ekleyebilirsiniz.

Kök Sebzeler: Pancar, havuç, tatlı patates ve yer elması gibi kök sebzeler kış yemekleri için mükemmel bir garnitür olabilir. Lif oranı yüksek olan kompleks karbonhidrat içerikleri nedeniyle yavaş sindirilirler ve bu da vücutta ısı üretir. Böylece bizi sıcak tutmaya yardımcı olurlar.

Zencefil: Zencefil damar genişletici özelliklere sahip olmasıyla bilinir. Bu da vücutta ısınma etkisine neden olarak kan akışını artırmaya yardımcı olur. Bitki çayınıza zencefil ekleyerek bu özelliklerden yararlanabilirsiniz.

Acı Biber: Acı biber vücudunuzdaki ısıyı artırmaya yardımcı olan kapsaisin adı verilen bir fitokimyasal içerir. Kapsaisin yavaş sindirilir, bağırsaklarınıza fayda sağlayan ve vücudunuzu ısıtan gastrik kan akışını artırmaya yardımcı olabilir.

Et: Proteinleri sindirmek karbonhidrat veya yağları sindirmekten daha zordur. Bu nedenle protein açısından zengin bir yemek sizi ısıtmaya yardımcı olabilir. Et; demir ve B vitaminleri gibi içerikler açısından da zengindir. Öğünlerinizde yeterince protein aldığınızı düşünmüyorsanız evde protein oranı yüksek atıştırmalıklar hazırlayabilirsiniz.

Siyah Fasulye: Et yiyen biri değilseniz, siyah fasulye gibi bitki bazlı bir proteinin tadını çıkarabilirsiniz. Siyah fasulye ayrıca, bazıları kan akışını artıran bir sürü besine sahiptir.

Kahve: Kahve içtiğinizde sizi ısıtan şey aslında kafeindir. Kafein içerdikleri için ayrıca siyah ve yeşil çay da tercih edebilirsiniz.

Yulaf: Yulaf gibi kepekli tahıllar, parçalanması yavaş olan kepek ve lif bakımından yüksektir. Yavaş sindirim, sizi ısıtan enerjiyi serbest bırakır. Esmer pirinç, kinoa ve karabuğday gibi diğer tam tahıllar da yavaş yavaş parçalanır ve benzer ısınma etkileri sağlar.

Tarçın: Bir kış baharatı olan tarçın, soğuk havalarda vücut ısınızı yükseltebilecek termojenik özelliklere sahiptir. Ek olarak tarçın; hafızayı, öğrenmeyi ve ruh halini iyileştirmenin yanı sıra sağlıklı kan şekeri seviyelerini desteklemeye de yardımcı olabilir.

Reklam

İçme Suyunuza Ekleyebileceğiniz Meyve ve Sebzeler

0

Su içmek, hayatımızda en çok dikkat etmemiz gereken konuların başında yer alıyor. Her gün yeterli mitarda su tüketimi genel sağlığımız yanı sıra; cilt, saç, spor performansı gibi alanları da etkiliyor. Hal böyle olunca su içme alışkanlığı kazanmak isteyen çoğu kişi alternatif yollar arıyor.

İçme suyunuzu yanınızda taşırken içerisine sevdiğiniz meyve ve sebzeleri koyarak hem tercihlerinizin besin değerlerinden faydalanırken hem de günlük su ihtiyacınızı lezzetli bir şekilde karşılayabileceğinizi biliyor muydunuz?

İşte içme suyunuza ekleyebileceğiniz bazı alternatifler…

Limon

İçme suyu alışkanlığı edinmek istiyorsanız içme suyunuza her gün limon ekleyerek aroma kazandırabilirsiniz. Limon, ayrıca sahip olduğu diğer özellikleri sayesinde de çoğu insan tarafından suyun içinde tüketiliyor.

Limonun Özellikleri

Kalbi koruyabilir: Limon iyi bir C vitamini kaynağıdır. Bir limon yaklaşık 31 mg C vitamini sağlar, bu da günlük referans alımın yaklaşık %50’sine denk gelir. C vitamini deposu bu meyve, kalp hastalıklarını veya felç riskini azaltabilir.

Böbrek taşı oluşumunu engelleyebilir: Böbrek taşları, atık ürünler kristalleşip böbreklerinizde biriktiğinde oluşan küçük topaklar olarak biliniyor. C vitamininin içinde bulunan sitrik asit, idrar hacmini ve idrar pH’ını artırarak böbrek taşı oluşumu için daha az elverişli bir ortam yaratır ve böylece böbrek taşlarını önlemeye yardımcı olabilir.

Sindirime iyi gelebilir: Limonun, çoğunlukla çözünür lif ve basit şekerler olmak üzere yaklaşık %10 karbonhidrattan oluştuğu biliniyor. Limondaki ana lif kaynağı ise birçok sağlık yararı ile öne çıkan bir çözünür lif formu olan pektin olarak karşımıza çıkıyor. Pektin de sindirim sağlığını destekleyen maddelerin başında geliyor.

Kabuk Tarçın

Toz halini tatlılarda ve yemeklerde sıkça kullandığımız tarçın; kabuk haliyle de içme suyunuza eklediğinizde lezzetli bir aroma vermesiyle ön plana çıkıyor. Neredeyse her marketten kolaylıkla alabileceğiniz kabuk tarçının özellikleri ise dikkat çekiyor.

Kabuk Tarçının Özellikleri

Antioksidan kaynağıdır: Antioksidanlar, vücudunuzu serbest radikallerin neden olduğu oksidatif hasardan korumasıyla bilinirler. İhtiyaç duyduğunuz antioksidanların bir kısmı kabuk tarçında da mevcut! Tarçın, polifenoller dahil olmak üzere güçlü antioksidanlarla dolu olmasıyla çoğu diyetisyen tarafından öneriliyor.

İnsülin direncini engellemeye yardım eder: İnsülin, metabolizmayı ve enerji kullanımını düzenleyen kilit hormonlardan biri olması sayesinde oldukça önemli bir hormon olarak biliniyor. Günümüzde bazı çalışmalar ise tarçının insülin direncini azaltabileceğinden söz ediyor. Bu konuda daha çok araştırmaya gerek duyulsa bile bu gibi durumlarda tedavi amaçlı doktora danışmanız önerilir.

Bakteriyel anfeksiyonları ve mantar enfeksiyonlarını önleyebilir: Tarçının ana aktif bileşenlerinden biri olan sinnamaldehit, çeşitli enfeksiyon türlerine karşı faydalı olabilmesiyle ön plana çıkıyor. Düzenli tüketilen tarçının enfeksiyon riskini ve seviyelerini azaltabileceği düşünülüyor.

Elma

Yeşili, sarısı, kırmızısı… Raflarda her zaman, her mevsim gördüğümüz bu lezzetli meyveler özellikleri sayesinde içme suyunuza eklemek isteyeceğiniz bir meyveye dönüşebilirler. Köklü ve asırlık bir meyve olmasına rağmen elmalar hakkındaki araştırmalar günümüzde hala devam ediyor.

Elmanın Özellikleri

Kilo kaybını destekleyebilir: Elma, lif ve su bakımından yüksek değerlere sahip olmasıyla ön plana çıkıyor.

Kalbe iyi gelebilir: Elmaların kalp sağlığına olan etkileri hala araştırılıyor. Çoğu araştırma elmanın kalp sağlığına iyi gelebileceğinden bahsediyor. Bunun nedeni ise çözünür lif içermesi olarak açıklanıyor. Bu tür lif, kan kolesterol seviyenizi düşürmenize yardımcı olabilir.

Bağırsak sağlığını geliştirebilir: Elmalar, prebiyotik görevi gören bir tür lif olan pektin içermesiyle biliniyor. Bu madde ise, bağırsaklarınızdaki iyi bakteriler olan bağırsak mikrobiyotanızı beslemesiyle öne çıkıyor. Elma tüketerek bağırsak sağlığınızı destekleyebilirsiniz.

Salatalık

Salataların vazgeçilmezi salatalık, kozmetik sektöründe bile karşımıza çıkıyor. Kozmetiğin yanı sıra içme sularınızın içine de ekleyebileceğiniz salatalık, belirli özellikleri ile ilgi çekmeye devam ediyor.

Salatalığın Özellikleri

Antioksidan deposudur: Salatalığın antioksidanlar içermesi, serbest radikallerin sebep olduğu kronik hastalıkların oluşmasını engelleyebilir. Aslında, serbest radikallerin neden olduğu oksidatif stresin, kanser ve kalp, akciğer ve otoimmün hastalıklarla ilişkilendirildiği biliniyor ancak salatalık gibi yüksek antioksidan içeren besinler tüketerek bu riskleri ortadan kaldırmak için ilk adımı atabilirsiniz.

Dehidre olmanızı engelleyebilir: Salatalık yüksek miktarda su içerir ve bu sayede dehidre olmanızı engelleyebilir. Aslında uygun hidrasyon süreci, fiziksel performanstan metabolizmaya kadar her süreci etkileyebilir. Dolayısıyla dehidre olmamak büyük önem taşıyor.

Bağırsaklara iyi gelebilir: Salatalık tüketmek, düzenli bağırsak hareketlerini desteklemeye yardımcı olabilir. İçerisinde bulunan lifler sayesinde salatalığın bağırsak sağlığını desteklediği biliniyor.

Çilek

Büyük ya da küçük, herkesin genellikle sevdiği çileğe günümüz teknolojisinde kışın da ulaşabiliyoruz. Siz de her zaman içme suyunuza çilek ekleyebilir ve bu meyvenin potansiyel faydalarından yararlanabilirsiniz.

Çileğin Özellikleri

Kan şekerine iyi gelebilir: Vücudunuzda karbonhidratlar sindirildiğinde, vücudunuz onları basit şekerlere ayırıyor ve kan dolaşımınıza bırakıyor. Bu süreç boyunca hücrelere şeker iletilmesini ve yakıt olarak kullanılmasını sağlayan insülin devreye giriyor. Çilek ise kan şekeri seviyelerinin dengede kalmasına yardımcı olabilecek etkileriyle hala araştırmaların konusu olmaya devam ediyor.

Kalbe iyi gelebilir: Çilek; canlı renklerine katkıda bulunan antosiyanin adı verilen bileşikler içerirler. Bunlar, kan lipit profilinizi iyileştirmek ve kalp hastalığı oluşma riskinizi azaltmak da dahil olmak üzere çok sayıda potansiyel özelliğiyle ön plana çıkar.

Akne oluşumunu azaltabilir: Çilek C vitamini bakımından yüksek olduğundan ve C vitamini anti-enflamatuar nitelikleriyle bilindiğinden, çileğin akne ile ilişkili iltihaplanmanın bir kısmını azaltmaya yardımcı olabilmesi mümkün. Yine de akne tedavisi için öncelikle bir doktora danışmanız önerilir.

Suyunuzu yanınızda taşımanıza yardımcı olacak suluklara göz atın.

Reklam

Protein Bar Tarifleri

0

Protein, insan vücudunda çeşitli işlevleri destekleyen en temel makro besinlerden biridir. Zengin bir protein kaynağı olan protein barlar, antrenmandan önce veya antrenman sonrasında toparlanmayı destekleyebilir. Protein alımı vücudunuzdaki açlık hormonunu azaltır ve gıda alımınızı doğal olarak azaltmanıza katkı sağlar. Hatta öğünler arasında kendinizi tok hissetmenize ve kilo vermenize de yardımcı olabilir. Kısaca protein barlar kilo kontrolü için de idealdir.

Evde kendi protein barlarınızı yaparak hem bütçe dostu atıştırmalıklar hazırlayabilirsiniz hem de ara öğün ihtiyacı hissettiğinizde sağlıksız seçeneklere yönelmezsiniz.

Aşağıdaki protein bar tariflerini uyguladıktan sonra hazırladığınız protein barları buz dolabında 1-2 hafta boyunca muhafaza edebilirsiniz.

Eğer vegan beslenmeyi tercih ediyorsanız, tariflerde bal yerine Hindistan cevizi şurubu kullanabilir, whey protein yerine de bitkisel protein tozu tercih edebilirsiniz.

Fıstık Ezmeli & Çikolatalı Protein Bar

Bu fıstık ezmeli protein bar; tüm hafta boyunca tadını çıkarabileceğiniz yeni favori atıştırmalığınız olacak!

Malzemeler

  • 180 g doğal fıstık ezmesi (sadece fıstık + tuz)
  • 86 g bal (vegansanız Hindistan cevizi şurubu kullanabilirsiniz)
  • 1 yemek kaşığı eritilmiş Hindistan cevizi yağı
  • 1 çay kaşığı vanilya
  • 50 g öğütülmüş keten tohumu küspesi/unu
  • 60 g vanilyalı veya sade protein tozu
  • 50 g %80 bitter çikolata
  • Üzerine serpmek için deniz tuzu

Yapılışı:

Orta boy bir kapta fıstık ezmesi, bal, Hindistancevizi yağı ve vanilyayı pürüzsüz olana kadar karıştırın. Öğütülmüş keten tohumu unu ve tercih edilen protein tozunu ekleyin. Hamur haline gelmeye başlayana kadar kaşıkla karıştırın. Ardından ellerinizde hamuru yoğurun. Hamur, kurabiye hamuruna benzer kıvamda olmalıdır. Fırın kağıdı ile kaplı bir tepsiye, hamuru bastırarak yayın.

Küçük bir tencereye bitter çikolata ekleyin ve tamamen pürüzsüz olana kadar eritin. Eritilmiş çikolatayı fıstık ezmesi tabakasının üzerine dökün ve yayın. Uzun bar ya da kare şeklinde dilimlemeden önce 30 dakika-1 saat arasında buzdolabına bekletin. Yemeye hazır olana kadar buzdolabında ağzı kapalı olarak saklayın. Buzdolabında iki haftaya kadar muhafaza edebilirsiniz.

Matcha Protein Bar

Matcha Protein Bar

Fitness yapan kişiler ve vücut geliştiriciler tarafından popüler olan bitkilerden biri de matcha’dır. Antioksidan açısından zengin olan matcha tozu ile protein barınızı güçlendirin.

Malzemeler:

  • 128 g badem ezmesi
  • 1 su bardağı + 2 yemek kaşığı şekersiz badem sütü
  • 1½ tatlı kaşığı stevia
  • ¾ tatlı kaşığı badem ekstraktı
  • 168 g vanilyalı protein tozu
  • 80 g yulaf unu
  • 2 yemek kaşığı matcha tozu
  • ⅛ tatlı kaşığı tuz

Yapılışı:

Geniş bir kaba tüm malzemeleri ekleyin. Her şey tamamen birleşene kadar mikserle düşük hızda karıştırın. Son bir defa orta hızda karıştırın. Karışım, kurabiye hamuru gibi kalın ve şekerli olmalıdır.

Karışımı fırın kağıdı koyulmuş tepsinin içine alın ve yayın. Tepsiyi sıkıca örtün ve gece boyunca buzdolabında bekletin. Ertesi gün dilimleyebilirsiniz. Dilimlerin üzerine eritilmiş beyaz, sütlü veya bitter çikolata gezdirebilirsiniz. Dilerseniz üzerine badem parçaları da ekleyebilirisiniz. Protein barlarını streç filme ayrı ayrı sararak muhafaza edebilirsiniz. Buzdolabında 1 haftaya kadar saklanabilir.

Badem Ezmeli Protein Bar

Bu lezzetli 8 bileşenli badem ezmeli protein bar, mükemmel derecede tatlı bir atıştırmalıktır! Antrenman öncesinde veya kapıdan aceleyle çıkarken yanınıza bir tane alarak pratik bir ara öğün yapabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 180 g bardak badem ezmesi
  • 85 g bardak bal
  • 2 yemek kaşığı eritilmiş Hindistan cevizi yağı
  • 1 tatlı kaşığı vanilya özü
  • 65 g badem unu
  • 60 g su bardağı yulaf unu
  • 1 ölçek vanilyalı protein tozu
  • 1 yemek kaşığı chia tohumu

Yapılışı:

Büyük bir kapta badem ezmesi, bal, Hindistancevizi yağı ve vanilyayı karıştırın. Daha sonra badem unu, yulaf unu, protein tozu ve chia tohumunu ekleyin, karışım koyulaşana kadar karıştırın. Koyulaşında elinizde hamur kıvamına gelene kadar yoğurun.

Fırın tepsisini fırın kağıdı ile kaplayın. Karışımını tepsiye bastırarak yayın. Dilerseniz üzerine deniz tuzu da serpebilirsiniz. En az 1 saat, tercihen gece boyunca buzdolabında bekletin. Son olarak, dilimlere bölün ve tadını çıkarın.

Çikolatalı Protein Bar

10 dakikanız varsa, bu protein çubuklarını yapmak için yeterli zamanınız var demektir! Tek yapmanız gereken; hurmayı biraz yumuşatmak, biraz fıstık ezmesi eklemek ve kuru malzemelerin üzerine dökmek…

Malzemeler:

  • 16 adet hurma
  • 60 ml su
  • 250 g fıstık ezmesi
  • 60 ml süt
  • 160 g yulaf
  • 60 g vanilyalı ya da çikolatalı protein tozu
  • 55 g chia tohumu
  • 20 g kakao
  • 50 g bitter damla çikolata

Yapılışı:

Bir cam ölçü kabına hurmaları ve suyu koyun. Bir dakika boyunca mikrodalgada yüksek ısıda ısıtın. Ardından çatalla ezin. Mikrodalgayı bir dakika daha yüksekte ısıtın. Macun kıvamına gelene kadar çatalla ezin. Fıstık ezmesi ve sütü hurmaların içine ekleyin ve karıştırın. Büyük bir kaseye yulaf, protein tozu, chia tohumu, kakao ve çikolata parçalarını ekleyin. Fıstık ezmesini karışımını içerisine dökün. İyice birleşene kadar karıştırın.

Karışımı fırın kağıdı koyulmuş tepsiye bastırarak yayın. 2 saat buzdolabında bekletin. Ardından dilimleyin. Her bir çubuğu streç filmle sararak buzdolabında bir hafta boyunca muhafaza edebilirsiniz.

Bol proteinli salata tariflerini keşfetmek için tıklayın.

Reklam

Yeni Yılda Fitness Hedeflerinize Ulaşmak için Motivasyon Taktikleri 

0

Bir senenin bitmesi ve yeni bir senenin başlaması çoğu insan için geçmişe sünger çekmek ve yeni başlangıçları benimsemek anlamına gelebilir. Bir önceki yıl yapamadıklarınızı bir sonraki yıl yapabilmek için yepyeni bir sayfaya adım atmak ister misiniz? Yeni yılın coşkusu ile beraber hayatınıza sağlıklı alışkanlıklar kazandırmak istiyorsanız fitness tam size göre! 

Yepyeni bir yılı kucakladığımız bu günlerde hayatınız hakkında ele aldığınız yeni kararlar, gerçekleştirmek istediğiniz hayaller varsa ve bu hayalleriniz kadar fitness hedeflerinize de ulaşmak istiyorsanız motivasyonunuzu kaybetmemeye ihtiyacınız olabilir. 

İşte motivasyonunuzu kaybetmemenize yardımcı olacak taktikler…

İlk Adımı Atıyorsanız: Yürüyüşle Başlayın

Egzersiz, vücudunuzun iyi hissetme hormonları olan endorfinleri serbest bırakmasına yardımcı olmasıyla ön plana çıkar. Haftada beş gün, günde en az 35 dakika egzersiz yapmak daha mutlu hissetmenizi sağlayabilir. Bunun için spor salonuna yazılmak gibi büyük bir adım atmanızdan ziyade yürüyüş gibi günlük hayatınıza entegre edebileceğiniz bir egzersize başlamak size yardım edebilir. 

Rutininize Sadık Kalın 

Günlük görevleri yerine getirmiş olma duygusu, bir esenlik duygusunu teşvik edecektir. Bu durum, rutine bağlı kalmanıza yardımcı olabilir ve sizi motive edebilir. Rutininizi uygulamak için öncelikle her gün görebileceğiniz bir yere planlarınızı yazarak ilk adımı atabilirsiniz. Görevleri tamamladığınızda ise onay işaretlerini kullanabilirsiniz. Günlük görevleri yerine getirmiş olma duygusu, bir sonraki haftayı ve gelecek dönemlerin egzersizlerini gerçekleştirmeniz için sizi motive edecektir. 

Rutininizin bir parçası olarak günlük de tutabilirsiniz. Günlükler, olumsuz düşüncelerden kurtulmak ve olumlu düşüncelere yer açmak için iyi bir yerdir. Olumlu düşünceler ise fitness hedeflerinizi gerçekleştirmeniz için bu yolda size iyi bir rehber olabilir çünkü inanmak, başarmanın yarısıdır. 

Kısa ve Güçlü Hedefler Koyun

Daha iyi sonuçlar almak ve fitness hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olacak motivasyonu sağlamak için hedef koymak bu yolda büyük önem taşır. Hedef koyarken dikkat edeceğiniz ufak noktalar ile hedeflerinizin daha ulaşılabilir olmalarını sağlayabilirsiniz. 

Kısa hedefler koyun: Koyduğunuz hedeflerin süresini kısa tutarak ve hedeflerinizi bölerek ulaşma ihtimalinizi artırabilirsiniz. Örneğin; 1 senelik hedefler koymak yerine 1 aylık hedefler koymak işinize yarayabilir. Ocak ayının sonunda antrenman sürenizi planlayabilir, hedefinize ulaşırsanız başarma hissi ile daha çok motive olabilirsiniz. 

Güçlü hedefler koyun: Hedeflerinizi çok kolay ulaşılabilir koymak da ters etki yaratabilir. Bu durumda vücudunuzda da gelişimleri görebilmeniz açısından kendinizi biraz olsun zorlayabileceğiniz hedefler koymanız sizin için daha iyi olabilir. Bedeniniz kendini yeni şartlara adapte edebilmek için mücadele edip güçlendiğinde kas oranınız artacak, hedeflerinize daha rahat ulaşabilecek konuma geleceksiniz. 

Kendinizi ödüllendirecek Yeni Alanlar Yaratın 

Ödüllerin gücü sadece çocukluğumuzda mı kalmalı? Tabii ki hayır. Kendinize bir ödül sistemi oluşturmak sizin de hakkınız. Bu sistem ile hedeflerinize her yaklaştığınızda kendinizi ödüllendirerek motivasyonunuzu artırabilirsiniz. Ödül olarak kendinize fazladan 30 dakika uyuma izni veya masaj yaptırmak kadar basit şeyleri seçebilirsiniz. Ek olarak haftada dört gün egzersiz yapma hedefiniz varsa ve ulaştıysanız, köpük banyosu yapabilir veya arkadaşlarınızla eğlenceli bir gece planlayarak bu başarınızı kutlayabilirsiniz. 

Unutmamak gerekir ki kendinize ödül vermeniz motivasyonunuzu artırabilir ama doğru ödülü seçmenin de önemi oldukça fazla. Eğer hedefiniz kilo vermekle alakalıysa kendinizi yemekle ödüllendirmeniz hedefinize ters düşebilir. Bunların yanı sıra satın alamayacağınız kadar pahalı ödülleri tercih etmek de ileride sizi zor duruma sokarak asıl hedefiniz için biriktirdiğiniz motivasyonun azalmasına neden olabilir. 

Gerçekçi Beklentilere Sahip Olun

Koyduğunuz hedefler kadar beklentilerinizin de tutarlı olması, sizi motive edecek unsurların arasında yer alıyor. Ulaşılamaz hedefler belirlemek ve beklentilerinizi yüksek tutmak, hayal kırıklığı duygularına yol açabilir ve pes etmenize neden olabilir. Aksine, ulaşılabilir hedefler belirlemek ve gerçekleştirmek, başarma duygusunu hissetmenize yardımcı olabilir. Bunun için kendinizi iyi tanımaya ve buna göre hedeflerinizi belirleyerek sınırlarınız dahilinde beklentide olmaya dikkat edebilirsiniz. 

Rekabetçi Olun

Az da olsa rekabet, hepimizi harekete geçiren bir duyguyu bize hediye eder. Eğer harekete geçmekte zorlanıyorsanız biraz rekabet yaratmanın zararı olmayacaktır. Bunun için spor yapan arkadaşlarınıza meydan okuyabilir, dostça rekabet alanları yaratabilirsiniz. Bunların yanı sıra egzersiz düzenine ayak uydurmak için birlikte spor yapacak veya koşacak bir grup insan bulabilir veya bir fitness uygulamasıyla egzersiz zamanlarınızı kaydederek uygulamadaki diğer insanlarla karşılaştırma yapabilirsiniz. 

Neden Hedeflerinize Ulaşmak İstediğinizi Belirleyin

Spor yapmak istemenizin tüm nedenlerini açıkça tanımlayıp belirleyerek hedefinize giden yolu daha belirgin hale getirebilirsiniz. Bu durum, fitness hedeflerinize ulaşmak için kararlı ve motive kalmanıza yardımcı olacaktır. Belirlediğiniz bu nedenleri bir kağıda yazdıktan sonra günlük olarak okumaya çalışabilir, kilo verme planlarınızdan sapmak istediğinizde bunları bir hatırlatma olarak kullanabilirsiniz. Örnek olarak da sebepleriniz; diyabeti önlemek, fit olmak, özgüveninizi geliştirmek veya spor disiplinini hayatınıza katmak gibi nedenler olabilir. 

Geçen Seneye Oranla Minimum Sürenizi Ayarlayın

Geçtiğimiz senelerde fitness hedeflerinize ulaşmakta zorluk çektiyseniz bu sene egzersiz yapma sürenizi etkili bir şekilde belirlemek, hedeflerinize ulaşmanıza ve motive olmanıza yardımcı olabilir. Egzersiz süreniz geçen sene daha fazlaysa ve başarılı olamadıysanız bu sene sürenizi azaltarak hedefleriniz için harekete geçebilirsiniz. Eğer yoğunsanız veya günlük hayatınızdaki yapacağınız işler çoğu zaman belirsizse egzersizden o gün tamamen vazgeçmek yerine ne kadar süreniz varsa o kadar zaman ayırarak ilk adımı atabilirsiniz. 

Alışverişe Çıkın

Fitness hedeflerinize giden yolda alışveriş de size yardımcı olabilir. Geçen sene giydiğiniz fitness kıyafetleriniz yerine yeni kıyafetler satın almak motivasyonunuzu artırabilir. İyi giyinmek, kendinizi nasıl algıladığınız üzerinde olumlu bir etkiye sahip olabilir ve sizi daha sık egzersiz yapmak için motive edebilir. Giymekten keyif alacağınız egzersiz kıyafetleri ve ayakkabılar için bütçe ayırabilir, fitness hedefleriniz için alışverişe zaman harcayarak kendinizi motive edebilirsiniz. 

Yeni sezon spor giyim ürünlerine göz atın.

Yeni Bir Spora Geçiş Yapın 

Eğer gerçekten yaptığınız sporda başarıyı yakalayamadığınızı düşünüyorsanız, sürdürmekte zorlanıyorsanız veya pozitif duygular beslemiyorsanız yaptığınız sporu değiştirmenin vakti gelmiş olabilir. Yeni sulara yelken açmak aradığınız motivasyonu size sağlayabilir. Daha önce merak ettiğiniz ama adım atmadığınız yepyeni bir spora geçiş yaparak fitness hedeflerinize ulaşmayı daha eğlenceli bir hale getirebilirsiniz. 

Reklam

Uzun Bir Aradan Sonra Spora Dönenler için Tavsiyeler

0

Egzersize uzun süre ara vermiş olan kişiler muhtemelen bir zamanlar yapabildikleri şeyleri artık yapamayacaklarını fark edeceklerdir. Fiziksel aktiviteye uzun bir ara verdikten sonra, çoğu insan eskisi gibi performans göstermekte zorlanır. Bu duruma verilen genel tepki hayal kırıklığıdır. Ancak zinde halinize geri dönmeye çalışıyorsanız, bu duygular amacınıza hizmet etmeyecektir. Aksine gerçekçi olmayan hedefler koymanıza ve çok yoğun bir egzersiz rutine geçiş yapmanıza neden olabilir.

Uzun bir aradan sonra egzersize geri dönerken beklentileri yönetmek ve gerçekçi hedefler belirlemek önemlidir. Sakatlıkları önlemek ve fitness rutininizden verim almak için uygulayabileceğiniz adımları sıralıyoruz.

Spora Geri Dönmeden Önce Bilmeniz Gerekenler

Spora Geri Dönmeden Önce Bilmeniz Gerekenler

Uzun bir aradan sonra güvenli bir şekilde egzersize geri dönmenin anahtarı küçük adımlar atmaktan ve rutininizi sık sık değiştirmekten geçer. Amerikan Spor Hekimliği Koleji (ACSM) haftada üç ila beş gün 20 ila 60 dakikalık sürekli aerobik aktivite ve 20 ila 30 dakikalık orta yoğunlukta egzersizle başlamayı öneriyor. Ancak bu süre herkes için aynı olmayabilir. Nabzınızın arttığını, nefesinizin hızlandığını (tıkanmadan konuşabilirsiniz ama şarkı söyleyemezsiniz) hissetmeli ve 10 dakika sonra hafif ter atmalısınız. Bu, genel sağlık ve zindelik seviyenize bağlı olarak hızlı bir yürüyüş, hafif bir koşu veya bisiklet yolculuğu olabilir. Bu yoğunluk seviyesinde iki ila beş hafta sonra, antrenmanınızın hem süresini hem de yoğunluğunu artırabilirsiniz.

Eskiden Koşu Antrenmanı Yapıyorsanız…

Eğer uzun bir ara vermeden önce sık sık koşan biriyseniz, haftanın bazı günlerinde yoga veya pilates gibi egzersizler yapabilir; haftada iki veya üç gün ise HIIT ve koşu antrenmanı yapabilirsiniz. Zayıflamış kaslar eklem ağrısına yol açabileceğinden, kuvvet antrenmanlarını da güvenli bir şekilde egzersizinize ekleyebilirsiniz.

Eskiden Ağırlık Antrenmanı Yapıyorsanız…

Normalde kaldırdığınız yükü ve hacmi (set ve tekrar sayılarını) %40-50 oranında azaltabilirsiniz. Böylece çok fazla ağrı çekmeden veya çabuk yorulmadan etkili bir şekilde antrenman yapabilirsiniz. Bu sadece gereksiz yaralanmaları ve ağrıları önlemekle kalmaz, aynı zamanda daha iyi iyileşme ve ilerleme sağlar.

Spora Geri Dönüş Tüyoları

Spora Geri Dönüş Tüyoları

Ağırlık kaldırma, koşma, yüzme ya da bisiklete binme… Antrenman seçiminiz ne olursa olsun eski rutininize dönmeden önce aşağıdaki adımları izleyin.

Ağırdan Alın

Bu konuya yukarıda da değindik. Ancak tekrar vurgulamakta fayda var. Bir rutine başladığınızda aşırıya kaçmak yaralanmalara yol açabilir ve fitness hedeflerinizin sekteye uğramasına neden olabilir. Basit hareketlerle başlayın ve güçlendikçe egzersiz seviyenizi artırın.

Hareketleri Doğru Formda Yapın

Hareketleri uygun formda yapmak herhangi bir egzersizden en iyi şekilde yararlanmanın anahtarıdır. Egzersiz yaparken beden hareketlerinize odaklanın ve duruşunuzu bozmamaya dikkat edin.

Antrenmanları Harmanlayın

İdeal bir egzersiz rutini, kardiyo ve kuvvet antrenmanını harmanlar. Yeni rutininize çeşitlilik katmak, vücudunuzun birçok bölgesini çalıştırmanıza yardımcı olur. Her zaman aynı antrenman türünü uygulamak bir müddet sonra sıkılmanıza neden olabilir.

Esneme Hareketleri

Esneyin

Esnekliği ve hareket aralığını artırmak için esneme hareketleri yapın. Bu kaslarınızın daha etkili çalışmasına yardımcı olur ve yaralanma olasılığınızı azaltabilir. Statik ve dinamik esneme hareketlerini uygulayabilirsiniz. Antrenman öncesinde de sonrasında da esnemeyi ihmal etmeyin. Spor salonu müdavimlerine özel esneme hareketleri için tıklayın.

Beslenmenize Özen Gösterin

Antrenman sonrasında protein tüketmek, yıkılan kasların onarımı ve kas gelişimi için önemlidir. Makro besinleri yeterli oranda almadığınızda antrenmandan aldığınız verim de azalır. Bu konu hakkında bilgi edinmek için Antrenman Sonrası Beslenme Nasıl Olmalıdır? başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.

Dinlenmeyi Unutmayın

Eğer kendinizi çok zorlarsanız mutlaka dinlenin. Sakatlık yaşamanız halinde durumunuzun düzelip düzelmediğini görmek için yaklaşık bir hafta ara verebilirsiniz. Bu süre zarfında, diğer egzersiz türlerini yapmaya devam edebilirsiniz. Örneğin, koştuğunuz için dizleriniz ağrıyorsa yüzmeye gidebilirsiniz.  Belirtiler bir hafta içinde geçmezse doktorunuzu görme zamanı gelmiştir. Eklem şişliğiniz varsa veya ağırlık taşıyamıyorsanız, öncelikle tıbbi yardım almanızda fayda var.

Kaslarınızın Toparlanmasına İzin Verin

Bir sonraki antrenmanınıza hazır olmak için kaslarınızın toparlanmasına da izin vermeniz gerek. Toparlanmayı pasif ve aktif toparlanma olarak iki çeşit altında inceleyebiliriz. Pasif toparlanma dinlenme sırasında oluşur ve buna uyku, beslenme ve kompresyon uygulamaları da dahildir. Aktif toparlanma ise hareket halinde meydana gelir ve buna jogging ya da pilates gibi düşük yoğunluklu egzersizler dahildir.

Ağırlık antrenmanlarını üst üste günlerde yapmaktan kaçının. Haftanın belli günlerini dinlenme günü olarak ayırabilir ya da aktif toparlanma için düşük yoğunluklu egzersizlere şans verebilirsiniz.

Fitness Ekipmanları

Yeni Ekipmanlar Edinin

Spor yaptığınız günler çok geride kaldıysa yeni egzersiz ekipmanlarına ihtiyacınız olabilir. Yeni bir spor ayakkabı, egzersiz kıyafeti ya da direnç lastiği ve esneme bantları gibi fitness ekipmanları almayı düşünebilirsiniz. Sonuçta herkes yeni bir kıyafet içinde daha iyi hisseder, değil mi?

Spor Çantanızı Bir Gece Önceden Hazırlayın

Eskiden rahatlıkla erkenden uyanırken şimdi erken kalkmak zor mu geliyor? Spor salonuna sabahtan gidiyorsanız ya da spor çantanızı iş yerinize götürüp akşam spor salonuna gidiyorsanız, çantanızı önceden hazırlamakta fayda var.

Spor çantanızı bir gece önceden hazırlayın ve yatağınızın yanına koyun. Alarmınızı odanın diğer tarafına tutun, böylece çaldığında kapatmak için yataktan kalkmanız gerekecek. Yataktan kalktığınızda ve spor çantanız hazır olduğunda, geri adım atma olasılığınız daha düşüktür.

Egzersiz Yaparken Sosyalleşin

Bir arkadaşınızla egzersiz yapmak, egzersizinize ekstra bir keyif katar. Ayrıca, spor salonuna gitmesi es geçeceğiniz günlerde sizi motive edebilir.

Reklam

Vegan Tatlı Tarifleri

0

Vegan beslenmeyi tercih etmek, klasikleşen tatlılara veda etmeniz anlamına gelmiyor. Waffle’dan çikolatalı ve meyveli keklere kadar her damak tadına hitap eden tatlı tariflerini inceleyin.

Bitki bazlı tatlı tariflerimizle sofranızı şenlendirmenin tam sırası!

Vegan Waffle

Vegan Waffle

Malzemeler

  • 500 g un
  • 2 yemek kaşığı kabartma tozu
  • Bir tutam tuz
  • 125 g vegan tereyağı, waffle makinesi için ekstra
  • 125 g pudra şekeri
  • 250 ml soya sütü
  • 175 ml su

Yapılışı

Un ve kabartma tozunu bir kapta bir tutam tuzla karıştırın. Vegan tereyağını ise pudra şekeri ile ayrı bir kapta karıştırın. Soya sütünü 175 ml su ile bir sürahiye dökün. Sütü yavaş yavaş unun üzerine dökün ve sürekli karıştırın. Ardından tereyağı ve pudra şekerini ekleyin ve pürüzsüz bir hamur oluşturmak için karıştırmaya devam edin. Karışım çok koyu ise biraz daha su veya soya sütü ekleyebilirsiniz. (Karışımı kaşıkla çıkarabiliyor olmanız gerek.)

Waffle makinesini önden ısıtın ve her iki tarafını da yağlayın. 3 yemek kaşığı hamuru waffle demirine dökün, kapatın ve altın kahverengi olana kadar yaklaşık 4-6 dakika pişirin. Pişmiş waffle’ı çıkarın ve hamurun geri kalanını aynı şekilde pişirin. Hamurdan yaklaşık 10-12 adet vegan waffle çıkacaktır. En sevdiğiniz soslarla ve/veya meyvelerle servis edin.

Çikolatalı ve Portakallı Vegan Kek

Malzemeler

  • 250 g vegan tereyağı
  • 250 ml yulaf ya da soya sütü
  • 2 portakal (kabukları rendeleyin, bir tanesinin suyunu sıkın)
  • 2 tatlı kaşığı elma sirkesi
  • 200 g pudra şekeri
  • 1 tatlı kaşığı vanilya özü
  • 300 g un
  • 1 tatlı kaşığı kabartma tozu
  • 50 g kakao tozu
  • 50 g vegan bitter çikolata, ince kıyılmış, artı servis için (isteğe bağlı)
  • 200 gr pudra şekeri

Yapılışı

Fırını 180 dereceye getirerek önceden ısıtın. 23 cm’lik derin bir kek kalıbının kenarlarını yağlayın ve kalıbın alt kısmına pişirme kâğıdı yerleştirin. Bitkisel sütü bir sürahiye koyun ve içerisine bir portakalın kabuğunu, suyunu ve elma sirkesini ekleyin. 5 dakika hafifçe koyulaşmaya bırakın.

150 g vegan tereyağını 150 g pudra şekerini mikser yardımı ile krema kıvamına gelene kadar çırpın. Ardından süt karışımını, vanilya özütünü ve küçük bir tutam tuzu ekleyin. Unu, kabartma tozunu ve kakaoyu da üzerine ekleyin. Mikserle çırpın ve karışımı kek kalıbına yerleştirin. 35 dakika – 40 dakika, kabarıp sertleşene ve kekin ortasına batırdığınız kürdan temiz çıkana kadar pişirin. Keki kalıpta 10 dakika soğumaya bırakın, ardından kalıptan çıkarın.

Vegan bitter çikolatayı mikrodalgada ya da benmari usulü eritin ve 5 dakika soğumaya bırakın. Kalan vegan tereyağını (100 gramın biraz altında) ve pudra şekerini, kalan portakal kabuğu rendesi ile birkaç dakika krema kıvamına gelene kadar çırpın. Ardından soğutulmuş çikolatayı üzerine ekleyin ve pürüzsüz olana kadar karıştırın.

Soğuyan çikolatalı keki bir pasta standına veya tabağa alın. Ardından çikolatalı kremayı kekin üzerine yayın. İsterseniz rendelenmiş portakal kabuğu ve bitter çikolata ile süsleyebilirsiniz.

Vegan Banana Bread

Malzemeler

  • 3 adet olgunlaşmış muz
  • 75 ml bitkisel yağ veya ayçiçek yağı, kek kalıbı için ekstra
  • 100 g esmer şeker
  • 225 g un
  • 3 tepeleme tatlı kaşığı kabartma tozu
  • 3 çay kaşığı tarçın
  • 50 g kuru meyve veya kuru yemiş (isteğe bağlı)

Yapılışı

Fırını önceden 180 dereceye getirin. Soyulmuş 3 büyük olgunlaşmış (siyah) muzu çatalla ezin. Üzerine 75 ml bitkisel yağ ve 100 g esmer şeker ekleyin, iyice karıştırın. Ardından üzerine un, kabartma tozu ve tarçın ekleyin, karıştırmaya devam edin. Dilerseniz içerisine kuru meyve veya kuru yemiş de ekleyebilirsiniz.

Kek kalıbını yağlayın ve içerisine karışımı dökün. Yaklaşık 20 dakika boyunca pişirin. Kekin kızarıp kızarmadığını kontrol edin ve üzerini folyo ile örtün. 20 dakika daha veya batırdığınız kürdan temiz çıkana kadar pişirmeye devam edin. Dilimlemeden önce biraz soğumaya bırakın.

Elmalı Vegan Kek

Elmalı Vegan Kek

Malzemeler

  • 150 g vegan tereyağı
  • 300 ml yulaf sütü
  • 1 yemek kaşığı limon suyu
  • 350 un, artı elmalar için 1 yemek kaşığı
  • 100 g pudra şekeri
  • 100 g açık esmer şeker
  • 2 tatlı kaşığı kabartma tozu
  • 1 çay kaşığı badem özü
  • 3 adet orta boy elma
  • 2 yemek kaşığı çiğ badem
  • Bir tutam tuz

Yapılışı:

Fırını önceden 180 dereceye getirin. Yulaf sütünü bir sürahiye dökün, limon suyunu ekleyin ve oda sıcaklığında 5 dakika bekletin. Unu, şekerleri ve kabartma tozunu geniş bir kaba koyun, koyulaştırılmış yulaf sütü karışımını ve badem özünü üzerine dökün, ardından tereyağı ve bir tutam tuz ekleyin. Mikser ile karışımı homojen hale getirin.

Elmaları soyun, çekirdeklerini çıkarın ve 2 cm’lik küpler halinde doğrayın. Ardından bir kaseye koyun ve üzerine 1 yemek kaşığı un ekleyip karıştırın.

20 cm derinliğinde bir kek kalıbını yağlayın ve tabanına fırın kağıdı yerleştirin. Kek hamurunu kalıba koyduktan sonra üzerine elmaları serpiştirin ve spatula yardımıyla biraz karıştırın. Üzerine bademleri serpin. Fırında 1 saat – 1 saat 20 dakika arasında ya da altın rengi olana dek pişirin. Kalıbın içinde birkaç dakika soğumaya bırakın. Soğuduktan sonra kalıptan çıkarın ve servis edin.

Protein oranı yüksek vegan kahvaltı tarifleri için tıklayın.

Reklam

Hızlı Yağ Yakmak için En İyi 12 Yol

0

İster genel sağlığınızı iyileştirmek ister sadece o son beş kiloyu vermek isteyin, fazla yağları yakmak için mucizevi tek bir yol yok. Neyse ki, hızlı bir şekilde yağ yakımını artırmak için atabileceğiniz pek çok basit adım var. Akıllara takılan soruları yanıtlıyor ve hızlı yağ yakmanın yollarını açıklıyoruz.

İdeal Yağ Oranı Nedir?

Yağ oranınızın fazla olmasının elbette sağlık yönünden tehlikeli. Ancak çok az yağa sahip olmak da bir o kadar tehlikeli olabilir. Çünkü vücudunuzun en iyi şekilde çalışması için belirli bir düzeyde “temel yağa” ihtiyacı var. Genelde kadınlar için yüzde 10 ila 13 ve erkekler için yüzde 2 ila 5 arasında minimum vücut yağ yüzdesini korumak öneriliyor. Bu değerlerin altına düşmek ise bir dizi sağlık problemine neden olabiliyor. Öncelikle “İdeal yağ oranı kaç olmalı?” sorusuna yanıt bulduktan sonra kendinize hedef koymaya başlayabilirsiniz.

Kas Kaybetmeden Nasıl Yağ Kaybederim?

Kas kütlesine sahip olmak daha hızlı yağ yakmanıza yardımcı olur. Hızlı kilo kaybı ise kademeli kilo kaybına göre daha fazla kas kaybına neden olabilir. Az miktarda kas, büyük miktarda yağdan daha ağırdır, bu nedenle tartıdaki rakamlar bazen cesaret kırıcı ve yanıltıcı olabilir. Bu nedenle tartıdaki rakamdan ziyade yağ oranınızın odaklanmanızda fayda var. Eğer antrenmanla bu süreci destekliyorsanız kalori açığı yaratırken özellikle makro besinleri yeterli oranda almaya dikkat etmelisiniz.

Yağ Yakmanın Püf Noktaları

Yağ Yakmanın 12 Püf Noktası

1. Protein Yönünden Zengin Beslenin

Diyetinize protein açısından zengin gıdalar dahil etmek, iştahınızı azaltmanın ve daha fazla yağ yakmanın etkili bir yolu. Birden fazla çalışma kaliteli protein kaynağı ile beslenmenin daha düşük göbek yağı riski ile ilişkili olduğunu gösteriyor (1, 2). Ayrıca bir çalışma, yüksek proteinli bir diyetin kilo verme sırasında kas kütlesini ve metabolizmayı korumaya yardımcı olabileceğini de gösteriyor (3). Protein alımınızı artırmanız tokluk hissini artırabilir, iştahı azaltabilir ve kilo vermeye yardımcı olmak için kalori alımını azaltabilir (4, 5).

Yağ yakımını hızlandırmak için her gün birkaç porsiyon yüksek proteinli gıdayı beslenmenize dahil etmeyi deneyin. Protein açısından zengin gıdalar arasında et, deniz ürünleri, yumurta, baklagiller ve süt ürünleri bulunuyor.

2. Salatalarınıza Sirke Ekleyin

Sirke, sağlığı geliştirici özellikleriyle biliniyor. Bazı araştırmalara göre, kalp sağlığı ve kan şekeri kontrolü üzerindeki potansiyel etkilerine ek olarak, yağ yakımını hızlandırmaya da yardımcı olabiliyor (6). Bir çalışma, 12 haftalık bir süre boyunca günde 1-2 yemek kaşığı (15-30 ml) sirke tüketmenin, insanların vücut ağırlığını, göbek yağını ve ortalama bel çevresini azalttığını aktarıyor (7). Diyetinize sirkeyi dahil etmek için elma sirkesini suyla seyrelterek içebilirsiniz. Ancak, sirkeyi doğrudan içmek kulağa hoş gelmiyorsa, salata soslarınızda da kullanabilirsiniz.

3. Daha Sağlıklı İçecekler İçin

Kola ve meyve suyu gibi şekerle tatlandırılmış içecekler kaloriyle doludur ve çok az besin değeri sunar. Alkol de kalori bakımından yüksektir ve kısıtlamalarınızı azaltma etkisi nedeniyle aşırı yeme olasılığınızı artırabilir.

Çalışmalar hem şekerle tatlandırılmış içeceklerin hem de alkolün, yüksek göbek yağı riski ile ilişkili olduğunu belirtiyor (8, 9). Bu içeceklerin alımını sınırlamak, kalori alımınızı azaltmanıza ve belinizi kontrol altında tutmanıza yardımcı olabiliyor. Şekerli içecekler yerine su veya yeşil çay gibi kalorisiz içecekleri tercih edin. Örneğin, 12 yetişkin üzerinde yapılan bir çalışma, yeşil çay ekstraktının yağ yakımını plaseboya kıyasla %12 oranında artırdığını gösteriyor (10).

Yüksel kalorili içecekler yerine bir bardak su veya bir bardak yeşil çay içmek, yağ yakımını teşvik etmenin basit bir yolu olabilir.

Lif Alımınızı Artırın

4. Lif Alımınızı Artırın

Çözünür lif suyu emer ve sindirim sisteminden yavaşça geçerek daha uzun süre tok hissetmenize yardımcı olur. Bazı araştırmalara göre; yüksek lifli gıdaların alımını artırmak, kilo alımına ve yağ birikimine karşı koruma sağlayabiliyor. Günde 14 gram lif artışı, kalori alımında %10’luk bir azalma ile ilişkilendiriliyor (11).

Meyveler, sebzeler, baklagiller, kepekli tahıllar, sert kabuklu yemişler ve tohumlar, yağ yakımını ve kilo kaybını artırabilecek yüksek lifli yiyecekler arasında yer alıyor. Dilerseniz lif takviyelerine de şans verebilirsiniz.

Deneyin: Nestle OptiFibre Bitkisel Lif Kaynağı

5. Kahve İçin

Kafein, hemen hemen her yağ yakıcı takviyede birincil bileşendir. Çünkü kahvede bulunan kafein merkezi sinir sistemi uyarıcısı olarak işlev görür, metabolizmayı hızlandırır ve yağ asitlerinin parçalanmasını hızlandırır (12).

Kahvenin faydalarını en üst düzeye çıkarmak için kahvenize krema ve şeker eklemeyin. Bunun yerine, ekstra kalorilerin birikmesini önlemek için sade veya az miktarda sütle tadını çıkarın.

6. Yüksek Yoğunluklu Aralıklı Antrenman (HIIT) Yapın

HIIT olarak da bilinen yüksek yoğunluklu interval antrenman, kalp atış hızınızı yüksek tutmak için hızlı aktivite patlamalarını kısa dinlenme süreleriyle birleştiriyor. Araştırmalar, HIIT’in yağ yakımını hızlandırmada ve kilo kaybını teşvik etmede son derecede etkili olabileceğini gösteriyor. Bir çalışma, haftada üç kez 20 dakika HIIT yapan genç erkeklerin, diyetlerinde veya yaşam tarzlarında hiçbir değişiklik yapmamalarına rağmen 12 haftalık bir süre boyunca ortalama 2 kg vücut yağı kaybettiklerini belirtiyor. Ayrıca karın yağlarında %17’lik bir azalma yaşadıklarını da ekliyor (13).

HIIT’e başlamanın kolay bir yolu: Her seferinde 30 saniye boyunca yürüme ve hızlı koşma arasında geçiş yapmayı deneyin. Ayrıca, kısa dinlenme süreleri tutarak burpe, şınav veya squat gibi egzersizler arasında da geçiş yapabilirsiniz.

Probiyotik Yönünden Zengin Beslenin

7. Probiyotik Yönünden Zengin Beslenin

Probiyotikler, sindirim sisteminizde bulunan ve sağlığın birçok yönünü iyileştirdiği gösterilen bir tür faydalı bakteridir. Bağırsaklarınızdaki bu bakteriler; bağışıklıktan ruh sağlığına kadar hemen her konuda rol oynar. Gıda veya takviye yoluyla probiyotik alımınızı artırmak, yağ yakımını hızlandırmaya ve kilonuzu kontrol altında tutmanıza da yardımcı olabiliyor. 15 çalışmanın incelenmesiyle yapılan bir araştırma, probiyotik alan kişilerin plasebo alanlara kıyasla vücut ağırlığında, yağ yüzdesinde ve vücut kitle indeksinde önemli ölçüde azalma yaşandığını gösteriyor (14).

Diyetinize kefir, tempeh, kimchi ve lahana turşusu gibi bazı probiyotik açısından zengin yiyecekler eklemeyi deneyebilirsiniz.

8. Aralıklı Oruç Modelini Deneyin

Aralıklı oruç, yemek yeme ve oruç tutma dönemleri arasında geçiş yapmayı içeren bir diyet modelidir. Araştırmalar, aralıklı açlığın hem kilo kaybını hem de yağ kaybını artırmaya yardımcı olabileceğini gösteriyor. Örneğin; 3-12 haftalık bir süre boyunca gün aşırı oruç tutmanın, vücut ağırlığını %7’ye kadar ve vücut yağını 5,5 kg’a kadar azaltabildiği aktarılıyor (15). Popüler aralıklı oruç türleri arasında Ye Dur Ye, Savaşçı Diyeti, 16/8 yöntemi ve 5:2 diyeti bulunuyor. Programınıza ve yaşam tarzınıza uyan bir modeli deneyebilirsiniz. Herhangi bir sağlık probleminiz varsa, aralıklı orucu denemeden önce mutlaka bir uzmana başvurun.

Ağırlık Antrenmanları

9. Ağırlık Antrenmanları Yapın

Araştırmalar, özellikle yağ yakma söz konusu olduğunda; kuvvet antrenmanının birçok sağlık yararına sahip olduğunu aktarıyor. Ağırlık antrenmanı ayrıca yağsız kütlenin korunmasına yardımcı olabiliyor ki bu da vücudunuzun dinlenme sırasında yaktığı kalori sayısını artırabiliyor (16).

Vücut ağırlığı egzersizleri yaparak başlayıp sonrasında ağırlık kaldırmak veya spor salonu ekipmanlarını kullanmak, kuvvet antrenmanına geçiş yapmanızı kolaylaştırabilir.

10. Sağlıklı Yağlar Tüketin

Mantığa aykırı gibi görünse de sağlıklı yağ alımınızı artırmak aslında kilo alımını önlemeye ve tokluk hissini korumaya yardımcı olabiliyor. Çünkü yağın sindirilmesi biraz zaman alıyor ve midenin boşalmasını yavaşlatarak iştahı ve açlığı azaltabiliyor. Çalışmalar, zeytinyağı ve fındıktan elde edilen sağlıklı yağlar açısından zengin bir Akdeniz diyeti uygulamanın; düşük yağlı bir diyete kıyasla daha düşük kilo alma olasılığı taşıdığını belirtiyor (17).

Zeytinyağı, Hindistan cevizi yağı, avokado, kabuklu yemişler ve tohumlar, yağ yakımı üzerinde yararlı etkileri olabilecek sağlıklı yağ türleri arasında yer alıyor.

Bununla birlikte, sağlıklı yağın kalorisinin yine de yüksek olduğunu, unutmayın. Genel olarak daha fazla yağ yemek yerine, diyetinizdeki sağlıksız yağları bu sağlıklı yağ çeşitleriyle değiştirmeyi deneyin.

11. Rafine Karbonhidratı Kesin

Rafine edilmiş tahıllar işleme sırasında kepek ve özlerinden sıyrılıyor ki bu da lif ve besin değeri düşük bir ürünle sonuçlanıyor. Rafine karbonhidratlar ayrıca daha yüksek glisemik indekse sahip olma eğiliminde olduğu için kan şekeri seviyelerinde ani yükselme ve düşmelere sebep olarak açlığın artmasına neden olabiliyor. Çalışmalar, rafine karbonhidrat açısından yüksek bir diyetin karın bölgesindeki yağ artışıyla ilişkili olabileceğini belirtiyor (18, 19).

Hamur işleri, işlenmiş gıdalar, beyaz ekmek gibi rafine karbonhidrat olan gıdaları azaltın. Bunların yerine tam buğdaylı seçenekleri, kinoa, karabuğday, arpa ve yulaf gibi tahılları tercih edebilirsiniz.

Kardiyo

12. Kardiyo Yapın

Aerobik egzersiz olarak da bilinen kardiyo, en yaygın egzersiz biçimlerinden biridir ve kalp atış hızınızı artıran her türlü aktivite olarak tanımlanır. Rutininize kardiyo eklemek, yağ yakımını artırmanın en etkili yollarından biri olabilir. Örneğin, 16 çalışmanın gözden geçirildiği bir inceleme, insanların ne kadar çok aerobik egzersiz yaparsa, o kadar çok göbek yağ kaybettiklerini belirtiyor (20). Diğer çalışmalar ise aerobik egzersizin kas kütlesini artırabildiğini; göbek yağını, bel çevresini ve vücut yağını azaltabildiğini gösteriyor (21, 22).

Koşmak, yürümek, bisiklete binmek ve yüzmek, yağ yakmaya ve kilo vermeye başlamaya yardımcı olabilecek kardiyo egzersizlerine örnek olarak verilebilir.

Reklam

Mutfakta Sürdürülebilirlik için Öneriler

0

Sürdürülebilir bir dünya, gelecek nesillere temiz bir miras bırakabilmenin en önemli adımları arasında yer alıyor. Dünya genelinde artık çoğu marka ve ürün, sürdürülebilir yeni politikalarıyla bu anlayışı destekliyor ve diğer markalara liderlik ediyor. Peki bireysel olarak sürdürülebilirliğe destek vermemiz mümkün mü? Elbette mümkün. İlk önce evlerimizden başlayacak olan bu serüven, dünyaya hediye edebileceğimiz en değerli hazinelerin başında geliyor.

Mutfakta sürdürülebilirlik, gün geçtikçe daha çok yayılmaya ve uygulanmaya devam ediyor. Küçük bir adım gibi görünse de mutfağınızda alacağınız her değişim kararı, dünyadaki kaynakların daha verimli kullanılmasına ve sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor.

İşte mutfağınızda yapabileceğiniz bazı sürdürülebilir değişimler…

sürdürülebilirlik

Mevsiminde Beslenin

Sürdürülebilir bir mutfak anlayışı için yapabileceğiniz çok şey var. Bunlardan biri; mevsiminde yetişen sebze ve meyveleri tüketmek olarak açıklanabilir. Besinleri mevsimine göre seçmenin birçok etkisi bulunuyor. Kışın yetişen bir yaz meyvesi ile yazın yetişen meyvenin arasında besin değeri ve kalitesi açısından fark olabilir. Bu durum, beslenme ile besin değerleri açısından farklılık gösterebildiği gibi meyvelerin yetişme süresinde doğaya olan etkilerini de değiştirebilir.

Bunların yanı sıra zamanında alınan meyveler daha az karbon ayak izi bırakmamıza yardımcı olabilir. Kış mevsiminde üretilen yaz meyveleri için daha çok elektrik, sera ürünleri ve su harcanıyor olduğu gerçeğini unutmamakta fayda var.

İlginizi çekebilir: Kış Mevsimini Lezzetlendirecek 5 Meyve

İhtiyacınız Kadar Alın

Her yıl neredeyse 1,3 milyar ton gıdanın çöpe gittiğini biliyor muydunuz? Bu da insan tüketimine sunulan yiyeceklerin üçte birinin çöpe gittiği anlamına geliyor. Bunu önlemek adına küresel çapta mücadele verilirken, siz de kendi mutfağınızda ve alışveriş rutininizde yapacağınız değişiklikler ile israfın önüne geçebilirsiniz. Mutfak alışverişi yapmadan önce haftalık plan yaparak israfı önleyecek ilk adımı atabilirsiniz. Marketten satın alınacak ürünleri de planlayarak ihtiyacınız kadar olanları satın alabilirsiniz. Plansız çıkılan alışverişlerde “Ya lazım olursa?” ya da “Belki yaparım…” diyerek satın alınan malzemeler, israf olma ihtimali yüksek malzemelerdir.

sürdürülebilirlik

Ürün Seçerken Dikkat Edin

Alışverişe çıktığınızda her ürünün bir hikayesi olduğunu unutmayın. Günümüzde çoğu ürün belirli şartlarda belirli kaynaklar ile üretiliyor ve raflara taşınıyor. Şu anda dünyanın yaşanabilir arazilerinin yarısı tarım için kullanıldığından, arazi kullanımının gıda üretiminin çevresel etkisinde büyük rol oynadığı biliniyor. Çiftlik hayvanları, kuzu eti, koyun eti ve peynir gibi belirli ürünler, dünyadaki tarım arazilerinin çoğunu kaplamasıyla biliniyor. İhtiyacınız olan ürünleri, ihtiyacınız olan miktarda almaya dikkat ederek kaynakların verimli kullanılmasına yardımcı olabilirsiniz.

Karbon Ayak İzinize Dikkat Edin

Karbon ayak izimiz, çevreye verdiğimiz değerin somut bir sonucu olarak açıklanabilir. Doğaya ve sürdürülebilirliğe verdiğimiz değeri karbon ayak izimizi azaltarak kanıtlayabiliriz. Karbon ayak izinizi azaltmak söz konusu olduğunda, yerel yerleri tercih ederek yemek yemek yaygın bir öneri olarak biliniyor. Yerel marketlerden veya yerli markalardan alışveriş yapmak; bu gıdaların ulaşım süreci dolayısıyla meydana gelen sera gazı emisyonlarını azaltmaya yardımcı olabilir.

Bu durumda sera gazı ise önemli bir kriter haline geliyor. Gıda üretiminin etkilerinden biri olan küresel emisyonların yaklaşık dörtte birini oluşturan sera gazları, satın aldığımız ürünlerin evimize kadar ulaşımı sürecinde oluşuyor. Bu gazlar; iklim değişikliğinden sorumlu olduğu iddia edilen başlıca faktörlerin arasında bulunuyor. Dolayısıyla ürün seçerken ulaşımı kolay olan yerli markaları tercih ederek sera gazı emisyonlarının azaltılmasına katkı sağlayabilirsiniz.

sürdürülebilirlik

Yiyecekleri İyi Koruyun

Yiyeceklerin iyi korunması, sürdürülebilir bir mutfak anlayışı için oldukça önemli. Kuru, çiğ veya pişmiş fark etmeksizin besinlerinizi doğru saklama koşullarında ve doğru kaplarda saklamak, kısa sürede bozulmalarını önleyerek ömürlerinin uzamasına yardımcı oluyor. Bu da gıda israfını azaltmanıza yardımcı oluyor. Bu durumda bilmeniz gerekenlerin arasında; bakliyat türü kuru gıdaların serin ve kuru yerlerde, çiğ ve pişmiş gıdaların ise daima buzdolabında ve ideal soğuklukta saklanması gerektiği… Ayrıca kilit kapaklı cam kavanozlar ve cam kaplar, gıdaların daha uzun süre tazeliğini korumasını sağlamak için kullanılabilecek en ideal saklama çözümlerinin arasında yer alıyor.

Et Seçimlerinizi Bilinçli Yapın

Et, süt ürünleri ve yumurta gibi protein açısından zengin besinler genellikle çoğu diyetin büyük bir bölümünde yer almasıyla biliniyor. Karbon ayak izi bakımından sığır eti ve kuzu eti oldukça yüksek değerler yaratıyor. Bunun nedeni; geniş arazi kullanımı, beslenme gereksinimleri, işlenmesi ve paketlenmesi olarak açıklanıyor. Bunların yanı sıra ineklerin sindirim sürecinde bağırsaklarında metan üreterek çevresel zararlar meydana getirmesi de kırmızı et tüketimini etkileyen faktörlerin arasında yer alıyor. Sürdürülebilir beslenmeye destek olmak için yerel üreticilerden otla beslenen sığır kaynaklı et satın almak, sera gazı emisyonlarını azaltmanıza yardımcı olabilir. Ayrıca, fazla kırmızı et tüketiminizi sınırlandırarak da çevreye fayda sağlayabilirsiniz.

Protein tozlarına da göz atabilirsiniz.

Plastiği Azaltın

Doğada en uzun süre çözünen ve doğaya en çok zarar veren maddelerin başında plastik yer alıyor. Günümüzde çoğu markanın ve kuruluşun, plastik içeren ürünler kullanmak yerine daha doğa dostu malzemelere yöneldiğini rahatlıkla görebiliriz. Bu durumda sürdürülebilir bir mutfak için siz de birtakım değişiklikler yapabilirsiniz. Plastiklerle ilgili endişeler arasında denizlerde ve çöplüklerde birikmeleri, mikro ve nano plastiklerin oluşumu yer alıyor. Tükettiğimiz gıdaların bile içinde olabilen bu nano plastikler, insan sağlığını da tehlikeye atabiliyor. Bu gibi olumsuzlukları yaşamamak için çevre dostu ambalaj alternatiflerini tercih edebilirsiniz. Bunlara örnek olarak cam saklama kapları, metal pipetler, karton bardaklar, çelik saklama kapları gibi alternatifleri tercih edebilirsiniz.

Bulaşık Süngeri Yerine Alternatif Tercih Edin

Çok küçük bir adım gibi görünse de bulaşık süngeri, oluştuğu materyaller dolayısıyla doğaya en zararlı maddelerin arasında yer alıyor. Bulaşık süngerleri; polyester ve naylon gibi doğaya zarar veren materyallerden oluşuyor. Bulaşık süngeri yerine kullanabileceğiniz alternatif ürünlerin arasında doğal deniz süngeri, fırça veya silikon süngerleri bulunuyor. Bu ürünleri tercih edebilirsiniz.

sürdürülebilirlik

Su Tüketiminizi Azaltın

Besinleri tüketmeye hazır hale getirme aşamasından, tükettikten sonra kirli bulaşıkları temizleme aşamasına kadar tüm süreçlerin içerisinde su kullanıyoruz. Hijyen koşullarını sağlamak için çok fazla su harcamaya değil, etkili bir temizliğe ihtiyaç olduğunu unutmamak, fazla su tüketiminizi azaltmanıza yardımcı olabilir. Bunun için sebze ve meyve gibi çiğ tüketilen besinleri defalarca sudan geçirmek yerine sirkeli suda bekletmek, az su kullanarak daha efektif bir sonuç almanızı sağlayabilir.

Reklam