Turşu, her evde genellikle bulunan lezzetli bir eşlikçi. Özellikle evde yapılan turşular, doğal fermantasyon işlemi sayesinde diğer turşulara oranla daha fazla probiyotiğe sahip olmasıyla öne çıkıyor! Siz de özenle pişirdiğiniz yemeğinizin yanında servis edebileceğiniz farklı turşu tarifleri arayışındaysanız, ağız sulandıran seçeneklerle dolu bu tariflere göz atabilirsiniz.
Limonlu Lahana Turşusu
Malzemeler:
– 1 baş beyaz lahana (ortalama 1 kg)
– 1 su bardağı taze sıkılmış limon suyu
– 2 yemek kaşığı tuz
Yapılışı:
Beyaz lahanayı temizleyip ince şeritler halinde doğrayın. Doğranmış lahanayı geniş bir kaba alın. Üzerine tuz ve taze sıkılmış limon suyunu ekleyin. Malzemeleri iyice karıştırın, lahananın her tarafının limon suyu ve tuz ile buluşmasını sağlayın. Lahanayı bir kavanoza sıkıca yerleştirin ve üzerini kapatın. Kavanozu güneş almayan serin bir yerde, birkaç gün fermente etmeye bırakın. Turşu olgunlaştığında, buzdolabında saklayarak tüketebilirsiniz.
Salatalık Turşusu
Malzemeler:
– 5-6 adet salatalık (ortalama 500 g)
– 3 diş sarımsak
– 1 tatlı kaşığı tane karabiber
– 1 tatlı kaşığı tane hardal tohumu
– 2 su bardağı su
– 1 su bardağı sirke
– 2 yemek kaşığı tuz
Yapılışı:
Salatalıkları ince dilimler halinde kesin. Sarımsakları ezin veya ince doğrayın. Bir kavanoza salatalık dilimlerini, sarımsakları, tane karabiberi, hardal tohumunu ekleyin. Ayrı bir kapta su, sirke ve tuzu karıştırarak salamura suyunu hazırlayın. Hazırladığınız salamura suyunu kavanoza ekleyin. Kavanozu sıkıca kapatın ve birkaç gün serin bir yerde bekletin. Turşu olgunlaştığında buzdolabında saklayarak tüketebilirsiniz.
Havuçlu Karnabahar Turşusu
Malzemeler:
– 2 adet havuç (ortalama 200 g)
– 1 baş karnabahar (ortalama 500 g)
– 1 tatlı kaşığı tane hardal
– 1 tatlı kaşığı zerdeçal
– 2 su bardağı su
– 1 su bardağı sirke
– 2 yemek kaşığı tuz
Yapılışı:
Havuçları doğrayın karnabaharı çiçeklerini ayırarak kesin. Bir kavanoza havuçları ve karnabahar çiçeklerini yerleştirin. Üzerine tane hardal ve zerdeçal ekleyin. Ayrı bir kapta su, sirke ve tuzu karıştırarak salamura suyunu hazırlayın. Hazırladığınız salamura suyunu kavanoza ekleyin. Kavanozu sıkıca kapatın ve birkaç gün serin bir yerde bekletin. Turşu olgunlaştığında buzdolabında saklayarak tüketebilirsiniz.
Kırmızı Pancar Turşusu
Malzemeler:
– 4 adet kırmızı pancar (ortalama 500 g)
– 1 adet büyük boy soğan (ortalama 150 g)
– 2 su bardağı su
– 1 su bardağı sirke
– 2 yemek kaşığı tuz
Yapılışı:
Kırmızı pancarları yıkayıp kabuklarını soyun ve doğrayın. Soğanı ince dilimler halinde doğrayın.
Bir kavanoza pancarları ve soğanları sıralayarak yerleştirin. Ayrı bir kapta su, sirke ve tuzu karıştırarak salamura suyunu hazırlayın. Hazırladığınız salamura suyunu kavanoza ekleyin. Kavanozu sıkıca kapatın ve birkaç gün oda sıcaklığında fermente etmeye bırakın. Turşu olgunlaştığında buzdolabında saklayarak tüketebilirsiniz.
Mor Soğan Turşusu
Malzemeler:
– 4 adet mor soğan (ortalama 400 g)
– 2 su bardağı su
– 1 su bardağı beyaz sirke
– 2 yemek kaşığı toz şeker
– 1 yemek kaşığı tuz
– 5-6 adet tane karabiber
– 1 adet defne yaprağı (isteğe bağlı)
Yapılışı:
Mor soğanları soyun ve ince halkalar halinde dilimleyin. Bir kaba su, beyaz sirke, toz şeker ve tuzu ekleyerek karıştırın. Tane karabiber ve defne yaprağını ekleyin. Mor soğan dilimlerini bu karışıma ekleyin ve iyice karıştırın. Kavanoza mor soğanları yerleştirin ve üzerine su-sirke karışımını dökün. Kavanozu sıkıca kapatın ve birkaç saat oda sıcaklığında bekletin. Turşunun olgunlaşması için buzdolabına kaldırın ve birkaç gün bu şekilde muhafaza edin. Mor soğan turşusu servise hazır hale geldiğinde dilediğiniz yemeklerin yanında kullanabilirsiniz.
Rengarenk ojeler, bakımlı tırnaklar ve estetik eller… Neredeyse hepimizin sahip olmak istedikleri arasında değil mi? Aslında tırnak bakımı ve tırnakları güçlendirme, uzun ve meşakkatli, aynı zamanda da sabır gerektiren bir süreç. Bu süreci iyi yönetmek için tırnaklarımızın neye ihtiyaç duyduğunu göz önünde bulundurmamız faydalı olabilir. Bakımlı ve sağlıklı tırnaklar için hangi vitaminin ne işe yaradığını öğrenerek ilk adımı atabiliriz.
Tırnakların bakımlı olması, iyi gözükmesi ve genel sağlığını koruması için bazı vitaminlerin görevleri oldukça büyük. Her vitaminin kendine has özellikleri bulunur ve bu özellikler, tırnaklarınızın bakımlı olmasına yardımcı olmasının yanı sıra farklı görevleri sayesinde de genel olarak tırnakların iyi görünmesine yardımcı olabilir.
Bu vitaminlere gelecek olursak…
A Vitamini
A vitamini, tırnak hücrelerinin düzenli bir şekilde büyümesine yardımcı olmaya yarayan özelliklere sahiptir. A vitamini eksikliğinin, tırnakların kırılmasına ve yavaş büyümesine neden olduğu da bilinir.
A vitaminin diğer özelliklerinin arasında hücresel yenilenmeyi desteklemesi yer alır. Tırnak yatağındaki hücrelerin düzenli olarak yenilenmesi, sağlıklı tırnak büyümesine katkıda bulunabilir. A vitamini, tırnak hücrelerinin bölünmesini ve çoğalmasını teşvik ederek tırnakların güçlenmesine de yardımcı olabilir. Ek olarak A vitamini, antioksidan özelliklere sahiptir. Antioksidanlar, serbest radikallerle savaşarak hücresel hasarı azaltabilir. Tırnak sağlığına yönelik serbest radikallerin etkilerini azaltmak, tırnakların daha sağlıklı ve güçlü kalmasına yardımcı olabilir.
Biotin, tırnak sağlığı için en önemli vitaminlerden biridir. Protein sentezine katkıda bulunarak tırnakların daha güçlü ve sağlıklı olmasını desteklemesiyle öne çıkar ve genellikle tırnak güçlendirme takviyelerinde rastlanır.
Biotinin özelliklerinin arasında; tırnakların temel yapı taşı olan keratin sentezine katkıda bulunması yer alır. Keratin seviyeleri arttıkça tırnakların kırılma ve bölünme oranı azaldığı bilinir bu yüzden keratin oluşmunun desteklenmesi ilk aşamada önemlidir. Biotinin bir başka özelliği ise tırnak büyümesini teşvik edici olmasıdır. Biotin, hücre büyümesini ve çoğalmasını sağlayarak daha hızlı büyümesini destekleyebilir. Ayrıca biotin, tırnakların yanı sıra saç ve cilt sağlığını da destekleyebilir. Bu vitaminin düzenli alımı, tırnakların genel sağlığını artırabilir ve olası sorunlara karşı direnç oluşturabilir. Biotin eksikliğinin tırnak kırılması, çatlama ve zayıflama gibi sorunlara yol açabildiği bilinir; bu nedenle yeterli biotin alımına dikkat edilmesi önemlidir.
Antioksidan özelliklere sahip olan E vitamini, tırnakları çevresel faktörlere karşı koruyabilir ve kırılmalara karşı direncini artırabilir. Aynı zamanda tırnakların daha esnek ve dayanıklı olmasına yardımcı olabilir.
E vitaminin diğer özelliklerine gelecek olursak; en önemli özelliğinin arasında tırnaklarda ve saçlarda nem dengesini koruması yer alır. Özellikle kuru ve çatlamış tırnaklara sahip olan kişiler için E vitamini içeren kremler veya takviyeler, tırnakları nemlendirerek esnekliğini artırabilir ve kırılmaları önleyebilir. Bunlara ek olarak E vitamini, kan dolaşımını artırarak tırnak yatağındaki hücrelere daha fazla oksijen ve besin ulaşmasına yardımcı olabilir. Bu durum, sağlıklı tırnak büyümesini destekleyebilir.
D vitamini, kalsiyum emilimine yardımcı olan bir vitamin ve bu sayede tırnak sağlığı için önemli olan vitaminlerin arasında. Kalsiyum emilimi az olduğunda ise tırnaklarda kırılmalara ve zayıflamaya neden olabilir.
D vitamininin başlıca özelliklerinin arasında; bağışıklık sistemini desteklemesi ve bu sayede tırnakta oluşabilecek enfeksiyonların daha hızlı iyileşmesine yardımcı olması yer alır. Ek olarak; D vitamini, kalsiyum ve fosfor gibi minerallerin emilimini destekler. Bu mineraller, kemik ve tırnak sağlığında önemli rol oynar. D vitamini, vücutta kalsiyum ve fosforun daha etkili bir şekilde kullanılmasına yardımcı olarak, sağlıklı tırnak büyümesine ve güçlenmesine katkıda bulunabilir.
Vitaminlerin tırnak bakımındaki önemi kadar, bakım sürecinde hangi adımlara dikkat edilmesi gerektiği de aslında önemlidir. Tırnak bakımına özel bazı tüyolar ile daha sürdürülebilir bir tırnak sağlığına sahip olabilirsiniz.
Sağlıklı Beslenin
Tırnak sağlığı, içsel sağlığınızla doğrudan bağlantılıdır. Protein, biotin, folik asit ve omega-3 yağ asitleri içeren besinleri daha fazla tüketmeye özen gösterin. Yumurta, balık, fındık, ıspanak gibi besinler tırnaklarınızı güçlendirebilir.
Derin Kesmeyin
Tırnakları çok kısa kesmekten kaçının ve tırnak yatağınıza zarar vermemeye özen gösterin. Oval, kare veya yuvarlak tırnak şekillerinden birini seçerek tırnak sağlığınıza uygun bir form oluşturun.
Nemlendirin
Tırnaklar, eller gibi cildin bir uzantısıdır ve nem ihtiyaçları vardır. Özellikle soğuk hava koşullarında veya sık su temasında bulunulduğunda tırnaklarda kuruma meydana gelebilir. İyi bir nemlendirici kullanmak, tırnakların esnek ve sağlıklı kalmasına yardımcı olabilir. Bu konuda düzenli bir şekilde nemlendirmek de önemlidir.
Eldiven Kullanın
Temizlik yaparken kimyasallardan ve deterjanlardan da kaçınmak tırnak sağlığını korumaya yardımcı olabilir. Bu yüzden koruyucu eldiven edinebilir, kimyasal içeren maddelerle teması önleyebilirsiniz.
Tırnaklarınızı Güçlendiren Ürünler Kullanın
Tırnaklarınızı güçlendirmek ve korumak için özel olarak formüle edilmiş tırnak bakım ürünleri kullanabilirsiniz. Tırnak sertleştiriciler, tırnak cilaları ve tırnak ve cuticle (tırnak eti) yağları gibi ürünler tırnak sağlığını destekleyebilir.
Soğuk havalarda tatil, aslında sadece kayak veya snowboard ekseninde değil, doğayla bütünleşmeyi sağlayan kış kamplarını kapsayabiliyor. Kış kampları ise, kamp meraklılarının en sevdiği kamp türlerinden biri. Doğanın farklı renklerine şahit olmanın yanı sıra, vücudu soğuk hava şartlarında zorlamak, kamp tutkunlarının kış kampını sevmesinin nedenlerinin arasında.
Sadece kamp değil, bu deneyime bir spor aktivitesi katmak da günümüzde popüler. Trekking yani doğa yürüyüşü, her mevsim kamp yapanların tercih ettiği sportif aktivitelerin arasında bulunuyor. Kışın da, farklı rotalar ile trekking yapmak mümkün. Ancak hepsinden evvel, hem trekking hem de iyi bir kamp deneyimi için doğru çanta hazırlamak önem taşıyor.
Kış Kampı için Mutlaka Yanınıza Almanız Gerekenler
Hangi mevsimde olursa olsun, tam teçhizatlı bir kamp çantası hazırlamak, kamp deneyiminizi büyük oranda etkiler. Kış kampı, yaz kampına göre daha zor olabilir. Dolayısıyla iyi ve kapsamlı, büyük bir kamp çantası hazırlamaya hazır olun!
Mutlaka çantanızda bulunması gereken ürünlere gelecek olursak…
Isıtma ve Giyim Ürünleri
Önerilen ürünler: Isı yalıtımlı bir uyku tulumu, termal içlik ve çoraplar, su geçirmez ve rüzgar geçirmez bir kış montu, su geçirmez ve yalıtımlı kış botları, termal eldiven ve bere
Kış kampına hazırlık yaparken, çantanıza eklemeniz gereken ısıtma ve giyim ekipmanları arasında en öncelikli olarak ısı yalıtımlı bir uyku tulumu bulundurmanız şart. Bu sayede gece boyunca sıcaklık düşerken sizi koruyacak ve konforlu bir uyku sağlayacak ekipmanlara sahip olabilirsiniz. Sonrasında; termal içlik ve çorap bulundurmanız öneriliyor. Bu giysiler vücut ısısını muhafaza ederek soğuktan korunmanıza yardımcı olacak önemli giysilerin arasında bulunuyor. Su geçirmez ve rüzgar geçirmez bir kış montu ise, dış etkenlere karşı koruma sağlıyor. Bunlara ek olarak su geçirmez ve yalıtımlı kış botları da kamp kalitenizi artıracak unsurların arasında. Özellikle trekking için ısı yalıtımlı ve su geçirmeyen, aynı zamanda da konforlu olan bir ayakkabı seçmek oldukça önemli. Son olarak termal eldiven ve bere almayı da unutmamak, soğuk havadan tam olarak korunmanıza yardımcı olan eşyalar arasında.
Çadır ve Uyku Sistemi için Gerekenler
Önerilen ürünler: Kış koşullarına uygun, kalın duvarlı ve dayanıklı bir çadır, kar üzerine koymak için uygun kar çadırı çivileri, kalın mat veya kar battaniyesi, kar altında kullanmak üzere dayanıklı bir mat
Kış kampında çadır ve uyku sistemi seçimi, ekstrem hava koşullarına dayanıklılık ve sıcaklık kontrolü açısından kritik bir öneme sahip. Bu yüzden kalın duvarlı ve dayanıklı bir kış çadırı, soğuk rüzgarlardan korunmanın yanı sıra yoğun kar yağışına karşı da direnç göstererek sizi soğuktan koruyacaktır. Ayrıca, kar üzerine koymak için uygun kar çadırı çivileri, çadırınızı güvenli bir şekilde sabitlemenize yardımcı olur ve karın altında sizi koruyacaktır. Bunlara ek olarak uyku sistemini oluştururken kalın mat veya kar battaniyesi kullanmak, sıcaklık kontrolünü sağlayarak soğuk zeminin etkilerini azaltmasıyla öne çıkıyor. Bu ekipmanlar, kış kampında sıcak ve güvenli bir uyku deneyimi için önemli taşıyor. Her biri özenle seçilmiş ve uyumlu bir şekilde kullanıldığında çadır ve uyku sisteminiz, kış kampı deneyiminizi konforlu ve güvenli hale getirmenizin ilk adımı.
Beslenme ve Su İhtiyaçları
Önerilen ürünler: Yüksek kalorili, enerji veren kışa uygun besinler, termos içinde sıcak içecekler, su arıtma cihazı veya sıcak su için kar eritmek için malzemeler
Kış kampında beslenme ve su ihtiyacını karşılamak, enerji seviyelerini korumak ve vücut sıcaklığını dengelemek için önem taşıyor. Kamp çantanızda mutlaka bulundurmanız gereken ilk beslenme öğeleri; yüksek kalorili, enerji veren kışa uygun besinler olmalı. Kış kampında vücut, soğuk hava koşullarına karşı direnç göstermek ve sıcaklık üretmek için daha fazla enerji harcadığı için enerji sağlayan ve vücudu ısıtan besinler eklemek önem taşıyor. Kuruyemişler, enerji barları, çikolata, kuru meyveler gibi taşınabilir ve besleyici yiyecekleri çantanıza ekleyebilirsiniz. Ayrıca termos ve içerisinde sıcak içecek bulundurmak, mevcut ısınızı korumanıza yardımcı olabilir. Çay, kahve veya sıcak çikolata gibi içecekleri taşıyarak iç ısınızı koruyabilirsiniz. Son olarak su ihtiyacınızı karşılamak için taşınabilir su arıtma cihazı veya içilebilir su için kar eritmeye yarayacak ateş gereçlerini edinerek konforlu bir kamp deneyimine sahip olabilirsiniz. Kar eritme tenceresi, karı eritip içme suyu elde etmek için kullanılabilir.
Önerilen ürünler: Kafa lambası, ekstra pil, çakı, bıçak veya çok amaçlı kesici, ilk yardım kiti, acil durum sinyal cihazları (düdük, yüksek ışıklı yansıtıcı)
Kış kampında güvenlik ve acil durum malzemelerini doğru bir şekilde taşımak, beklenmedik durumlarla başa çıkabilmeniz için önemlidir. Bu yüzden çantanızda bulundurmanız gereken birkaç önemli eşyayı edinmenizi öneririz. Örneğin, kafa lambası ve ekstra pil bulundurmak, kış kampında gün ışığı daha kısa süreli olduğu için işinize yarayacaktır. Ekstra pil, lambanın enerji seviyesi düştüğünde rezerv olarak kullanılabilir. Çakı, bıçak veya çok amaçlı kesici aletler, yiyecek hazırlamaktan çadır kurmaya kadar pek çok işlev için işinize yarayabilir. Kesinlikle bulunması gereken başka bir eşya ise ilk yardım kiti olarak açıklanabilir. Beklenmedik kazalar veya küçük yaralanmalar için bir ilk yardım kiti bulundurmak önemlidir. Bandajlar, antiseptik mendiller, yara bantları, ağrı kesiciler ve temel ilaçlar içeren bir set, acil durumda hızlı müdahale sağlayabilir. Ek olarak Güvenliği artırmak için düdük ve yüksek ışıklı yansıtıcı bulundurmak, acil durumlarda başka insanlar ile iletişim kurmanıza yardımcı olabilir. Yüksek ışıklı yansıtıcı görünürlüğü artırabilir ve arama kurtarma ekiplerine yardımcı olabilir.
Diğer Önemli Malzemeler
Önerilen ürünler: Kar küreği, çakmak, tuvalet kağıdı ve temizlik malzemeleri, güneş gözlüğü ve güneş kremi (kar yansıması UV ışınlarını artırabilir)
Kış kampı için doğru ekipmanları taşımak, karşılaşılabilecek zorluklarla başa çıkmak ve keyifli bir deneyim yaşamak için unutulmaması gereken maddeler arasında. Bazı önemli eşyaları mutlaka bulundurmanızı öneririz. Örneğin kar küreği; çadır kurma, kamp alanını düzenleme ve acil durumlarda kar temizleme gibi çeşitli görevlerde kullanılıyor ve bu sayede kış kampının vazgeçilmez eşyalarının arasında bulunuyor. Katlanabilir, hafif ve dayanıklı bir kar küreği tercih edebilirsiniz. Çakmak ve kibrit ise kamp eşyalarının yapı taşları arasında. Kış kampında ateş, ısınma ve yemek pişirme için hayati önem taşıyor. Su geçirmez bir çakmak, soğuk ve nemli koşullarda bile ateş yakmanıza yardımcı olabilir. Kamp alanında temel hijyen için tuvalet kağıdı ve temizlik malzemeleri bulundurmayı da unutmayın. Ek olarak güneş gözlüğü ve güneş kremi de önemlidir. Kar yansıması UV ışınlarını artırabilir, bu nedenle güneş gözlüğü ve güneş kremi kullanmak önemlidir. Gözleri güneşin parlaklığından korumak ve cildi güneş yanıklarına karşı korumak için bu malzemeleri unutmamak önemlidir. Mutlaka yanınızda bulundurmanızı öneririz.
Artık çantamız hazır. Kamp çantamızı hazırladıysak artık trekking kavramının özüne inebilir, sonrasında ise trekking rotalarından bahsedebiliriz!
Trekking Nedir?
Trekking, yapılması en keyifli uzun soluklu sporların arasında yer alıyor. “Trekking”, özellikle doğal ortamlarda yapılan uzun ve zorlu yürüyüşleri ifade eden bir terim olarak biliniyor. Bu aktivite genellikle dağlık bölgelerde, ormanlarda, vadilerde, uzun mesafeli patikalarda veya diğer doğal alanlarda gerçekleşiyor. Trekking, yürüyüş yapmanın yanı sıra aynı zamanda doğal güzellikleri keşfetme, macera yaşama ve açık havada zaman geçirme deneyimini de sunuyor.
Trekking’in Faydaları
Doğayı keşfedebilirsiniz: Trekking, genellikle çeşitli doğal ortamları keşfetme ve yeni yerler görmeyi içeren bir spor. Bu, keşif ve macera arayan kişiler için ideal bir spor olabilir. Yürüyüş rotaları, dağlık bölgeler, ormanlar ve vadiler gibi çeşitli doğal manzaralarda geçtiği için trekking yapanlar, doğanın güzelliklerini keşfetmenin yanı sıra kendi sınırlarını da zorlayabilirler. Bu, katılımcılara yeni deneyimler kazandırabilir ve yaşamın rutininden uzaklaşma fırsatı tanıyabilir.
Fiziksel sağlığı destekler: Trekking, uzun mesafelerde yapılan yürüyüşleri içerdiği için genellikle yürüyüş yapan kişilerin genel fiziksel sağlığını artırmasıyla biliniyor. Yürüyüş, kalp-damar sistemi sağlığını iyileştirebilir, kasları güçlendirebilir ve vücut kondisyonunu artırabilir. Ayrıca, trekking yapmak, genellikle çeşitli zorluk seviyelerini içerdiği için vücudu çeşitli açılardan çalıştırabilir.
Zihinsel sağlığa iyi gelir: Trekking, doğada yapılan bir aktivite olduğu için zihinsel sağlık üzerinde olumlu etkileri ile önerilir. Doğanın içinde zaman geçirmek, stresi azaltabilir, zihinsel rahatlama sağlayabilir ve ruh halini iyileştirebilir. Trekking sırasında çevresel güzellikleri görmek ve sessiz bir ortamda bulunmak, zihinsel dinginlik ve gevşeme sağlayabilir.
Türkiye’nin En İyi Trekking Rotaları
Doğa için Likya Yolu
Likya Yolu, Türkiye’nin güneybatısında, antik Likya bölgesinde yer alan ve Akdeniz kıyısından başlayıp Toros Dağları’nın eteklerine kadar uzanan ünlü bir yürüyüş parkuru. Trekking severler için oldukça çekici olan bu rota, tarihî zenginlikleri, muazzam doğal güzellikleri ve zorlu parkurları ile dikkat çekiyor. Likya Yolu, zengin flora ve fauna ile öne çıkan ormanlar, dağlar, vadiler ve Akdeniz manzarası gibi çeşitli doğal güzelliklere ev sahipliği yapıyor. Yol boyunca yürüyenler, deniz manzarası eşliğinde zeytin ağaçları, çam ormanları ve tarihi kalıntılar arasında geçiş yapma şansına sahip. Ek olarak genellikle hafif iklimi nedeniyle yılın her mevsiminde geçilebilir. Ancak yaz aylarında sıcaklık yüksek olabilir, bu nedenle sonbahar ve kış mevsimleri trekking için daha elverişli olabilir.
Kültür için St. Paul Yolu
St. Paul Yolu, adını Aziz Paul’un Anadolu’da yaptığı seyahatlerden almasıyla ünlü olan bir trekking yolu. Bu rota, Antakya’dan başlayarak Perge ve Antalya gibi antik kentleri keşfetmeye olanak tanıyor. Tarihi kalıntılar, kiliseler ve diğer antik yapılarla karşılaşma fırsatı sizi heyecanlandırıyorsa bu yolu tercih etmenizi öneririz. Bunların yanı sıra St. Paul Yolu, orta zorluk seviyesinde bir trekking rotası olarak kabul ediliyor. Rota, genellikle iyi işaretlenmiş ve bakımlı patikalardan oluşuyor. Ayrıca kamp kurmak için de birçok alan bulunuyor.
Dağcılık için Tahtalı Dağ Yolu
Tahtalı Dağ Yolu, Türkiye’nin önde gelen trekking rotalarından biri ve özellikle doğa severlere muazzam manzaralar sunmasıyla öne çıkıyor. Toros Dağları’nın etkileyici manzaralarına şahit olma şansını kaçırmamak için bu rotayı göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederiz. Patika boyunca ormanlık alanlar, derin vadiler ve açık alanlar arasında geçiş yapılır. Ayrıca, yüksek irtifada bulunan bu rota, Akdeniz’in muhteşem kıyı manzaralarını ve Antalya’nın geniş perspektifini gözler önüne seriyor.
Kışın gelmesiyle birlikte sıcak çayların, karda yürüyüşlerin ve kış modasının tadını çıkarmak için sabırsızlanıyoruz. Ancak konu cildimiz olduğunda işler değişebiliyor. Soğuk hava, rüzgâr ve iç mekân ısıtma sistemleri cildimizi olumsuz etkileyebiliyor. Elbette kışın zorlu koşullarına meydan okuyup cildimizi korumamız mümkün. İşte cilt bakım önerilerimiz!
Cildininizi Soğuk Hava ve Rüzgâra Karşı Savunun
Kışın cildimiz soğuk rüzgar ve dondurucu havadan etkilenebiliyor. Yoğun bir nemlendirici ise cildin derin tabakalarına nüfuz ederek nemin kaybını önleyebiliyor. İçeriğinde gliserin, hyaluronik asit gibi nemlendirici maddeler bulunan ürünleri tercih etmek, cildin su dengesini korumak için etkili bir yol olabiliyor. Ancak her cilt farklı ihtiyaçlara sahip. Kuru, yağlı, karma veya normal gibi cilt tipinize uygun ürünler seçmek, cildinizin ihtiyaçlarını doğru bir şekilde karşılamanıza yardımcı olacaktır.
Beslenmeniza Renk Katın
Kışın sebzeler genellikle rengarenk olmaktan uzaktır, ancak cilt için besin dolu bir diyet önemli. Havuç, ıspanak, avokado gibi renkli sebzeler, içerdikleri zengin vitamin ve antioksidanlarla cilt için birer hazine gibi. Havuç beta-karoten açısından zengin olduğundan cildin renk tonunu düzeltebiliyor ve elastikiyetini artırabiliyor. Ispanak ise demir ve C vitamini içeriyor, bu da cildin sağlıklı bir şekilde parlamasına yardımcı olabiliyor. Avokado ise E vitamini ve omega-3 yağ asitleri bakımından zengin, cildin nem dengesini koruyarak yumuşak ve esnek kalmasına destek olabiliyor. Bu renkli besinleri günlük beslenme rutininize ekleyerek, cildinizi içeriden destekleyebilir ve sağlıklı bir parlaklık kazanabilirsiniz.
Güneş Koruyucu Kullanmayı İhmal Etmeyin
Güneş koruyucu kullanmak kışın ihmal edilen cilt bakım adımlarından biri. Ancak kar üzerinden yansıyan güneş ışınları, cildinize yazın olduğu gibi zarar verebiliyor. Soğuk hava sizi aldatmasın; UV ışınları, bulutların ardından da etkili bir şekilde cildinize nüfuz edebiliyor. Günlük olarak güneş koruyucu kullanmak, cildinizi güneşin olumsuz etkilerinden korumak için kritik bir unsur. Bu sadece cildinizi UVB ışınlarından değil, aynı zamanda UVA ışınlarından da koruyarak yaşlanma belirtilerini azaltabilir ve cilt lekelerini önleyebilir.
Besleyici Maskelere Şans Verin
Evde kolayca hazırlayabileceğiniz veya güvenilir kozmetik markalarından temin edebileceğiniz besleyici maskeler, cildinize kışın gerekli olan özel ilgiyi sunabiliyor. Bu maskeler, doğal yağlar ve vitaminlerle zenginleştirilmiş formülasyonlarıyla öne çıkıyor. Argan yağı, Hindistan cevizi yağı veya badem yağı gibi doğal yağlar, cildin derin katmanlarına nüfuz ederek onu besleyip nemlendirebiliyor. Aynı zamanda, A, C ve E vitaminleri içeren maskeler cildin savunma sistemini güçlendiriyor ve böylece soğuk rüzgâr ve kuru hava karşısında dirençli kalmasına yardımcı oluyor. Bu besleyici maskeler, cildinizi canlandırmanın yanı sıra size hoş bir kış ritüeli sunuyor.
Kışın soğuk hava nedeniyle sıcak duş almak cazip gelebiliyor, ancak uzun süreli sıcak duşlar cildin kurumasına neden olabiliyor. Ilık su kullanarak cildinizi nazikçe temizlemeyi tercih edin ve duş sonrasında hemen nemlendirici uygulamayı unutmayın.
Dudaklarınıza Özel İlgi Gösterin
Çatlamış dudaklar kışın sıkça karşılaşılan bir sorundur. Besleyici bir dudak balmı kullanarak dudaklarınızı sık sık nemlendirin.
Su İçmeyi Unutmayın
Kışın soğuk hava ve sıcak içeceklerin cazibesiyle su içme alışkanlığınız azalabiliyor. Oysa içeriden gelen nem, cildinizin elastikiyetini korumak ve sağlıklı bir parlaklık kazanmak için kritik. Yeterli su tüketimi, cildinizin kurumasını önleyebiliyor ve kışın oluşabilecek çatlamaların ve matlığın önüne geçebiliyor. Günlük su alımına dikkat ederek, cildiniz için içsel bir nem deposu oluşturabilir ve kışın da sağlıklı bir görünüm kazanabilirsiniz.
Ellerinizi İhmal Etmeyin
Eller, soğuktan en çok etkilenen bölgelerden biri. Kışın eldiven kullanmak, ellerinizi soğuktan ve kuruluktan koruyarak yumuşak kalmasını sağlayabiliyor.
Cildinizi İçeriden Güçlendirin
Kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmek ve cildinizi içeriden desteklemek için antioksidan bakımından zengin besinlere yönelin. C vitamini içeren narenciye, kivi, brokoli gibi besinler, cildinizin direncini artırarak soğuk hava şartlarına karşı koruyucu bir kalkan oluşturabiliyor. Aynı zamanda, E vitamini içeren badem, fındık, ıspanak gibi besinler de cildinizin nem dengesini koruyarak kışın oluşabilecek kuruluğa karşı savunma sağlayabiliyor. Beslenme alışkanlıklarınıza bu antioksidan dolu besinleri ekleyerek; cildiniz için gerekli olan güçlü destekleri sağlayabilirsiniz.
Düzenli Peeling Yapın
Bu dönemde düzenli peeling uygulamak, cildinizin yaşadığı kuruluk ve matlık sorunlarına etkili bir çözüm sunabiliyor. Peeling, ölü cilt hücrelerini nazikçe temizleyerek cildinizin yenilenmesine yardımcı oluyor. Ayrıca bu uygulama; cildinizin daha iyi nefes almasına ve ürünlerin daha etkili bir şekilde emilmesine olanak tanıyor. Unutmayın, sağlıklı ve parlak bir cilt için düzenli bakımın önemi kışın da büyük!
Sağlıklı Yağlarla Cilt Bariyerini Güçlendirin
Omega-3 bakımından zengin besinleri tüketmek, cildinizin bariyerini güçlendirerek dış etkenlere karşı daha dirençli olmasına yardımcı oluyor. Somon, ceviz, chia tohumları gibi omega-3 açısından zengin yiyecekleri düzenli olarak yiyerek; cildinizin nem tutma kapasitesini artırabilir ve kışın yaşanabilecek kuruluk problemlerini en aza indirebilirsiniz.
Kış mevsiminde popülaritesi artan ve mutfağımızı, yemeklerimizi kendine has aromalarıyla süsleyen, lezzetlendiren baharatları merak ediyor musunuz? Kışın en çok kullanılan ve kullanılması önerilen kış baharatlarını açıklıyoruz!
Tarçın
Kokusuyla yürek yakan tarçın, en sevilen kış baharatlarından biri. Sütlü tatlılara çok yakışan tarçın, salep ile kışın vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Pişirdiğiniz kurabiye, kek veya başka tariflere de eklendiğinde tüm evinize yayılan kokusu ile gönüllere taht kuruyor.
Tarçının öne çıkan özellikleri arasında antioksidan yüklü olması yer alıyor. Tarçın, polifenoller de dahil olmak üzere güçlü antioksidanlarla yüklü bir baharat. Dolayısıyla kışın bağışıklığınızı korumak için tüketmeniz öneriliyor. Ek olarak kalp hastalıklarından koruması ve kan şekerini dengelemesi de önemli özelliklerinin arasında.
Bergamot
Bergamot, özellikle sabah kahvaltılarında “earl grey” çayı olarak da karşımıza çıkabiliyor. Çay aroması olarak bilinse de bergamot aslında bir kış meyvesi ve farklı alanlarda da baharat kullanılabiliyor.
Bergamotun öne çıkan özelliklerinin arasında strese karşı etkili olması ilk sıralarda yer alıyor. Rahatlatıcı ve gevşetici yönleriyle kendinizi daha iyi ve daha zinde hissetmenizi sağlamaya da yardımcı olabiliyor. Diğer özelliklerinden biri ise cildin canlı kalmasına katkı sağlaması. Ek olarak bergamot, limona benzer bir meyve olduğundan ağız ve diş sağlığını da destekleyen özelliklere sahip.
Zencefil
Zencefil, baharat olarak kullanılan ve aynı zamanda farklı özellikleri ile bilinen bir bitki. Zencefil, binlerce yıldır Asya kökenli geleneksel tıpta kullanılan; çeşitli sağlık faydaları ile ilişkilendirilen bir bitki ve özellikle Çin mutfağında sıklıkla karşılaştığımız bir baharat.
Zencefilin özelliklerine gelecek olursak… Mide rahatsızlıklarına iyi gelen zencefil ve limon ikilisinden başlayarak sindirim sistemini düzenleyici etkilerine; hazımsızlık, gaz ve şişkinliği hafifletmesinden bağırsakları çalıştırmasına kadar uzanan etkilerinden söz edebiliriz.
Zerdeçal
Zerdeçal, özellikle Asya mutfağında sıklıkla kullanılan bir baharat olarak biliniyor. Aynı zamanda “kurkumin” adı verilen güçlü bir antioksidan içermesiyle kış mevsiminin vazgeçilmez baharatlarının arasında yer alıyor. Hem tuzlu hem de tatlı tariflerine rahatlıkla uyum sağlayan zerdeçal, çeşitli etkileriyle öne çıkıyor.
Zerdeçalın özelliklerinin arasında; güçlü anti-enflamatuar özelliklere sahip olması, zengin vitamin ve mineral kaynağı olması, kalp sağlığını destekleyen bileşenlere sahip olması ve bağışıklığı güçlendirici etkileri yer alıyor.
Bilinen en değerli baharatlardan biri olan kakule, safran ve vanilyadan sonra dünyanın en pahalı baharatlardan biri olarak biliniyor. Kuvvetli ve keskin bir tada sahip olmasına rağmen birçok tarife farklı bir aroma veren kakule, çaylarda ve kahvelerde daha sık kullanılıyor.
Kakulenin özelliklerinin arasında ise mide ağrısı, sindirim sorunları, gaz ve hazımsızlığa karşı mideyi rahatlatması gibi özelliklerinin yanı sıra astım, bronşit gibi solunum yolu rahatsızlıklarına karşı iyileştirici bir etkiye sahip olması bulunuyor.
Bir anda gelen tatlı krizleriniz mi var? Tüm diyetinizi bozdurmaya ve sizi yoldan çıkarmaya hazırlanıyorlar mı? Her durumda olduğu gibi bu krizleri atlatmanın da aslında çeşitli yolları var ve bu konuda yalnız değilsiniz. Aslında kadınların %97’sinin ve erkeklerin %68’inin, şeker isteği de dahil olmak üzere bir tür yiyecek aşermesi yaşadığı eski araştırmalarda kaydedilmiş verilerin arasında. Siz de sık sık tatlı krizleri ile baş etmek zorunda kalıyorsanız bu yazımızı okuyarak krizleri atlatma sürecinizi kolaylaştırabilirsiniz!
İşte yapabilecekleriniz…
Açsanız Sağlıklı ve Doyurucu Bir Yemek Yiyin
Tatlı krizlerinin açlıkla aynı şey olmadığının farkına varmak önemlidir. Enerjiyi arayan vücudunuz değil, ödül sisteminde çok fazla dopamin salgılayan beyniniz olabilir mi? Açken canınız tatlı çektiğinde bu duyguya direnmek zordur. Aslında açlıkla birleşen şiddetli arzu, çoğu insanın üstesinden gelmekte zorlandığı güçlü bir dürtüdür. Açken canınız sağlıksız şeyler çekiyorsa en iyi yöntemlerden biri hemen sağlıklı bir yemek yemektir. Mutfağınızı sağlıklı atıştırmalıklar, yiyecekler veya önceden hazırlanmış yemeklerle doldurarak acıktığınız anda tatlıdan ziyaden bu opsiyonları değerlendirebilirsiniz. Et, balık ve yumurta gibi protein açısından zengin besinler özellikle açlığı frenlemek için iyidir.
Sıcak Bir Duşa Girin
İştah ve duş arasındaki ilişki hala araştırılsa da sonuçlar umut verici. Raporlar, sıcak duş veya banyonun iştahı durdurmada etkili olabileceğini öne sürüyor. Şeker isteği yaşayan bazı kişiler, sıcak duş veya banyonun rahatlama sağladığından bahsediyor. Duygusal yeme durumundan muzdaripseniz, keyfinizi yerine getirecek şekerlemeler arıyorsanız; tam olarak sıcak bir duş, tatlı krizinizi yönetmenize yardımcı olabilir. Cildinizi yakacak kadar sıcak değil ama rahatsız hissetmenin eşiğinde olacak kadar sıcak su ile vücudunuzu ve zihninizi rahatlatmak için ilk adımı atabilirsiniz. Duştan çıktığınızda, sanki uzun süredir saunada oturuyormuşsunuz gibi “sersemlemiş” bir duyguya sahip olmanız muhtemeldir. Bu noktada büyük olasılıkla tatlı isteğiniz kaybolacaktır.
Dışarıda Hızlı Bir Yürüyüşe Çıkın
Tatlı krizlerinde işe yarayabilecek başka bir öneri de dışarı çıkıp tempolu bir yürüyüş yapmak olarak bilinir. Hatta eğer koşu ile ilgileniyorsanız, koşmak daha da iyi olacaktır. Yürüyüş veya koşu gibi egzersizler; kafanızı boşaltmaya ve başka bir eyleme konsantre olmanıza yardımcı olur. Bunlara ek olarak, egzersiz yapmak beyninizde endorfin veya “iyi hissetme” kimyasallarının salgılanmasını sağlaması sayesinde iştahınızın azalmasına da yardımcı olabilir. Eğer dışarı çıkamıyorsanız evde yapabileceğiniz bazı egzersizler de işe yarayabilir.
Stresli zamanlar, tatlı krizlerinin en büyük yaratıcısıdır. Sebebi ise stresin kortizol seviyelerinizi etkilemesidir. Kortizol, yükseldiğinde dolaşımdaki glikoz ve insülin düzeylerini değiştiren bir hormondur. Stres, insanlarda açlığı ve iştahı farklı şekilde etkilerken, çoğu zaman her ikisinde de artışa neden olabilir. Özellikle akut stres zamanlarında kortizol daha da yükselebilir ve bu da “aşırı hızlanma” hissine neden olabilir. Vücudunuz aşırı hızdayken enerji depolarını hızla kullanacak ve bu enerji depolarını yenilemenin hızlı yollarını arayacaktır.
“Neden canım tatlı çekiyor?” sorusunun en yaygın cevaplarından birisi de budur. Stres, insanlarda açlığı ve iştahı farklı şekilde etkilerken çoğu zaman her ikisinde de artışa neden olabilir. Dolayısıyla stresinizi azaltmanın yollarını bulmak bu konuda önemlidir. Meditasyon, en yaygın uygulanan stres azaltma yolu olarak açıklanabilir. Daha detaylı bilgi için “Meditasyonun Ruh ve Beden Sağlığına Faydaları” yazımıza göz atabilirsiniz.
Mineral Takviyelerine Beslenmenizde Yer Verin
Mineral eksiklikleri, tatlıya düşkünlüğün başka bir nedeni olabilir. Vücudunuz belirli bir yiyecek veya tadı arzuluyorsa o bileşenin eksik olduğunun habercisi olabilir. Bazen tuzlu gıdaları tüketme arzusu ile sodyum eksikliği arasında bir ilişki olması gibi tatlı, şekerli gıdalara duyulan istek de vücuttaki belirli mineral dengesizlikleriyle ilişkili olabilir. Örneğin, demir eksikliği enerjinizi tüketerek kendinizi yorgun ve zayıf hissetmenize neden olabilir. Bu aynı zamanda neden tatlı krizi yaşadığınızı da açıklayabilir, çünkü vücudunuz kendini canlandırmak için hızlı enerjiye ihtiyaç duyacaktır.
Kalsiyum, çinko, krom ve magnezyum dengesizlikleri de tatlı krizi olarak kendini gösterebilir. Bu mineraller birlikte, karbonhidrat metabolizmasından düşünme, hareket etme ve hissetme şeklinizi kontrol eden hormonların ve enzimlerin üretilmesine ve düzenlenmesine kadar vücudunuzdaki yüzlerce süreçte rol oynamasıyla bilinir. Bu mineraller yeterli miktarda tüketilmediğinde ve depolanmadığında tatlı ve şekerli besinlerin düşüncesine, görüntüsüne veya kokusuna anormal tepkiler veriyor olabilirsiniz. Bu yüzden mineral takviyelerine beslenmenizde yer vermek, bu konuda size yardımcı olabilir.
Yeteri Kadar Su İçip İçmediğinizi Kontrol Edin
Hidrasyon, normal açlık tepkisine katkıda bulunan diğer faktörlerden biridir. Bu nedenle, şeker isteğini nasıl bastıracağınıza dair kolay bir çözüm arıyorsanız, su alımınızı kontrol altında tutmak harika bir başlangıç noktası olabilir. Pek çok kişinin, egzersiz rutinlerinin dışında sıvı alımına çok az önem verdiği ve günlük su tüketimini takip etmedikleri bilinir. Hidrasyon ise mineral alımıyla yakından ilişkilidir. Yeterince sıvı almıyorsanız, kalsiyum, çinko, krom ve magnezyum gibi önemli minerallerden yoksun olabilirsiniz veya elektrolitler açısından dengesiz bir duruma sahip olabilirsiniz. Az önce yukarıda bahsettiğimiz gibi mineraller eksiklikleri tatlı krizlerine yol açabilir. Dolayısıyla yeterli sıvı almadığınızda yaşayabileceğiniz mineral eksikliği, susamışken yanlışlıkla tatlı isteği duymanıza neden olabilir.
Her mevsimin tadı ayrı. Sonbaharın meyveleri ve sebzeleri ise bizi kışa hazırlayan besin depoları olarak açıklanabilir. Eğer sağlıklı beslenmeyi benimseyenlerdenseniz sonbaharın geniş lezzet olasılıkları sizi daha da mutlu edecektir! Karbonhidrat ve lif açısından zengin olan yulaf, her mevsim olduğu gibi sonbaharda da yanımızda. Hem de içinizi ısıtacak sıcak haliyle!
Siz de farklı tarifler denemeyi seviyorsanız bu tariflere şans verebilirsiniz.
Kakaolu Keçiboynuzlu Yulaf Lapası
Malzemeler:
-1 su bardağı süt
-4 yemek kaşığı yulaf ezmesi
-1 yemek kaşığı kakao
-1 yemek kaşığı keçiboynuzu özü
– Üzerini süslemek için:
-Muz, ceviz, çiğ badem, kuru meyve
Yapılışı: Küçük bir tencerenin içerisine 4 yemek kaşığı yulaf ezmesi ekleyin. Süt, kakao ve keçiboynuzu özünü yulaf ezmesinin üzerine ekleyin. Öncelikle orta ateşte, daha sonra kısık ateşte yulafları yumuşayıncaya kadar pişirin. İstenilen kıvama geldiğinde, hazırladığınız yulaf lapasını kaseye alıp üzerini dilediğiniz gibi süsleyebililirsiniz.
Elmalı ve Hurmalı Yulaf Lapası
Malzemeler:
– 2 adet orta boy kırmızı elma
– 1 tatlı kaşığı bal
– 1 tatlı kaşığı limon suyu
– ¼ tatlı kaşığı tarçın
– 1 su bardağı süt ya da badem sütü
– 1 su bardağı yulaf ezmesi
– 1 su bardağı su
– 4 adet kıyılmış hurma
Yapılışı:
Elmaları ince ince dilimleyin ve fırın kağıdı yaydığınız bir tepsiye dizin. Fırınınızı 175 dereceye ayarlayıp ısınmaya bırakın. Limon suyu, bal ve tarçını karıştırarak elde ettiğiniz şurubu elma dilimlerinin üzerine dökün. Elmaları yaklaşık 5 dakika boyunca fırınladıktan sonra tepsiyi bir kez karıştırın ve 15 dakika daha fırında bırakın. Bir sos tenceresine yulaf, su ve sütü ekleyip orta ateşte karıştırmaya başlayın. Kıyılmış hurmaları da sos tenceresine ekledikten sonra yulaflar şişene dek pişirmeye devam edin. Son olarak sos tenceresini ocaktan alın ve iki kaseye eşit olarak paylaştırın. Fırından çıkardığınız elma dilimlerini yulaf lapasının üzerine ekleyerek servise hazır hale getirin. Dilerseniz servis öncesinde yulaf kaselerini kırılmış fındık ya da cevizle de süsleyebilirsiniz.
C Vitamini Deposu: Portakallı ve Mandalinalı Yulaf Lapası
Malzemeler:
-1 su bardağı süt
-1 adet mandalina
-½ portakal
-2 yemek kaşığı yulaf
-1 yemek kaşığı file badem
Yapılışı: Süt ve yulafı bir kabın içerisine aktarın ve kısık ateşte pişirmeye başlayın. Bu noktada içerisine aroma vermesi için mandalina ve portakal kabuğu rendeleyin. Lapa haline gelen yulafı bir kaseye boşaltın. Üzerini portakal ve mandalina dilimleriyle süsleyin. File bademler ile son dokunuşu yapın.
Alışılmışın Dışında: Tuzlu Yulaf Lapası
Malzemeler:
– 1 yemek kaşığı sızma zeytinyağı
– ¼ su bardağı ince kıyılmış arpacık soğanı
– ¾ su bardağı yulaf
– 1 diş rendelenmiş sarımsak
– 1 bardak su
– ½ çay kaşığı deniz tuzu
– ½ çay kaşığı taze çekilmiş karabiber
– 1 adet haşlanmış yumurta
– 1 sap yeşil soğan
– Dilimlenmiş yarım avokado
– Göz kararı yeşillik
– Acı sos
– Limon dilimi
Süslemek için:
– 3-4 adet mantar veya 1 yemek kaşığı sotelenmiş ıspanak
Yapılışı: Zeytinyağını küçük bir tencerede orta ateşte ısıtın. Arpacık soğanını ekleyin ve yumuşayana kadar yaklaşık 2 dakika pişirin. Yulaf ve sarımsağı ekleyip karıştırın, ardından su ve tuzu ekleyip kaynatın. Düşük ateşe geçin ve ara sıra karıştırarak 15 ila 20 dakika kadar yulaflar kalın ve kremsi olana kadar pişirin. Daha sonra tuz ve karabiber ekleyin. Ateşten alıp kaselere paylaştırın. Üzerine sotelenmiş ıspanak, yumurta, yeşil soğan, avokado ve göz kararı kadar yeşillik ekleyin. Üzerine acı sos ve limon suyu sıkarak servis yapın.
Sonbaharın Lezzeti: Balkabaklı Yulaf
Malzemeler:
– ½ su bardağı bal kabağı püresi
– 1 su bardağı badem sütü
– 3 yemek kaşığı yulaf ezmesi
– 1 tatlı kaşığı bal
– 5-6 adet badem
Yapılışı: Badem sütü, bal kabağı ve yulaf ezmesini pişirin. Üzerini bal ve bademle süsleyin.
Cilt elastikiyetinin kaybedilmesinin yaşlanma sürecinin doğal bir parçası olduğu bilinir. Seneler geçtikçe cilt, kolajen kaybının yanı sıra, cilde esneme ve geri çekilme yeteneği sağlayan bir protein olan elastini de kaybetmeye başlayabilir. Elastin, cildin dermis adı verilen tabakasının bağ dokusunda bulunan bir bileşen olarak açıklanabilir ve yaş almanın yanı sıra çevresel ve yaşam tarzı nedenleri ile azalabilir.
Cildin elastikiyetini korumak için uygulanabilecek birçok yol var. İşte cildin elastikiyetini artırmaya yönelik önerilerden bazıları…
Beslenmenizi Düzenleyin
Her alanda olduğu gibi cilt esnekliğinde de beslenme düzeni önem taşır. Herhangi bir eyleme geçmeden evvel beslenmenizi düzenlemeniz, cildinizin esnekliğinin artmasına yardımcı olabilir.
Cilt elastikiyetini artırmaya yardımcı olan 5 önemli besine gelecek olursak…
Yağlı balıklar: Somon ve uskumru gibi yağlı balıklar sağlıklı ve esnek ciltler için mükemmel besinlerdir. Cilt sağlığını korumak için önemli olan zengin omega-3 yağ asitleri kaynaklarıdır. Omega-3 yağ asitleri; cildin kalın, esnek ve nemli kalmasına yardımcı olmak için gereklidir. Balıktaki omega-3 yağları kızarıklık ve sivilceye neden olabilecek iltihabı azaltabilir. Hatta cildinizi güneşin zararlı UV ışınlarına karşı daha az hassas hale getirebilir.
Avokado: Avokado da sağlıklı yağlar açısından zengindir. Bu yağlardan yeterince almak cildin esnek ve nemli kalmasına yardımcı olmak için çok önemlidir. Ayrıca avokadoların cildinizi güneşin zararlarından korumaya yardımcı olabilecek bileşikler içerdiği de bilinir. Avokado aynı zamanda cildinizi oksidatif hasara karşı korumaya yardımcı olan önemli bir antioksidan olan E vitamini açısından da iyi bir kaynaktır.
Kırmızı veya sarı biber: Biber, vücudunuzun A vitaminine dönüştürdüğü mükemmel bir beta karoten kaynağıdır. Aynı zamanda en iyi C vitamini kaynaklarından biridir. Bu vitamin, cildi sıkı ve güçlü tutan kolajen proteinini oluşturmak için gereklidir.
Brokoli: Çinko, A vitamini ve C vitamini de dahil olmak üzere cilt sağlığı için önemli olan birçok vitamin ve mineralle doludur. Ayrıca beta karoten gibi çalışan bir karotenoid olan lutein içerir. Lutein, cildinizin kurumasına ve kırışmasına neden olabilecek oksidatif hasara karşı cildinizi korumaya yardımcı olur.
Domates: Harika bir C vitamini kaynağıdır ve likopen de dahil olmak üzere tüm önemli karotenoidleri içerir. Beta karoten, lutein ve likopenin cildinizi güneşten kaynaklanan hasarlara karşı koruduğu bilinir. Ayrıca kırışıklığı önlemeye de yardımcı olabilirler.
Güneşe Maruz Kalmayı Sınırlayın
UV ışınlarına aşırı maruz kalmak cildin elastikiyetini azaltabilir ve cildin erken yaşlanmasına neden olabilir. Güneş koruyucu kullanmak cilt elastikiyetini iyileştirmez ancak daha fazla hasarı durdurabilir. Dolayısıyla güneş koruyucu kullanarak gerekli önlemleri alabilirsiniz.
Yüz Egzersizleri Yapın
Cilt altındaki kasları hedef alıp güçlendirebilecek bazı yüz egzersizleri olduğunu biliyor musunuz? Egzersizlerin cildin sıkılaşmasına katkıda bulunduğu söylense de rehberlik için bir profesyonele veya dermatoloğa danışmak elbette ki önemli. Ancak özellikle yüz yogası gibi trendleri araştırarak size uygun hareketleri uygulayabilirsiniz. Yüz kaslarınızı dinç tutarak elastikiyetini korumasına yardımcı olabilirsiniz. Yüz egzersizlerinden elde edilen sonuçların fark edilmesinin zaman alabileceğini unutmayın.
Yeterli Uyku ve Stres Yönetimi Konusuna Önem Verin
Kaliteli bir şekilde uyuyamamak ve kronik stres, cilt sağlığına ve görünümüne zarar verebilir. Her gece 7-9 saat kaliteli uyku almak cildinizin onarılması ve yenilenmesi için çok önemlidir. Ek olarak meditasyon, yoga veya derin nefes alma egzersizleri gibi stres azaltma tekniklerini uygulamak da stres seviyenizi yönetmenize yardımcı olabilir. Yüksek stres, sivilce gibi cilt sorunlarına yol açabilir ve egzama veya sedef hastalığı gibi mevcut rahatsızlıkları şiddetlendirebilir. Uyku ve stres yönetimine öncelik vererek sağlıklı ve ışıltılı bir cilde sahip olabilirsiniz.
Sigara içen kişilerin cilt elastikiyeti genellikle içmeyenlere göre daha azdır. Sigara içmenin cilt dışında da birçok zararı vardır. Örneğin kan damarlarını daraltır, kan akışını azaltır. Ek olarak besinlerin ve oksijenin cilde ulaşma yeteneğini sınırlandırır. Ayrıca sigaradaki toksinlerin, elastin ve kolajen liflerine de zarar verdiği gösterilmiştir. Sigarayı bırakmak, sigara içmenin cilde ve vücudun geri kalanına verdiği hasarın azaltılmasına yardımcı olur.
Kalbimiz, doğduğumuz günden son nefesimize kadar; durmadan çalışıyor ve beynimiz ile koordineli bir şekilde hayatımızı sürdürmemize yardımcı oluyor. Birçok önemli ve hayati görevi olan kalbimizin sağlıklı olması; hayat kalitemizi artırabilmemizden az yorulmamıza ve günlük aktivitelerimizi rahat gerçekleştirebilmemize kadar birçok alanda önem taşıyor. Siz de lalp sağlığınızı korumanın ve geliştirmenin yollarını merak ediyorsanız bu yazımızı okuyabilirsiniz!
İşte kalp sağlığınızı korumanızı sağlayacak bazı yollar…
Beslenmenizi Düzenleyin
Araştırmalar sebze, meyve, tam tahıl, balık ve baklagiller gibi belirli gıdaları içeren diyetlerin kalp sağlığına olumlu etkileri olabileceğini ve kalp hastalığı riskini azaltabileceğini öne sürüyor. Örneğin, sebze ve meyveler açısından zengin beslenme; yüksek tansiyon ve diyabet gibi kalp hastalığı risk faktörlerinin azalmasıyla ilişkilendiriliyor. Ek olarak sağlıklı yağlar ile kalp sağlığını desteklerken aşağıdaki besin gruplarına da yer verilmesi öneriliyor:
Meyveler: Lif, vitaminler, mineraller ve antosiyaninler gibi antioksidan ve anti-enflamatuar bileşikler açısından zengin olmasıyla öne çıkıyor. Tüm meyveler kalp sağlığı için faydalı olarak açıklanıyor ancak narenciye, elma, armut gibi meyveler özellikle öne çıkarılıyor.
Sebzeler: Sebzeler de elbette meyveler kadar önemli. Bazı araştırmalar soğan, sarımsak, turpgiller, yeşil yapraklı sebzeler ve havuçların diğer sebzelerle karşılaştırıldığında kalp sağlığına daha fazla fayda sağlayabileceğini ancak tüm sebzelerin kalp açısından sağlıklı olduğunu belirtiyor.
Deniz ürünleri: Deniz ürünleri, kardiyovasküler sağlığa fayda sağlayan omega-3 yağları gibi besin maddeleri bakımından zengin olmasıyla öne çıkıyor. Bu yüzden düzenli olarak deniz ürünlerini tüketmek de önem taşıyor.
Tam tahıllar: Kinoa, kahverengi pirinç ve yulaf gibi tam tahıllar, lif ve kalp sağlığının iyileştirilmesiyle ilişkili diğer besin maddeleri açısından zengin olmasıyla öne çıkıyor. Araştırmalara göre, rafine edilmiş tahılları tam tahıllı gıdalar ile değiştirmek kalp hastalığı riskini azaltmaya yardımcı olabiliyor.
Sağlıklı yağlar: Beslenmenize zeytinyağı, zeytin, kuru yemiş ve tohumlar, yağlı balıklar ve avokado gibi sağlıklı yağ kaynaklarını eklemek kalp sağlığınızı iyileştirmeye yardımcı olabilir. Akdeniz tarzı beslenmenin önemli bir parçası olan zeytinyağının özellikle kalp dostu olduğu biliniyor.
Düzenli Egzersiz Yapın
Egzersiz yapmak ve sağlıklı bir kiloyu korumak, kan basıncınızı düşürmek ve kalp hastalığını önlemek için önemlidir. Günümüzde uzmanlar, günde en az 30 dakika veya haftanın çoğu gününde 30 ila 60 dakika egzersiz yapmayı öneriyor. Düzenli olarak egzersiz yapmanın, kalp sağlığına önemli ölçüde etki ettiğine dair araştırmalar da bulunuyor. Kısaca, aktif kalmanın ön planda olduğu bir yaşam tarzını benimseyerek siz de kalp sağlığınızı destekleyebilirsiniz.
Sigarayı Bırakın
Kalp hastalığı riskinizi azaltmak için atabileceğiniz en önemli adım sigarayı bırakmak olarak açıklanabilir. Sigara içmek koroner kalp hastalığı, kalp krizi ve felç için önde gelen risk faktörlerinden biri olarak biliniyor. Ek olarak sigara içmek organlarınıza zarar verirken vücudunuzun daha az çalışmasına neden oluyor ve kalp hastalığı riskinizi artırıyor. İyi kolesterol veya yüksek yoğunluklu lipoprotein miktarını azaltıyor ve kan basıncını yükseltiyor. Bu durum da atardamarlarda stresin artmasına neden olabiliyor. Dolayısıyla sigarayı bırakmak, kalp sağlığını destekleyen önemli bir adım.
Stresle Başa Çıkmayı Öğrenin
Uzun süre boyunca yüksek düzeyde stres yaşayan kişilerle kalp hastalıkları arasında bir bağlantı olduğu düşünülüyor. Stres; uyku sorunlarına, vücutta çeşitli olumsuz etkilere ve baş ağrılarına neden olabiliyor ve vücudu yorabiliyor. Ek olarak kronik stres, kalbin daha fazla çalışmasına neden olabiliyor. Bu durum, kalp hastalığına yönelik risk faktörlerini artırabiliyor. Dolayısıyla stresi yönetmek, kalbiniz için daha iyi bir yöntem olacaktır. Stresi yönetmeyi öğrenmek ve etkilerini azaltmak için genel sağlığınızı iyileştirmenize yardımcı olacak birçok stres azaltıcı alışkanlık edinebilirsiniz. Yavaşlama ve gevşeme egzersizleri veya yoga pratiklerinde yer alan nefes tekniklerini uygulamak gibi alışkanlıklara hayatınızda yer açabilirsiniz. Endişelerden kurtulmak, ailenizle ve arkadaşlarınızla daha fazla zaman geçirmek; daha sağlıklı, daha rahat bir yaşam tarzına da katkıda bulunabilir.
Bol Bol Yüksek Sesle Gülün
Gülmek elbette insanı mutlu eden, pozitif bir eylem. Günlük yaşamınızda yüksek sesle gülmek kalp sağlığınızın korunmasına yardımcı olabiliyor. İster komik filmler izlemeyi, ister arkadaşlarınızla şakalaşmayı seviyor olun, kahkaha kalbinize iyi gelebilir. Araştırmalar, gülmenin stres hormonlarını ve vücuttaki iltihabı azaltabileceğini, ayrıca iyi kolesterolü yükseltebileceğini öne sürüyor.
Yeşil Çay İçin
Yeşil çay, birçok sağlık yararı ile halihazırda popülerliğini koruyor. Kalp sağlığı konusunda da araştırmalar; yeşil çay içmenin, kolesterolü azaltabileceğinden söz ediyor. Her gün düzenli olarak yeşil çay içmek, kalp sağlığınızın daha iyi olmasına katkı sağlayabilir.
Nar ekşisi soslarından fıstık ezmesine, bitkisel bazlı sütlerden makarna soslarına kadar en beklenmedik ürünlerde bile artık ilave şekere rastlayabiliyoruz. Şeker, uzun zamanlar kullanıldığında veya beslenme alışkanlıklarına dahil olduğunda olumsuz birçok etkisi olan bir içerik olarak biliniyor. Kalori alımını artırmasından çeşitli hastalıkların oluşumuna, cilt yapısının bozulmasına zemin hazırlamasından hücresel yaşlanmayı hızlandırmasına uzanan etkileri ile şeker, uzmanlar tarafından yenilmemesi veya kontrollü şekilde tüketilmesi gereken içeriklerden biri olarak görülüyor.
Şeker tüketimini bırakmak veya azaltmak istiyorsanız siz de bu sonbaharda ilk adımı atabilirsiniz! İlk adımı atmanızı sağlayacak sebeplere gelecek olursak…
Şeker Kilo Aldırabilir
Obezite oranları dünya çapında artıyor ve araştırmalar, genellikle tatlandırılmış yiyecek ve içeceklerden gelen ilave şekerin obeziteye önemli bir katkıda bulunduğundan bahsediyor. Bu durum, çoğu tüketilen besinin içerisinde şeker ilavesi olduğu için obezite riskini daha da artırma eğilimde. Örneğin; gazlı içecekler, meyve suları ve enerji içecekleri gibi şekerle tatlandırılmış ürünler, bir tür basit şeker olan fruktozla yüklü olmasıyla öne çıkıyor ve araştırmalar, aşırı fruktoz tüketiminin açlığı düzenleyen ve vücudumuza yemeyi bırakmasını söyleyen önemli bir hormon olan leptine karşı dirence neden olabileceğini gösteriyor. Ek olarak şekerli içecekler şekerli yiyeceklerden daha zararlı olabiliyor. Bu içecekler açlığı bastırmamakla beraber yüksek miktarda sıvı kaloriyi hızlı bir şekilde tüketmenizi kolaylaştırıyor. Bu durum ise kilo alımına yol açabiliyor.
Akneye Neden Olabilir
İşlenmiş tatlılar gibi daha yüksek glisemik indeksi olan gıdalar, kan şekerinizi daha düşük glisemik indeksi olan gıdalardan daha hızlı yükseltebilir. Bu durum ise kan şekeri ve insülin seviyelerinde ani yükselişe neden olabilir. Bu süreç, ilginçtir ki akne oluşumunda da rol oynayabiliyor. Araştırmalar; düşük glisemik indeksli diyetlerin akne riskinin azalmasıyla ilişkili olabileceğinden, yüksek glisemik indeksli diyetlerin ise daha yüksek akne riski taşıyabileceğinden bahsediyor. Özet olarak; şekerli yiyecek ve içecekler de dahil olmak üzere rafine karbonhidratlar açısından zengin bir diyetin, daha yüksek sivilce geliştirme riskine sahip olabileceği aktarılıyor.
Depresyon Riskinizi Artırabilir
Sağlıklı bir beslenme rutini; ruh halinizi iyileştirmeye yardımcı olabilirken ilave şeker ve işlenmiş gıdalardan zengin bir beslenme rutini ruh hali ve duygularda değişikliklere katkıda bulunabiliyor. Ayrıca çoğu araştırma, şeker tüketiminin zihinsel sağlığı bozabildiğinden, hafızayı zayıflatabildiğinden ve hatta anksiyeteyi bile tetikleyebildiğinden bahsediyor. Fazla şeker tüketimi depresyon geliştirme ihtimalinizi bile artırabiliyor.
Hücresel Yaşlanmayı Artırabilir
Telomerler, genetik bilgilerinizin bir kısmını veya tamamını tutan moleküller olan kromozomların sonunda bulunan yapılardır. Telomerler, kromozomların bozulmasını veya birbirine kaynaşmasını önler. Bu süreç hayatımızda önem taşır çünkü yaşlandıkça telomerler doğal olarak kısalır; hücrelerin yaşlanmasına ve arızalanmasına neden olur. Telomerlerin kısalması yaşlanmanın doğal bir parçası olsa da bazı yaşam tarzı seçimleri bu süreci hızlandırabilir. Araştırmalar yüksek miktarda şeker tüketmenin telomer kısalmasını hızlandırdığı ve bunun da hücresel yaşlanmayı artırdığından bahsediyor. Bu durumda aslında şeker tüketimini artırmak, yaşlanmayı hızlandırabiliyor ve dokularımızın bozulmasına neden olabiliyor.
Kalp Hastalığı Riskini Artırabilir
Yüksek şekerli diyetler, dünya çapında bir numaralı ölüm nedeni olan kalp hastalığı da dahil olmak üzere birçok hastalık riskinin artmasıyla biliniyor. Araştırmalar bu gibi diyetlerin, obezite ve iltihaplanmanın yanı sıra yüksek trigliserit, kan şekeri ve kan basıncı düzeylerine yol açabileceğinden de bahsediyor. Üstelik bu durumların kalp hastalıkları riskini artıran faktörlerin arasında bulunduğunu da belirtiliyor. Ek olarak, özellikle şekerle tatlandırılmış besinlerden çok fazla tüketmek; arterleri tıkayan birikintilerle oluştuğu bilinen ateroskleroz riskini de artırabiliyor.