Karın kası egzersizleri karın kaslarınızı, sırt kaslarınızı ve pelvisin etrafındaki kaslar da dahil olmak üzere merkez bölgenizdeki tüm kaslarınızı güçlendirir. Güçlü karın kasları, birçok fiziksel aktivite esnasında performansınızı bir üst seviyeye taşımanıza yardımcı olur. Egzersiz yapan herkes düz ve sıkı karın kaslarına sahip olmak için en iyi egzersiz rutinini arar. Güçlü karın kaslarına sahip olmak için yapabileceğiniz birçok egzersiz bulunmaktadır. Tüm bu egzersizleri yaparken derin nefes almayı ve karın kaslarınıza odaklanmayı unutmayın. Eğer bir sırt ağrısı ya da farklı bir bel problemi yaşıyorsanız herhangi bir egzersiz yapmadan önce bir uzman yardımı almanızda yarar var.
Karın Kası Hareketleri Yaparken Dikkatli Olun
Güçlü karın kasları, stabilitenizi arttırır, sırt ağrılarını azaltır ve günlük aktiviteler için fonksiyonel gücünüze katkıda bulunur. Bununla birlikte, yanlış tipte karın kası egzersizleri yapmak sakatlıklara, hareket kısıtlılığına, performans veya görünümünüzde herhangi bir gelişme olmamasına sebep olabilir. Bu yüzden karın kaslarınızın nasıl çalıştığını, nasıl doğru antrenman yapacağınızı ve gerçekleştirilecek en iyi karın egzersizlerinin neler olduğunu bilmeniz ve doğru anlamanız çok önemlidir.
Karın Kasları İçin İpuçları
Rektus abdominis, karnın orta kısmındaki büyük kastır. Pelvisin eğimini ve alt omurganın eğriliğini sağlar. Vücudun her iki yanında da içten eğiktir. Bu geniş kas, omurganın döndürülmesine yardımcı olur, karın içindeki basıncı artırır (defekasyon gibi bazı işlevler için gereklidir) ve solunum hareketlerine yardımcı olur. Karnın önünden gövdenin arkasına kadar uzanır. Bu yüzden bu kası çalıştırırken ekstra bir çaba ve özen göstermek gerekir.
Bir hardcore karın kası programı hazırlarken bu üç kuralı dikkate alın:
Dengeli bir güç ve gelişim elde edebilmek için abdominal (karın) bölgedeki her farklı bölümü çalıştırmaya uygun bir egzersiz seçin. Karın kası yapma sürecinde bu egzersizleri istikrarlı bir şekilde ve doğru formda uygulayın. Sabırlı olun, unutmayın ki karın kasları çok kısa bir sürede ortaya çıkmaz. Pes etmeyin ve farklı egzersizleri uygulamaya devam edin.
Normal bir karın antrenmanı şu sırayı takip etmelidir: Alt karın kasları, üst karın kasları, oblikler ve merkez bölge. Alt karın kasları güç ve gelişim açısından genelde en geride kalan bölgedir, bu nedenle çoğu antrenmana dinlenmiş ve gücünüz yerindeyken alt karın kasları ile başlayın. Merkez bölge egzersizlerini en sonda yapın, çünkü merkez bölge genel kas kuvveti için önemlidir, özellikle de karın egzersizlerinde ihtiyaç duyacağınız kuvvet yönünden. Eğer merkez bölge hareketlerini ilk başta yaparsanız karın kaslarını erkenden yorarsınız ve diğer egzersizler için yeterli gücünüz kalmaz.
Eğer belli bir bölümü özellikle daha fazla çalıştırmak istiyorsanız listede onu başa yerleştirin ve o bölüm için iki egzersiz yapın. Örneğin, daha dikkat çekici oblikler için karın antrenmanınızın sırası şu olmalıdır: Alt karın kasları, oblikler, üst karın kasları ve merkez bölge.
Günlerin gitgide daha da sıcak olmaya başladığı yazın bu
zirve günlerinde kıyafetlerimiz de inceldikçe inceliyor ve tabii, formda kalmak
bir numaralı odağımız haline geliyor.
Yaz aylarında hayalinizdeki gibi bir görünüme sahip olmak
hem de sağlıklı kalmak ise çözülemeyecek zor bir denklem değil! Sadece
beslenmenin altın kurallarını bilmeniz yeter!
1.İlk Hedef Fazla Su Tüketimi
Beslenme deyince ilk konuşulması gerekenlerden biridir su.
Yaz aylarında artan sıvı ihtiyacımızı karşılamak için yeterli (2-3 litre kadar)
su içmek oldukça önemli. Bu miktara 1-2 adet sade maden suyu ekleyebiliriz.
Böylece terle kaybettiğimiz minerallerin bir kısmını da geri kazanmış
olursunuz.
Eğer egzersiz yapıyorsanız ihtiyacınız olan su miktarına 1
litre daha ekleyin.
2.Güne Kahvaltı İle Başlayın
Havalar ısındıkça iştahımızda dalgalanmalar olabiliyor. Yani
sabah iştahsız uyanırken akşama doğru düşen kan şekeri ile dünyaları
yiyebilecek kadar iştahlı olabiliyoruz. Sabahları yoğurt, yulaf ve taze
meyveler ile hazırlayabileceğin bir kahvaltı ile güne hafif bir başlangıç
yapabilirsiniz. ‘’Ben klasik severim’’ diyenlerdenseniz o zaman peynirli, taze
yeşillikli, kırmızı biberli bir kahvaltı salatası tam size göre olacaktır.
3.Sağlıklı Soğuk İçecekler Tercih Edin
Yaz deyince soğuk içeceklerden bahsetmeden olmaz. Maden
suyu, ayran, meyve suyu ve asitli içecekler, soğuk çaylar… İçecek çeşidi çok!
Ancak, serinlemek ve sıvı alımına destek olmak için sade maden suyu, ayran,
kefir gibi alternatifler en sağlıklısı.
Rengarenk şekerli içecekler ferahlatmanın aksine yüksek şeker oranı ile
kan şekerimizi dalgalandırmaya ve yorgun hissetmemize sebep olabilir. Bu yüzden
bu içecekler yerine evde şekersiz hazırlanmış frozen, buzlu çaylar tercih
edebilirsiniz.
4.Bir Öğün Sebze Bir Öğün Protein
Günlük hayatta protein dengesini sağlayabilmek vücudumuzun
sağlıklı bir şekilde çalışması için en önemi adımlardan biri. Protein dengesini
sağlamanın en güzel yolu bir öğünde protein ağırlıklı bir öğünde sebze
ağırlıklı beslenmektir.
Örneğin öğle yemeğinde somon + roka salatası + karabuğday,
akşam yemeğinde fırında sebze + kuru cacık + tam tahıllı ekmek şeklinde bir
menü oluşturabilirsiniz.
5.Yumurtalı Sebzelere Şans Verin
Yaz aylarında sabah kahvaltısında yumurta yemek çok da cazip
gelmiyorsa akşam veya öğle yemeklerinde yumurtalı sebzeler ile güzel sofralar
kurabilirsiniz. Yumurtalı kabak, yumurtalı mantar veya menemen hem lezzetli hem
de sağlıklı yumurta alternatifleridir.
6.Davetlere Hafif Tok Katılın
Yeni normalle birlikte sosyalleşmeye ve yemekli
organizasyonlara katılmaya yavaş yavaş başladık. Siz de bu yemeklerde iştahını
kontrol etmekte zorlanıyor musun? Ana yemekten 2-3 saat önce yapacağınız minik
bir ara öğün ile iştahınızı yönetebilirsiniz. Bu minik ara öğün akşam yemeğinde
çok kaçırmanızı engelleyecektir. Ufak bir tost, belki sütlü kahve eşliğinde az
miktarda kuruyemiş yeterli olabilir.
7.Akşam Yemeğini Hafifletin
Bir gün içerisinde vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besinlerin çoğunluğunu
akşam yemeğine kadarki kısımda almaya çalış. Akşam yemeğini en hafif haliyle
tut. Çok yağlı, kalorili ve ağır yemekler yerine daha hafif ızgara, fırın
yemeklerini tercih et. Bu öğünde öğle yemeğine göre daha az karbonhidrat ve
daha fazla sebze yemeye çalış.
8.Çantanda Ara Öğün Seçenekleri Bulundurun
En büyük kaçamaklar en hazırlıksız olduğumuz anlarda
yapılıyor. Ne yapalım? Çantada taşınabilecek ara öğünlerle hemen sakinleşelim.
Tahıllı grissini, kuru meyve, kuruyemiş, kepekli galeta gibi ara öğün alternatifleri
çantada taşımak için oldukça uygun. Açlık anında bir kurabiye veya hamur işi
yerine daha fit ve daha sağlıklı!
9.Dondurma Molası Verin
Yaz ile özdeşleşen en güzel lezzetlerden biri kuşkusuz
dondurma. Dondurma şeker içeriğiyle dikkat edilmesi gereken bir tatlı olsa da
tatlılar arasında aslında en masum olanlarından. Haftada 1-2 kez dondurma ile
keyif yapabilirsiniz; külahsız olması şartıyla.
10.Güzel Yaz Meyveleri Yiyin
Yazın en güzel renk paleti meyvelere ait. Üstelik hem lif
hem de vitamin-mineral kaynağıdırlar. Şeker hastalığı veya insülin direnci ile
ilgili bir problem yoksa tüm yaz meyvelerinden günde 2-3 porsiyon (200-300
gram) kadar yiyebilirsiniz.
Şeker probleminiz varsa kayısı, böğürtlen, şeftali, kırmızı erik gibi alternatifleri tercih etmek daha mantıklı olacaktır.
Bugünkü yazımızda sizlere vücudumuzun arkasını kaplayan kas grubuplarıyla ilgili bilgiler vereceğim. Sırtımızda bulunan kasları iç kaslar ve dış kaslar olarak iki gruba ayırabiliriz. Latissimus dorsi, trapezius, erector spinae, rhomboid, teres major, teres minor, levator scapulae, sternocleidomastoideus, splenius cervicis bu kaslardan bazılarıdır.
Sırtta bulunan bu kasların çok fazla ve çok önemli görevleri bulunmaktadır. Bu kasların en önemli görevi vücudumuzun dik durmasını sağlamalarıdır. Fakat günümüzde, uzun süreli yanlış hareket kalıplarıyla bu kasların yapısında bozulmalar meydana gelmesine neden oluyoruz. Bu yüzden etrafımızda dik durabilen yada düzgün bir yapıda duran çok az sayıda insan bulunmaktadır. Bunu başarmanın en kolay ve doğru yolu doğru egzersizlerle vücudumuzu ihtiyaç duyduğu doğru hizalamaya getirmektir. Biraz anatomimizi öğrenerek ve daha doğru hareket ederek çok daha sağlıklı bir duruma gelebiliriz.
Trapezius Kası
Trapezius kası ve latissumus dorsi kası neredeyse bütün sırtı kaplar.
Oksipital tüberosita, servikal ve toprakla vertebraların spinöz çıkıntılarında başlar ve Clavicula, acromion ve spana scapulaeda sonlanır. İçerdiği liflerin düzeni ile uyumlu olarak trapezius kası; superior (üst), orta ve inferior (alt) parçalara ayrılabilir. Superior parçası omuzu yukarı kaldırır ve scapulanın rotasyonuna yardımcı olur. Çekme ve yukarı kaldırma hareketlerin tümünde önemli bir rol oynar. Bu nedenle özellikle haltercilerde bu kas iyi gelişmiştir. Tek taraflı uyarıldığında, superior parça, başı ters yönde döndürür. Klaviküler parçası, claviculayı yukarı kaldırır ve inspirasyona yardımcı olur. Yatay (horizontal) olan orta parça scapulayı omurgaya doğru çeker. İnferyo parçası, omuzu aşağıya çeker ve superior parçasıyla birlikte scapulanın rotasyonuna yardım eder. Genellikle trapezius kasını oluşturan parçalar diğer kaslarla birlikte çalışırlar.
Erector Spinae Kası
Bu kaslar cervikal vertebralarda başlar ve lumbar vertebralarda sonlanırlar. Bu kaslarımız vücudumuzun dik durmasında büyük bir göreve sahiptirler. Bu kaslar, deadlift, bent over row gibi egzersizlerin yapılmasında aktif görev alırlar.
Latissimus Dorsi Kası
Yüzeysel bir kastır. Trapezius kası ile birlikte neredeyse sırtın tamamını örterler. Vücudun en geniş yassı kaslarından biridir.
Thoracolumbar fascia aracılığı ile tüm torakal ve lomber vertebraların spinöz çıkıntıları, sacrum ve crista iliaca’da başlar ve humerusun küçük tüberkülünün kenarında sonlanır.
Bu kas kolumuzu içe doğru döndürür ve arkaya çeker. Yukarı doğru kalkmış kolu büyük bir kuvvetle aşağı doğru çeker; bu durum bu kası fırlatma ve vurma hareketlerinin tümünde en önemli kas haline getirir. Kol yana uzandığında bu kas bir addüktör gibi işlev görür. Ellerle yüksek bir yere tutunarak sabitlendiğinde, bu kas gövdeyi yukarı doğru kaldırır.
Teres Major Kası
Scapulanın inferior ve lateral parçasında başlar. Humerusun küçük tüberkülünde sonlanır. Kola addüksiyon ve iç rotasyon yaptırır. Kalkmış kolu öne ve aşağı doğru çeker. Örneğin serbest stil yüzmede olduğu gibi. Ayrıca tüm fırlatma ve vurma hareketlerine destek sağlar. Kolları gövdeye doğru çeker. Böylece bir çok harekette latissimus dorsi kasına benzer şekilde çalışır.
Teres Minor Kası
Scapulada başlar ve humerusun büyük tüberkülünde
sonlanır.
Kolla addüksiyon, dışa rotasyon yaptırır ve
kalkmış kolu arkaya doğru indirir. Bu harekete diğer kasalarda katılır.
Supraspinatus Kası
Scapulanın infraspinöz çukurunda başlar, humerusun büyük
tüberkülünde sonlanır. Bu kas kolun abdüksiyon ve dışa rotasyonunda deltoid kasına
yardımcı olur.
İnfraspinatus Kası
Scapulanın infraspinöz çukurunda başlar, humerusun büyük tüberkülünde sonlanır. Üstte yer alan lifler kola abdüksiyon, altta yer alan kaslar ise addüksiyon yaptırır. Bu kas kolun arkaya doğru ekstansiyonu ve dışa rotasyonunda büyük bir role sahiptir. Bu kasın dışa rotasyondaki kuvveti diğer kaslardan daha fazla geliştirilebilir.
Subscapularis Kası
Scapulanın Kostal yüzünde başlar, humerusun küçük
tüberkülünde sonlanır. Bu kas kola içe rotasyon yaptırır ve kalkmış kolu aşağı doğru
çeker. Böylece vurma ve fırlatma hareketlerinde görev alır. Alt lifler kola addüksiyon,
üst lifler abdüksiyon yaptırır.
Splenius
Cervicis Kası
T3-T6’nın spinöz çıkıntısında başlar ve C1-C6’nın transfer çıkıntısında sonlanır. Görevi ise tek taraflı kasıldığında, kasın kasıldığı tarafa doğru boyunda fleksiyon yapmasıdır. Çift taraflı uyarıldığında ise, başı arkaya doğru büker. Kasın atlas kemiğine sonlanması başın dönmesine yardımcı olur.
Levator Scapulae Kası
İlk dört servikal vertebranın transfer çıkıntılarında başlar ve scapulanın superiorda sonlanır.
Scapulayı yukarı doğru çeker. Örneğin halterde silkme hareketinde olduğu gibi. Bu kas daima diğer kaslarla birlikte işlev görür.
Sternocleidomastoideus Kası
Sternum ve claviculada başlar ve Mastoid çıkıntısı ve linea nuchae superiorda (yukarı ense çizgisi) sonlanır. Çift taraflı uyarıldığında, sırt ve ense kaslarıyla birlikte çalışarak, başın dik durmasını sağlar. Tek taraflı uyarıldığında, başı aynı tarafa doğru eyer ve karşı tarafa doğru çevirir. İnspirasyona yardımcı olur.
Gençliğinize ve hatta çocukluğunuza dönmeye hazır mısınız? O kadar eskileri bilmiyor olabilirsiniz, evet. O halde, babanız veya annenizin yaptığı egzersizleri hiç merak ettiniz mi?
Egzersizlere dair trendler yıllardır değişmekte. Her sen yeni bir dünya adeta ve emin olun doğduğunuz senelerde ortaya çıkan bazı trendleri gördüğünüzde siz de çok şaşıracaksınız.
Mesela, en son ne zaman spor yapmak için bir kasete ihtiyaç duydunuz? Oysa eskiler duyuyordu! Tüm bu trendler size biraz old school görünse de zamanında oldukça popülerdiler ve belli ki işe de yarıyorlardı. Günümüze kadar geçen sürede insanların spora bakış açısı oldukça değişti ve dünyada popüler olmayı başaran yeni yeni kişiler ve yeni yeni tarzlar ortaya çıktı. Gerçi hala daha çıkmaya devam ediyor…
Şimdilik biz, geleceğin bizim hakkımızda ne diyeceğini söylemeyi bir kenara bırakalım ve biz eskiler hakkında konuşmaya başlayalım.
1979 – Paten
70’li yılların sonunda paten çoğu insan için bi tutku haline
gelmişti. Olivia Newton John, 1979’da patenlerini giyerek People dergisinin kapağını
süsledi ve derginin o sayısı, Cher, JFK Jr., Andy Warhol ve Billie Jean King
gibi yıldızlar arasında patenin ne kadar popüler olduğundan bahsediliyordu.
1980’e geldiğimizde Chuck Norris ve Christie Brinkley’nin gece
geç saatlerde sunduğu ve ürün tanıtımı yaptıkları bir programa Total Gym adında
bir ürün getirilmesiyle işin şekli değişti. Vücut şekillendirme tutkunlarını
heyecanlandıran bu fonksiyonel egzersiz makinesi giderek popüleritesini artırdı
evlerin olmazsa olmazı haline geldi.
Fitness dehası Deniz Austin, 1981 yılında Jack LaLanne’in şovuna
çıktıktan hemen sonra kendi televizyon programını yapmaya başladı. Aerobik
yaparak zayıflamayı ve güçlü karın kasları vadeden yıldız, birbirinden işlevsel
egzersiz videoları yayınlayarak tüm dünyada popüler hale geldi.
Aktris Jane Fonda 24 Nisan 1982’de ilk egzersiz videosunu yayınlayarak
farklı bir fitness hareketi başlattı. “Workout” isimli videosu en çok izlenen videolardan
biri oldu ve bunun yanında neon taytlar, ter bantları ve tozluklarıyle fitness
moda dünyasında büyük bir etki yarattı.
20 Minute Workout isimli bu televizyon şovu 1982’de başladı
ve 1984’e kadar yayınlandı. LA Times’a göre televizyonun en başarılı aerobik
şovu olmayı başarmış bir yapım. Evde yapılan kaset izlenerek yapılan
antrenmanları daha kolay erişilebilir hale getirerek oldukça popüler hale
geldi.
A post shared by Aerobicise (@aerobicise_thebeautifulworkout) on
1984 – Racquetball
Birçok kişiye göre bu spor 80’lerin en eğlenceli ve en keyif
verici sporlarından biridir. Popülerliğini yitirmeden önceki 10 yıllık sürede binlerce
insanın spor rutininin bir parçası olmayı başardı.
A post shared by Gearbox (@gearbox_racquetball) on
1985 – Jazzercise
Judi Sheppard Missett tarafından başlatılan bu dansa dayalı egzersizler, kısa süre zarfında tüm dünyada en hızlı büyüyen aktivitelerden biri haline geldi. Dansın aslında en etkili egzersizlerden biri olduğu fikri 80’lerde oldukça popülerdi aslında
Tüm vücut için etkili olan egzersiz makinesi Bowflex’in
piyasaya sürülmesi, insanlara birbirinden farklı ekipmanlara ihtiyaç duymadan diledikleri
hareketi yapma şansı verdi. Spor salonlarını eve taşıyan bu alete belki de hiç
yabancı değilsiniz.
1987’de Buns of Steel ismiyle yayınlanan egzersiz videosundaki hareketler çok kısa bir süre içerisinde özellikle kalçalarını şekillendirmek isteyenler arasında popüler olmuştu. Clueless filminde de karşımıza çıkan bu egzersiz videosu hala adından sıkça söz ettirmektedir.
Aerobik tarihinin en efsanevi isimlerinden biri Richard Simmons, en çok satan Sweatin to the Oldies ile bir hit haline geldi ve fitness dünyasını salladı.
İlk kez CNN’de yayınlanan ve Jake Steinfeld tarafından
sunulan Fitness Break With Jake And Step Aerobics isimli program, spor
salonlarında zaten popüler olan aerobik egzersizlerini biraz daha zorlaştırarak
fitness ve aerobik hayatına yeni bir yön kazandırdı. Hareketlerin yanında Jake Steinfeld’in
dost canlısı kişiliği ve ekibindeki kadınlar da zamanla bu ilginin odağı oldu.
1990’a geldiğimizde Suzanne Somer uyluk kaslarını çalıştıran
ve o bölgedeki yağları yakımını vadeden Thighmaster
isimli bir aleti piyasaya sürdü. Reklamları her yerde yayınlandı ve incecik
bacakların hayalini kuran birçok kişi sayesinde bu alet o yıl oldukça fazla
satıldı.
The Gazelle Elliptical bu alet 90’ların başında televizyonda
yayınlanan reklamlarıyla adeta ününe ün kattı. Tony Little’ın üzerinde
süzülerek reklamını yaptığı bu alet gün geçmeden evlerdeki yerini aldı.
1992’de sadece kadınlara özel olarak olarak açılan spor salonları çok kısa bir sürede büyük başarı yakaladı. Vücut geliştiricilerin arasında egzersiz yapmak istemeyen ve sporla pek alakası olmayan binlerce kadına bu spor salonları büyük motivasyona sebep oldu.
1993 yılında piyasaya sürülen NordicTrack birçok fitness
tutkunun vazgeçilmezi oldu. Birden fazla ekipmanı bir arada kullanılmasına
olanak sağlayan alet uzun süre popüleritesini yitirmedi ve günümüzde hala
birçok farklı modeliyle sporculara keyifli antrenman imkanı sunuyor.
Bu isme yabancı olmadığınızı düşünüyoruz. Zira yakın tarihe geldik. İlk kez 1994 yılında Johnny Goldberg tarafından geliştirilen bu egzersiz zamanla kitlesini artırdı ve dünyanın birçok yerinde spinning antrenmanlarına özel spor salonu açılmasını sağladı. 20 yılı aşkın süredir devam eden bu akım çığ gibi büyümeye devam ediyor.
Egzersizleri kolay hale getirmek için özel olarak tasarlanan
Ab Roller ilk kez 1994’te çıktı..Jaime Brenkus’un 1995 yılında yayınladığı 8
Minute Abs video serisiyle de popüleritesini giderek artırdı ve günümüze kadar
ulaştı. Dünya genelinde sıkı karın kasları elde etmek isteyen sporcuların vazgeçilez
dostu olarak kullanılmaya devam ediyor.
Eğitmen Billy Blanks 1990’lı yıllara Tae Bo egzersiz
videolarıyla damgasını vurdu. Tae Bo, tekvando ve boksun bir kombinasyonu olarak
dünya genelinde yayılmaya başladı ve Paula Abdul gibi bazı ünlü isimlerin eğitmenliğini
yaparak popüleritesini giderek artırdı.
A post shared by Billy Blanks (@billyblanksofficial1) on
1997 – Dance cardio
MTV’de yayınlanan ve hiphop şarkılarıyla dans eden sporculardan
ilham alınarak yeni bir aerobik akımı adından söz ettirmeye başladı ve dans
ederek egzersiz yapan insanlar bir anda popüler hale geldi. Hem eğlenceyi hem
sporu bir araya getirilmesi bu egzersize olan ilgiliyi de artırmayı başardı.
Ünlü antrenör Barry Jay, kardiyo ve ağırlık temelli kuvvet antrenmanına odaklanan bir sınıf yarattı ve Barry’nin Bootcamp fikrini ortaya çıkardı. West Hollywood’da ilk stüdyosunu açmasının hem ardından tüm ülke genelinde bilinirliğini artırdı. Şimdilerde dünyanın her yerinde düzenlenen etkinliklerle tekrar gündeme gelen Barry’s Bootcamp büyük ilgi görmeye devam ediyor.
Veee Zumba.. Bu latin esintili dans temalı egzersiz çılgınlığı
Kolombiya’da başladı ve o zamandan günümüze kadar başarılı bir şekilde popüleritesini
korudu. Şimdilerde dünya genelindeki tüm kadın ve erkeklerin vazgeçilmez
tutkusu olmaya devam ediyor.
Vücut geliştirmek için bir spor salonuna ihtiyacınız olduğu büyük bir yanlış anlaşılmadan ibarettir. Gerçek şu ki, harika sonuçlar alabileceğiniz spor salonlarınızı kendi evinizde ayıracağız bir köşede de inşa edebilirsiniz.
Evde yapılan
egzersizlerin birçok faydası vardır. Bazen spor salonunda egzersiz yapmak çok
dikkat dağıtıcı olabilir. İnsanlarla muhabbet etmek zorunda kalırsınız, biri
yanınızda öksürür ve bazı kişilerin havlu kullanmadan benchler üzerinde terlediğini
bilirsiniz. Burada dürüst olmamız gerekir, spor salonları kendi evinizden ne
kadar temiz olabilir?
Evde
antrenman yaparken dikkatiniz dağılmaz. Ayrıca, spor salonunuzu istediğiniz
gibi ayarlama avantajına sahip olursunuz.
Spor salonunuzu oluşturmaya başlamadan önce aşağıdaki soruları cevapladığınızdan emin olun.
Evde Spor Salonu Oluşturmak İçin Ne Kadar Boş Alana İhtiyacım var?
Boş alanlar
evde oluşturacağınız spor salonunuzun en belirleyici faktörüdür. İdeal olarak bodrum
katınız veya boş bir yatak odası mükemmel bir egzersiz odası oluşturmanıza
olanak sağlar. Temel ekipmanlarınızın sığacağı kadar boş bir alana sahipseniz
bu sizin için yeterli olacaktır.
Ayrıca zeminin
de elverişli olup olmadığına dikkat etmeniz gerekir. Bir apartmanda
yaşıyorsanız ve alt katınızda yaşayan birileri varsa deadliftler için evinizi
kullanmak akıllıca olmayabilir.
Pencerelere
dikkat edin, ekipmanınızı kuracağınız yerde pencere olmadığından emin olun.
Odanın yaz
aylarında serin, kışın sıcak tutmak için uygun havalandırmaya sahip olduğundan
emin olun. Portatif ısıtıcılar ve fanlar kullanılabilir.
Evde Spor Salonu Kurmanın Maliyeti Ne Kadardır?
Eğer maddi
olarak rahatsanız pahalı harcamalar yapabilirsiniz. Bu yapacağınızın bir
yatırım olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Ancak her gün kullanabileceğiniz bu
alan spor salonu üyeliğinize kıyasla size maddi olarak daha fazla kolaylık
sağlayabilir. Bazı spor salonlarının ücretlerinden kaçınmanın yanı sıra, ulaşım
maliyetinden de tasarruf edersiniz.
Kendinize
bir bütçe ayırın. Çok uygun fiyatlara harika bir spor salonuna sahip
olabilirsiniz.
İlk olarak,
hangi ekipmana ihtiyacınız olduğunu ve hangi ekipmanları istediğinizi
belirleyin.
İşte size birkaç basit öneri:
Olimpik halter ve ağırlık plakaları
Ayarlanabilir squat standı
Ayarlanabilir dumbell
Ayarlanabilir bench
Kardiyo ekipmanları (eliptik, koşu bandı, bisiklet ve atlama ipi gibi basit ekipmanlar)
Satın aldığınız ekipmanlar, sahip olduğunuz alanın büyüklüğüne ve bütçenizin ne kadar olduğuna bağlıdır. Büyük bir odanız ve yüksek bir bütçeniz varsa olağanüstü bir spor salonu inşa edebilirsiniz. Aynı şekilde, küçük bir odanız ve küçük bir bütçeniz varsa, yine de size harika sonuçlar verecek bir spor salonu inşa edebilirsiniz.
Yeni Spor Salonumda Hangi Rutini Uygulamalıyım?
Sonuç almanız için egzersiz programınızda çok fazla çeşitliliğe ihtiyacınız yoktur.Ayarlanabilir bir bench ve bir halter ile temel bir squat standı satın aldıysanız, hemen hemen her rutini uygulayabilirsiniz.
70’li yıllarda erkekler tüm temel serbest ağırlıklarla antrenman yaparlardı ve çılgın sonuçlar elde ederlerdi. Bu işin aslı yaratıcı olmak ve her antrenmanda temel bileşik hareketleri kullanmaktır. Bunu sakın unutmayın!
Evde
Uygulayabileceğiniz Egzersizler
1.Gün: Push
Barbell Bench Press – 4 set x 8-12 tekrar
Incline Barbell Bench Press – 4 set x 8-12 tekrar
Standing Overhead Press – 4 set x 8-12 tekrar
Close-grip Bench Press – 4 set x 8-12 tekrar
Dips (or pushups) between 2 chairs – 3 set
Lying Leg Raises – 5 set x 12 tekrar
Koşu – 30 dakika (Dışarıda)
2. Gün: Bacak
Squat – 5 set x 12 tekrar
Deadlifts – 5 set x 5 tekrar
Front Squats – 4 set x 10-12 tekrar
Stiff Legged Deadlifts – 4 set x 10-12 tekrar
Barbell ile Standing Calve Raises– 5 set x 15 tekrar
Crunch – 5 set x 12 tekrar
3. Gün: Pull
Pullup (squat standında halter kullanarak) – 3 set x yorulana kadar
Barbell Rows – 4 set x 8-12 tekrar
T-Bar Rows – 5 set x 8-12 tekrar
Chin-ups (squat standına yerleştirilmiş bir halter kullanarak) – 3 set x yorulana kadar
Barbell Bicep Curl – 8 set x 8-12 tekrar
Side Lying Planks – Her iki tarafınız için 30 saniye ve 3 set
2019 Artistik Cimnastik Dünya Şampiyonası’nda gümüş madalya
kazanan milli sporcu Ahmet Önder, paralel barda bir ilki gerçekleştirmiş ve Tokyo
Olimpiyat Oyunları’na biletini kazanmıştı. Pandemi nedeniyle olimpiyatlar
gelecek yıla ertelendi; ancak Önder daha yeni başlıyor!
Genç yetenek henüz 24 yaşında ve Dünya Şampiyonası tarihinde, bu branşta madalya kazanan ilk Türk cimnastikçi unvanını alarak tarihe imzasını attı bile ve daha atacağı çok imza var. Önümüzdeki yıllarda çokça duyacağınız bu isme aşina olun istedik. Karşınızda Ahmet Önder…
Hikayenin başına dönelim. Sporla hep ilgili bir çocuk
muydun?
Çocuklar tüm gün koştururlar, durmak bilmeden, yorulmadan
bir şeylerin peşinde koşarlar. Bazı çocuklar özellikle top ile oynanan oyunlara
bağlanırlar ve dünyaları o olur. Benim çocukluğumda böyle olmadı, ben yerinde
duramayan, atlayan zıplayan ama bunun da ötesinde taklalar atan, yüksek
yerlerde barfiks gibi tutunmayı seven, devamlı hareket halinde bir çocuktum.
Enerji fazlası vardı yani üstümde.
Cimnastik ışığı sende varmış demek ki! Peki, bu dalda
profesyonelleşmeye nasıl karar verdin?
İşte bu enerjimi doğru bir yere kanalize etmek isteyen ailem
beni bu cimnastiğe yönlendirdi. Fiziğimin, esnekliğimin, çocuk yaşta da olsa
gücümün burada parlayacağını düşünmüş olmalılar. Ben de antrenmanlara gide gele
sporu çok sevdim. Kendi kendime evde, bahçede yaptığım hareketleri bu kez
profesyonel aletlerde yapıyordum ve karşılığında ödüller veriyorlardı. Harika
bir şey bu bir çocuk için. Devamlı olunca da profesyonellik peşinden geldi.
Senin de dahil olduğun yeni, başarılı bir jenerasyon var jimnastikte.
Sizin başarılarınız bu spora olan ilgiyi körükledi mi sence?
Bazı branşları, özellikle bireysel branşları sporcular taşır
ve yükseltir. Bizden önce bu sporun tanınmasında ve duyulmasında etkisi olan
nice büyüklerimiz oldu, ki biri şu anda federasyonumuzun da başkanı. Şimdi
benim ve takım arkadaşlarımın olduğu yeni bir jenerasyonumuz var. Arkamızda
gerçekten büyük bir destek ve emek var. Dünyadaki rakiplerimiz ile aynı
şartlarda çalışabilmemiz için gereken tüm imkanlar sağlanmaya çalışılıyor.
Sonucunda da başarı geliyor tabi ki. Günümüzde sosyal medyanın da çok büyük bir
ağırlığı var. Başarıyı getirdiğinizde büyük kitleleri etkiliyorsunuz. Daha çok
kişinin ilgisini branşa çekebiliyorsunuz.
Türkiye, Dünya Artistik Jimnastik Şampiyonası tarihinde
ilk kez çifte madalya elde etti. Bu madalyalardan biri sana ait. Dünya
Şampiyonası’nda yarışmak ve kazanmak nasıl bir duyguydu?
Sporun zirvesi olimpiyatlar. Ama o zirveye çıkabilmek için
de bazı basamakları tırmanmanız lazım. Avrupa şampiyonluğu, Akdeniz Oyunları,
Dünya Şampiyonluğu gibi zor basamaklar bunlar. Hepsine ya da birkaçına
‘tamamdır’ işareti koyup ilerlediğinizde özgüveniniz daha yerinde oluyor. Büyük
organizasyonlar bunlar; o yüzden oralarda bulunmak, diğer sporcularla etkileşim
kurmak tarifsiz tecrübeler. 2019 Stuttgart da gerçekten harikaydı. Tüm sesleri
kapatıp, o turnuvadaki görüntülerimizde yüz ifadelerimize odaklanıp izleseniz
neler hissettiğimizi biraz anlayabilirsiniz. Bayrak, kürsü, zafer, sevinç,
takımdaşlık, gurur…
Gümüş madalyayı aldıktan sonra hayatında neler değişti?
Söylediğim gibi, sosyal medyanın da büyük etkisiyle beraber
ülke çapında tanınan isimler ve simalar olmaya başladık. Dijital medyada daha
çok takip edilmeye, geleneksel medyada daha çok görünmeye, insanlarla daha çok
etkileşime girmeye başladık. Sporcu olarak rutinlerimde değişiklik olmadı. Ben
yine sıkı diyetlerime, sıkı antrenmanlarıma hedefe kilitlenmiş şekilde
çalışmaya devam ediyorum. Kamuoyunun bize teveccühü arttı diyebilirim ki bu da
inanılmaz motive edici ve destekleyici bir şey. Biz şampiyona dönüşü uçaktan
indiğimizde ülkemizde Galatasaray’a, Fenerbahçe’ye, Beşiktaş’a yeni transfer
olmuş yabancı golcü gibi karşılandık. O kalabalık, meşaleler, çiçekler,
tezahüratlar. Harika bir duyguydu.
2020 Tokyo Olimpiyatları’nda Türkiye’yi temsil edecektin.
Hatta Türkiye tarihinde ilk kez, 4 jimnastikçiyle olimpiyatlarda olacaktı.
Pandemi süreci motivasyonunuzu nasıl etkiledi sence?
O dönemin birkaç aşaması var. Birincisi söylentiler.
Erteleme haberini ha bugün ha yarın bekleyip, o psikolojiyle idmanlara devam
ettiğimiz dönem. İkincisi haberi aldığımızda yaşadığımız moral bozukluğu. Çünkü
yılların emeği ve ortaya konan bir plan program var. Her şeyinizi yeniden
düzenlemek zorunda kalıyorsunuz, hayallerinizi erteliyorsunuz. Üçüncüsü evde
geçirilen, başlarda garipsediğimiz sonrasında silkinip toparlandığımız,
formumuzu minimum düzeyde korumaya çalıştığımız dönem. Ve son olarak salonların
açılıp eskisinden daha iştahlı ve tabir caizse canavar gibi geri döndüğümüz
dönem. Dalgalı ama böyle olması çok normal bir süreçti bu. Umarım daha iyiye
gideceğiz. Şu an A.R.O.G’da topu elinden alınan Carlos gibiyiz hepimiz
(gülüyor).
Bir jimnastikçi için evde antrenman yapmak zor olsa
gerek. Karantinada antrenman yapabildin mi?
Bireysel olarak yaptığım antrenmanların yanında takım olarak
her gün canlı bağlantılarla birlikte de çalıştık. Salonun yerini tutması
imkansız ama amaç da bu değildi zaten. Formumuzu olabildiğince yukarıda tutalım
bilinciyle ne yapabiliyorsak yaptık. Fiziksel çalışmanın yanında mental
egzersizlerimi artırdım. Eğitimlere katıldım, kitaplar okudum. Verimli
geçirmeye çalıştım yani.
Başka bir spor dalı olur muydu tam emin değilim. Yine yoğun
fiziksel güç gerektiren bir dal düşünebiliriz ama buna şöyle cevap vermek
isterim. Ben sporun yanında eğitim hayatımı da hep önemsedim ve aksatmadan
sürdürdüm. O alana yoğunlaşıp, farklı bir spor dalı değil de belki farklı bir
meslek seçimine gidebilirdi hayatım jimnastik olmasaydı.
Yüzme, vücuttaki kasların hepsini çalıştıran, sakinlik hissi veren ve stresi azaltan, kısacası rahatlıkla ‘mükemmel’ olarak tanımlanabilecek bir spordur. Yüzmede sakatlanma riski düşüktür, eklem ve omurga rahatsızlıkları olan veya fıtığı olan kişilere sıklıkla önerilir; çünkü suyun kaldırma kuvveti eklemlere binecek baskıyı ortadan kaldırır. Yüzmeyi avantajlı yapan bir diğer özelliği ise kalori yakımının fazla olmasıdır.
Kalori yakımının miktarı aslında bireylere
özeldir. Harcanan kalori bireyin metabolizmasıyla yakından ilgilidir.
Metabolizmanın başlıca değişkenleri ise yaş, genetik, cinsiyet, boy, kilo,
stres, uyku olarak sıralanabilir. Metabolizma gençlerde daha hızlıdır,
erkeklerde de yağ oranı kadınlardan daha düşük olduğundan metabolizma hızlıdır.
Stres vücudu kastığı için harcanan enerji daha çok olacaktır.
Tahmin edebileceğiniz gibi kilo
verebilmek için sadece yüzmek yeterli değildir; yüksek tempoyla yüzmek gerekir.
Yavaş tempoyla yüzerek yeterince verim elde edemesiniz. Kalori yakımının
artması için dinlenme durumundaki kalp atım hızının yükselmesi gerekir. Kalp
atım hızını yükseltmek için de belirli bir hızın üzerine çıkmak şarttır. Yavaş
ve hızlı tempolarda yüzmenin kalori yakımı üzerine etkisini aşağıdaki tabloda
görebilirsiniz.
Yüzme branşlarında 1 saatte harcanan kalori miktarı (59 kilo ağırlığında birey için):(2)
Hangi yöntem kullanılırsa
kullanılsın kilo vermek için kalori açığı yaratmak şarttır. Vücudumuz günlük
her aktivitesi için kalori harcamaktadır. Hareketsiz durumdayken ve uyurken
bile kalori harcanır. Yani aslında, kalori vücudun fonksiyonlarının devamı için
gereklidir. Günlük kalori ihtiyacından daha az kalori alınırsa kalori açığı
oluşturulur. Kalori açığının sürekliliği durumunda vücut enerji ihtiyacını depo
halindeki yağlardan sağlamaya başlar ve kilo verilir. Tam tersi durumda yani
günlük kalori ihtiyacının üstünde kalori alındığında ise ihtiyaç fazlası kalori
depolanır ve kilo artışı gerçekleşir. Burada önemli olan günlük kalori
ihtiyacını bilmek ve ihtiyacınız oranında kalori almaktır.
Vücudunuzun İhtiyaçlarını
Öğrenin
Günlük kalori ihtiyacı bireyden
bireye değişkenlik gösterir. Metabolizma hızı günlük kalori ihtiyacını
fazlasıyla etkiler. Metabolizma hızını etkileyen faktörlerden yukarda
bahsetmiştik. Şimdi de günlük kalori ihtiyacını etkileyen faktörlere göz
atalım:
Yaş: Genç bireylerin
kalori ihtiyaçları yetişkin ve yaşlılara göre fazladır. Yaş ilerledikçe kalori
ihtiyacı azalır.
Cinsiyet: Erkeklerin
günlük kalori ihtiyacı kadınlardan fazladır.
Boy ve kilo: Boyu ve
kilosu fazla olan bireyin kalori ihtiyacı da daha fazla olacaktır.
Aktivite: Günlük yaşamında
bireyin ne kadar hareketli olduğu kalori ihtiyacının belirlenmesinde önemli bir
etkendir. Masa başı ve hareketsiz çalışan bireylerin kalori ihtiyacı azdır.
Diğer yandan günde 2-3 antrenman yapan profesyonel sporcularda kalori ihtiyacı
oldukça fazladır.
Hedef: Kilo korumak, kilo
vermek veya kilo artırmak farklı hedeflerdir ve günlük kalori ihtiyacının
hesabını etkiler.
Günlük kalori ihtiyacınızı
öğrenmek için diyetisyene başvurmak ve kilo vermek istiyorsanız, yanlış hareket
etmemek adına bir uzmanla görüşmek en sağlıklı yol olacaktır. “Ne kadar çok kalori açığı oluşturursam o
kadar çok kilo veririm.” fikri hatalıdır. Önceden belirttiğim gibi vücut
yaşamsal fonksiyonlarını gerçekleştirmek için kaloriye ihtiyaç duyar. Yeterince
kalori sağlanmazsa fonksiyon bozuklukları oluşacaktır. Çok kalori açığı çok
kilo verdirir düşüncesine sahip kişiler kilo vermek için kendini aç bırakır. Aç
bırakmak kilo vermek isteyen kişilerin sıkça yaptığı büyük bir hatadır. Kilo
vermek için öğün atlamak ve aç kalmak daha çok kilo alınmasına sebep olabilir. Bunun
sebebi vücudun uzun süreli açlık sonrasında tüketilen besinleri depolamaya
başlamasıdır. Kendinizi aç bırakmak yerine sık ve az yemek daha iyi bir çözüm
olacaktır.
Yüzerek Kilo Vermek İçin Neler
Yapmalısınız?
Yazdıklarımı özetleyecek olursam,
kilo vermek için kalori açığı oluşturmak şarttır. Kalori açığını oluşturmadan
önce günlük kalori ihtiyacının ne kadar olduğu bilinmelidir. Kalori açığının
sürekliliği kilo vermeyi sağlar. Kilo vermek sabır işidir. Sağlıklı şekilde
kilo vermek istiyorsanız kısa sürede çok kilo verme düşüncesinden kurtulmanız
gerekir. Yüzerek kilo vermek istiyorsanız düzenli şekilde havuza gitmelisiniz. Haftada
kaç kez yüzmeye gideceğinizi ise yüzme seviyeniz, formunuz, yüzme sporu
anlamında ne kadar kondisyona sahip olduğunuz belirleyecektir. Kondisyonunuz
düşük ise haftalık düşük sayıda antrenmanla başlayıp sonradan sayıyı ve süreyi
artırabilirsiniz.
Doğru Yüzme Tekniği Şart
Düzenli yüzme antrenmanı yapmak
isteyenleri önceden uyarmam gereken bir konu var: doğru tekniğin önemi. Yanlış
teknikle sürekli yüzmek vücuda zarar verebilir. Yüzme eklem ve omurga rahatsızlığı
olan kişilere önerilse de doğru yüzme teknikleri ile yüzülmediğinde tam tersi
bir etki yaratarak bel ağrısı, omurga problemleri ve sakatlıklara sebep olabilir.
Sağlık kısmı bir yana, doğru teknikle yüzdüğünüzde daha hızlı ilerlemeniz
kolaylaşır. Daha az yorularak daha hızlı yüzebilirsiniz. Bu da size keyif verir
ve motivasyonunuzu artırır.
Doğru planlanmış bir antrenman
yapmak ve beraber yüzebileceğiniz takım arkadaşlarınızın olmasını isterseniz,
yüzme kursu veya yüzme kulübüne yazılabilirsiniz. Antrenmanları grup halinde
yapmak her zaman daha eğlenceli olmuştur.
Sadece Yüzmek Yetmez
Kilo verme sürecinde beslenmenin
öneminden bahsettik. Şimdi de beslenmeyi yüzme antrenmanı yapanlar için
özelleştirelim. Suyun içinde olduğunuz için fark etmeseniz de yüzerken çok
fazla terlersiniz. Vücuttaki su kaybını önlemek için antrenman süresi ve
antrenman dışında sıvı tüketimine dikkat etmelisiniz. Evet, antrenman sırasında
bile! Birçok kişiye garip gelse de yüzme antrenmanı esnasında azar azar sıvı
tüketerek vücudunuza destek olmalısınız. Su kaybı arttığında vücut ısısı artar,
kalp atımı hızlanır ve vücut ısınma & soğuma sistemleri olumsuz etkilenir.
Yeterince sıvı alınmadığında tüketilen karbonhidrattan yeterince enerji
alınamayacağından yorgunluk hissedilir.
“Kilo vermek istiyorum, antrenmandan sonra bir
şey yememeliyim” düşüncesi ise hiç doğru değildir. Düzenli şekilde
çalışıyorsanız her antrenmandan sonra vücudun ihtiyacını karşılamalısınız.
Antrenman sonrasında “altın saat” e uyarak ana öğün yenmelidir. Altın saat,
antrenman bitiminden sonraki ilk iki saati kapsar. Antrenman bitiminden sonraki
bu ilk 2 saat içerisinde, ana öğünün yenmesi kasların yenilenmesi ve vücudun
sonraki antrenmana hazırlığı açısından çok önemlidir.
Kilo vermek, sağlıklı olmak veya
sadece keyif almak… Amacınız ne olursa olsun yüzme öğrenmenin ve yüzme sporuyla
uğraşmanın yaşı yoktur. Birçok spor ileri yaşlarda yapılamadığı halde yüzme her
yaşa yakışır, her yaştan insan rahatlıkla yapabilir. Yüzerek sağlıklı kalın!
Yazıma katkıları için Yüzme Milli Takım antrenörleri Burak Bozkurt ve Esra Önen’e teşekkürler.
Formula 1 sürücüleri dünyadaki en fit atletlerden bazılarıdır; fiziksel ve zihinsel hazırlık süreçlerinde eşsiz stratejilere bağlı kalırlar. Çoğu insan, daracık bir araç koltuğunda oturduklarından pilotların çok fazla şey yapmadığını düşünürken; işin perde arkası zorlu bir mücadeleye sahne olur. İşin aslı, motor sporlarının zirvesindeki bir pilot olmak, olağanüstü atletik yeteneklerin ve katı beslenme kurallarının bir kombinasyonunu gerektirir.
En basitinden, 300 km/sa hızla viraj alırken vücudun yediği G kuvveti, pilotun kaskını normalden beş kat daha ağır hissetmesine neden olur -ki bu baskıyı kaldırabilmek oldukça güçlü bir boyun gerektirir. Benzer şekilde çelik gibi bir core bölgesi şarttır. F1 sporcuları uzun mesafeli koşucuların dayanıklılığına sahip olmalıdır; zira tipik bir Grand Prix 90 dakika sürebilmektedir.
F1 Pilotu Neden
Formda Olmalı?
Pilotun baş ve kask ağırlığının toplamı yaklaşık 6,5 kg
eder. Ani, sürekli frenler ve son hız dönülen virajların yarattığı 5-6 G
değerini hesaba katarsanız, pilotun kafasına binen yük neredeyse 30-40 kg’a eşittir.
Kullandığımız araçlardan farklı olarak Formula 1 aracı, fren yaparken sürücünün
sol bacağıyla büyük bir güç uygulamasını gerektirir ve bu da pedala yaklaşık 80
kg’lık bir güçle tekrar tekrar basmak anlamına gelir. Böylesi bir mücadele
için, sürücülerin en yüksek derecede sağlamlık, stabilite ve vücut gücüne
ihtiyaçları vardır.
Red Bull Content Pool
F1 pilotu, her bir katı ayrı koruyucu özelliğe sahip giysiler ve kask ile zırhını kuşanır. Bu kıyafetleri taşımak zaten yeterince zordur. Üzerine bir de Malezya gibi sıcak ülkelerde gerçekleşen yarışlarda direksiyon sallarlar ki, bu gibi parkurlarda kokpit sıcaklığı 50 °C, nem oranı ise %80’lere kadar çıkabilmektedir. Böylesi bir yarışın sonunda F1 pilotu vücut kütlesinden 3 kilograma rahatlıkla veda edebilir. Bu ve benzeri zorlu koşullarla mücadele edebilmek için pilotlar, sıkı beslenme planları ve düzenli dayanıklılık eğitimleriyle yağ seviyelerini sürekli düşük tutarak termoregülasyona yardımcı olmalıdırlar.
Beslenme ve antrenman programlarına bakıldığında, bir F1 pilotunun olimpik sporcudan neredeyse farkı yok gibidir. Ancak ciddi bir farkla onlardan ayrılırlar: pilotlar yılın sadece belirli birkaç gününde yüksek performans gösterirler. Kokpit dışında geçen bütün bir süreyi ise, vakti geldiğinde en iyi performansı sergileyebilmek için sürekli çalışarak geçirmeleri gerekir.
F1 pilotları genellikle dayanıklılık antrenmanlarını sabahları yaparlar ve antrenmanlarında bisiklet, koşu, kürek çekme, yüzme ve hatta kros kayağı gibi çok yönlü bir yaklaşımın tadını çıkarırlar. Tüm seçkin sporcular gibi, antrenmanın yoğunluğu ve hacmi, toparlanmayı optimize etmek ve atletik potansiyeli en üst düzeye çıkarmak için günlük olarak dikkatli bir şekilde manipüle edilir. Sürücüler ayrıca, dayanıklılık seanslarına rehberlik etmesi için kalp atış hızı monitörlerini kullanırlar. Bu, özellikle bir yarışın koşullarını ve süresini taklit edebilmek açısından yararlı bir taktiktir.
Red Bull Content Pool
Dikkatle tasarlanmış programlar, pilotun sezon boyunca gelişmesini sağlayarak önündeki yarışlar boyunca rekabete devam edebilmesi için hedefe yönelik aşamalara ayrılır. Omuz ve boyun bölgesinin güçlü olması özellikle önemlidir, çünkü aracın içinde sürücünün kafası sürekli hareket halindedir ve kafasını hareketsiz tutacak bir desteği de yoktur. Bunun için kendi vücut ağırlıklarını kullandıkları antrenmanlar yaptıkları gibi seated row, shoulder shrug, lateral raise, pull-up, push-up ve çeşitli sağlık topu hareketleri ile stabilite egzersizlerine de yoğunlaşırlar.
Max Verstappen, şu anda Hollanda Bayrağı altında Red Bull Racing ile sürüş yapan bir Belçikalı-Hollandalı F1 pilotu. Genç yetenek 2014 yılında Scuderia Toro Rosso ile F1 yolculuğuna başladı ve toplamda 4 Grand Prix galibiyeti aldı. Aslında, F1 tarihinin en genç pilotu ve aynı zamanda en genç Grand Prix galibi. İlk galibiyeti 2016 Spani Grand Prix iken sonuncusunu 2019 Brezilya GP’sinde almıştı.
Verstappen, Instagram’da düzenli olarak egzersiz videolarını ve resimlerini paylaşıyor. Kendini güçlü ve sağlam tutmak için, halterle ağırlık antrenmanları yapıyor. Denge kontrolü üzerinde çalışmak için squat ve lunge gibi egzersizlere yoğunlaşıyor. Max ayrıca core bölgesi ile sırtını güçlendiren yüksek tekrarlı antrenmanlara yer veriyor.
Red Bull Content Pool
Spor salonuna gitmekten hoşlanmadığını söyleyen Max, evine ufak bir salon kurmuş.
“Evde eğitimim için ihtiyacım olan her şeye sahibim: Bir wattbike, ski skike, çeşit çeşit ağırlıklar ve bir sürü denge aleti. Açıkçası çok kaslı olamayız; çünkü çok ağır olmamamız gerekiyor. Bunun dışında boyun eğitimi çok önemli. Boynumun etrafından kendimi asabildiğim bir koşum takımım var ve onunla çeşitli hareketler çalışıyorum.” diyor ve ekliyor; “Evde gerçek bir araba gibi içine oturabildiğiniz bir makinem var. Kafanıza gerçek bir kask takıyorsunuz; ve başınız ve boynunuzla ağırlık çekiyorsunuz, oldukça iyi bir egzersiz.”
Gerçek bir F1 pilotu gibi egzersiz yapmak istemez miydiniz?
Türkiye’nin motor sporları tarihindeki en başarılı sporcularından Ayhancan Güven’in 10 adımlık dayanıklılık antrenmanını denemek için tıklayın!
Hangi takviyelerin yağ yakmanıza, performansı artırmanıza ve daha sağlıklı hissetmenize yardımcı olabileceği konusunda kafanız mı karışık? Her fit kadının bilmesi gereken birkaç temel takviyeye göz atalım!
1. Protein Tozları
Protein tozları, gıda takviyelerinin en büyük segmentlerinden biridi. Peynir altı suyu, kazein ve yumurta gibi hayvan kaynaklı proteinlerin yanı sıra keçi, sığır eti ve balık da oldukça popülerdir. Bunların yanı sıra pirinç, kenevir, soya ve bezelye gibi sağlıklı bir bitkisel protein seçimi de vardır. Hangi tozun seçilmesi gerektiği genellikle kişisel tercih ve bireysel ihtiyaçlarla alakalıdır, ancak favorimiz peynir altı suyu protein izolatıdır (WPI). Laktoz, kolesterol ve yağı gidermek için işlenmiş ve filtrelenmiş sütün suda çözünür kısmından yapılır ve laktoza toleranssız olan veya protein tozlarını sindirmede problemleri olanlar tarafından tercih edilir. WPI, diğer formlara kıyasla daha fazla protein içeriğine sahiptir (genellikle %90 veya daha fazla). Ayrıca L-sistein ve dokuz esansiyel amino asit (histidin, izolösin, lösin, lisin, metiyonin, fenilalanin, treonin, triptofan ve valin) içeriği de yüksektir. L-sistein kan şekerini düzenlemeye yardımcı olur, kan damarı iltihabını azaltır ve egzersize bağlı oksidatif stresi azaltır. Protein tozlarınızda aranacak diğer önemli bileşenler, lösin, izolösin ve valini içeren dallı zincirli amino asitlerdir. BCAA’lar kas ağrılarını azaltmaya ve anterenman sonrası iyileşmeyi hızlandırmaya yardımcı olur. Lösin, kas protein sentezini tek başına artırabileceğinden sporcular için en önemli amino asittir. Protein tozunuzun içinde en az 2.5 gram lösin bulunduğundan emin olabilirsiniz.
Unutmayın ki; peynir altı suyu proteini çok çabuk emilir ve sindirilir, bu da amino asitlerin kan seviyelerinde keskin artışlara neden olur. Sabahları veya egzersiz sonrası kullanmaya çalışın. Amino asitlerin kaslara hızlı bir şekilde verilmesi, direnç egzersizinin katabolik etkilerini hızla tersine çevirerek eğitimden sonra kas iyileşmesini artırmaya yardımcı olabilir. Peynir altı suyu proteinini yüksek lifli gıdalar veya kazein (başka bir süt bazlı protein) ile karıştırdığınızda, sindirimi yavaşlatır ve daha fazla tok hissetmenize yardımcı olur. Kas gelişimi ve öğün arası atıştırmalıklarınız için, bir çorba kaşığı doğal fıstık ezmesi ve bir avuç karışık çilek ile karıştırılmış peynir altı suyu proteinini deneyin!
2. Multivitaminler
Bir multivitamin/mineral kompleksi, beslenme rutininizin temel taşı olmalıdır. Tabii ki her zaman önce yiyecekleri önerilir, ama açıkçası hiç kimse mükemmel bir şekilde beslenmez ve bu multivatiminlerin temel amacı, yemeniz gereken ama tüketemediğiniz yiyeceklerin boşluklarını doldurmaktır. İyi bir multivitamin, vücudunuzun ihtiyaç duyduğu en kritik vitamin ve mineralleri optimal formda sağlar.
Multivitaminlerin en önemli bileşenleri şunlardır: A vitamini, B vitaminleri, D vitamini, E vitamini ( tokoferol ve tokotrienol formu özellikle önemlidir), C vitamini (askorbat formu), K vitamini (kardiyovasküler veya kemik sağlığı endişeleri olanlar K2 formunu almayı düşünmelidir), kalsiyum, çinko, selenyum, krom, iyot, manganez ve molibden.
İyi bir multivitamin ucuz değildir ancak karşılığını en iyi şekilde alırsınız. Yoğun bir şekilde antrenman yapan kadınların B vitaminleri, C vitamini, krom, selenyum, çinko, demir ve magnezyum dahil olmak üzere birçok kritik vitamin ve minerali kaybettiği bilinir. Bu azalmalara öncelikle egzersiz sırasında tüketilmeleri sebep olurken, ter ve idrardaki vitamin ve mineral kaybı da bu azalmaya sebep olur.
Bir kapsül veya tabletin önerilen günlük miktarın yüzde 50’sini sağladığından emin olun ve ardından iki öğününüzden biriyle tüm ihtiyacınızı tamamlamanız gerektiğini unutmayın. Belirli vitamin ve mineralleri almanızı zorunlu kılan belirli bir sağlık durumunuz yoksa, aşırıya kaçmayın!
Daha hızlı bir şekilde daha fazla yağ yakmanıza yardımcı olacak birçok ürün vardır. Ancak buna rağmen sadece birkaç bileşen, metabolik hızda, lipolizde ve yağ oksidasyonunda (yanma) gerçek artış gösterir ve sağlam bilimsel kanıtlara sahiptir.
Bunlardan bazıları aşağıdaki gibidir;
7-keto DHEA: Bu DHEA’nın bir türevidir, ancak doğal olarak oluşan hormonun aksine testosteron veya östrojene dönüşmez. Araştırmalar, 7-keto takviyesinin diyet sırasında metabolik hızı artırabileceğini göstermiştir (1). Dozaj: 100-200 mg / gün.
Kapsaisinoidler: Çok sayıda araştırmaya göre,
biberlere acılığını veren bu moleküller de kanıtlanmış yağ brülörleri ve
metabolik güçlendiricilerdir. Dozaj: 3-6mg / gün.
Yeşil çay ekstresi: Yeşil çay doğal bir yağ yakıcıdır ve EGCG adı verilen bir ekstrakt özellikle güçlü olabilir. Düzenli olarak kafein tüketmiyorsanız en iyi sonucu verir. Dozaj: 270 mg / gün EGCG ile standartlaştırılmıştır (2,3).
Yerba mate: Bu çay, iştahı bastırmak ve yağ yakmak için uzun zamandır kullanılmaktadır (4,5). Genellikle kafein içerir. Dozaj: 1.000mg / gün.
Unutmayın ki; yağ yakıcılar söz konusu olduğunda, sonuçlar
kişiler arasında büyük farklılıklar gösterir, bu nedenle bu bileşenlerden birinden
fayda göremezseniz cesaretiniz kırılmamalıdır
Daha iyi emilim için takviyelerinizi farklı öğünlere bölerek tüketebilirsiniz.
4. Zerdeçal Özü
Kurkumin olarak da bilinen bu sarı baharat, zencefil ailesinin bir üyesidir ve yüzyıllardır baharat olarak ve geleneksel tıpta kullanılmaktadır. Hem anti enflamatuar hem de ağrı azaltma özelliklerine sahiptir ve ayrıca beyin sağlığını destekleyen güçlü bir antioksidandır (6,7,8).
Kurkumin için tipik etkili dozaj günde 500-4.000 mg’dır.
Multivitaminlerin büyük çoğunluğu, yeterli miktarlarda D vitamini içermediğinden özellikle kış aylarında biraz fazladan almak faydalı olabilir. D vitamini bir steroid hormon öncüsü olarak işlev görür. Yani yeterli D vitamini olmadan vücudunuz optimal miktarda östrojen veya progesteron üretemez. D vitamini en çok kemik sağlığı, kan şekeri kontrolü, bağışıklık fonksiyonu, kardiyovasküler sağlık ve bilişsel işlev üzerindeki yararlı etkileri ile bilinir ve depresyonla savaşmaya ve stresi azaltmaya yardımcı olur (9).
Birçoğumuz D vitamininde oldukça eksik veya en azından yetersiz seviyelere sahibiz. Bu ihtimaller koyu ten renginiz varsa, çok fazla güneş koruyucu kullanıyorsanız veya ülkenin kuzey kesiminde yaşıyorsanız daha fazladır. Çoğu multivitamin sadece 600-800 IU D vitamini sağlar, ancak ideal olarak günde yaklaşık 2.000 IU almanız gerekir. D vitamini yağda çözünen bir vitamin olduğu için, vücudun düzgün bir şekilde emebilmesi için az da olsa yağ içeren bir yemekle birlikte almaya çalışın (10).
Definasyon, yağların eriyip vücut kas kütlesinin daha belirgin olması olarak tanımlanabilir. Özellikle danışanlarımdan gelen “yağları yakıp kasa çevirmek doğru mudur?” sorusuyla çok karşılaşıyorum. Fakat bilimsel olarak, yağların kasa dönüşmesinin imkansız olduğu da bir gerçek. Definasyon, diyet dönemine verilen bir isimdir aslında. Bu sebeple, definasyon sürecine yağ kaybetme dönemi veya kilo verme dönemi diyebiliriz.
Definasyon Döneminde Beslenme Nasıl Olmalı?
Definasyon döneminin temel unsuru aslında beslenmedeki değişikliktir. Kişi doğru beslenmiyorsa, ne kadar antrenman yaparsa yapsın yağ yakımı gerçekleşmeyecektir. Tükettiğimiz enerji, ürettiğimizden yüksek olmalıdır. Bu bir matematik hesabıdır. Neticede bir rakama ulaşacaksınız ve bu sizin kilonuzu korumanız için gereken kalori miktarını gösteriyor olacak. Bu miktarın altında yediğinizde definasyon, üstünde yediğinizde ise de bulk dönemdesiniz demektir. Beslenmeyle beraber kardiyo yaparsanız da definasyon döneminize katkıda bulunmuş olursunuz. Bir aktivitede ne kadar kalori yaktığımızı hesaplamak ciddi anlamda zordur. Bunun yerine tükettiğimiz kaloriyi yöneterek çok daha kesin sonuçlar elde edebiliriz.
Hadi gelin bir matematik hesabı yapalım. Vücuttan 1 kg yağ kaybetmek için yaklaşık 7500 kalorilik bir açık yapmanız gerekir. Bazal metabolizma hızınızın (vücudumuzun kendi başına yaktığı kalori) 1500 kalori olduğunu düşünelim ki bu, ciddi çalışkan bir vücut yakım hızıdır. Her gün 500 kalori yaktığınız bir egzersiz yaptığımızı düşünelim ki bu da kolay bir rakam değil, yani totalde günde 2000 cal harcamış olacaksınız demektir. Doğru ve temiz beslenmeyle günlük 1000 cal aldığımızı düşünelim. Her gün 1000 cal bir açık ortaya çıkacaktır. 1 ayı 30 gün gibi düşünürsek 30×1000 = 30.000 kaloriye denk gelecektir. 1 kg yağ için 7500 cal açık gerekli demiştik. 30.000cal / 7.500 cal = 4 kg sonucu ortaya çıkar. Yani bu verilere göre 30 gün boyunca her gün antrenman yapıp 500 cal yaktınız ve beslenme kalorinizde 1000 cal sabit tutunuz.
Sonuçta ayda 4 kg yağ verdiniz. “Ne sadece 4 kg mı?” diye söylendiğinizi duyar gibiyim. Ayda 10 kg verdim diyenler elbette sadece yağ yakmıyorlar beraberinde vücudumuzdaki su ve kastan da kaybediyorlar. Bu nedenle hızlı ve fazla kilo verirken iyi düşünmek gerekir. Kalori azaltma hızınızı en yavaş şekilde yapmak en çok korunan kas kütlesi miktarı ile sonuçlanacaktır. Bu tarz hesaplamalar ilk zamanlarda zor gelebilir. Fakat alışınca düşünmeyeceksiniz bile. Eğer hesap kitap sizin için zor ise, kilonuzu koruduğunuz bir beslenme düzenini düşünün ve buna göre biraz daha az besin tüketin. Yine de günün sonunda doğru yolda olup olmadığınızı anlamak adına her gün tartılmanız gerekecektir.
Kilo verirken kas kaybını minimize etmek adına daha çok protein, daha az karbonhidrat tüketmemizde fayda olacaktır. Karbonhidrat veya yağ konusunda çok kesin çizgiler olmaması ile birlikte, proteinin artmasının kesinlikle faydası olduğu bir gerçek.
Definasyon Antrenman Programı Nasıl Olmalı?
Genellikle; bulk döneminde çok ağırlık ve az tekrar, definasyonda ise az ağırlık çok tekrar gibi bir algı söz konusu. Bu prensiplerin dışına çıkıldığında definasyon veya bulk döneminde yaşanan başarısızlıklara sebep olarak da bu prensipler gösterilir. Fakat unutulmamalıdır ki, definasyon veya bulk dönemler beslenme ile ilgilidir. Ağırlık antrenmanındaki tekrar sayısı bunu asla belirleyemez. Kardiyovasküler aktivitenin artması kalori harcamanız için yardımcı olur, fakat 1-15 tekrar aralığındaki ekstra tekrar sayısını bu tarz aktiviteler içine dahil edemeyiz. Yani aslında, bulk ve definasyon antrenmanı diye bir şey söz konusu değildir. Buna “daha aktif antrenman” diyebiliriz ancak. Orada da ciddi bir enerji tüketim farkı olmayacağı çok bariz. Ne kadar kalori yaktığımızı hesaplamak çok zor olduğu için, rakamları takip etmek en faydalısıdır.
Elbette definasyon için kardiyo işe yarar. Ama bu define olurken az tekrar/çok kilo yapamayacağınızı göstermez. Veya bulk yaparken 15 tekrarlık setler yapamayacağınızı da göstermez. Yani aktiviteyi arttırmak bir çözüm olabilir, fakat kalorik anlamda doğru tarafta olduğumuza emin değilsek boşa ter döküyor olma olasılığımız yüksek. Sonuç olarak definasyonun belirleyicisi beslen- memizdir. Antrenman, sadece bunun için bir araç olabilir. Genellikle kış ayları bulk dönemi yaşar, yaz öncesi ise definasyon dönemine gireriz. Malum yazları kiloları saklamak daha zor.