Fit Hub Blog Sayfa 7

Kolajen ile Hazırlayabileceğiniz 5 Tarif

0

Konu kolajen olduğunda tariflerdeki kullanım alanları daralabiliyor. Her tarifin içine eklenmesi pek de kolay olmayan toz kolajen, çoğu kişi tarafından nasıl tüketileceği bilinmediği için rafa kaldırılıyor. Bu durumun önüne geçmek için yaratıcı tarifler arayanlardan biriyseniz, doğru yerdesiniz.

Kim demiş toz kolajenle tarifler kısıtlıdır diye? Kullanım alanları dar olsa da doğru tariflerle birlikte kullanacağınız toz kolajen ile hem kolajen ihtiyacınızı karşılayabilir hem de sağlıklı öğünler tüketebilirsiniz!

İşte toz kolajen kullanarak yapabileceğiniz tarifler…

Bağırsak Dostu Ananaslı Kolajen Smoothie

Hem sabahları hem de hazımsızlık yaşadığınız dönemlerde işinize yarayacak ananaslı ve kolajenli bir smoothie tarifi tam size göre!

Malzemeler:

300 ml yağsız süt

1 yemek kaşığı yoğurt

1 ölçek toz kolajen

2 halka dilim ananas

1 tatlı kaşığı öğütülmüş keten tohumu

Yapılışı:

Tüm malzemeleri blender’a koyun. Pürüzsüz olana kadar karışmasını sağlayın. Eğer soğuk tüketmek isterseniz içerisine buz atıp karıştırarak da tüketebilirsiniz.  

Çikolatalı Avokado Smoothie

Son zamanlarda trend olan avokado pudingine rakip olma potansiyeli olan bu smoothie, yaz sıcaklarında sizi serinletebilir ve ihtiyacınız olan kolajen takviyesini daha lezzetli tüketmenize yardımcı olabilir!

Malzemeler:

1 su bardağı badem sütü

1 olgun muz

3 adet hurma veya 1 yemek kaşığı bal

½ avokado

2 yemek kaşığı ham kakao

2 yemek kaşığı badem ezmesi

1½ çay kaşığı altın keten tohumu

Yapılışı:

Tüm malzemeleri blender’ın içerisine alın ve pürüzsüz bir kıvam elde edene kadar karışmasını sağlayın.

Glutensiz ve Kolajenli Kolay Pizza

Sağlıklı beslenme süreçlerinde en çok özlenen lezzetlerin arasında pizza yer alıyor. Aslında günümüzde kalorisi düşük birçok pizza tarifini deneyebilirsiniz. Bu pizza tarifi ise hem pişirmesinin kolaylığı hem de kolajen içermesiyle öne çıkıyor.

Malzemeler:

4 dilim pepperoni sucuk

4 yemek kaşığı glutensiz un

1 ölçek toz kolajen

¼ çay kaşığı koşer veya ince deniz tuzu

¼ çay kaşığı kabartma tozu

4 yemek kaşığı su

1 yemek kaşığı zeytinyağı

3 yemek kaşığı pizza sosu ya da domates sosu

2 yemek kaşığı rendelenmiş mozzarella peyniri

3 dilim biber

1 dilimlenmiş çeri domates

Yapılışı:

Unu, kolajen tozunu, tuzu, kabartma tozunu, suyu ve zeytinyağı mikrodalgaya uygun bir kaba koyun ve bu kabın içerisinde karıştırın. Yaklaşık 30-45 saniye boyunca hamur olana kadar kadar yüksek güçte mikrodalgada pişirin. Süre yetmez ise pişene kadar pişirmeye devam edin. Daha sonra kabı dışarı çıkarın ve pizza sosunu hamurun üzerine yayın. Sonrasında üstüne peynir, pepperoni ve domates dilimlerini ekleyin. 45-60 saniye boyunca peynir eriyene kadar yüksek güçte mikrodalgada pişirin ve piştikten sonra tüketin.

Fıstık Ezmeli & Çikolatalı Kolajen Dondurma

“Kolajenli dondurma olur mu?” diyenlere özel bu tarif, yaklaşan yaz mevsiminizin sağlıklı atıştırmalıklarından biri olmaya aday.

Malzemeler:

Yarım fincan çiğ kakao tozu

1 yemek kaşığı tapyoka nişastası

1 ölçek toz kolajen

½ fincan akçaağaç şurubu ya da bal

400 ml Hindistan cevizi sütü

1 tatlı kaşığı vanilin

1 yemek kaşığı fıstık ezmesi

Yapılışı:

Hindistan cevizi sütü, çiğ kakao tozu ve tapyoka nişastasını bir tencereye alıp orta ateşte karıştırın. İçerisine toz kolajeni de ekleyip pişirin. Ayrı bir kapta akçaağaç şurubu, fıstık ezmesi ve vanilini karıştırın. Bu karışımı da tencerenin içerisine katarak iyice karışmasını sağlayın. Karışımı bir kaba alıp üzerini alüminyum folyo ile kapatın. Buzluğa yerleştirerek donmasını sağlayın. Donduktan sonra tüketebilirsiniz.

Her Derde Deva Granola

İster sabah kahvaltılarında, ister tatlılarda, ister tek başına… Lezzeti ve besin değerleriyle sizi memnun edecek olan bu granolanın yapımı oldukça kolay.

Malzemeler:

½ fincan balkabağı çekirdeği

½ fincan ay çekirdeği

½ fincan Hindistan cevizi rendesi

2 çay kaşığı tarçın

2 ölçek toz kolajen

½ fincan badem yağı

1 yumurta

½ su bardağı bal

1 çay kaşığı vanilya özü

½ fincan eritilmiş Hindistan cevizi yağı

Yapılışı:

Fırını 180 derecede ısıtın. Balkabağı çekirdeği ay çekirdeği ve Hindistan cevizi rendesini blender’da çekin. İçerisine toz kolajeni, deniz tuzunu ve tarçını ekleyin. Ayrı bir kapta yumurtayı çırpıp içerisine Hindistan cevizi yağını, badem yağını ve vanilyayı ekleyerek karıştırın. Tüm malzemeleri bir araya getirip karıştırın. Sonrasında pişirme kağıdına koyun. 30 dakika boyunca pişirin. Soğuduktan sonra tüketin.

Kolajen takviyelerine hemen göz atın.

Reklam

Bahar Yorgunluğuna İyi Gelen 6 Sebze ve Meyve

0

Kış soğuklarına veda ettiğimiz ilkbahar, doğanın yeniden canlanışını bize kanıtlıyor. Doğa yeniden canlanırken maalesef bizler bahar yorgunluğu ile mücadele edebiliyoruz. Bu durum sık rastlanılan bir mevsim etkisi olsa da tükettiğimiz besinleri bilinçli bir şekilde seçerek bu yorgunluğu azaltabilir, mevsim geçişlerini daha rahat atlatabiliriz.

Bazı spesifik besinler hem mevsimine uygun olması hem de enerji mekanizmamıza yardım etmesi sayesinde bahar yorgunluğunu atlatmanıza yardımcı olabilir.

İşte bahar yorgunluğuna karşı tüketebileceğiniz besinler…

Kivi

Kivi, tadıyla dikkat çektiği gibi enerji vermesiyle de biliniyor. C vitamini açısından zengin olması kiviyi birinci sıraya alırken bahar yorgunluğu ile savaşmanızda size yardımcı olacak en lezzetli çözümlerden biri olabilir.

Kivinin Faydaları

Potasyum deposudur: Kivi, C vitamini açısından zengin olmasının yanı sıra potasyum da içerir. Potasyum, vücudumuzun çalışması için önemli olan mineraller arasında yer alır. Metabolizmayı da canlandırdığı bilinen kivi, özellikle sabahları tüketildiğinde istediğiniz enerjiyi elde etmenize yardımcı olabilir.

Göz sağlığına iyi gelebilir: Havuçtan sonra göz sağlığı söz konusu olduğunda en çok bilinen meyvelerden biri kividir. Kivi de havuç kadar göz sağlığınızı korumaya yardımcı olabilir. Bunun sebebi ise lutein ve zeaxathin bileşenlerini içermesidir.

Cildi besler: Kivi, zengin besin değerlerine ek olarak E vitamini de içerir. C vitamini ve E vitamini ise cildimizin ihtiyaç duyduğu vitaminlerin bazıları olarak biliniyor. Bu durumda bu vitaminler cilt hücrelerimizin yenilenmesine yardımcı olmasıyla öne çıkıyor.

Armut

Bağırsakları çalıştırıcı etkisiyle bildiğimiz armut, bahar yorgunluğu için iyi bir savaşçı olabiliyor. Armut, bol miktarda antioksidan içeren içeriğiyle öne çıkıyor. Bunun yanı sıra armut kan şekeri dengesinin korunmasına da yardımcı oluyor.

Armutun Faydaları

Sindirim problemlerine iyi gelir: Armut, lif bakımından zengin olması sayesinde bağırsakları hareketlendirici bir etkiye sahip. Bu sayede sindirim problemi yaşayan kişilerin başvurduğu ilk doğal çözümlerden biri olarak biliniyor.

K vitamini açısından zengindir: Armut, yüksek oranda K vitamini içermesiyle bilinir. K vitamini ise kanın pıhtılaşmasında rol oynar.

Hamilelikte folik asit desteği sağlar: Folis asitin özellikle hamilelik sürecinde önerildiği biliniyor. Armut, içerdiği folik asit sayesinde hamileler için hem enerji veren hem de folik asit desteği sağlayan bir meyve olarak karşımıza çıkar.

Ceviz-Badem-Fındık

Ceviz, badem veya fındık, ortak özellikleri sayesinde bahar yorgunluğu semptomlarının azaltılması için tercih edilen kuru yemişlerin arasında yer alıyor. Beslenme uzmanlarının genel olarak bu üçlüyü tavsiye ettikleri biliniyor.

Ceviz-Badem-Fındık Faydaları

Ceviz: Magnezyum, çinko, bakır, fosfor, bir dizi mineral içeren ceviz; iyi yağlar, folik asit, demir ve potasyum açısından da zengindir. Bahar yorgunluğunu giderecek bileşenleri ile öne çıkan ceviz, sabah kahvaltı kaselerinin vazgeçilmezi olabilir.

Badem: Antioksidan açısından zengin olan badem aynı zamanda da boşaltım sistemini ve sindirim sistemini uyarıcı özellikleriyle de sıkça tüketilir. İçeriğinde bulunan yağlar ve posa sayesinde kabızlığa iyi gelebilir ve bağırsak hareketlerini artırabilir.

Fındık: İçerik olarak protein, lif, E, B1 ve B5 vitaminleri, fosfor, manganez ve magnezyum bakımından zengin olan fındık; enerji mekanizmasına olan etkileri sayesinde bahar yorgunluğuna en iyi gelen önerilerin arasında yer alır.

Muz

Muzun potasyum, lif, vitaminler ve size büyük bir doğal enerji artışı sağlayan yüksek miktarda karbonhidrat ile dolu olduğunu biliyor muydunuz? Yaz ya da kış demeden artık raflarda kolaylıkla bulabildiğimiz bu meyve, enerji deposu olmasının yanı sıra lif açısından da zengin.

Muzun Faydaları

Potasyum içerir: Muz, yüksek oranda potasyum içerir. İçerisinde bulunan potasyumdan dolayı, güçlü bir enerji kaynağı olarak bilinir. Spor yaparken ya da halsiz hissettiğinizde 1 adet muz tüketmek ihtiyaç duyduğunuz enerjiyi sağlayabilir.

Kilo kontrolüne yardımcı olabilir: Muz, lifli meyvelerin arasında yer alır. Bu nedenle tüketildikten sonra daha uzun süre tok hissedersiniz. Böylelikle ara öğünlerde tükettiğinizde ana yemeklerinizde porsiyonlarınızı azaltmanız mümkün olur.

Mutlu eder: İçerisindeki bileşenler sayesinde muz, serotonin hormonunun daha fazla salgılanmasına yardımcı olabilir. Bu sayede ruh sağlığına da olumlu etkilerinin olduğu düşünülür.

Maydanoz, Roka ve Dereotu

Vitamin açısından zengin olan maydanoz, roka ve dereotu bağışıklık sistemini güçlendirici etkileriyle bahar yorgunluğuna iyi gelen besinlerin arasında yer alır. Güçlü bir bağışıklık sistemi de bahar yorgunluğundan daha kolay kurtulmamızı sağlar.

Maydanoz, Roka ve Dereotunun Faydaları

Maydanoz: Maydanoz; A, C, K vitaminlerinin yanı sıra folat da içermesi sebebiyle bağışıklık sistemini güçlendirici bir etkiye sahiptir. Buna ek olarak A vitamini de lenfosit ve beyaz kan hücreleri üzerinde doğrudan etkilidir.

Roka: Lif içeriğinin yüksek olmasıyla öne çıkan roka, aynı zamanda enflamasyona karşı da savaşan özelliklere sahiptir. Buna ek olarak kalori açısından düşük olması da çok tercih edilmesinin sebepleri arasında yer alır.

Dereotu: Dereotu, antioksidan açısından zengindir. Antioksidanlar ise bizi koruyarak bahar yorgunluğu gibi durumların oluşmasını engelleyebilecek özelliklere sahiptir.

Ananas

Ananas hem yorgunluğa yol açan ödemin atılmasında fayda sağlar hem de kilo kontrolü yapanlar için iyi bir meyvedir. Kalorisi az, su içeriği yüksek olan ananas, bahar aylarında sizi serinletebilir ve bahar yorgunluğunuzun giderilmesinde rol oynayabilir.

Ananasın Faydaları

C vitamini içerir: C vitamini oldukça yüksek olan ananası düzenli şekilde tüketerek, gün içinde gerekli olan enerjiyi depolayabilirsiniz. Ayrıca ananasta bulunan yüksek lif oranı sayesinde de daha tok hissedebilir, kilo kontrolü sürecinize destek olabilirsiniz.

Manganez içerir: Ananas, günlük manganez değerinin %100’den fazlasına sahiptir. Bu sayede metabolizmayı güçlendirecek etkileriyle ön plana çıkar.

Enerji dönüşümüne katkıda bulunabilir: Ananas; tiamin, niasin, B6 ve folat dahil olmak üzere B vitaminleri içermesiyle bilinir. Bu vitaminler, yiyecekleri enerjiye dönüştürmede etkili olmasıyla öne çıkar. Aynı zamanda organ ve dokulara oksijen taşımayı sağlayan yeni kırmızı kan hücrelerini oluşturmak için kritik bir önem taşır.

Bahar yorgunluğu için multivitamin desteklerine göz atabilirsiniz.

Reklam

Daha Rahat Uyumak için Yapabilecekleriniz

0

Uykunun fiziksel ve zihinsel sağlığımız için gerekli olduğunu bilmeyenimiz yok. Vücut fonksiyonlarını sürdürmek, enerji kazanmak, kas dokusunu onarmak ve beynin yeni bilgileri işlemesine izin vermek için hepimizin uykuya ihtiyacı var. Ancak önemine rağmen, insanların çoğu kaliteli uykudan mahrum kalıyor ve gün içinde kendini yorgun hissedebiliyor.

Uyku sorunlarının çok çeşitli nedenleri ve türleri olmasına rağmen, fikir birliğine varılan ve uykuyu teşvik eden yöntemler elbette var. Küçük değişikliklerle başlayarak sağlıklı uyku alışkanlıkları edinmeniz mümkün. Haydi gelin ve daha iyi uyuyabilmek için yapabileceklerinize bakalım.

Daha İyi Uyumak için Tüyolar

Senkronize İlerleyin

Vücudunuzun doğal uyku-uyanıklık döngüsü (sirkadiyen ritmi) ile senkronize olun. Bu daha iyi uyumak adına uygulanan en önemli stratejilerden biridir. Her gün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmaya çalışın. Bu, vücut saatini ayarlamanıza ve uyku kalitenizi optimize etmenize yardımcı olur. Yatakta dönüp durmamak için normalde kendinizi yorgun hissettiğiniz bir uyku saati seçin. Yeterince uyuduğunuzda, alarma gerek duymadan da doğal bir şekilde uyanabilirsiniz. Çalar saate ihtiyacınız varsa, daha erken bir yatma saatine ihtiyacınız olabilir.

Hafta sonları fazla uyumaktan kaçının. Hafta sonu ve hafta içi uyku programınız ne kadar farklı olursa, yaşayacağınız jetlag benzeri semptomlar o kadar fazla olur. Geç bir geceyi telafi etmeniz gerekiyorsa, uyumak yerine gündüz şekerlemesi yapmayı tercih edebilirsiniz. Bu, doğal uyku-uyanıklık ritminizi bozmadan uyku açıklığını kapatmanızı sağlayabilir. Ancak bu konuda bu konuda stratejik davranın. Gündüz uykusu, eksik uykuyu telafi etmenin iyi bir yolu olabilir. Ancak gece uykuya dalmakta zorlanıyorsanız, gündüz uykusu durumu daha da kötüleştirebilir. Öğleden sonra uykularını 15 ila 20 dakika ile sınırlayamaya çalışabilirsiniz.

Güne Sağlıklı Bir Kahvaltı ile Başlayın.

Dengeli bir kahvaltı etmek vücudunuza uyanma ve harekete geçme zamanının geldiğini bildirerek biyolojik saatinizin senkronize olmasına yardımcı olabilir. Kahvaltıyı atlamak ise kan şekeri dengenizi değiştirebilir, enerjinizi düşürebilir ve stresinizi artırabilir ki tüm bunlar uykuyu bozabilecek faktörlerdir.

Güneş Işığından Yararlanın

Sabahları güneş ışığında daha fazla zaman geçirin. Örneğin kahvenizi dışarıda için veya güneşli bir pencerenin önünde kahvaltı yapın. Yüzünüze vuran ışık uyanmanıza yardımcı olacaktır.

Evinizin veya çalışma alanınızın mümkün olduğunca doğal ışık almasına izin verin. Gün boyunca perde ve panjurları açık bırakın, çalışma masanızı pencereye yakın tutun.

Akşam Yemeğinden Sonra Gelen Uyuşukluk Hissi ile Savaşın

Yatmadan çok önce uykunuz gelirse, kanepeden kalkın ve bulaşıkları yıkamak, bir arkadaşınızı aramak veya ertesi gün için kıyafetleri hazırlamak gibi hafif uyarıcı bir şeyler yapın. Uyuşukluğa yenik düşüp erkenden uyursanız, gecenin ilerleyen saatlerinde uyanabilir ve tekrar uykuya dalmakta zorluk çekebilirsiniz.

Yediklerinize ve İçtiklerinize Dikkat Edin

Özellikle, yatmadan birkaç saat önce ağır veya büyük porsiyonlu yemeklerden kaçının. Rahatsızlık sizi ayakta tutabilir. Nikotin, kafein ve alkol tüketimini de sınırlayın. Nikotin ve kafeinin uyarıcı etkilerinin geçmesi saatler alır. Alkol ise başta uykunuzu getirse de gecenin ilerleyen saatlerinde uykunuzu bozabilir.

İlginizi Çekebilir: Daha İyi Uyumanıza Yardımcı Olan 6 Besin

Dinlendirici Bir Ortam Yaratın ve Gevşeyin

Odanızı serin, karanlık ve sessiz tutun. Akşamları ışığa maruz kalmak uykuya dalmayı zorlaştırabilir. Yatmadan hemen önce mavi ışık yayan ekranlardan uzak durun. İhtiyaçlarınıza uygun bir ortam yaratmak için odayı karartan kalın güneşlikler kullanın. Yatmadan önce banyo yapmak veya gevşeme teknikleri uygulamak gibi sakinleştirici aktiviteler yapmak daha iyi uyumanızı sağlayabilir.

Örneğin karnınızdan nefes almak gevşeme gevşemenize ve uykuya dalmanıza yardımcı olur; kalp atış hızınızı, kan basıncınızı ve stres seviyenizi azaltabilir. Aşağıdaki gibi bir nefes egzersizi uygulamayı deneyebilirsiniz.

Nefes Egzersizi:

  • Yatağa uzanın ve gözlerinizi kapatın.
  • Bir elinizi göğsünüze, diğer elinizi karnınıza koyun.
  • Burnunuzdan nefes alın. Nefes alırken karnınızın üzerindeki elin yükseldiğini hissedin. Göğsünüzdeki el ise çok az hareket etmelidir.
  • Karın kaslarınızı kullanarak ağzınızdan nefes verin. Nefes verirken karnınızdaki eliniz içeri doğru hareket etmeli, ancak diğer eliniz çok az hareket etmelidir.
  • Burnunuzdan nefes alıp ağzınızdan nefes vermeye devam edin. Alt karnınızın yükselip alçalması için yeterince nefes almaya çalışın. Nefes verirken yavaşça içinizden sayın.

Stres Faktörlerini Eleyin

Özellikle yoğun bir günün ardından, akşam yatmadan önce üzerinizdeki baskıyı azaltmak için kendinize tanımak önemlidir. Bu evinizi sessiz bir sığınağa dönüştürmeniz anlamına gelmiyor. Sadece birkaç küçük değişiklik yaparak gündüzden geceye geçişi kolaylaştırabilir ve meşgul zihninizi sakinleştirebilirsiniz.

Müzik dinleyin. Eve gittiğinizde haberleri veya zihninizdeki konuşmaları dinlemek yerine en sevdiğiniz müziği açın. Klasik müziğin kan basıncını düşürdüğü ve stresi azalttığı gösterilmiş olsa da sevdiğiniz herhangi bir müzik, sakinleşmenize ve ruh halinizi iyileştirmenize yardımcı olabilir.

Işıkları kısın. Parlak bir tepe ışığı yakmak yerine, daha sakin bir ortam yaratmak abajur ya da mum tercih edin. Dolaylı ışık, vücudun doğal sirkadiyen ritimlerini daha az etkileyebilir.

E-postalarınıza bakmayın. Akşam yemeğinden sonra iş e-postalarını okumamaya (veya e-posta göndermemeye) çalışın. Virginia Tech’in 2018’de yaptığı bir araştırmaya göre, iş e-postasını mesai saatleri dışında kontrol etme beklentisi kaygı ve strese neden olabiliyor. Her yeni e-posta, cevap vermeniz gereken başka bir kararı temsil eder ve zihninizi aktif tutar.

Uyku ve Stres İlişkisi

Takviyelere Şans Verin

Melatonin, beyninize ne zaman dinlenme ve yatma vakti geldiğini söyleyen önemli bir uyku hormonu olarak bilinir. Bu nedenle melatonin takviyeleri son derece popülerdir. Genellikle uykusuzluk için kullanılan melatonin, daha hızlı uykuya dalmanın kolay yollarından biri olabilir.

Melatonin, vücudunuzun sirkadiyen ritminin normale dönmesinde rol aldığından, seyahat ederken ve yeni bir saat dilimine uyum sağlarken de size destek olabilir. Bir uzmana danışarak melatonin ya da uykuyu desteklediği bilinen bitkisel içerikleri içeren gıda takviyelerini kullanabilirsiniz.

Takviye Önerisi: One Up Good Night Melatonin

Reklam

Aloe Veranın Faydaları ve Özellikleri

0

Sıcak ve kuru iklimlerde yetişen kaktüs türü bir bitki olan aloe vera, son yıllarda hayatın her alanında kullanılan popüler bir bitkisel ürün olarak biliniyor. Kabuğu ve jeli ile ilgileri üzerine toplayan aloe vera, günümüzde neredeyse her evin içinde rastlanılan bir bitki olarak karşımıza çıkıyor.

Aloe Vera Nedir?

Aloe vera, binlerce yıldır çeşitli durumlarda kullanılan şifalı bir bitki olarak açıklanabilir. Bu bitki, uzun zamandır kozmetik ürünlerinin içerisinde bulunabildiği gibi besin olarak da farklı kombinasyonlar ile tüketilebilir.

Neredeyse 6000 yıldır çeşitli amaçlarla kullanılan aloe vera, çeşitli özellikleri sayesinde günümüzde çoğu alanda kullanılıyor. Takviye olarak da karşımıza çıkan bu bitkinin faydaları ise oldukça ilgi çekici.

Aloe Veranın Faydaları Nelerdir?

Aloe vera bu kadar geniş bir alanda kullanılırken sahip olduğu özellikleri sayesinde gün geçtikçe daha çok kullanıcıya ulaşabiliyor. Ancak aloe vera gibi herhangi bir ürün kullanmadan evvel olası bir alerji durumunu önlemek ya da cilt tipinize uygun ilerlemek adına öncelikle bir uzmana danışmanızı öneririz.

Aloe veranın bilinen potansiyel faydalarını sıralayacak olursak:

Yanıkların İyileşmesine Yardımcı Olabilir

Yatıştırıcı, nemlendirici ve serinletici özellikleri nedeniyle aloe veranın sıklıkla yanıklar için kullanıldığı biliniyor. Yüzeysel ve kısmi yanıklar için aloe veradan yardım almak oldukça yaygın bir yöntem. Ayrıca yaraların iyileşmesini de hızlandırdığı söyleniyor. Güneş yanığınız veya başka bir hafif yanığınız varsa, bölgeye günde birkaç kez aloe vera sürmek semptomların azaltılmasına yardımcı olabilir ve iyileşme süresini hızlandırabilir.

aloe vera

Aloe Vera Sindirim Sağlığını İyileştirir

Aloe vera bitkisi genellikle kozmetik ürünlerinin içerisinde rastladığımız bir bitki olarak bilinse de besin olarak da tüketilebiliyor. Öyle ki aloe vera tüketmenin sindirim sistemine fayda sağlayabileceği ve mide rahatsızlıklarını yatıştırmaya ve iyileştirmeye yardımcı olabileceği söyleniyor. Besin olarak tüketilebilen aloe vera türlerinin, sindirim sisteminde bulunan bazı bakterilerin büyümesini engelleyebileceği düşünülüyor.

Metabolizmayı Hızlandırabilir

Bazı araştırmalar, aloe veranın metabolizmanızı hızlandırabileceğini ve kilo kaybını desteklemek için gün boyunca yaktığınız kalori miktarını artırabileceğini gösteriyor. Daha çok araştırmaya gerek duyulsa da kilo kontrolü yapıyorsanız aloe veradan faydalanabilirsiniz.

aloe vera

Akneye İyi Gelebilir

Yüzünüzde taze aloe kullanmak sivilcelerin giderilmesine yardımcı olabilir. Ayrıca sivilce için tasarlanmış temizleyiciler, tonikler ve kremler dahil olmak üzere aloe ürünleri de bu konuda başarı sağlamasıyla biliniyor. Akne problemi yaşıyorsanız aloe vera kullanmayı düşünebilirsiniz.

Cildi Nemlendirmeye Yardımcı Olabilir

Kuruluk ve solgun görünüm gibi olumsuz durumların gerçekleşmemesi için cildin nem dengesinin korunması gerekiyor. Aloe vera jeli ise cildin nem dengesini korumaya yardımcı olan özellikleriyle öne çıkıyor. Daha parlak ve nemli bir cilde sahip olmak için aloe vera jelini kullanabilirsiniz.

aloe vera

Kaşıntıların Giderilmesini Sağlayabilir

Bazı durumlarda meydana gelen kaşıntı semptomları ile bitkisel çözümler sayesinde daha iyi başa çıkabilirsiniz. Ciltte oluşan kaşıntı ve tahriş durumunda akla ilk gelen bitkisel desteklerden biri de aloe vera jeli olarak biliniyor. Aloe vera jeli cildi rahatlatma etkisine sahip olduğu için kaşıntı hissinin ortadan kaldırılmasına yardımcı olabiliyor.

aloe vera

Aloe Vera Ölü Deriyi Yeniler

Cilt bakımında önemli noktaların arasında ölü derilerin temizlenmesi yer alır. Aloe vera cildi derinden temizleme, arındırma ve yenileme olmak üzere bütünleyici bir etkiye sahiptir. Genellikle ölü derilerin temizlenmesi için düzenli olarak peeling yapılması ve tonik uygulanması önerilir. Eğer daha doğal yolları denemeyi seviyorsanız aloe vera jeli ile cildinize peeling yapabilirsiniz. Böylece cildinizdeki ölü deriyi atmış olursunuz. Hücre oluşumunu destekleyebilen aloe vera jeli, cildin daha genç ve canlı görünmesine de yardım edebilir.

Aloe vera jel ürünlerine göz atın!

Reklam

Kolajenin Yetişkin Hayatındaki Önemi

0

Kolajen; kemiklerde, deride, kaslarda ve diğer vücut kısımlarında önemli bir bileşen olarak rol alıyor. Vücudumuz doğal yollarla kolajen üretimini gerçekleştiriyor ancak yıllar geçtikçe ve yaş aldıkça bu miktar azalabiliyor. Buna bağlı olarak da bazı etkilerle karşılaşmak kaçınılmaz oluyor. Yetişkin hayatında kolajenin önemi ise günümüzde hala çoğu araştırmanın ana konusu olmaya devam ediyor. Peki kolajen hakkında ne kadar bilgiliyiz?

Kolajen Nedir?

Kolajen; vücudumuzda en bol bulunan protein olarak biliniyor. Tendonlar, bağlar, cilt ve kaslar dahil olmak üzere çeşitli vücut kısımlarını oluşturan bağ dokularının ana bileşeni olan kolajenin; cildinize yapı sağlamak ve kemiklerinizi güçlendirmek dahil olmak üzere birçok önemli işleve sahip olduğu düşünülüyor. Birçok türde kolajene rastlamak mümkün ancak insanlar için önemli olan dört tane kolajen türü bulunuyor. Bunlar tip 1, tip 2, tip 3 ve tip 4 olarak listeleniyor. Genellikle kaslar, cilt ve bağ dokularında önemli bir etkiye sahip olan kolajen, yetişkinlik hayatında da gerek duyulan takviyelerin arasında yer alıyor.

Kolajenin Özellikleri

Kolajen, belirli bir yaştan sonra kullanılması önerilen takviyelerden biri. Özellikle yetişkin bireylerin kullanımına uygun olarak geliştirilen takviye ürünlerine de rastlanılabiliyor.

İşte kolajenin önemli bazı özellikleri…

Saç Yapımında Kullanılabilecek Amino Asitleri Sağlar

Saç üretiminde kullanılan keratin, yaş ilerledikçe azalabiliyor ve buna bağlı olarak saç dökülmeleri gibi olumsuz durumlarla karşılaşmak mümkün. Kolajen ise keratin üretimini destekleyen bileşenlerin arasında yer alıyor ve bunun sebebinin kolajenin içerdiği amino asitler olduğu düşünülüyor. Ek olarak; vücudunuzun üretebileceği 11 temel olmayan amino asit ve dışarıdan almanız gereken 9 temel amino asit bulunuyor. Kolajen ise 3 temel olmayan amino asidi bünyesinde barındırıyor. Bunlar; prolin, glisin ve hidroksiprolin olarak listeleniyor. Prolin amino asidinin keratinin ana bileşeni olduğu biliniyor. Bu nedenle, prolin açısından zengin kollajen tüketmek, vücudunuza saç oluşturmak için ihtiyaç duyduğu yapı taşlarını sağlamanıza yardımcı olabilir.

Yetişkinlikte Eklem Ağrılarını Azaltır

Egzersiz ve günlük aktiviteler sırasında rahat hareket etmek için sağlıklı eklemlere ihtiyacımız var. Daha düzenli olarak fiziksel aktivite yapmak ise kilo yönetiminden mental sağlığa kadar birçok alanda fayda sağlıyor. Ek olarak yaş ilerledikçe eklemlerde ve kemiklerde gelişim yavaşladığı gibi bu durum egzersiz sürecini de etkileyebiliyor. Düzenli kolajen kullanımı, eklem sağlığınıza olumlu etki sağlayabilir.

Kas Kütlesini Artırabilir

Vücutta en bol bulunan protein olan kolajen, yaşla birlikte meydana gelen kas kütlesi kaybını engelleyebilecek özelliklere sahip. Bu sayede kas kaybından ziyade düzenli kullanım ile kas kütlesinde artış için gerek olan desteği de size sağlayabilir.

Cilde İyi Gelebilir

Tip 1 ve tip 3 kolajen cildinizin güç ve yapı sağlayan ana bileşenleri olarak biliniyor. Özellikle erişkin insanlarda meydana gelen kırışıklı gibi cilt problemlerinin oluşmasını engellemek için kolajen kullanımının önemi artıyor. Vücudumuz doğal olarak kollajen üretse de araştırmalar ciltteki miktarın her yıl %1 oranında azalabileceğinden ve bunun da cildin yaşlanmasına sebep olabileceğinden bahsediyor. Dolayısıyla düzenli kolajen kullanımı bu eksikliğin telafi edilmesine yardımcı olarak cilde iyi gelebilir ve kolajen eksikliği sebebiyle meydana gelebilecek durumları engelleyebilir.

Kolajen Bakımından Zengin Besinler

Kolajen, takviye olarak alınabildiği gibi bazı spesifik besinleri tüketerek de vücuda alınabiliyor. Bu besinlerin arasında ise şunlar bulunuyor:

Et, Tavuk, Balık

Kolajen, genellikle hayvansal gıdalarda daha çok bulunduğu bilinen bir bileşendir.

Kolajen yönünden en önemli kaynaklar ise sığır eti, tavuk eti, hindi eti, sakatatlar ve balıklar olarak bilinir. Bu besinler aynı zamanda da protein açısından zengin olmasıyla öne çıkıyor. En iyi protein kaynakları olan bu besinler cildin esnekliğini artırmak için gereken kolajen desteğine de sahip.

Yumurta

En kaliteli protein kaynağı olarak bilinen yumurtanın sarısı da beyazı da kolajen üretimi konusunda güçlü bir kaynak olarak açıklanıyor. Düzenli olarak yumurta tüketimi hem protein açısından sizi tatmin ederken hem de kolajen üretiminiz için size yardımcı olabilir.

Yeşil Sebzeler

Kolajenin sadece hayvansal gıdalarda bulunduğu kanısı, yeşil yapraklı sebzelerin kolajen bakımından zengin olduğunun bilinmesi sayesinde günümüzde değişti. Nane, adaçayı, roka, ıspanak, ısırgan otu, lahana, ebegümeci gibi yeşil yapraklı sebzeler vücudun kolajen üretimini artırmaya yardımcı olmasıyla öne çıkan besinlerin arasında yer alıyor.

Sarı, Turuncu Renkli Meyveler ve Sebzeler

Şeftali, mango, kayısı, ananas, limon, greyfurt, portakal, kavun, havuç, bal kabağı, patates ve kivi gibi C vitaminini bolca barındıran yiyecekler içerdikleri kolajen miktarı sayesinde en önemli besinlerin arasında yer alıyor.

Kırmızı Meyveler

Ahududu, böğürtlen, yaban mersini, kızılcık, çilek, kiraz, siyah üzüm, elma, pancar, kırmızı kapya biber, domates gibi besinler içerdikleri güçlü antioksidanlar sayesinde kolajen üretimini uyaran etkiye sahip. Dahası, bu besinlerin güneşin zararlı ışınlarının deriye etkilerini azaltabileceği de düşünülüyor.

Kolajen takviyelerine de göz atabilirsiniz.

Reklam

Saç Bakımına Özel Tüyolar

0

Kullandığınız saç ürünlerinden beslenme şeklinize kadar pek çok unsur saç sağlığınız için kritik öneme sahiptir. Saçınıza iyi bakmazsanız, bir süre sonra uzaması durabilir ve kepek, saç dökülmesi, kuruluk gibi sorunlar yaşamaya başlayabilirsiniz.

Saç bakımı konusunda merak edilen soruları yanıtlıyor, daha bakımlı ve sağlıklı uzayan saçlara kavuşmak için yapabileceklerinizi sıralıyoruz.

Saç Nasıl Uzar?

Önce şaşırtıcı bir gerçekle başlayalım: Aslında sahip olacağınız tüm saç kökleriyle birlikte doğdunuz ve kafa derinizde yaklaşık 80.000 ila 120.000 arasında saç kökü var. Amerikan Dermatoloji Akademisi Derneği’ne (AAD) göre günde yaklaşık 100 saç telinin dökülmesi ise doğal karşılanan bir durum.

Saç, cildinizin alt tabakasındaki folikülün altında yer alan bir kökten uzar. Saç derinizdeki kan foliküle gider ve saçınızın büyümesine yardımcı olan saç köküne oksijen ve besin sağlar. Saçınız uzadıkça cildinizi itecek ve bir yağ bezinden geçecektir. Saçınızı parlak ve yumuşak yapan ise bu bezin yağıdır.

Daha Sağlıklı Saçlara Sahip Olmak için Yapabilecekleriniz

Daha Sağlıklı Saçlara Sahip Olmak için Neler Yapılabilir?

İşte daha sağlıklı uzayan ve bakımlı görünen saçlara sahip olmak için yapabilecekleriniz…

Saçınızı Düzenli Olarak Yıkayın

Saçınızı düzenli olarak yıkamak, saç derinizin ve saçınızın kirden ve fazla yağdan arınmasını sağlar. Ancak doğru sıklık, saç tipinize ve kişisel tercihlerinize bağlıdır. Saçınız aşırı kuru ise saçınızı haftada iki kez yıkayabilirsiniz. Yağlı bir saç derisine sahipseniz, saçınızı gün aşırı yıkamak size yardımcı olabilir.

Saçınıza ışıltı katmanın yollarından biri duş aldığınız suyun sıcaklığını düşürmektir. Soğuk durulama yaptığınızda saç kütiküllerini kapatırsınız. Kapalı bir kütikül ise ışığı yansıtır ve böylece saçın daha parlak görünmesini sağlar.

Kimyasal İçermeyen Şampuan Kullanın

Saçınıza zarar veren tüm çevresel faktörleri gerçekten kontrol edemezsiniz, ancak kontrol edebileceğiniz şeylerden biri kullandığınız şampuan türüdür. Şampuanınızdaki kimyasalların sayısı ne kadar azsa, saç telleriniz o kadar sağlıklı kalır.

Şampuanlarda yer alan sülfat ve paraben içerikleri saçı köpürtmek ve korumak adına kullanılsa da zamanla ciltte tahrişe neden olabilir. Bu yüzden daha doğal içeriklere sahip ve saç tipinize uygun şampuanları tercih etmeniz önemlidir.

Saç Kremini Doğru Kullanın

Saç kremleri, saçın düz ve kolay şekil almasını sağlayan bileşenler içerir. Ancak kullanırken çok cömert davranmamalısınız. Saç kremi saç derisine değil, sadece saç uçlarına uygulanmalıdır. Uygulamadan sonra ise saçınızı iyice duruladığınızdan emin olun.

Saçınızı Doğal Şekilde Kurutun

Fön çekmenin verdiği öz güveni görmezden gelecek değiliz. Ancak sağlıkla parlayan saçların da bu konuda geride kalır yanı yok. Saçınızı aşırı ısıyla şekillendirmek, saç derinize zarar verebilir.

Saçınızı havlu ile nazik bir şekilde kurutabilirsiniz. Eğer saç kurutma makinesine ihtiyaç duyuyorsanız, ısıyı minimumda tutmanızı ya da soğuk hava seçeneğini kullanmanızı öneririz. Çünkü saç telleri, yüksek ısı karşısında nemini yitirir ve yıpranmaya açık hale gelir.

Saçınızı Geniş Dişli Bir Tarak ile Tarayın

Islak saç kırılmaya oldukça eğilimlidir. Bu nedenle ıslak saçla yatmamak da önemlidir. Saçınızı doğal yoldan kurumaya bırakın ve ardından saçınızı taramak için geniş dişli bir tarak kullanın. Geniş dişli tarak saçınızı zarar vermeden taramanıza yardımcı olur.

Düzenli Olarak Kırık Aldırın

Hangimiz sadece kırık aldırmak için gittiğimiz kuaförden daha kısa saçlarla çıkmadık ki! Bu konuda güvendiğiniz, profesyonel bir kuaföre gitmenin önemi aşikar. Saç kırıklarından kurtulmak adına 6-8 haftada bir kırık aldırabilirsiniz. Kırık aldırmak sihirli bir şekilde saçın daha hızlı uzamasını sağlamaz. Çünkü saç büyümesi kafa derisinde gerçekleşen bir durumdur. Fakat kırık aldırarak daha sağlıklı saç telleri elde edebilirsiniz.

Saçınızı Çok Sıkı Bağlamayın

Çok sıkı atkuyruğu ve örgülerin, şık bir stil sunduğunun farkındayız. Ancak çok sıkı bağlamak saç tellerini kırabilir. Saçınızı mümkün olduğunca özgür bırakın ve plastik materyalli tokalar yerine yumuşak kumaşlı tokalar kullanın.

Saç Tellerinizi Güneşten ve Klordan Koruyun

Sert güneş ışınları saçınızı kurutabilir ve daha kırılgan hale getirebilir. Saçınızı hasardan korumak için dışarı çıkarken şapka kullanın. Havuzdayken saçınızı klora karşı bone ile koruyun.

Özellikle yazın UV filtreleri içeren bir saç bakım ürünü kullanmayı da alışkanlık haline getirebilirsiniz. Bu ürünler saçı güneşin zararlarından korumakla kalmaz aynı zamanda boyalı saçlarda renk solmasını önlemeye de yardımcı olabilir.

Beslenmenize Dikkat Edin

Spesifik vitaminler, mineraller ve yağ asitleri; genel sağlığınız için özellikle önemlidir ve vücudunuza saç büyümesi için gereken enerjiyi sağlama konusunda rol oynarlar. Bu konuda öne çıkan içerikler ise aşağıdaki gibidir:

Yukarıdaki içerikler yönünden zengin beslenmeye özen gösterin. Eğer besin eksikliği yaşadığınızı düşünüyorsanız, bir uzmana danışarak gıda takviyesi kullanmayı düşünebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir: Daha Sağlıklı Tırnaklar için Yapabilecekleriniz

Reklam

Daha Sağlıklı Tırnaklar için Yapabilecekleriniz

0

Güzellik denilince akan sular duruyor. Güzelliğin farklı kriterleri olsa da saç, cilt ve tırnak birbirinden ayrılmayan alanlar olarak biliniyor. Tırnak sağlığı ve gelişimi ise birçok etkene bağlı olarak değişiklik gösterebiliyor. Tırnakların uzama süresi kişinin genetik yapısına, yaşına, beslenmesine, bakım şekline ve yaşanılan mevsime göre değişiklik gösterebiliyor. Bazı vitaminlerin eksikliği, aşırı yorgunluk, aşırı zayıflık, beslenme bozuklukları, bazı kronik hastalıklar ve ilaç zehirlenmeleri gibi durumlar tırnak uzamasını yavaşlatabilirken, hamilelik veya bazı hormonsal rahatsızlıklar daha hızlı uzamasına neden olabiliyor.

Daha sağlıklı tırnaklara sahip olmak adına gerçekleştirebileceğiniz birçok adım bulunuyor. İyi beslenme veya takviye desteği gibi adımlar tırnaklarınızın güzel gözükmesine ve iyi gelişmesine yardımcı olabilir.

Önemli Vitamin ve Mineraller

Tırnak gelişiminde rol oynayan en önemli vitamin ve mineraller şöyle açıklanabilir.

Biyotin

Biyotin; hücrelerin hızlı büyümesini teşvik ederken aynı zamanda tırnak büyümesi için gereken amino asitlerin çalışmasına da yardımcı oluyor. Biyotin sadece tırnak değil saç ve cilt sağlığı konularında da sıkça öneriliyor.

Magnezyum

Tırnak büyümesi için gerekli olan protein sentezi de dahil olmak üzere vücuttaki 300’den fazla reaksiyonda rol oynadığı bilinen magnezyum, takviye olarak da kullanılabilen bir mineral. Bu mineral ayrıca protein sentezine ve yeni tırnakların oluşumuna da yardımcı olabiliyor.

Çinko

Çinko, hücrelerin sağlıklı büyümesine ve çoğalmasına yardımcı olan bir mineral olarak biliniyor. Bu nedenle tırnaklarınızın hızlı uzamasını istiyorsanız çinko tüketiminize dikkat edebilirsiniz. Çinko eksikliği belirtilerinin arasında tırnak yapısındaki bozulmalar da yer alıyor ve çinkonun bizim için önemini bir kez daha hatırlatıyor.

Protein

Tırnaklar, keratin adında bir protein türünden oluşuyor ve bu sebeple proteinin tırnak gelişimindeki önemi giderek artıyor. Keratinin tırnaklara güç ve dayanıklılık verdiği düşünülüyor. Ek olarak keratinin; yeni oluşan hücrelerin alttan yukarı itilmesi sonucunda vücuttan dökülen ölü hücreler tarafından oluştuğu biliniyor ve böylelikle tırnaklarımızı kestiğimizde canımız acımıyor. Keratin üretimini artırmak ve böylece güçlü tırnakların oluşmasına yardımcı olmak için yeterince protein tüketmek önem taşıyor.

Protein tozlarına da göz atabilirsiniz.

Demir

Demir, organlarınız ve tırnaklarınız da dahil olmak üzere vücudunuzdaki her hücreye oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinin merkezini oluşturmasıyla öne çıkıyor. Hücrelerin iyi gelişmesi ve sağlamlaşması için demir ağırlıklı beslenmek size yardımcı olabilir. Bununla birlikte, mercimek ya da ıspanak gibi bitki bazlı bir demir kaynağı ile C vitamini açısından zengin bir besin yemek, demir emilimini artırabilir.

Tüketebileceğiniz Besinler

Tırnak gelişiminde rol oynayan vitamin ve mineralleri içeren bazı besinler, yaşadığınız veya yaşayabileceğiniz sorunların üstesinden gelmenize yardımcı olabilir. İşte o besinler…

Fasulye

Fasulye iyi bir biyotin kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. Biyotin ise daha önce bahsettiğimiz gibi tırnak kırılmasını önlediği bilinen ve genel tırnak sağlığı için gerekli olduğu düşünülen bir B vitamini türüdür. Biyotin eksikliği tırnaklarda kuruluğa neden olabilir ve tırnak büyümesini yavaşlatabilir. Ayrıca tırnakların kararmasına da neden olabilir. Biyotin içeren besinler tüketerek tırnak sağlığınıza destek olabilirsiniz. Sağlıklı tırnaklar için düzenli olarak yiyebileceğiniz fasulye türleri; yeşil fasulye, barbunya fasulyesi, beyaz fasulye ve Meksika fasulyesi olarak açıklanabilir.

Domates

Domates, yüksek miktarda biyotin ve likopen içeren bir meyvedir. Bu bileşenler; tırnakların parlak bir görünüme sahip olmasına, tırnakların uzamasına ve kalınlaşmasına yardımcı olabilir. Ayrıca A vitamini açısından da zengin olan domates, bir portakaldan daha fazla C vitamini içerebiliyor.

Kabak Çekirdeği

Kabak çekirdeği, yüksek miktarda çinko içermesiyle öne çıkıyor. Tırnak sağlığı denilince akla ilk gelen minerallerin arasında yer alan çinko ise bağışıklık sisteminin doğru çalışmasına yardımcı olan ve bağ dokusu oluşturmada önemli rol oynayan bir mineraldir. Çinko aynı zamanda vücudun sağlıklı tırnakların yapı taşları haline gelen yeni proteinler üretme yeteneğini düzenlemesiyle de öne çıkar.

Brokoli

Brokoli vücudunuza sağlıklı tırnaklar için önemli bir bileşen olan demiri sağlamasıyla bilinir. Demir, kırmızı kan hücrelerini zenginleştiren ve dokuların oksijen seviyesini artıran, özellikle kolayca kırılan ve rengi soluk olan tırnaklarda takviye edici bir element olarak önerilir. Beslenme programınıza brokoli ekleyerek tırnaklarınız güçlenmesine yardımcı olabilirsiniz.

Süt

Süt, yüksek kalsiyum içeren besin değerleriyle çoğu zaman tüketilen besinlerin arasında yer alır. Sütteki yüksek kalsiyum içeriğinin tırnakları güçlendirdiği ve daha hızlı büyümelerini sağladığı biliniyor. Bunlara ek olarak bazı araştırmalara göre kalsiyum eksikliğinin tırnakların kıvrak ve kuru olmasına neden olabileceği düşünülüyor. Vücudun kalsiyumu tamamen emmesini sağlamak için sütü yumurta ve mantar gibi D vitamini yönünden zengin yiyeceklerle tüketmeniz öneriliyor.

Yumurta

Protein bazlı gıdaların genel tırnak sağlığı için oldukça gerekli olduğu biliniyor. Bunun nedeni, tırnakların bir tür protein olan keratinden yapılmış olması olarak açıklanabilir. Yumurta gibi protein bazlı gıdalar tüketerek daha güçlü tırnaklara sahip olabilirsiniz.

Su

Dehidrasyonun, tıpkı vücudunuzun geri kalanında olduğu gibi tırnaklarınızın genel sağlığı üzerinde büyük bir etkisi olduğu düşünülüyor. Dehidrasyon; tırnak etlerine ve zayıf tırnaklara neden olabiliyor. Dehidrasyonu önlemek için yeterli su içmeyi unutmayın.

Reklam

Kettlebell ile Yapabileceğiniz Tüm Vücut Antrenmanı

0

Tek bir kettlebell ve bol yaratıcılıkla kas geliştirebilir, kalori yakabilir ve güç kazanabilirsiniz.

Diğer ağırlıklarla karşılaştırıldığında, kettlebell’in benzersiz bir şekli vardır. Kulplu bir top gibi görünür. Bu şekil dengesiz ağırlık dağılımına ve sürekli değişen bir ağırlık merkezine neden olur. Böylece merkez bölgenizi desteklerken ve stabilizasyondan sorumlu kasları egzersize daha fazla dahil edebilirsiniz.

Journal of Human Kinetics’te yayımlanan bir araştırmaya göre, kettlebell antrenmanı birçok fayda sunar. Aktifken duruşu koruma yeteneği geliştirmenizi sağlar ayrıca güç ve kalp zindeliği kazandırabilir. Daha fazla bilgi için “Kettlebell Antrenmanlarının 8 Faydası” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Kettlebell Antrenmanı

Öncelikle fitness seviyenize uygun olan bir ağırlık seçin ve aşağıdaki ısınma hareketleri ile başlayın. Bu antrenmanı haftada üç veya dört kez yapabilirsiniz. Antrenman seansları arasında en az bir gün dinlenmeyi ihmal etmeyin. Diğer günlerde 20 dakikalık bir yürüyüşe veya koşuya çıkabilirsiniz.

Isınma Turu

Isınma hareketlerini tur olarak yapın. Her hareketi 20 saniye uygulayın, ardından 10 saniye dinlenin. Üç turu tamamlayın.

Kneeling Kettlebell Halo

Dizlerinizin üzerine çökün ve kettlebell’i tutacağından tutup alın hizanıza getirin. Karın ve kalça kaslarınızı sıkın. Gövdenizi hareket ettirmeden kettlebell’i başınızın etrafında saat yönünde dairesel şekilde hareket ettirin. Ardından saat yönünün tersine hareket ettirin. Bu bir tekrar eder.

Bottoms-Up March

Bottoms-Up March

Sağ elinizle kettlebell’i top kısmı yukarı bakacak şekilde alttan tutarak ayakta durun. Üst kolunuz gövdenize yakın dursun. Karın kaslarınızı sıkın ve kalçalarınızı ve omuzlarınızı hafif öne doğru olacak şekilde dik tutun. Dizinizi yukarı kaldırarak yavaşça yerinizde yürümeye başlayın; kettlebell’in devrilmesine izin vermemeye odaklanın. Hareketi her iki tarafta da uygulayım.

Tüm Vücut Antrenmanı

Antrenman planını da ısınma kısmında olduğu gibi tur olarak tamamlayın. Her hareketi 30 saniye boyunca yapın, ardından 60 saniye dinlenin ve bir sonraki egzersize geçin. Üç turu tamamlayın.

Rotational Press

Ayaklarınızı omuz genişliğinde açarak ayakta durun. Sağ elinize bir kettlebell alın ve omzunuzda tutun. Karın ve kalça kaslarınızı sıkın. Bu başlangıç pozisyonunuz. Kettlebell’i sağ elinizle yukarı kaldırın. Bunu yaparken gövdenizi sola doğru çevirin ve kalçanızı da sağ ayağınızın parmak uçlarını döndürerek sola doğru çevirin. Ardından başlangıç pozisyonuna dönün. Bu bir tekrar eder. Hareketi her iki tarafta birer set halinde yapın.

Bent-Over Single-Arm Row

Bent-Over Single-Arm Row

Sağ elinizde bir kettlebell tutarak ayakta durun, karın ve kalça kaslarınızı sıkın. Kalçanızı geriye doğru itin ve gövdenizi zeminle 45 derecelik bir açı yapana kadar aşağı indirin. Bunu yaparken kettlebell’i alt bacağınıza yakın tutun. Bu başlangıç pozisyonunuz. Ardından kettlebell’i kalçanıza doğrı kaldırın ve kontrollü bir şekilde indirin. Her iki tarafta birer set yapın.

Clean to Lunge

Kettlebell’i dirseğinizi bükerek sağ omzunuza getirin. Bacaklarınız omuz genişliğinde açık olacak şekilde ayakta durun. Sağ bacağınızla ileriye adım atın ve 90 derece açı oluşturacak şekilde çömelerek lunge pozisyonuna geçin. Bu başlangıç pozisyonunuz. Ayağa kalkın, ardından kettlebell’i kontrollü şekilde yere ayaklarınızın arasına indirin. Ardından kettlebell’i tekrar yukarı kaldırın ve lunge pozisyonuna geçin. Her iki taraf için birer set yapın.

Single-Arm Swing

Single-Arm Swing

Kettlebell’in bir adım arkasında durun. Kalçanızı geriye doğru itin ve sağ elinizle kettlebell’e ulaşana kadar gövdenizi öne indirin. Bu başlangıç pozisyonunuz. Kettlebell’i patlayıcı kuvvetle bacaklarınızın arasından geri itin, ardından ayağa kalkın ve kalça kaslarınızı sıkın. Böylece kettlebell’i yukarı doğru iteceksiniz. Hareketi bu şekilde 15 saniye boyunca yapın, ardından kettlebell’i diğer elinize alın ve 15 saniye daha devam edin.

Reklam

Psyllium Husk Nedir, Ne İşe Yarar?

0

Psyllium husk, plantago ovata (karnıyarık otu) tohumunun kabuklarından elde edilen çözünür bir lif şekli olarak karşımıza çıkıyor. Asya’ya özgü olan bu bitki çoğunlukla Hindistan’da yetişiyor, ancak dünya çapında da bulunabiliyor (1).

Gün geçtikçe popülerleşen psyllium husk takviyeleri, kapsül veya toz formlarda yer alıyor. Bazı güçlü lif kaynaklarının aksine psyllium husk vücut tarafından iyi tolere edebiliyor.

Psyllium Husk Ne İşe Yarar?

Psyllium husk içeriğinin etkilerine ve potansiyel faydalarına gelecek olursak…

Sindirim Sisteminde Rol Alabilir

Psyllium, kütle oluşturucu bir müshil olarak adlandırılıyor. Yani dışkı kütlesini artırarak ve bağırsakları harekete geçirerek kabızlığı hafifletebiliyor (2, 3). Araştırmaya göre; iki hafta boyunca günde iki kez 5,1 gram psyllium husk almak, kronik kabızlığı olan kişilerde bağırsak hareketliliğini önemli ölçüde artırabiliyor (4).

İshali Hafifletebilir

Araştırmalar, psyllium husk içeriğinin ishali hafifletebileceğini de gösteriyor (2, 3). Bunu bir su emici ajan olarak hareket ederek yaptığı düşünülüyor.

Başka bir çalışma ise kanser için radyasyon tedavisi gören 30 kişi üzerinde yapılıyor ve bu kişilerde ishali önemli ölçüde azalttığı belirtiliyor (8).

Kan Şekerini Düzenleyebilir

Lif takviyeleri almak, insülin ve kan şekeri seviyelerini düşürmek gibi vücudun bir öğüne verdiği glisemik tepkiyi kontrol etmeye yardımcı olabiliyor. Bu durumun özellikle pisilyum husk gibi suda çözünür lifler için geçerli olduğu düşünülüyor (9, 10, 11).

Bir çalışmada, araştırmacılar tip 2 diyabet ve kabızlık problemi olan 51 kişiye günde iki kez 10 gram psyllium husk veriyor. Araştırma sonucunda kabızlığın, vücut ağırlığının, kan şekeri düzeylerinin ve kolesterolün azaldığı görülüyor (12).

Psyllium husk yiyeceklerin sindirimini yavaşlatabildiği için insanların onu tek başına almak yerine yiyeceklerle birlikte almaları öneriliyor. Böylece kan şekeri seviyeleri üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olabileceği düşünülüyor (13).

Tokluk Hissini Artırabilir ve Kilo Kaybına Yardımcı Olabilir

Pisilyum husk da dahil olmak üzere viskoz bileşikler oluşturan lifler, iştahı kontrol etmeye ve kilo vermeye yardımcı olabiliyor (12, 14).

Psyllium husk, midenin boşalmasını yavaşlatarak ve iştahı azaltarak, kilo kontrolüne yardımcı olabiliyor. Azalan iştah ve kalori alımı ise kilo kaybını destekleyebiliyor.

Bir çalışma, kahvaltı ve öğle yemeğinden önce psyllium almanın, yemek yeme isteğinde azalmaya ve öğünler arasında daha tok hissetmeye yol açtığını aktarıyor (15).

Kalp Sağlığını Destekleyebilir

Her türlü lifin kalp sağlığı için iyi olabileceği düşünülüyor. Amerikan Kalp Derneği (AHA), diyet lifinin kolesterolü iyileştirebileceğini; kalp hastalığı, felç, tip 2 diyabet ve obezite riskini azaltabileceğini belirtiyor (15).

Psyllium husk da dahil olmak üzere suda çözünen lifler; trigliserit seviyesini, kan basıncını ve kalp hastalığı riskini azaltmaya yardımcı olabiliyor (2, 16).

Toplam 28 çalışmanın gözden geçirildiği bir araştırma; psyllium husk takviyesi almanın, LDL kolesterol seviyesini düşürebildiğini ve kalp hastalığı riskini azaltabildiğini aktarıyor (16).

Reklam

Ramazan Ayında Kullanabileceğiniz Takviyeler

0

Dünya çapında birçok kişinin gündüz saatlerinde oruç tuttuğu Ramazan ayında; antrenman ve beslenme rutininde bazı değişikliklere gitmek gerekebiliyor.

Oruç tutmak; fiziksel performansı, aktivite durumunu ve dolayısıyla vücut kompozisyonunu etkileyebiliyor. Söz gelimi sedanter bireylerde üzerinde yapılan araştırmalar, bu dönemde performansta bir düşüş olduğunu işaret ediyor (1). Üstelik kondisyon anlamında iyi olan bireylerde de bu durum geçerli olabiliyor. Örneğin Ramazan’da oruç tutmanın askeri pilotların kas performansı üzerinde olumsuz etkileri olduğunu ve ordudaki genç erkeklerde fiziksel performans puanlarının düştüğünü gösteren araştırmalar da mevcut (2,3).

Sadece belli saat aralığında beslenilen Ramazan ayında, enerji seviyesini ve vücut fonksiyonlarını desteklemek için gıda takviyeleri kullanılabiliyor. Ancak takviyelerin etkilerinin; yaş, cinsiyet ve fiziksel durum gibi faktörler nedeniyle farklılık gösterebildiğini belirtmemiz gerek. Bu nedenle herhangi bir takviye kullanmadan evvel öncelikle doktorunuza danışmanızı öneririz.

Ramazan döneminde antrenman performansınız ve genel sağlığınız için kullanabileceğiniz gıda takviyelerine gelecek olursak…

Whey Protein

Peynir altı suyu olarak da bilinen whey protein, oldukça popüler olan sporcu gıdaları arasında yer alıyor. Çok sayıda araştırma whey proteinin; vücut yağını azaltmaya, güç ve kas kazanmaya yardımcı olabileceğini gösteriyor (4, 5).

Özellikle lösin gibi önemli dallı zincirli amino asitler (BCAA’lar) bakımından yüksek olan whey protein ayrıca yüksek miktarda sistein içeriyor (6). Çalışmalar, lösinin anabolik -yani büyümeyi teşvik eden- bir amino asit olduğunu, sisteinin ise glutatyon düzeylerini artırmaya yardımcı olduğunu gösteriyor (7, 8).

Antrenmandan sonra whey protein almanın; kas büyümesini artırma konusunda etkili olduğu düşünülüyor. Kas protein sentezi ise genellikle antrenmandan sonraki zaman diliminde maksimize ediliyor (9, 10, 11, 12).

Tüm temel amino asitleri içeren yüksek kaliteli bir protein olan whey protein, diğer protein türlerine kıyasla bağırsaklar tarafından hızla emiliyor ve sindiriliyor (13).

Ramazan ayında genel beslenme rutininize kıyasla daha az yemek yiyor olabilirsiniz. Bu bağlamda whey protein, iftar vaktinde kullanılabilen takviyelerden biri olabiliyor. Uzun süreli bir açlıktan sonra vücudunuzu zengin bir aminoasit akışına maruz bırakarak kaslarınızı destekleyebilirsiniz.

Kazein

Kazein, bağırsaktaki yavaş emilim süresi nedeniyle “zamanla salınan” bir protein olarak biliniyor. Bu durum ise hücrelerinizi düşük seviyede amino asitlerle uzun süre beslediği anlamına gelebiliyor. Yani kaslarınıza sabit bir besin akışı sağlanıyor (14).

Uzun süre aç kalınan, vücudun kendi kendini beslemek için kasları parçaladığı zamanlarda bile hücrelerinizin proteini sentezlemesine yardımcı olabiliyor (15, 16).

Tüm bu nedenlerden dolayı kazein “anti-katabolik” olarak adlandırılırken kas yıkımını azaltmaya da yardımcı olabiliyor (17). Özellikle sahur vaktinde çoğu sporcu, uzun süre aç kalınan zamanları telafi etmek adına kazein takviyelerine başvurabiliyor.

BCAA

BCAA

Açılımı dallı zincirli amino asitler olan BCAA; lösin, izolösin ve valinden meydana gelen amino asit grubunu ifade ediyor. Diğer amino asitlerin çoğunun aksine BCAA’lar karaciğerden ziyade çoğunlukla kasta parçalanıyor. Bu nedenle egzersiz sırasında enerji üretiminde rol oynadıkları düşünülüyor (18). Vücudumuz BCAA’ları protein ve kas için yapı taşları olarak kullanabiliyor (19, 20, 21). Ayrıca kan şekeri seviyenizi düzenleme konusunda rol alabiliyorlar (22, 23, 24).

Ramazan ayında antrenman yapmaya devam ediyorsanız, elde ettiğiniz verimi korumak adına antrenman esnasında/öncesinde BCAA takviyelerine başvurabilirsiniz.

Glutamin

Amino asitler vücutta birçok rol oynayan moleküller olarak biliniyor. Glutamin de bu aminoasitler arasında yer alıyor.

Glutaminin en önemli işlevlerinden biri bağışıklık sistemindeki rolü diyebiliriz. Glutamin, bağışıklık hücreleri için kritik bir yakıt kaynağı olarak görülüyor (25). Ayrıca glutamin, bağırsak sağlığı için de önemli bir molekül olarak anılıyor (26).

Bazı araştırmalar, glutamin takviyelerinin kas ağrısını azaltabileceğini ve yoğun egzersizden sonra iyileşmeyi artırabileceğini aktarıyor (27).

Bu bağlamda glutamin takviyeleri özellikle ağır antrenmanlar yapan ve Ramazan’da da bunu sürdürmek isteyen sporcuların işine yarayabilir. Glutamin takviyeleri antrenmandan sonra ya da sahurda kullanabilir.

Magnezyum

Vücudunuzdaki magnezyumun yaklaşık %60’ı kemikte bulunurken geri kalanı kaslarda, yumuşak dokularda ve kan dahil sıvı yapılarda bulunuyor (28).

Magnezyumun ana rollerinden biri, enzimler tarafından sürekli olarak gerçekleştirilen biyokimyasal reaksiyonlarda bir kofaktör -yani yardımcı bir molekül- olarak hareket etmek. Magnezyum aşağıdakiler de dahil olmak üzere vücutta 600’den fazla reaksiyonda yer alıyor (29):

• Gıdayı enerjiye dönüştürmek.

• Amino asitlerden yeni proteinler oluşturmak.

• Kasların kasılmasına ve gevşemesine yardımcı olmak.

• Beyin ve sinir sistemi boyunca mesajlar gönderen nörotransmitterleri düzenlemek.

Magnezyum takviyeleri genellikle uykusuzluk gibi uyku sorunları için de kullanılıyor. Çünkü magnezyum gama aminobütirik asit gibi uykuda yer alan bazı nörotransmitterleri düzenleyebiliyor (30).

Egzersiz sırasında ise aktiviteye bağlı olarak daha fazla magnezyum ihtiyacı ortaya çıkabiliyor (34). Magnezyum, kan şekerini kaslarınıza taşımaya ve egzersiz sırasında birikip yorgunluğa neden olabilen laktatı atmaya yardımcı olabiliyor (31).

Çalışmalar, magnezyum takviyelerinin özellikle yaşlı yetişkinlerde ve magnezyum eksikliği yaşayanlarda; egzersiz performansını iyileştirmek için yararlı olabileceğini gösteriyor (32).

Vücut fonksiyonlarınızı desteklemek adına, magnezyum takviyelerine şans verebilirsiniz.

D Vitamini

D Vitamini

D vitamininin önemli işlevleri arasında kalsiyum ve fosfor emilimini düzenlemek, normal bağışıklık sistemi işlevini kolaylaştırmak yer alıyor (33).

D vitamini seviyesinin düşük olması; fibromiyalji semptomları, kaygı ve depresyon için bir risk faktörü olarak tanımlanıyor (34).

D vitamini “güneş vitamini” olarak da adlandırılıyor. Oruç tutarken genellikle evdeyseniz, yeterince güneş ışığı alamıyor olabilirsiniz. Bu nedenle D vitamini değerlerinizin nasıl olduğunu öğrenmenizde fayda var.

Multivitamin

Vücudunuzun düzgün çalışması için vitaminlere ve minerallere ihtiyacı olduğu malum. Bunun için elbette dengeli beslenmek gerekiyor. Ne yazık ki bu her zaman mümkün olmayabiliyor.

Multivitaminler, normalde gıda kaynaklarında bulunan farklı vitamin ve minerallerin bir kombinasyonu olarak karşımıza çıkıyor. Multivitaminler genelde önerilen günlük besin miktarını karşılayabilmek adına alınıyor.

Belirli popülasyonları inceleyen birkaç küçük çalışma, multivitaminlerin yaşlı erişkinlerde hafızayı iyileştirebileceğini aktarıyor (35, 36, 37).

Oruç tutarken yiyecek seçenekleriniz sınırlıysa, bu konuda destek alabilirsiniz.

Psyllium Husk

Psyllium Husk

Psyllium husk, Hindistan’da yetişen “plantago ovata” bitkisinin tohumlarından elde edilen çözünebilir bir lif olarak karşımıza çıkıyor (38).

Lif takviyeleri almak ise insülin ve kan şekeri seviyelerini düşürmek gibi vücudun öğüne karşı verdiği glisemik tepkiyi kontrol etmeye yardımcı olabiliyor. Bu durumun özellikle pisilyum husk gibi suda çözünür lifler için geçerli olduğunu belirtmeliyiz (39, 40, 41).

Psyllium husk (karnıyarık otu) takviyelerinin, yiyeceklerin sindirimini yavaşlattığı için yiyeceklerle birlikte alınması öneriliyor. Böylece kan şekeri seviyeleri üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olabileceği düşünülüyor (42).

Pisilyum husk gibi lifler, iştahı kontrol etmeye ve kilo vermeye yardımcı olabiliyor (43, 44).

Pisilyum husk, yukarıdaki özellikleri nedeniyle, Ramazan döneminde de size destek olabilir.

Reklam