Fit Hub Blog Sayfa 12

Yeni Yılda Denemeniz Gereken Detoks Türleri

0

Detokslar, çoğunlukla zararlı bileşikleri vücudumuzdan atmak üzere tasarlanan uzun süreli olmayan diyet programları olarak biliniyor ama detoks aslında sadece vücudumuzla ilgili bir durum olmaktan uzaklaştı. Günümüzde detoks, yaşam tarzlarının değişmesiyle farklı alanlara da dahil edebileceğimiz bir uygulama haline geldi. Siz de yeni yıla taze bir başlangıç yapmak istiyorsanız, hayatınızdaki fazlalıkları azaltarak bu hedefinize ulaşmak için ilk adımı atabilirsiniz.

Farklı türlerde bulunan bu detoks fikirlerinden ihtiyacınıza uygun olanını hayatınıza uyarlayarak yeni yıl enerjisini ve yenilenmenin getirdiği mutluluk hissini harmanlayabilir, hayatınızı sadeleştirebilirsiniz.

İşte uygulayabileceğiniz detokslar…

Dijital Detoks

Korona virüsünün de büyük katkılarıyla dijital dünyanın içerisinde artık daha fazla zaman geçiriyoruz. Bu durum kısa vadede sorun teşkil etmese de aslında koca bir yılı düşündüğünüzde kaçırdığınız birçok anıya ve harcanılan büyük bir zamana denk gelebilir. Bunların dışında ise dijital dünya mental sağlığı da olumsuz etkileyebilir. Yapılan çalışmalar, sosyal medyada gezinmenizin aslında sizi üzebileceğini veya olumsuz etkileyebileceğini gösteriyor. İnsanların kendilerini karşılaştırdığı kusursuz filtreli sanal dünya, algıların ve hatta hayat tarzlarının bile değişmesine sebep olabiliyor. Günde neredeyse ortalama 11 saati ekrana bakarak geçiriyoruz. Bu durumu değiştirmek için dijital detoks yapmak işe yarabilir.

Nasıl Yapılır?

Telefonu arkanızda bırakın: Dinlenirken telefonunuzu veya tabletinizi uçak moduna almayı veya başka bir odada bırakmayı deneyin. Telefon olmadan sadece birkaç saat geçirmek bile döngüyü kırmanıza yardımcı olabilir.

Bildirimleri kapatın: Dikkatinizi çekebilecek sinyalleri veya sizi strese sokabilecek bildirimleri kapatarak kendinize daha sağlıklı ve rahat geçirebileceğiniz bir zaman dilimi yaratabilirsiniz. Böylelikle gününüzü daha iyi planlayabilir ve daha efektif bir gün geçirebilirsiniz.

Teknoloji sürenizi planlayın: Teknolojik aletlerle etkileşime girdiğiniz zamanları planlayabilirsiniz. Örneğin; sosyal medya kullanım sürenizi kahvaltıdan sonra 2 saat olacak şekilde planlayarak zamanınızı daha iyi yönetebilirsiniz.

Kendinize telefon yasağı koyun: Yatmadan önce kendinizi sosyal medyada uzun süre gezinirken bulursanız alarm kurmayı deneyin. Gece yatmadan evvel bu süreyi kısıtlayarak teknolojiyle aranızda bir denge kurmayı deneyebilirsiniz.

Detoks

Toksinlerden Arınma Detoksu

Detoks konseptinin ana fikri olan toksinlerden arınma, yeni yıla girmeden uygulayabileceğiniz detoks türlerinin arasında yer alıyor. Yıl boyunca tükettiğiniz zararlı besinlerin etkilerini vücudunuzdan atmak için toksinlerden arınma detoksunu deneyebilirsiniz. Günümüzde birçok insan vücutlarını arındırmak ve detoks yapmak amacıyla çeşitli yöntemleri tercih ediyor. Siz de kendinize uygun detoksu öğrenerek hayatınıza adapte edebilirsiniz.

Nasıl Yapılır?

Limonlu su detoksu: Detoksta en popüler yöntemlerden biri, limon suyu karışımından başka bir şey içmeden birkaç gün oruç tutmak olarak biliniyor. Buradaki asıl inanç, limonlu suyun vücudun organlarını ve iç sistemlerini temizleyeceği yönünde. Konu hakkında bilgi edinmek için “Bir Bardak Limonlu Suyun Faydaları” adlı yazımıza da göz atabilirsiniz. Ancak mevcut durumunuz üzerinden değerlendirme yapılması için bu tarz bir detoks uygulamadan evvel doktorunuza danışmanızda fayda var.

Yeşil çay detoksu: Bu detoks; zararlı toksinleri temizlemenin, enerji seviyelerini yükseltmenin ve sağlığı iyileştirmenin basit bir yolu olarak biliniyor. Beslenmenize sadece birkaç gün boyunca yeşil çay eklemenin lekeleri temizleyebileceği, bağışıklık fonksiyonunu artırabileceği ve yağ yakımını hızlandırabileceği söyleniyor.

Elma sirkesi detoksu: Şimdiye kadar elma sirkesinin sadece salata sosu için iyi olduğunu düşünmüş olabilirsiniz ancak dünyanın dört bir yanındaki insanlar elma sirkesini daha farklı amaçları için kullanıyor. Elma sirkesi detoksu bağırsak için iyi bakteriler, vitaminler, mineraller ve enzimler içermesiyle popüler detoksların arasında yer alıyor. Sabahları yarım çay bardağı elma sirkesini su ile karıştırarak vücudunuzun temizlenmesine yardımcı olabilirsiniz.

Detoks

Eşya Detoksu

Minimalizmin her yıl daha da öneminin arttığı dünyamızda, fazla eşyalar gözümüze daha çok batıyor olabilir. Eğer batmıyorsa, minimalizmi benimsememiş olabilirsiniz. Minimalizm, sürdürebilirliği yansıtmasının yanı sıra, fazla eşyaların yoğun enerjisini de hayatınızdan uzaklaştırmanıza yardımcı olabilir. Bunun için de eşya detoksu, minimalizmin kapılarını aralamanıza yardımcı olabilir.

Nasıl Yapılır?

Günlere ayırarak planlayın: Bir anda bütün kullanılmayan eşyalardan kurtulmak büyük bir adım olacaktır. Bunun için adım adım ilerlemek sizin için daha kolay olabilir. Evinizdeki her odayı günlere ayırarak kullanılmayan eşyalarınızı daha pratik bir şekilde tespit edebilir, hayatınızdan çıkarabilirsiniz.

Son kullanma tarihi geçenleri eleyin: Son kullanma tarihi geçmiş kozmetik ürünler, deterjanlar, eskimiş lifler, saç ve makyaj fırçalarını eleyerek eşya detoksu sürecinize destek sağlayabilirsiniz. Daha önce aldığınız fakat kullanmadığınız kremler ya da beğenmediğiniz kozmetik ürünlerini arkadaşlarınıza hediye edebilir, ihtiyaç sahiplerine dağıtabilirsiniz. Mutfağınızda da dolaplarınızı işgal eden tarihi geçmiş ürünleri çöpe atabilir, yerlerine sadece ihtiyacınız olan besinleri alabilirsiniz.

Kıyafetlerinizi ayırın: Kıyafetler, en zor ayıklanan ve elden çıkarılan eşyaların arasında yer alıyor. Dolabınızda elinize aldığınız kıyafetleri son 1-2 sene içerisinde kullanmadıysanız dolabınızdan ayırarak işe koyulabilirsiniz. Ayırdığınız parçaları ve yıpranmış olan kıyafetlerinizi bir kutuda biriktirebilir, daha sonra bağışlayabilirsiniz.

Geri dönüşüme katkıda bulunun: Eski kitaplar, dergiler, ihtiyacınız olmayan notlar gibi evinizde yer kaplayan ve geri dönüştürülebilecek malzemelerinizi elden çıkarabilirsiniz. Kitapları kütüphanelere veya okullara bağışlayabilir, geri kalanları geri dönüşüme kazandırabilirsiniz.

Detoks

İnsan Detoksu

Detoks türlerinin arasında belki de hiç rastlanılmayan bir tür olsa da insan detoksu, sosyalliğin zorunluluk olduğu dünyamızda artık bir ihtiyaç haline geldi. Koca bir sene boyunca yakın veya uzak fark etmeksizin hayatınıza aldığınız insanlar olabilir ve bu insanlar ister istemez enerjinizi etkiliyor olabilir. Bunların yanı sıra hayatınızda zaten bulunan ancak iletişiminizin sağlıksız olduğunu hissettiğiniz insanlar da olabilir. Bu gibi durumlarda yeni başlangıçlar yapabilmek adına insan detoksu yapmayı düşünebilirsiniz. İnsan detoksu yapabilmek için de uygulayabileceğiniz birkaç yol bulunuyor.

Nasıl Yapılır?

Toksik ilişkilerinizden kurtulun: İnsan ilişkilerinde en çok yoran ve hayata bakışımızı bile değiştirebilecek kadar bizi etkileyen toksik ilişkiler, düğümlenmiş veya çözülemez görünebilir.  Oysa yeni bir yıl demek, yenilenmek demek değil midir? Yenilenme sürecinizi gerçekleştirmek için profesyonel yardım alarak toksik ilişkilerinizi sonlandırmayı düşünebilir, böylelikle hayatınızda olumsuz izler bırakan bu ilişkilerden uzaklaşabilirsiniz.

Size stres veren insanları hayatınızdan çıkarın: Toksik ilişkilerin yanı sıra toksik ailesine dahil olmasa bile sizi strese sokan insanlar da hayatınızda olabilir. Sizi eleştiren, yargılayan veya sizi kötü hissettiren insanlarla yeni yıla girerken vedalaşmak, önünüzdeki seneyi daha huzurlu geçirmenize yardımcı olabilir.

Takipçilerinizi temizleyin: İnsan detoksu süreçlerinde birebir ilişkilerin dışında sosyal alanda da iletişimde olduğumuz insanlara bakmakta fayda var. Sosyal medyada vakit geçiriyorsanız kişisel hesaplarınızdaki takipçilerinizi kontrol edebilir, canınızı sıkabilecek takipçileri profilinizden uzak tutabilirsiniz.

Düşünce Detoksu

Bir çeşit “resetleme” olarak uygulanan düşünce detoksu, olaylara yüklediğiniz anlamları değiştirmenize yardımcı olabilir ve yeni yılda düşünce sisteminizin iyileşmesine olanak sağlayabilir. Bu sayede sizi kaygılandıran düşünceleri yönetmeyi öğrenerek daha stressiz bir hayatın inşacısı olabilirsiniz.

Nasıl Yapılır?

Düşüncelerinizi kabullenin: Çoğu zaman düşünceleri kabul etmek istemeyiz. Yaşadığımız olaylara karşı gelişen düşüncelerimizi kabul ederek düşünce detoksu için ilk adımı atabiliriz. Bunun için; ölümler, son bulan ilişkiler, travmalar gibi yaşanılan ağır durumlardan sonra olumsuz düşüncelerinizi reddetmemeniz ve kabul etmeniz sizin için iyi olacaktır. Her düşünceyi kucaklayarak kabul etmek, görünür hale getirmek sağlıklı düşünmeniz için size yardımcı olabilir.

Olumsuz düşüncelerinizi takip edin: Zihninizden geçen olumsuz düşünceleri yakalamaya çalışmak, düşünce tarzınızı değiştirmenin başka bir yolu olarak açıklanabilir. Gün içinde kullandığınız kelimelere, cümlelere dikkat ederek işe başlayabilirsiniz. “Hayatımda her şey kötüye gidiyor” gibi olumsuz cümleler kullanmak ve bu şekilde genellemeler yapmaktan kaçının. Yerine olumlu cümleler ekleyin. Böylelikle beyninize pozitif düşünmeyi aşılayabilirsiniz.

Felaket senaryolarına elveda edin: Olabilecek en kötü ihtimalleri düşünmekten kendinizi alıkoyamıyorsanız bu özelliğinizden vazgeçmek için ilk adımı atın. Geçmişte kötü düşünüp gerçekleşmeyen veya gerçekleşip baş edebildiğiniz olayları aklınıza getirin, kendinize hatırlatın. Böylece kötü senaryoların sizi korkutmasına ve hayatınızı olumsuz etkilemesine engel olabilirsiniz.

Şeker Detoksu

Midemizi değil, gözümüzü doyurmaya yönelik yılbaşı sofraları, pastalar, kurabiyeler ve sıcak çikolatalar… İçerisinde bolca şeker bulunan besinleri özellikle yılbaşına yaklaşırken daha fazla tüketiyor olabilirsiniz. Hem bu dönemde hem de tüm sene içerisinde tükettiğiniz şekeri vücudumuzdan atabilmek için de şeker detoksuna başvurabilirsiniz. Şeker detoksu yapabilmek için farklı detoks türlerinden birini kendiniz için seçebilir, size uygun olanı hayatınıza uygulayabilirsiniz.

Nasıl Yapılır?

Hindistan cevizi yağı detoksu: Şeker detoksu yapmanıza yardımcı olan bu detoks, 3-4 gün boyunca günde 10-14 yemek kaşığına kadar Hindistan cevizi yağından başka bir şey tüketmemenizi içeriyor. Bu detoksta su da içebilirsiniz ve bazı insanlar bu temizliklerde az miktarda Hindistan cevizi eti de yemeyi tercih edebiliyor. Hindistan cevizi yağı detoksu, vücuttaki fazla şekeri ortadan kaldırmaya yönelik bir detoksifikasyon şekli olarak biliniyor ve orta zincirli bir trigliserit (MCT) olan laurik asit içerdiği için kullanılıyor. Bu özelliği ise şekerin vücuttan atılmasını hızlandırıyor.

Nature’s Supreme Hindistan Cevizi Yağı için tıklayın.

Kahve ve çaya şeker eklemeyi bırakın: Gün içinde tükettiğiniz sıcak içeceklerinize şeker ekliyorsanız şeker detoksuna başlamak için şeker koymayı kesebilirsiniz. Şeker detoksunun en basit adımlarının arasında yer alan bu çözüm, size şekeri hayatınızdan çıkarmanız için yardımcı olabilir.

Şekerli içecekleri su ile değiştirin: Şekerli soda, meyve suyu ve enerji içeceklerini tüketme alışkanlığınız varsa bu alışkanlığınızı su ile değiştirmek için ilk adımı atabilirsiniz. Şekerli meşrubatların yerine sade soda tercih etmeye başlayarak şekerli içecekleri hayatınızdan çıkarabilirsiniz. Lezzet artırmaya ihtiyacınız varsa, biraz nane, limon veya misket limonu dilimleri ekleyebilirsiniz.

Duygusal Detoks

Hepimiz doğal olarak zaman zaman duygusal birikme yaşayabiliriz. Gün içerisinde yaşadığımız olayların yanı sıra daha uzun vadede yaşadığımız zorluklar, iş ilişkileri, aile ilişkileri derken duygusal olarak yorulmamız elbette ki mümkün. Duygusal detoks yapmanızı hatırlatacak durumlar ise; yorgunluk, asabiyet, hevessizlik, depresyon ve duygusal tepkisellik olarak açıklanabilir. Siz de bunun gibi etkileri hayatınızda hissediyorsanız detoksa ihtiyacınız olabilir. Yeni yılda daha sağlıklı ve huzurlu bir sene geçirmek için duygusal detoks size yardımcı olabilir.

Nasıl Yapılır?

Hislerini̇zin sorumluluğunu üstlenin: Bir olay sırasında yaşadığınız duyguyu tekrar deneyimlemek için kendinize zaman verin ve hissettiğiniz duyguyu bulduktan sonra size ait olduğunu kabullenin. Bu adım, duygularınızı görmezden gelmenizi engelleyecektir.

Duygunuzu tanımlayın: En açık ve net bir şekilde duygunuzu tanımlayarak detoksunuza devam edin. Öfke, keder, kıskançlık, suçluluk, değersizlik gibi duygular mı hissediyorsunuz? Tanımladığınız bu duyguyu bir kağıda yazın.

Duygunun bedeni̇ni̇z üzerindeki etkisini gözlemleyin: Hissettiğiniz bu duygu en çok hangi bölgenizde hissediliyor? Karın, bacak, göğüs gibi bölgelerden birinde mi? Nerede olduğunu tanımlayın. Daha sonra nefes çalışması yaparak duygularınızın bedeniniz üzerindeki etkilerini değiştirebilirsiniz. Bunun için aldığınız nefesi duygunun en çok hissedildiği yere göndermeyi hayal edebilirsiniz. Sonrasında verdiğiniz nefesle bu duygunun bedeninizi terk ettiğini hayal ederek nefes meditasyonunuzu sürdürebilirsiniz.

Duyguyu iyi bir dinleyici ile paylaşın: Nefes yönteminin yanı sıra dertleşmek de en iyi duygu detoksu olarak biliniyor. Hissettiğiniz yoğun duyguları içinizden çıkararak duygusal detoksunuz için ilk adımı atabilirsiniz. Sevdiğiniz ve güvendiğiniz kişilerle duygularınız hakkında dürüstçe paylaşımlarda bulunabilirsiniz. Bu sayede olumsuz düşüncelerinizi kabullenebilir, içinizden bu duyguları atabilirsiniz.

Reklam

Yeni Başlayanlar İçin Glutamin Rehberi

0

Fitness dünyasına giriş yapan herkes fit ve sağlıklı bir vücudun yolunun sadece spor salonundan geçmediğini bilir. Planlı bir beslenme sistemi ve sporcu takviyeleri, sporseverlerin en büyük destekçileridir. Takviye dünyasında popülaritesi gün geçtikçe artan glutamin de onlardan biri. İster iyi bir sporcu takviyesi arıyor olun, ister bağışıklık sisteminizi ve bağırsak sağlığınızı desteklemek isteyin… Glutamin sunduğu sayısız fayda ile tüm övgüleri hak ediyor.

Glutamin konusunu her yönüyle masaya yatırıyor ve glutamin hakkındaki tüm soruları yanıtlıyoruz.

Glutamin Nedir?

Glutamin Nedir?

Glutamin, yaşamın yapı taşlarından biri olan proteini oluşturan bir amino asittir. Vücudunuzdaki her hücrenin düzgün çalışması için proteine ​​ihtiyacı vardır. Bağışıklık sisteminizi ve kaslarınızı desteklemek de dahil olmak üzere vücudunuzda birçok önemli rol oynayan bir amino asittir.

Glutamin, kaslarınızda en çok bulunan amino asittir ve iskelet kası dokusunun %60’ından fazlasını oluşturur. Vücutta doğal olarak üretildiği için esansiyel olmayan bir amino asit olarak sınıflandırılır. Vücudunuz stres altındayken, üretebileceğinden daha fazla glutamine ihtiyaç duyabilir. Yoğun egzersizin vücuda yükleyebileceği stres nedeniyle glutamin seviyeleri tükenebilir. Yoğun bir antrenman planı uyguluyorsanız, yaralandıysanız veya hastaysanız; beslenme ya da takviye yoluyla glutamin tüketmek, iyileşmeyi desteklemek için faydalı olabilir.

Glutamin iki farklı formda bulunur: L-glutamin ve D-glutamin. Bu iki form neredeyse aynı olmalarına karşın biraz farklı bir moleküler düzenlemeye sahiptir (1). Gıdalarda ve takviyelerde bulunan form L-glutamindir. L-glutamin vücutta birçok işleve sahipken, D-glutamin canlı organizmalarda nispeten önemsiz görünmektedir (2,3). L-glutamin vücudunuzdaki ana antioksidanlardan biri olan glutatyonun öncüsüdür. Antioksidanlar ise hücrelerinizi korumaya ve sizi sağlıklı tutmaya yardımcı olur.

Glutamin Hangi Besinlerde Bulunur?

Glutamin Hangi Besinlerde Bulunur?

Glutamin, et, balık, süt ürünleri, yumurta, peynir altı suyu (whey protein) ve kazein gibi hemen hemen her tür hayvansal kaynaklı proteinde bulunur. Bu nedenle, genel diyetinizde yeterli protein almaya odaklanmak, tükettiğiniz glutamin miktarını artırmanın basit bir yoludur. Fasulye, tofu, mercimek, ıspanak, lahana ve pancar gibi hayvansal kaynaklı olmayan yiyecekler de glutamin içerir.

Glutaminin Faydaları Nelerdir?

Glutaminin Faydaları Nelerdir?

Glutamin, istirahat halindeyken, yoğun fiziksel egzersiz sırasında ve hastalık dönemlerinde vücuttaki çeşitli işlevlerde rol oynar. Sağladığı birçok potansiyel sağlık ve performans avantajlarını sıralayacak olursak…

Kas Kütlesini Korumaya Yardımcı Olabilir

Yoğun egzersizden sonra vücuttaki glutamin seviyeleri önemli ölçüde azalır. Üretebileceğinden daha fazla glutamine ihtiyacı olduğunda vücudunuz, kastaki glutaminini metabolize edebilir. Bu durum vücudunuzun katabolik bir duruma girmesine neden olabilir. Yani, kas geliştirmek için antrenman yapıyorsanız ancak glutamin seviyeniz düşükse, bu durum kas dokusunun enerji sağlamak için parçalanmasına neden olabilir. Bu nedenle glutamin, yoğun ve/veya sık antrenman döngüsüne sahip olan ve kas kütlesini korumak isteyen herkes için temel bir takviye sayılır.

Toparlanma Sürecini İyileştirebilir

Egzersizin neden olduğu kas ağrısı, kas liflerindeki mikro yırtıklar nedeniyle oluşur ve aşırı fiziksel rahatsızlığa neden olabilir. Bu durumda gecikmiş kas ağrısı (DOMS) yaşayabilirsiniz. Ne kadar hızlı iyileşirseniz, o kadar kaliteli egzersiz yaparsınız ki bu da daha iyi atletik performans anlamına gelir.

Glutamin takviyesinin kas iyileşmesi için önerilmesinin nedeni, glutaminin egzersizin neden olduğu kas kütlesi parçalanmasına karşı koruma sağlaması ve egzersiz sonrası kas ağrısını azaltmaya yardımcı olan protein metabolizmasını iyileştirmesidir. Bazı çalışmalar glutaminin anti-katabolik etkilerinin, kas dokusu onarımını iyileştirmesi nedeniyle; ağrı derecelerini azaltmada doğrudan bir etkiye sahip olabileceğini belirtir (4,5).

Hidrasyon Dengesini Korumaya Yardımcı Olur

Hidrasyon; vücudun su ve elektrolit düzeyinin belirli bir seviyede tutulması olarak adlandırılır. Kas iyileşmesinin ve kas ağrısını azaltmanın sıklıkla gözden kaçan bir yönü de hidrasyondur. Antrenmanın ardından susuz kalırsanız, protein sentezi süreci engellenir ve bu durum toparlanma sürecini geciktirir (6).

Journal of the International Society of Sports Nutrition’da yayımlanan bir çalışmada, dayanıklılık egzersizi sırasında L-glutamin takviyesi almanın hidrasyon üzerindeki etkileri incelenmiştir. Sonuçlar, daha yüksek L-Glutamin konsantrasyonları ile tükenme süresinin önemli ölçüde azaldığını ve performans düzeylerinin önemli ölçüde arttığını belirtir. İskelet kasları tarafından L-glutamin alınması daha fazla sodyum alımı ile ilişkilendirilir. Artan sodyum alımının ise yorgunluğun azalmasına katkıda bulunabildiği aktarılır (7). Kısaca L-glutamin, antrenman sırasında daha iyi hidrasyon için sodyum alımına yardımcı olabilir.

Bağışıklık Sistemi Üzerinde Rol Oynar

Glutaminin en önemli işlevlerinden biri bağışıklık sistemindeki rolüdür. Beyaz kan hücreleri ve belirli bağırsak hücreleri için kritik bir yakıt kaynağıdır (8). Vücudumuzda yeterli oranda glutamin mevcut olmadığında bağışıklık sisteminin işlevi tehlikeye girebilir (9, 10).

Çalışmalar ayrıca glutamin takviyelerinin sağlığı iyileştirebileceğini, enfeksiyonları azaltabileceğini ve ameliyattan sonra hastanede daha kısa süre kalmaya imkan tanıyabileceğini belirtir (11, 12).

Bağırsak Sağlığını Destekleyebilir

Glutaminin bağışıklık sistemine olan faydaları, bağırsak sağlığındaki rolü ile de ilgilidir. İnsan vücudunda, bağırsaklar bağışıklık sisteminin en büyük kısmı olarak kabul edilir. Bunun nedeni, bağışıklık fonksiyonlarına sahip birçok bağırsak hücresinin yanı sıra bağırsaklarımızda yaşayan ve bağışıklık sağlığını etkileyen trilyonlarca bakteridir. Glutamin, bağırsak ve bağışıklık hücreleri için önemli bir enerji kaynağıdır (13, 14). Ayrıca bağırsaklarınızın içi ile vücudunuzun geri kalanı arasındaki bariyeri korumaya yardımcı olur (15). Zararlı bakterilerin veya toksinlerin bağırsaklarınızdan vücudunuzun geri kalanına geçmesini önleyebilir (16). Ek olarak, bağırsaktaki hücrelerin normal büyümesi için de önemlidir (17).

Glutamin takviyesi

Glutaminin Takviyelerinin Yan Etkileri Var mıdır?

Glutamin vücutta doğal olarak üretilen ve birçok gıdada bulunan bir amino asit olduğu için normal miktarlarda alındığı takdirde zararlı görülmemektedir. Yüksek dozlarda glutamin kullanımı mide rahatsızlıklarına neden olabilir. Herhangi bir takviye kullanmadan evvel doktorunuza danışmanız ve ürünleri kullanırken kullanım talimatlarına uymanız tavsiye edilir.

Glutamin Takviyesi Ne Zaman Kullanılır?

Ergojenik bir yardımcı olarak L-Glutamin takviyesi kullanmak isteyenler antrenmandan önce veya sonra kullanabilir. Sindirim sistemiyle ilgili rahatsızlıklardan muzdarip olanların genelde sabahları ve geceleri aç karnına kullanması tavsiye edilir. Ancak mevcut tıbbi durumunuz üzerinden değerlendirilme yapılması için öncelikle doktorunuza danışmanız ve onun yönlendirmesi ile hareket etmeniz önerilir.

Glutamin takviyelerini incelemek için tıklayın.

Reklam

Ketojenik Diyet ve Kas Gelişimi

0

Son dönemlerde revaçta olan ve birçok kişi tarafından uygulanan ketojenik diyet, sahip olduğu özellikleri sayesinde günden güne beğeni toplamaya devam ediyor. Ana kuralı karbonhidrat tüketimini azaltırken protein ve sağlıklı yağ tüketimini artırmak olan bu diyet, kilo kontrolü yapmak isteyenlerin gözdesi. Bunların yanı sıra egzersiz ile beraber ketojenik diyetin sürdürülmesine de sık sık rastlayabiliyoruz.

Konu kas gelişimi olduğunda bu diyet; enine boyuna düşünülmesi gereken konuların arasında yer alıyor. Sebebi ise karbonhidrat alımını sınırlayan bir beslenme biçimi olmasına bağlanıyor. Ketojenik diyetin kas gelişimine olan etkilerini öğrenmek için bu beslenme biçimini detaylı bir şekilde öğrenmekte fayda var.

Ketojenik Diyet Nedir?

Çok düşük karbonhidrat, yüksek yağ, orta düzeyde protein içeren ketojenik diyet, son zamanların favori beslenme tercihlerinin arasında yer alıyor. Ketojenik diyet; düşük karbonhidrat diyetleriyle pek çok benzerliği paylaşan, karbonhidratın arka plana atıldığı yüksek yağlı bir diyet olarak açıklanabilir. Karbonhidrat alımını büyük ölçüde azaltmayı ve yağla değiştirmeyi amaç edinen bu diyet, vücudunuzu ketoz adı verilen metabolik bir duruma sokar. Bu olduğunda, vücudunuz enerji için yağ yakma konusunda inanılmaz derecede verimli hale gelir. Ayrıca karaciğerdeki yağları beyne enerji sağlayabilen ketonlara dönüştürür. Buna benzer birçok faydası sayesinde günümüzde çoğu insanın ketojenik diyete yöneldiğini görebiliriz.

ketojenik

Ketojenik Diyetin Başlıca Özellikleri

Ketojenik diyet esnasında vücudun temel enerji kaynağı karbonhidratlar değil, ketonlardır ve bu sürece ketosis adı verilir.

Karbonhidratlar azaltılıp yağ artırıldıkça, vücut ketosis duruma girer. Ardından vücut, yağları beyne enerji sağlayabilen moleküller olan ketonlara dönüştürmeye başlar.

Bu durum kaslardaki glikojen depolarının da boşaldığı anlamına gelir ve ketosis halinde kalabilmek için temel olarak günde 50 gramdan daha az karbonhidrat tüketmek gerekir.

Böyle bir diyetle birkaç gün veya hafta geçirdikten sonra, vücut ve beyin yakıt olarak karbonhidrat yerine yağ ve ketonları yakmada çok verimli hale gelir.

Ketojenik Diyet Tipleri

Standart ketojenik diyet: Çok düşük karbonhidrat, orta düzeyde protein ve yüksek yağ içeren bir diyettir. Tipik olarak %70 yağ, %20 protein ve yalnızca %10 karbonhidrat içerir.

Döngüsel ketojenik diyet: Bu diyet, 5 ketojenik gün ve ardından 2 yüksek karbonhidrat günü gibi daha yüksek karbonhidratlı yeniden besleme dönemlerini içerir.

Hedefli ketojenik diyet: Bu diyet, antrenman yaparken diyetinize karbonhidrat eklemenize izin veren ketojenik diyet tipidir.

Yüksek proteinli ketojenik diyet: Bu diyet tipi standart ketojenik diyete benzer ancak daha fazla protein içerir. Oran genellikle %60 yağ, %35 protein ve %5 karbonhidrattır.

Ketojenik Diyet ve Kas Gelişiminin İlişkisi

Ketojenik diyet, karbonhidratın arka plana atıldığı bir diyet olmasıyla biliniyor. Kas inşası sırasında ise enerji olarak karbonhidrata ihtiyaç duymamız ise ketojenik diyeti detaylı olarak düşünmemizi gerektirebilir. Aslında ketojenik diyet esnasında vücudumuza aldığımız diyet karbonhidratları, kan şekerine dönüşen, ayrıca orta ve yüksek yoğunluklu egzersizler için ana yakıtı sağlayan glikoza ayrılır. Yıllardır yapılan araştırmalar, karbonhidrat yemenin egzersiz performansına, özellikle de dayanıklılık egzersizine yardımcı olabileceğinden bahsetmeye devam ediyor. Bununla birlikte, düşük karbonhidratlı diyetler çok fazla karbonhidrat içermemesiyle ön plana çıkıyor ve bu nedenle kaslarda depolanan glikojen rezervlerini optimize etmeye yardımcı olmadığı düşünülüyor.

ketojenik

Peki, Ketojenik Diyet Kas Büyümesini Nasıl Etkiler?

Düşük karbonhidratlı veya ketojenik diyetlerin; yüksek yoğunluklu, güç veya güce dayalı sporlar için daha iyi olduğunu gösteren bir araştırmaya rastlamak mümkün değil ancak karbonhidratların kas gelişimine etkisi konuyla alakalı ipucu verebilecek nitelikte. Kas gelişimi için yeterli karbonhidratın kaslara gönderilmesi kas gelişim süreçleri için önemli bir etken. Karbonhidratın kasların üzerindeki etkileri ise şöyle:

Yakıt sağlar: Karbonhidratlar, yüksek yoğunluklu egzersiz için birincil yakıt kaynakları olan anaerobik ve ATP enerji sistemleri üzerinde önemli bir rol oynamasıyla ön plana çıkar.

Kas yıkımını azaltabilir: Karbonhidrat ve insülin, net protein dengesini iyileştirebilen kas yıkımını azaltmaya yardımcı olabilen özelliklere sahiptir.

İnsülin üretir: Karbonhidratlar ayrıca kas inşasında önem taşıyan besin iletimi ve emilimine yardımcı olan insülin üretmesiyle de sporcu beslenmesinde öneme sahiptir.

Sinirsel dürtüyü geliştirir: Karbonhidratlar ayrıca egzersiz sırasında sinirsel dürtüyü, yorgunluğa karşı direnci ve zihinsel odaklanmayı geliştirir.

Sonuç olarak karbonhidratların, kas büyümesinde ve yüksek yoğunluklu egzersiz performanslarında önemli bir rol oynadığı düşünülüyor. Düşük karbonhidratlı diyetlerin de kas büyümesi için yeterli olduğunu gösteren hiçbir araştırma olmamasıyla beraber, günümüze kadar yapılan çoğu araştırma kas gelişimi için karbonhidratın gerekli olduğundan bahsediyor.

Kas gelişiminize katkı sağlayacak takviyelere de göz atabilirsiniz.

Reklam

İstanbul’daki En İyi Koşu Rotaları

0

Koşu, en popüler ve tercih edilen egzersizlerin arasında yer alıyor. Ekipmana ihtiyaç duyulmadan gerçekleşmesi, ekonomik olarak bir gerekliliğinin bulunmaması, çoğunlukla açık havaya uygun olması sayesinde koşu sporu, en sevilen aktivitelerin başında geliyor.

İstanbul’da yaşayan birçok kişi ise koşmak için alternatif yerler arıyor. Böylece gün geçtikçe çoğu park ve bölge, spora daha elverişli hale getiriliyor. Günümüzde hem Anadolu hem de Avrupa yakasında sahip olduğu avantajları ve özellikleriyle dikkat çeken birçok koşu alanı olduğunu biliyor muydunuz? Siz de alternatif koşu rotaları arıyorsanız bu konumlara göz atabilir, rotanızı değiştirebilirsiniz.

İşte İstanbul’da bulunan göz alıcı koşu rotaları…

Yıldız Parkı Korusu

Koşuya gitmek için trafikte saatler harcamak yerine şehrin tam ortasında bulunan Yıldız Parkı Korusu, ağaçlarla çevrili ve koşucular tarafından da sıkça tercih edilen bir rota. Beşiktaş – Ortaköy arasında yer alan bu park, zorlu parkurlarıyla da dikkat çekiyor. Siz de Yıldız Parkı’nı kullanarak hem açık havayı içinize çekebilir hem de antrenmanınızı tamamlayabilirsiniz.

Belgrad Ormanı

Yemyeşil ve çok keyifli bir parkur olmasıyla dikkat çeken Belgrad Ormanı, ağaçlarla koşmak isteyenlerin ilk tercihi. Oldukça geniş bir arazide bulunan bu ormanın içinde göl, oturma alanları, çiçek bahçeleri gibi ayrıcalıklı alanlar da bulunuyor. Başlangıç ya da ileri seviye fark etmeden herkesin koşabileceği bu parkur, ulaşım açısından özel araç gerektirebilir çünkü toplu taşıma araçlarının alan içerisine girmesi yasak.

Alman Deresi Yürüyüş Parkuru

Çoğu insanın bilmediği ama aslında şehrin içinde her gün bize el sallayan Alman Deresi Yürüyüş Parkuru, sadece koşu parkuru olarak değil, aynı zamanda bir fitness alanı olarak da kullanılıyor. Sebebi ise koşup ısındıktan sonra yoga veya kardiyo yapabileceğiniz fitness alanı ve yoga çadırına sahip olması. Eğer fitness veya yogayla da ilgileniyorsanız, bir taşla iki kuş vurabilir, temiz havanın da tadını çıkarabilirsiniz.

Profesyonel Koşucular için: Maltepe Atletizm Pisti

Maltepe, Çınar Mahallesi’nde yer alan atletizm pisti özellikle profesyonel koşucuların uğrak yeri. Böyle pistlerin İstanbul’da az bulunması, var olanların da giriş ücretlerinin yüksek olması gibi durumlar çoğu profesyonel sporcunun ulaşımını etkiliyor. Maltepe Atletizm Pisti ise tüm halka açık olmasıyla ön plana çıkıyor. Profesyonel koşucular ve interval koşuları için de gayet uygun.

Caddebostan – Maltepe

Bağdat Caddesi’nin en sevilen kısmı olan sahil bölgesi, Bostancı’dan neredeyse Kartal’a kadar uzanan bir koşu rotasına sahip. Caddebostan ve çevresinde ise mola verdiğinizde oturabileceğiniz kahve ve yemek restoranlarına rastlayabilirsiniz. Hafta sonu daha kalabalık olabileceği için tercihinizi hafta içi günlerinden kullanmanız rotanızı belirlemenize yardımcı olabilir.

Bebek Sahili

Deniz havası almayı seviyorsanız Bebek sahili tam size göre. Hem yürüyüş yapıp hem boğaz manzarasına doymak için Bebek sahili tercih edebilir, rotanızı biraz şehrin içine yöneltebilirsiniz. Arnavutköy’den başlayarak Sarıyer’e kadar ilerleyen sahil yolunun Bebek semtine denk gelen bölgesi, Avrupa yakasındaki koşucuların sık tercih ettiği yerlerin arasında yer alıyor.

Moda Sahili, Kadıköy

Kadıköy’de gençten yaşlısına, sporcusundan öğrencisine çoğu insanın uğrak noktası olan Moda sahili, Kurbağalıdere ve Fenerbahçe üzerinden Kalamış Parkı’na doğru uzanan yürüyüş ve koşu parkuruyla dikkat çekiyor. Çok popüler bir bölge olmasına rağmen kalabalık olmaması da Moda sahilinin en sevilen özelliklerinin arasında yer alıyor. Sahil yolunun üzerinde tenis ve basketbol sahaları da bulunuyor. Koşu antrenmanınızı tamamladıktan sonra sahilin yeşil alanlarında piknik yapabilir ya da huzur içinde kitabınızı da okuyabilirsiniz.

Fenerbahçe Parkı

Moda sahiline yakınlığıyla dikkat çeken Fenerbahçe Parkı, keyifli parkurları ile biliniyor. Deniz kenarında bulunan koşu ve yürüyüş yolu, ağaçlar ve çiçeklerle olan dikkat çekici armonisi Fenerbahçe parkının sevilen özelliklerinin arasında bulunuyor. Çocuklu ailelerin de sık tercih ettiği bu park, hafta sonları kalabalık olabiliyor, dolayısıyla koşu antrenmanlarınız için hafta içi günlerini seçmek daha konforlu olabilir.

Koşu antrenmanınızdan önce veya sonra içebileceğiniz protein shake ürünlerini inceleyin!

Reklam

Spor Salonu Müdavimlerine Özel Esneme Hareketleri

0

Spor salonu müdavimiyseniz, kaslarınızı esnek tutmak ve zorlu seanslardan sonra toparlanmanıza yardımcı olmak adına esneme hareketi yapmanın önemini bilirsiniz. Düzenli esneme sadece yaralanma riskinizi azaltmakla kalmaz, aynı zamanda spor salonunda daha ağır ağırlıkları kaldırmaya, yüksek yoğunluklu interval antrenmanlarda güç sağlamaya ve performansınızı artırmaya da yardımcı olur.

Esneme hareketlerinin faydalarını inceliyor ve spor salonunda yapabileceğiniz en iyi esneme hareketlerini paylaşıyoruz.

Esneme Hareketlerinin Faydaları

Kasları esnek, güçlü ve sağlıklı tutar. Alışılmadık bir şekilde döndüğünüzde veya ani bir hareket yapmak zorunda kaldığınızda, esnek bir kasın yaralanma olasılığı daha düşüktür.

Hareket alanınızı artırır. Esneme, hareket aralığınızı iyileştirmeye yardımcı olur. Esnek bir eklem, daha geniş bir hareket aralığında hareket etmek için daha az enerji gerektirir. Bu verimlilik, antrenmanınızın kalitesine yansır.

Dolaşımı teşvik eder. Esneme hareketleri kan akışını ve oksijeni artırarak kaslarınıza ve eklemlerinize daha fazla besin taşınmasına izin verir. Kısaca tüm vücutta kan dolaşımını iyileştirebilir. Daha iyi dolaşım ise daha hızlı iyileşme anlamına gelir. Böylece egzersiz sonrası ağrı ve sızıların giderilmesine de yardımcı olur.

Stresi azaltmaya veya yönetmeye yardımcı olur. Kaslarımız hem fiziksel hem de duygusal strese tepki olarak gerilebilir. Esnemek gergin kasları gevşetmeye yardımcı olur. Ayrıca bilinçli ve yavaş hareket ediyor olmak; nefes almak için zaman ayırmanıza, kendinize odaklanmanıza ve rahatlamanıza neden olur. Nefesiniz ve kalp atış hızınız yavaşladığında daha sakin olursunuz.

Duruşunuzu iyileştirir. Esneme hareketleri omurganın hizalanması adına yardımcı olabilir. Esneme ve postür düzeltici hareketlerin kombinasyonu; omuz, sırt ve kalça gibi bölgelerdeki yanlış duruşu azaltmanın etkili yollarından biridir.

En İyi Esneme Hareketleri

Downward-Facing Dog

Downward-Facing Dog

Koşu tutkunları, hamstring ve baldır kaslarındaki sertliği hızla azalttığını, ağırlık kaldıranlar ise omuzlardaki ve sırttaki gerilimi serbest bıraktığını fark edecektir. Ayrıca daha derin nefes aldığınız için daha fazla enerji verirken daha sakin hissetmenize de neden olur.

Yapılışı: Elleriniz ve dizleriniz yerde olacak şekilde harekete başlayın. Bacaklarınızı düzeltirken ellerinizi itin ve kalçanızı kaldırın. Her bir bacağın arkasını hafifçe germek için önce bir dizinizi ve ardından diğerini bükün.

Cat-cow

Bu hareket omuz ve omurganın esnekliğini artırmaya yardımcı olur. Aynı zamanda kalça, sırt, karın ve göğüs kaslarını da esnetir. Esneme sırasında boynun ve sırtın üst kısmının gerginliği serbest bırakılır.

Yapılışı: Elleriniz ve dizleriniz yerde olacak şekilde harekete başlayın. Dizlerinizi kalça hizanızda, ellerinizi ise omuz hizanızda konumlandırın. Nefes verin ve omurganızı yukarı doğru yuvarlayın. Ardından nefes alın; başınızı, göğsünüzü ve kalçanızı yukarı kaldırıp, belinizi yere doğru yuvarlayın.

Seated Twist

Seated Twist

Seated twist hareketi omurga hareketliliğini geliştirmeye yardımcı olurken boyun, göğüs, omuz, üst ve alt sırt bölgesini esnetir. Ayrıca boyun ve sırt ağrısını hafifletmeye destek olabilir.

Yapılışı: Dik durun ve bacaklarınızı uzatarak yere oturun. Sol dizinizi bükün ve sol ayağınızı sağ bacağınızın sağ tarafına koyun. Üst bedeninizi sola bakacak şekilde çevirin. Hareketi diğer tarafta tekrarlayın.

Standing Side Bend

Standing Side Bend

Bu hareket serratus anterior kaslarınızı ısıtır ve sizi fırlatma veya yumruk atma gibi dinamik hareketler için hazırlar.

Yapılışı: Ayaklarınız kalça genişliğinde açık olacak şekilde ayakta durun. Sol elinizi başınızın üzerine kaldırın ve sağ elinizi yanınızda tutun.

Göbek deliğinizi omurganıza doğru çekiyormuşsunuz gibi düşünerek karın kaslarınızı çalıştırın ve belinizi sağ tarafınıza doğru bükün. Bu şekilde yana eğilirken sağ kolunuzu da yere doğru indirin. Birkaç saniye duraklayın, ardından yavaşça başlangıç pozisyonuna geri dönün. Hareketi diğer tarafta tekrarlayın.

Bridge

Hareketi doğru yaptığınız takdirde kalça ve hamstring bölgenizdeki yanmayı hissedeceksiniz. Köprü hareketi aynı zamanda kalça hareketliliğini geliştirmek ve alt sırtınızı güçlendirmek için idealdir.

Yapılışı: Dizleriniz bükülü ve ayaklarınız yere düz basacak şekilde sırt üstü yatın. Kalçanızı mümkün olduğunca yukarı kaldırın. Bu şekilde durun ve nefes alın, nefes verirken kalçanızı aşağı indirin.

Bench Chest Stretch

Bu hareket göğüs bölgenizdeki gerginliği gevşetir; göğsünüz ve kollarınız boyunca kan akışı sağlar. Ağrıyı hafifletmek veya göğsünüzü açmak için idealdir.

Yapılışı: Bir banka ya da ağırlık sehpasına sırt üstü uzanın. Ellerinize 0,5- 1 kg aralığında, hafif birer dumbbell alın. Avuç içleriniz yukarı bakacak şekilde kollarınızı omuz hizasında yana uzatırken alt sırtınızı yavaşça sehpaya bastırın. Yerçekiminin ve hafif dumbbell’ların göğsünüzü ve pazılarınızı yavaşça germesine izin verin. 30 saniye bu şekilde durun ve hareketi 2-3 kez tekrarlayın.

Ofiste yapabileceğiniz 3 esneme hareketi için tıklayın.

Reklam

Kış Mevsimini Lezzetlendirecek 5 Meyve

0

Her mevsimin kendine has lezzetleri var. Yaz mevsiminde bizi serinleten karpuzun varlığı gibi kış mevsiminde bizi besleyen meyveler de raflarda yerini almaya başladı. Meyveler sadece damak tadımıza hitap etmek kalmıyor aynı zamanda vitamin ve mineral açısından yüksek değerleriyle bizlere destek oluyor.

Özellikle havaların soğuk olduğu ve hastalıkların ortaya çıktığı bu dönemlerde doğal bir kalkan oluşturmak istiyorsanız, kış meyvelerini buzdolabınıza yerleştirerek kış mevsimini daha dinç geçirebilirsiniz. Elbette ki meyvelerin kendi mevsiminde tüketilmesinin de önemini vurgulamakta fayda var.

Meyveleri Mevsiminde Tüketmenin Önemi

Mevsiminde yenen meyveler; güneşten ve topraktan alması gereken vitamin ve mineralleri çok daha rahat bir biçimde alırlar. Sebze ve meyvelerin hangi mevsimde tüketilmesi gerektiğini bilmek, tüketilen besinlerden maksimum fayda sağlanmasına yardımcı olacaktır. Bu sayede siz de mevsiminde tüketeceğiniz meyveler ile maksimum verim elde edebilir, kış mevsiminin olası olumsuz etkilerinin ortadan kalkmasına yardımcı olabilirsiniz.

Bunların yanı sıra; kış mevsiminde yetişen meyvelerin hem vitamin açısından zengin olması hem de bağışıklık sistemini güçlendirici niteliklere sahip olması vücut direncinin artırılmasına katkı sağlar. Kış mevsiminde yetişen meyveleri çok küçük parçalara ayırmadan ve sıkça tüketmek, kış mevsiminde bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olabilir. Kış mevsimine ve sofralarınıza lezzet katacak meyveler ise şöyle:

Nar

Nar, kalori ve yağ bakımından düşük, ancak lif, vitamin ve mineral bakımından yüksek olmasıyla tercih edilen kış meyvelerinin arasında yer alıyor. Antioksidan içeren nar; kalp sağlığı, idrar sağlığı ve egzersiz dayanıklılığına olan etkileri ile öne çıkıyor. Havalar soğuduğunda çoğunlukla meyve sularına eklenen ve rengiyle büyüleyen nar, bağışıklığınızı yükseltmenize yardımcı olabilir.

Narın Özellikleri

Cilde iyi gelebilir: Nar, içerisinde bulunan antioksidanlar sayesinde cildin yenilenmesine yardımcı olabilir. Ayrıca yaraların daha hızlı iyileşmesi için süreci hızlandırabilir.

Demir eksikliğine karşı kullanılabilir: Narın içindeki demir mineralinin oranı yüksektir ve böylelikle anemi hastalığının tedavisinde yardımcı besin olarak bazen kullanılabilir.

Sindirim sisteminin çalışmasını destekleyebilir: Nar, sindirim sisteminin daha iyi çalışmasına destek olur. Yemeklerin yanında nar suyu tercih etmek kendinizi daha iyi hissetmenize yardım edebilir.

Portakal

Portakal besin değeri yüksek bir meyve olarak kış mevsimini vazgeçilmez lezzetlerinin arasında yer alıyor. Çoğu zaman suyunu tükettiğimiz bu meyve, gerçek bir vitamin deposu. Bağışıklık sistemini güçlendirici etkileri, hastalıklara karşı koruyabilmesi ve mevsim geçişlerinin etkilerini hafifletmesi gibi özellikleri ile portakal, sofraların vazgeçilmezi olmaya ve tariflerin içerisine eklenmeye devam ediyor.

Portakalın Özellikleri

Ödem atılmasına yardımcı olabilir: Böbreklerin daha aktif çalışmasını destekleyici içeriği sayesinde portakal, bu sayede ödem atılmasına yardımcı olabilir. Özellikle mevsim geçişlerinde meydana gelebilen ödem problemlerine karşı portakal tüketebilirsiniz.

Göz sağlığını destekleyebilir: Portakal A vitamini içermesiyle ön plana çıkar. A vitamini ise göz sağlığına olan etkileriyle bilinir. Portakal tüketerek göz sağlığınızı desteklemenize yardımcı olan A vitaminini vücudunuza alabilirsiniz.

Enerji verir: Portakal, kan dolaşımını hızlandıran etkilere sahiptir. Bu özellikleri sayesinde her gün tüketeceğiniz bir adet portakal, size enerji verebilir ve kış mevsiminin getirdiği hareketsizliğin önüne geçmeye yardımcı olabilir. Ayrıca, kış günlerinde üşümeyi önleyici etkilere de sahip olduğu bilinmektedir.

Kivi

Kivi; oldukça lezzetli, tüylü ve minik yapısıyla reyonların en dikkat çeken meyvelerinin arasında yer alıyor. Bol miktarda vitamin, mineral ve güçlü bitki bileşikleri içeren bu meyve, kış mevsimini lezzetli kılan besinlerden biri. Sabah kahvaltı kaselerine, smoothie’lere ve tatlı tariflerinize ekleyebileceğiniz kivinin özellikleri ise oldukça değerli.

Kivinin Özellikleri

İçeriği zengindir: Kivi, antioksidan bileşenler olarak bilinen C vitamini ve E vitamini içermesinin yanı sıra vücutta anti-inflamatuar etkileri olan bitki bileşikleri kaynağı olmasıyla ön plana çıkar.

Kalbe iyi gelebilir: Sebze ve meyveler açısından zengin bir diyet tüketirken kiviyi de beslenme düzeninize eklemek kalp sağlığını desteklemenin lezzetli bir yolu olabilir.

Sindirim sistemini destekleyebilir: Kivi hem çözünmez hem de çözünür lif içerir. Bu sayede lifli içeriği sindirim sisteminin iyi çalışmasına destek olabilir. Kivide bulunan çözünür lif; kan şekeri düzenlemesine de yardımcı olabilir.

Kestane

Soğuk havalarda sokak lezzetlerinin vazgeçilmezi kestane, besleyicilik özelliği ile kış meyvelerinin en sevilenleri arasında yer alıyor. Dolmalar, salatalar, çorbalar gibi çeşitli yemeklere dahil edebileceğiniz kestane; mevsimi geçmeden tüketmeniz gereken meyvelerden biri.

Kestanenin Özellikleri 

Antioksidan kaynağıdır: Kestane, sağlığınız için önemli olan çok çeşitli antioksidanlar içerir. Bu antioksidanlar; C vitamini, gallik asit, ellagik asit, tanenler, alkoloidler, çeşitli polifenoller lutein ve zeaksantin olarak örneklendirilebilir.

Lif kaynağıdır: Kestane, sağlık açısından pek çok etkisi olan iyi bir lif kaynağıdır. Bu lifler, büyük ölçüde sindirilmeden kolonunuza ulaşır ve burada bir prebiyotik görevi görür.

Kilo kontrolüne yardımcı olabilir: Kestane kilo vermeye yardımcı olabilecek çeşitli özelliklere sahip olmasıyla ön plana çıkan bir besindir. İçerdiği yüksek lif oranı, daha uzun süre tok kalmanıza yardımcı olabilir. Bunun nedeni, lifin yiyeceklerin mideden bağırsaklara boşalması için geçen süreyi yavaşlatmaya yardımcı olabilmesidir.

Elma

Dünya çapında 7.000’den fazla farklı çeşitle, elmanın dünya çapında en çok tüketilen meyve olduğunu biliyor muydunuz? Elma, en kolay ulaşılan ve besin değerleriyle ön plana çıkan lezzetli bir meyve olarak öne çıkıyor. Sahip olduğu özellikler ise günümüzde daha çok tüketilmesine olanak tanıyor.

Elmanın Özellikleri

Kilo kontrolünü destekleyebilir: Elmalar, tok tutan iki özellik olan lif ve su bakımından yüksektir. Böylelikle daha uzun süre tok hissedebilir ve diyet yapıyorsanız daha rahat bir süreç geçirebilirsiniz.

Bağırsak sağlığını geliştirebilir: Elmalar, prebiyotik görevi gören bir tür lif olan pektin içerir. Bu özelliği; bağırsak mikrobiyotasını beslediği anlamına gelir. Bu sayede sindirim sisteminiz daha iyi çalışabilir.

Beyin sağlığını koruyabilir: Elmadaki kuersetin, beyninizi oksidatif stresin neden olduğu hasarlardan koruyabilir. Sahip olduğu bir diğer bileşen olan quercetin ise oksidatif ve inflamatuar stres belirteçlerini düzenleyerek stresle ilişkili sinir hasarını önleyebilir. Bu özellikleri sayesinde elma, beyin sağlığını destekleyecek etkiler sunabilir.

Kış mevsimine uygun multivitaminlere de göz atabilirsiniz.

Reklam

Melatonin Üretimini Artırmanın Yolları

0

Hepimizin biyoloji derslerinden aşina olduğu melatonin hormonu, günümüzde çoğu araştırmanın konusu olmaya devam ediyor. Melatoninin popülaritesinin artmasını sağlayan birçok etken bulunuyor. Melatonin, vücudumuzun doğal olarak ürettiği bir hormon olmakla beraber genellikle uyku ile ilişkili olduğu biliniyor. Vücudumuzun uyku durumuna geçmesinde büyük rol oynayan bu hormon, bazı insanlarda normalden daha az salgılanabiliyor ve çeşitli problemleri de beraberinde getirebiliyor.

Melatonin; epifiz bezimiz tarafından üretilen, uykuya dalmamıza yardımcı olduğu bilinen ve genellikle uyku hormonu olarak adlandırılan bir hormon olarak açıklanabilir. Vücudumuzun gece olduğunu bilmesini sağlayan süreçlerin içerisinde melatonin hormonu bulunuyor. Uykuya olan etkilerinin yanı sıra daha birçok farklı etkisi olsa da genellikle uyku problemleri çekenlerin başvurduğu ilk çözümlerin arasında şüphesiz melatonin yer alıyor.

Melatonin

Melatonin Nasıl Salgılanır?

Melatoninin nasıl salgılandığını bilmek, melatonin hakkında daha fazla bilgi edinmenize yardımcı olabilir. Aslında melatonin, epifiz bezinde yer alan pineolasit hücreler tarafından salgılanıyor. Işığa duyarlı olan pineolasit hücreleri havanın kararması ile hormon salınımını artırıyor. Gün ışığının ortadan kalkması ile birlikte bu hücreler ışık miktarında azalma olduğu bilgisini beyinde yer alan epifiz bezine iletiyor. Böylece melatonin salgılanmaya başlıyor ve uyuyabiliyoruz. Kısacası melatonin vücudunuzun sirkadiyen ritmiyle birlikte çalışıyor. Vardiyalı çalışma, akıllı telefonlarla fazla zaman geçirme ve beslenme yetersizlikleri gibi durumlar, melatonin hormonunun az salgılanmasına neden olarak uyku problemlerini yaratabiliyor.

Bu durumda melatonin hormonunu artırmanın çeşitli yöntemleri bulunuyor. Bu yöntemlerden bazıları ise şöyle:

Melatonin Düzeyini Artıran Yöntemler

Melatonin düzeyinin normal değerlerin altında olması durumunun, başta insomnia olmak üzere pek çok uyku bozukluklarına yol açabildiği biliniyor. Bu sorunlarla karşılaşmamak adına melatonin seviyesini artırmak için bazı bilgileri dikkate almakta fayda var.

Melatonin

Uyku Saatlerinizi Düzenleyin

Düzenli uyku saatleri melatonin salgılanmasına yardımcı olabilir. Melatonin hormonunun etkisinden maksimum düzeyde yararlanmak için 23:00-05:00 saatleri arasında uykuda olmak çoğu uzmanlar tarafından önerilen çözümlerin arasında. Bunların dışında ise sabah uyanır uyanmaz güneşe maruz kalmak ve gün ışığı depolamak melatonin hormonunuzun dengelenmesine yardımcı olabilir.

Melatonin

Gün Işığında Vakit Geçirin

Vücudumuzun zaman mekanizması olan sirkadiyen ritmimiz için gün ışığının önemi büyük. Beyninizi, vücudunuzu ve hormonlarınızı etkileyerek uyanık kalmanıza ve vücudunuza uyku zamanının geldiğini söylemeye yardımcı olan gün ışığı, melatonin salgılanma süreçlerinde de önemli bir role sahip. Gün boyunca doğal güneş ışığı, sirkadiyen ritminizi sağlıklı tutmanıza yardımcı olabilir. Gece ve gündüz ayrımının en iyi şekilde yapılabilmesi için gün ışığı aldığınız süreyi uzatabilir, epifiz bezinizin iyi çalışmasına yardımcı olabilirsiniz. Bu şekilde melatonin hormonunuz da dengeli bir şekilde salgılanabilir.

Kafein Alımınızı Sınırlandırın

Kafeinin sayısız faydası var ve dünya genelinde sıkça tüketiliyor. Gün içinde tüketeceğiniz bir bardak kahve; odaklanmanızı, enerjinizi ve spor performansınızı iyileştirebilir. Ancak unutulmamalı ki kafein günün geç saatlerinde tüketildiğinde sinir sisteminizi uyarır ve vücudunuzun geceleri zinde ve enerjik kalmasına sebep olabilir. Günümüzde çoğu bilimsel çalışma; akşam saatlerinde kafein tüketmenin uyku kalitesini önemli ölçüde etkilediğinden bahsediyor. Kafeinin kanda kalma süresi yaklaşık 6 saat olduğu için akşam saatlerinde kahve içmemeye özen gösterebilirsiniz.

Melatonin

Düzensiz veya Uzun Gündüz Uykularınızı Azaltın

Kısa süreli şekerlemeler faydalı olsa da gün içinde uzun veya düzensiz şekerlemeler uykunuzu olumsuz etkileyebilir. Düzensiz uyku saatleri melatonin üretiminin seviyelerinde değişkenlik meydana getirebilir. Vücudunuza doğru sinyali verebilmek için ve geceleri daha rahat uyuyabilmek için gündüz uyuma molalarınızı düzenleyebilir veya azaltabilirsiniz. Bu sayede melatonin seviyelerinizin dengede kalmasına yardımcı olabilirsiniz.

Beslenmenizi Düzenleyin

Bazı besinler melatonin hormonunun salgılanması için gerekli olan triptofan, magnezyum veya kalsiyum gibi elementlere sahip olması sayesinde melatonin salgılanmasına yardımcı olabiliyor. Siz de beslenmenize bu besinleri ekleyerek melatonin seviyenizin artmasına yardımcı olabilirsiniz. Melatonin hormonunu artırdığı bilinen kiraz, muz, pirinç, yulaf gevreği, süt, zencefil ve domates gibi besinleri günlük tercihlerinizin arasına ekleyerek melatonin seviyenizin artmasını sağlayabilirsiniz.

Melatonin

Gece Mavi Işıkları Kaldırın

Gün boyunca ışığa maruz kalmak bazı durumlarda faydalı olduğu gibi gece ışığa maruz kalmak tam tersi bir etki yaratabilir. Bunun nedeni sirkadiyen ritminiz üzerindeki etkisidir ve beyninizi hala gündüz olduğunu düşünmesi için kandırır. Bu durum rahatlamanıza ve derin uyku çekmenize engel olabilir. Akıllı telefonlar ve bilgisayarlar gibi elektronik cihazlar, büyük miktarlarda yaydığı mavi ışık yüzünden bu konuda en zararlı olduğu bilinen cihazların arasında yer alıyor. Dolayısıyla uyuma sürenize yaklaşmadan 2 saat evvel bu cihazlardan uzak durarak melatonin seviyenizin artmasına yardımcı olabilirsiniz. Aynı şekilde televizyon izleme sürenizi de bu duruma göre ayarlayarak mavi ışığa maruz kalma sürenizi azaltabilirsiniz.

Melatonin Takviyelerine Şans Verin

Melatonin seviyenizi artırmak için yapabileceğiniz bir diğer adım ise doktorunuza danışarak melatonin takviyesi almak olabilir. Melatonin, vücudunuzun sirkadiyen ritminin normale dönmesine yardımcı olduğu için takviye olarak alındığında düzeninizi iyileştirebilir. Ülkemizde yerli veya yabancı birçok başarılı marka kendi melatonin takviyelerini üretmeye devam ediyor. Bu takviyeleri kullanmadan önce doktora giderek sizin için en etkili takviyeyi seçmeniz melatonin seviyelerinizi artırmanıza yardımcı olabilir. Birçok melatonin takviyesi supplementler.com ile vitaminler.com adreslerinde bulunuyor. Dilediğiniz ürünü bu adreslerde inceleyebilir, satın alabilirsiniz.

Melatonin takviyelerine hemen göz atın!

Reklam

 Hayatınıza Eklemeniz Gereken 8 Beslenme Alışkanlığı

0

Sağlıklı ve iyi beslenme, dinç ve kaliteli bir hayatın anahtarı olarak görülüyor. Gün içinde neler yediğimiz kadar, ne miktarda ve ne şekilde tükettiğimiz de önem taşıyor. Alışkanlıklarımız, beslenmemizi etkiliyor, böylelikle kendi doğrularımızın çerçevesinde beslenmeye ve besinlerin arasından tercih yapmaya devam ediyoruz. Peki, hayatınıza eklemeniz gereken beslenme alışkanlıklarından haberdar mısınız?

Alışkanlık kazanmak gözünüze zor gelebilir ama sizin için faydalı olabilir. Eğer beslenmenizde değişiklik yapmak istiyorsanız, yenilikleri hayatınıza çekmeyi seviyorsanız bu alışkanlıklar size yardımcı olabilir.

beslenme

Alışkanlığı Kırdığınızı Hayal Edin

Yeni bir alışkanlık edinmeden evvel değiştirmek istediğiniz alışkanlıklarınıza da göz atmak faydalı olabilir. Bir alışkanlığı kırmak istiyorsanız, yapabileceğiniz faydalı birkaç adım elbette var. Bunlardan ilki; alışkanlığı kırma inancınızın olması olabilir. Bunun için bazı pratik alıştırmalar ile ne istediğinize karar verebilirsiniz. Alışkanlıklarınız için koşullandığınızda bu alışkanlığınızı bırakmaya yardımcı olmak adına ne tepki verdiğinizi düşünebilirsiniz. Örneğin evden çalışırken stresli olduğunuz anlarda yemek yemeye başlıyorsanız bu alışkanlığınızın bittiğini hayal edebilirsiniz. Ellerinizi meşgul eden ve sizi sakinleştirmeye yardımcı olan bu tarz her alışkanlığın yerine derin nefes alıştırması yaptığınızı, su içmek için yürüdüğünüzü gözünüzde canlandırın. Size yardımcı olacaktır.

beslenme

Sigarayı Bırakın

Hepimiz sigara içmenin sağlığımız için kötü olduğunu biliyoruz. Sigarayı bugün bırakmak, uzun vadeli sağlığınız için harika gelişmeler anlamına gelebilir. İştahı ve beslenmeyi de etkileyen bu zararlı alışkanlık, uzun vadede ciddi sağlık sorunları getirebileceği gibi beslenme alışkanlıklarınızın seyrini de değiştirebilir. Daha iyi ve dinç bir hayatı benimsiyorsanız sigara alışkanlığınızdan vazgeçmenizi öneririz.

beslenme

Alışkanlığı Farklı Bir Alışkanlıkla Değiştirin

İstenmeyen davranışı durdurmaya çalışmak yerine, bu davranışı yeni bir davranışla değiştirirseniz, bir alışkanlığı bırakmanız daha kolay olabilir. Örneğin; iş yerinde aç olduğunuzda şekere uzanmayı bırakmak istediğinizi söyleyerek işe başlayabilirsiniz. Bu durumda sadece şekerlemeden kaçınmaya çalışırsanız, açlığa karşı koyamadığınızda alışkanlığa geri dönme ihtimaliniz yüksek olacaktır. Masanızda kuru meyve ve kuru yemişlerden oluşan bir atıştırmalık kutusu bulundurmak size başka bir atıştırmalık seçeneği sunar ve böylece rafine şeker içeren atıştırmalıkları tüketmekten kaçınabilirsiniz. Yeni bir davranışı tekrarlarken, beynimizde bu yeni rutini takip etme dürtüsü gelişir. Sonunda ise daha fazla enerji ve daha az şeker krizi ile yeni bir alışkanlık edinebilirsiniz. Bu davranışı yapmaya devam etme dürtünüz, eski alışkanlığı sürdürme arzunuzdan daha ağır basabilir ve böylelikle istemediğiniz alışkanlığınızı bırakabilirsiniz.

beslenme

Kahvaltı Edin

Sağlıklı beslenmenin ilk adımı, güne kahvaltı ile başlamaktır. Kahvaltı uzun süren açlık sonrasında düşen kan şekeri seviyesini yükselterek, güne zinde ve enerjik başlamanıza yardımcı olabilir. Ayrıca kahvaltı etmek gün içerisinde iştah kontrolünün sağlanması açısından da büyük önem taşır. Öğle ve akşam öğünlerinizde doğru miktarlarda ve besin seçeneklerinde tercih yapabilmek adına kahvaltı etmeniz işe yarayabilir. Bunların yanı sıra kahvaltı etmenin konsantrasyon sağlama, dikkatin dağılmasını önleme ve hafızayı güçlendirme gibi etkilerinin olması da öneminin artmasına katkı sağlar.

beslenme

Aşırı Yemekten Kaçının

Kalori alımı ve uzun ömür arasındaki bağlantı günümüzde çok fazla ilgi uyandırıyor. Birçok çalışma; düşük kalori alımı, daha uzun yaşam süresi ve daha düşük hastalık olasılığı arasındaki bağlantıları hala araştırıyor. Fazla kalori alımının yaratabileceği obezite gibi problemler yüzünden yaşam kalitemizin düşmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu gibi problemlerle karşılaşmamak adına uzman doktorların da yardımıyla sizin için uygun kalori miktarını öğrenebilir ve buna göre beslenmenizi düzenleyebilirsiniz. Yani, kalori kısıtlamasının yaşlanmayı yavaşlatıp yavaşlatmadığı veya ömrünüzü uzatıp uzatmadığı henüz tam olarak anlaşılmış değilse bile fazla kalori alımını durdurmak sağlığınız açısından iyi olabilir.

beslenme

Pişirme Yönteminizi Değiştirin

Doğru ve sağlıklı pişirme yöntemlerini hayatınıza ne kadar entegre ediyorsunuz? Her besini kızartmak yerine farklı pişirme yöntemlerini deneyerek de lezzetli besinler hazırlayabilirsiniz. Kızartma yerine ızgara, fırında veya buharda pişirme yöntemlerini tercih etmek sağlıklı beslenmeniz için güzel bir adım olacaktır. En sevdiğiniz ve kızartmaya alıştığınız yemekleri alternatif pişirme yöntemleriyle hazırlayarak daha sağlıklı öğünler yaratabilirsiniz ve böylelikle bu pişirme yöntemlerini alışkanlık haline getirebilirsiniz.

beslenme

Kahve veya Çay İçin

Hem kahve hem de çay, kronik hastalık riskinin azalmasına yardımcı olabiliyor. Örneğin yeşil çayda bulunan polifenoller ve kateşinler; kanser, diyabet ve kalp hastalığı riskini azaltma etkisi ile biliniyor. Bazı araştırmalar benzer şekilde kahvenin de daha düşük tip 2 diyabet, kalp hastalığı, Alzheimer ve Parkinson gibi bazı kanserler ve beyin rahatsızlıkları riskiyle bağlantılı olduğundan bahsediyor. Kesin bir kanı olmamakla beraber araştırmalar göz önünde bulundurulduğunda kahve ve çay içmek size uzun vadede iyi gelebilir. Her şeyin fazlasının zarar olduğunu da unutmayarak kararında tüketmekte fayda var. Kısacası, çok fazla kafeinin endişe ve uykusuzluğa yol açabileceğini için bunu göz önünde bulundurarak tüketmenizi tavsiye ederiz.

beslenme

Kuru Yemiş Tüketin

Günümüzde çoğu kuru yemiş ve tohum; protein, lif, antioksidanlar ve faydalı bitki bileşikleri açısından zengindirler. Ayrıca kuru yemişler; bakır, magnezyum, potasyum, folat, niasin, B6 ve E vitaminleri gibi çeşitli vitamin ve minerallerin kaynağı olarak önerilir. Beslenmenize kuru yemişleri ekleyerek vitamin ve mineral alımınıza katkı sağlayabilir, enerji düzeyinizi yükseltebilirsiniz. Bunların yanı sıra, fazla kalori alımı ve iştah konusunda da kuru yemişler size olumlu bir etki sağlayabilir. Tok tutma özellikleri sayesinde daha az kalori alabilir, sağlıklı ve dinç kalabilirsiniz.

Beslenmenize ek multivitamin desteklerini hemen inceleyin!

Reklam

Düzenli Antrenman Yapanlar için Vitamin Tavsiyeleri

0

Düzenli spor yapmak, hem mental hem fiziksel olarak bütünsel sağlığa olumlu etkileriyle biliniyor. Daha iyi bir zihin, vücut ve hayat için düzenli spor bazılarımızın olmazsa olması. Spor performansınızı desteklemek içinse gerekli ve yeterli vitamin alımının etkisi büyük.

Her vitamin kendine has özellikleri ile öne çıkarken spor performansını da farklı şekilde etkileyebiliyor. Dolayısıyla vitamin takviyelerini tercih etmeden evvel hangi vitaminin ne işe yaradığını öğrenmek seçim yapmanızı kolaylaştırabilir. Düzenli antrenman yapanlar için genellikle tavsiye edilen vitaminlere bakacak olursak:

A Vitamini

A vitamini sporla çok bağdaştırılmayan vitaminlerin arasında yer alıyor. Genellikle göz sağlığı üzerindeki olumlu etkileri ile biliniyor ancak diğer faydalarının çoğu genellikle arka plana atılıyor. Oysa A vitamini, düzenli spor yapan insanlara önerilen vitaminlerin arasında yer alıyor. Bunun sebebi ise kas gelişiminde önemli bir rol oynayan proteinlerin sentezlenmesi sırasında A vitamini değerlerinde farklılık yaşanması olarak açıklanabilir. Protein sentezi arttıkça A vitamini seviyeleri vücudumuzda düşebilir ve kas gelişimi yavaşlayabilir. Kas onarım işlemi sırasında proteinin parçalanması için A vitamininin gerekli olduğunu unutmayın. Son olarak A vitamini, kemik gelişimini ve genç hücrelerin daha hızlı olgunlaşmasını teşvik ederek kaslara daha fazla yapısal güç sağlayabilir. Bu yüzden A vitamini içeren besinler tüketmek veya A vitamini takviyelerini tercih etmek kaslarınız için iyi olabilir.

A Vitamini İçeren Besinler

Domates, havuç, yeşil ve kırmızı biber gibi renkli sebzeler

Ispanak, brokoli ve yeşil yapraklı sebzeler

Kavun, mango gibi meyveler

Balık yağları

Karaciğer

Süt ve peynir

Yumurta

A vitamini takviyelerine de göz atabilirsiniz.

C Vitamini

Çoğu insan C vitaminini sportif hayatın içerisindeki öneminin farkında olmayabilir ama C vitamini, sahip olduğu bazı önemli özellikleri sayesinde alınması gereken sporcu takviyelerinin arasında yer alıyor. Bu vitamin, önemli bir antioksidan deposu ve bu özelliği ise kas hücrelerini fiziksel ve kimyasal yıkımlardan korumaya yardım edebiliyor.

Özellikle ağırlık antrenmanları sırasında kas ve kemiklerinizde gerçekleşecek olan zorlanmaların hasarını en aza indirebilecek C vitamini, bu sürecin daha etkili geçmesine yardımcı olabiliyor. Bunların yanı sıra kas gelişim süreçlerinde önemli olan demir mineralinin de emilimini artırabiliyor. Kas hücrelerini fiziksel ve kimyasal hasarlardan da koruyan bu vitamin, kas iyileşmesini ve büyümesini de hızlandırıyor. C vitamini eksikliği yaşayan kişiler spor yaparken daha çabuk yorulabilir. Ayrıca böyle bir durumda kas ağrıları ve kandaki laktik asit düzeyi artabilir.

C Vitamini İçeren Besinler

Portakal ve doğal portakal suyu

Greyfurt ve greyfurt suyu

Kırmızı ve yeşil biber

Kivi

Brokoli

Mandalina

Limon

Karnabahar

Çilek

Brüksel lahanası

C vitamini takviyelerine bakmak için tıklayın.

B1 Vitamini

Kas inşasına gönül verenlerin en çok tercih ettiği vitaminlerin arasında yer alan B1 vitamini yani tiamin, kas büyümesinde rol alabiliyor. Antrenman yaparken kaslarınıza giden oksijen miktarının önemi, B1 vitamini ile doğrudan ilişkili. Bu vitamin, kas gelişimini olumlu yönde etkilemesiyle ön plana çıkıyor. Sebebi ise oksijen taşıyan kan hücrelerinin daha iyi çalışmasına yardımcı olması olarak açıklanabilir.

B1 vitamini ayrıca enerji vermesiyle de sıkça sporcular tarafından tercih ediliyor. Özellikle antrenman esnasında gücün yitirilmemesi, performansın artırılması gibi durumlarda B1 vitamini takviyesi almak önem arz ediyor.

B1 Vitamini Hangi Besinlerde Bulunur?

Buğday

Baklagiller

Ispanak

Brüksel lahanası

Pancar

Badem

Ceviz

Fındık

Yulaf

Mısır

Karaciğer

Böbrek

B1 vitaminlerini için tıklayın.

D Vitamini

Sporda fosforun ve kalsiyumun önemli bir yeri olması, D vitamininin değerini artıran etkenlerden biri. Fosfor, kaslar arasındaki bağlantıyı sağlamlaştırmasıyla; kalsiyum ise yüksek ağırlıkları kaldırabilmeniz için gerekli olmasıyla popülerdir. İşte bu önemli iki mineralin emilimi için D vitamini yardımınıza koşabilir. Bu sayede kas kütlenizi artırmaya yönelik planlarınızı gerçekleştirebilirsiniz.

D vitamininin pek az bilinen bir diğer özelliği ise kilo verme üzerindeki etkileri olarak açıklanabilir. Bazı araştırmalar yağ kütlesi fazla olan kişilerde D vitamini düzeylerinin düşük olduğunu gösteriyor. Bu durumun kanıtlanması için daha fazla çalışmaya gerek duyulduğu da belirtiliyor. Bunların dışında D vitamininin, kemik sağlığını geliştirmek ve kemik kaybını önlemek için diğer mikro besinlerle birlikte çalıştığını eklemekte fayda var.

D Vitamini Hangi Besinlerde Bulunur?

Balık yağı

Süt ve süt ürünleri

Morina balığı yağı

Sardalya

Uskumru

Somon

Ton balığı

Yumurta sarısı

Tereyağı

Yulaf ezmesi

D vitamini takviyelerine göz atmak için tıklayın.

Omega-3 Yağlı Asitleri

Spor yaparken gerçekleşebilecek bir yaralanmadan sonra, yara iyileşmesinin ilk aşaması her zaman bir miktar iltihaplanmaya sahip olabiliyor. Bu inflamatuar yanıt vücudumuzun verdiği doğal bir tepki olarak biliniyor ve iyileşmesi için yeterli miktarda omega-3 tüketmek gerekebiliyor. Bunlara ek olarak çok fazla omega-6 yağı tüketmek, özellikle omega-3 yağ alımınız düşükse iltihaplanmayı teşvik edebiliyor. Dolayısıyla omega-3 alımınızın dengede tutulması büyük önem taşıyor.

Bunların yanı sıra azı araştırmalar omega-3 takviyelerinin kas proteini oluşumunu artırmaya, hareketsizlik sırasında kas kaybını azaltmaya yardımcı olabileceğinden de bahsediyor ancak yine daha kapsamlı araştırmalara gerek duyulduğu gerçeğini göz önünde bulundurmak faydalı olabilir.

Omega-3 İçeren Besinler

Balıklar ve deniz ürünleri

Ispanak

Ceviz

Kırmızı mercimek

Keten Tohumu ve keten tohumu yağı

Chia tohumu

Soya ve tofu

Barbunya

Omega-3 takviyelerini satın almak için tıklayın.

K1 ve K2 Vitaminleri

Kas gelişiminde önemli görevlere sahip olan kalsiyum, K vitaminleri ile doğrudan ilişkili olmasıyla ön plana çıkıyor. Bu vitaminler kalsiyumu kemiklere yönlendirerek kas büyümesine olumlu katkı sağlamasıyla ön plana çıkıyor. Ayrıca kemiklerin gücünü artırmasına da katkı sağlıyor.

Bunların yanı sıra K vitaminleri kanın pıhtılaşmasında önemli bir rol oynamasıyla biliniyor. Bu özelliği ise kalp rahatsızlığı riskini azaltmaya yardımcı olmasıyla ilişkilendiriliyor. Aynı zamanda kemik metabolizmasında da çeşitli görevleri bulunan protrombin adlı proteinin üretimi için de gerekli olması, K vitaminlerinin sporcuların hayatındaki yerinin önemini artıyor.

K Vitamini İçeren Besinler

Ispanak

Pazı

Brokoli

Karnabahar

Pancar yaprağı

Maydanoz

Kuşkonmaz

Kekik

Fesleğen

Taze soğan

Domates

Kereviz

Et ürünleri

Süt ürünleri

K vitaminlerine hemen göz atın.

Reklam

Uzun Bir Aradan Sonra Spora Dönerken Alabileceğiniz Takviyeler

0

Sakatlık, hastalık, motivasyon düşüklüğü ya da hayatın akışında odağınızı başka şeylere çevirmek zorunda kalmak… Herkesin spora ara verdiği dönemler olabilir. Ara vermek birçok insan için ürkütücü olsa da aslında kendinize zihinsel olarak dinlenme fırsatı tanımak da önemlidir.

Spora bırakmanın vücuda etkileri elbette var. Örneğin yoğun egzersiz sırasında kullanabileceğiniz maksimum oksijen miktarını olan VO2max oranı, sporu bıraktıktan yaklaşık iki hafta sonra %10 düşer. Hız ve yüksek yoğunluklu antrenman performansınız ise büyük ölçüde VO2 max oranınıza bağlıdır. Böyle bir düşüşte ise yeterli oksijeni taşıyamamak dayanıklılığınızı etkiler ve toparlanmanızı zorlaştırır. Fakat bu kötü haber değil. Çünkü kas hafızanız sizi yarı yolda bırakmaz. Sıfırdan başlamak zorunda kalmadan zindeliğinizi geri kazanabilirsiniz.

Bu konudaki kilit nokta antrenmana geri dönerken beklentilerinizi yönetmek ve gerçekçi hedefler belirlemektir. Antrenmanlarınızı çeşitlendirmek ve fitness rutininize kuvvet antrenmanı eklemek, dayanıklılığınızı artırmanıza ve yaralanma riskini azaltmanıza yardımcı olacaktır. Ayrıca düzenli beslenerek ve beslenme düzeninizi takviyelerle destekleyerek etkili sonuçlar alabilirsiniz.

Fitness Rutininize Geri Döndüğünüzde Kullanabileceğiniz Takviyeler

Spora Geri Döndüğünüzde Kullanabileceğiniz Takviyeler

Antrenmana aşina olan biri olarak beslenmenin kilit noktası olduğunun da farkındasınız. Doğru bir beslenme düzeni sonuçlarınızı etkiler ve kas hafızanızın kolayca geri gelmesine yardımcı olabilir. Ancak takviye kullanıp kullanmama durumu hedeflerinize bağlı olarak değişebilir. Vücut yağından kurtulmaya mı çalışıyor yoksa sadece eski gücünüzü kazanmaya mı çalışıyorsunuz? Cevabınıza göre ilerlemeniz için tüm seçeneklerle ilerliyor, hedefleriniz için spesifik seçimler yapmanıza yardımcı oluyoruz. Haydi gelin ve spora geri döndüğünüzde kullanabileceğiniz takviyelere bir bakalım.

Protein Tozu

Protein tozu popüler bir besin takviyesidir. Protein, kas oluşturmaya ve dokuyu onarmaya yardımcı olan temel bir makro besindir. Protein tozu kullanmak ayrıca kilo vermeye ve kasları güçlendirmeye yardımcı olabilir.

Protein kas büyümesi için gerekli olan bir makro besindir. Birçok sporcu ve fitness tutkunu, kuvvet antrenmanından sonra toparlanmaya yardımcı olmak adına protein tozu kullanır. Bu konuda yapılan 49 çalışmanın analizini sunan bir araştırma, kas toparlanması için protein takviyesinin kullanımını desteklemektedir (1). Araştırma, protein takviyelerinin, ağırlık kaldırma gibi direnç egzersizleri yapan sağlıklı yetişkinlerde kas boyutunu ve gücünü önemli ölçüde iyileştirdiğini belirtir.

Protein, kas büyümesine katkıda bulunmanın yanı sıra, hasarlı kasları ve dokuları onarmaya yardımcı olabilir. Sonuç olarak, sporcular egzersiz sonrası kas ağrılarının iyileşmesini hızlandırmak için protein tozu kullanabilirler.

Çalışmalar, egzersizden sonra protein takviyesi almanın kas hasarını azaltarak ve kas performansını ve kas protein sentezini iyileştirerek iyileşmeye yardımcı olabileceğini bildirmektedir (2).

Takviye Önerisi: Supplementler.com Whey Protein 500 Gr

Kreatin

Kreatin, egzersiz performansını artırmak için kullanılan popüler bir takviye çeşididir. 200 yıldır araştırılmakta olan bu takviye, bilimsel olarak en çok desteklenen takviyelerden biridir. Kreatin, hücrelerinizin en temel enerji biçimi olan ATP’nin üretilmesine yardımcı olur. Ne kadar çok kreatininiz varsa, yüksek yoğunluklu egzersiz sırasında kas hücreleriniz de bir o kadar fazla enerji üretebilir. Bu durum ise performansın artmasına neden olur (3). Kreatin, yüksek yoğunluklu egzersizlerde performansı yüzde 15’e kadar artırabilir (4).

Takviye Önerisi: Kingsize Nutrition Creatine Powder 1000 Gr

BCAA & Omega 3 Takviyelerinin Etkileri

BCAA

BCAA’lar, vücut tarafından üretilmeyen ve dışarıdan alınması gereken üç temel amino asit içerir: valin, lösin ve izolösin. Özellikle sporcular tarafından tercih edilen BCAA takviyesi, kas büyümesine sağladığı olumlu etki nedeniyle öne çıkar. BCAA’lar kas proteinlerinde bulunan esansiyel amino asitlerin %35’ini oluşturur (5).

Egzersiz sırasında BCAA tüketmek fiziksel ve zihinsel yorgunluğu azaltmaya yardımcı olabilir. Çalışmalar, egzersiz sırasında BCAA verilen kişilerin, plasebo verilenlere göre %15 daha az yorgunluk hissettiği bildirilmektedir (6,7). Ayrıca kas protein yıkımını engellemek için BCAA takviyesi kullanımını desteklemektedir (8,9).

Takviye Önerisi: Supplementler.com BCAA 2:1:1 300 Gr Aromasız

Omega 3

Yağsız kas kazanmak isteyen herkes için dikkate değer olan diğer takviyelerden biri omega 3 takviyesidir. Omega-3 yağ asitleri genel olarak vücudun yağ metabolizmasının daha iyi çalışmasını sağlar (10). Ayrıca kas sentezi oranını artırmaya yardımcı olur. Omega 3 sadece kas büyümesini ve yağ yakımını optimize etmekle kalmaz, aynı zamanda vücudunuzun sağlıklı kalmasına da katkı sağlar (11, 12).

Takviye Önerisi: Nature’s Supreme Omega 3 1000 Mg 100 Kapsül

Multivitaminler

Antrenman yaptığınızda vücudunuz ortalama bir insandan daha fazla mikro element ve vitamin kullanacaktır. Bu nedene eksikliklerin yerine konması gerekir. Dengeli bir şekilde meyve, sebze ve balık tüketiyorsanız bu konuda endişelenmenize gerek olmayabilir. Ancak beslenme düzenini bu şekilde yönetmek herkes için kolay değildir. Böyle durumlarda multivitamin takviyeleri ile beslenme desteklenebilir.

Takviye Önerisi: One Up Multivitamin 60 Kapsül

Reklam