Fit Hub Blog Sayfa 89

Yaşlanma Karşıtı Kırışıklık Azaltan Yüz Egzersizleri

0
yaslanma-karsiti

Zaman kimse için beklemez, dolayısıyla yaşlanma sürecinin önüne geçemeyiz. Fakat genç görünmek ve yaşlanma belirtilerini azaltmak mümkün olabilir. Bazı kişiler bunu bıçak altına yatarak ya da botoks gibi yöntemlerle sağlamaya çalışırlar. Bazıları ise yaşam tarzlarında radikal değişiklikler uygular ve dengeli beslenerek stresten tamamen uzak bir hayat sürmeyi tercih ederler.

Yaşlanma Belirtileri Nasıl Önlenebilir?

Dünyaya karşı verdiğimiz tüm tepkiler ve yarattığımız ilk izlenim neredeyse tamamen yüzümüzle gerçekleştirilir. İnsanlarla iletişim kurarken birbirimizin yüzüne bakar, bu şekilde duygu ve düşünceleri daha kolay çözümleyebiliriz. Fakat yaşlanma belirtileri de en belirgin olarak cildimizde ve yüzümüzde ortaya çıkar. Ciltte sarkma oluşur, yüzde kırışıklıklar meydana gelir. Peki plastik bir bebek gibi görünmeden bu belirtileri gizlemenin başka bir yolu yok mu? Yüzünüzün daha genç görünmesi için yüz egzersizleri ve yüz yogası size yardımcı olabilir.(1) Yaşlanma karşıtı egzersizler, kontrollü hareketlerle yüzünüzü sıkılaştırabilir ve cildinize ton kazandırır. Aynı zamanda genç bir görünüm kazanmanızı sağlayan kolajen üretimini teşvik eder. Kısacası bu doğal yöntem herhangi bir acı vermeden daha genç görünmenize yardımcı olur.

Yaşlanma Karşıtı Kırışıklık Azaltan Yüz Egzersizleri Nasıl Fayda Sağlar?

yuz-yogasi

Haftada 6 gün, 20 dakika süreyle yapılan bu yüz egzersizleri, hızlı bir şekilde pozitif sonuçlar vermeye başlayacaktır.(1)

  • Egzersizler cildin üst, orta ve alt katmanlarını çalıştırır.
  • Sarkan derinin toparlanmasına yardımcı olur.
  • Alttaki kaslara ton kazandırır.
  • Kırışıklıkların azaltılmasına yardımcı olur.
  • Kan dolaşımını artırır.
  • Cilde daha iyi beslenmesini sağlar.
  • Yüzünüze sağlıklı bir ışıltı kazandırır.
  • Kolajen üretimini artırır.
  • Cildin esnekliğini geri kazandırır.
  • Daha sıkı, pürüzsüz bir cilt sağlar.

En İyi Kırışıklık Azaltan Anti Aging Yüz Egzersizleri

Yüzünüzden kırışıklık ve sarkmaları gidermeye yardımcı olan yüz gerdirme egzersizleri şunlardır:

1.Sıkılmış Yüz

sikkin-yuz-ifadesi

  • Bir yere oturun ya da dik durun.
  • Derin nefes alın, yanaklarınızı şişirerek dışarı doğru üflüyor gibi yapın ve içerideki havayı tutun.
  • Havayı bir yanaktan diğerine aktarın.
  • Nefesinizi kontrollü bir şekilde bırakmadan önce mümkün olduğunca uzun süre tutun.
  • Egzersizi 8 veya 10 kez tekrarlayın.
  • Bu, yüz kasları ve cildinize ton kazandırır. Bu egzersizi her yerde yapabilirsiniz.

2.Şaşırmış Yüz

sasirmis-yuz

  • Kaşlarınızı şaşırmış bir ifadeyle kaldırın.
  • Onları olabildiğince yükseğe uzatın.
  • Ağzınızı olabildiğince geniş bir şekilde açın.
  • Mümkünse gözlerinizi biraz daha genişletin.
  • Egzersizi yaklaşık 10 kez tekrarlayın.
  • Bu egzersiz alın kırışıklığı problemini azaltır.

3.Zürafa Yüzü

zurafa-yuzu

  • Oturarak ya da ayakta yukarı bakın ve boynunuzu uzatın.
  • Başınızı döndürürken, dilinizi ağzınızın üst kısmına doğru itmeye çalışın.
  • Alternatif olarak, boynunuzdaki deriyi aşağıya doğru çekmek için işaret parmağınızı da kullanabilirsiniz.
  • Boynunuzu gergin tutun ve 25 saniye boyunca bekleyin.
  • İlk konuma geri dönün ve hareketi tekrarlayın.
  • Bu egzersiz, yüz sarkması ile çene ve boyun bölgesinde oluşan sarkmaları düzelten anti aging için en iyi yüz egzersizlerinden biridir.

4.Asık Yüz

asik-yuz

  • İşaret parmağınızı kaşlarınızın dış köşelerine doğru bastırın.
  • Eş zamanlı olarak, orta parmaklarınızı iç köşelere yerleştirin.
  • Bu, her iki gözün altında parmaklarınızla bir “V” şekli oluşmasını sağlar.(2)
  • Parmaklarınızla baskı uygulayın ve aynı zamanda kaşlarınızı aşağıya indirerek çatın.
  • Parmaklarınızı uzaklaştırırken gözlerinizi kısarak bakın.
  • Dudaklarınızı somurtuyormuş gibi yapın.
  • 2 saniye bekleyin ve sonra serbest bırakın.
  • Bu hareketi 8 kez tekrarlayın.
  • Sonunda gözleriniz kapalıyken gevşeyin.
  • Bu egzersiz, göz çevresi kırışıklıkları, sarkık göz kapakları ve göz şişkinliğinin giderilmesine yardımcı olur.

5.Palyaço Yüzü

palyaco-yuzu

  • Dudaklarınız kapalıyken geniş ölçüde kulaklarınıza kadar gülümseyin.
  • Burnunuzu buruşturmayı deneyin.
  • Sonrasında gülümsemeyi bırakın ve dudaklarınızı büzün.
  • Ağzınız kapalıyken çenenizi parmaklarınızla aşağı doğru çekin.
  • Her ifadeyi 5 saniye boyunca tekrarlayın.
  • Palyaço yüzü üst üste 10 kez yapmaya devam edin.
  • Palyaço yüzü, sarkan cildi düzeltir ve göz altı kırışıklıkları ile göz kenarındaki kırışıklıkların giderilmesine yardımcı olur.
Reklam

Hafta Hafta Gebelik: 34 Haftalık Gebelik

0
hafta-hafta-gebelik-otuz-dort-haftalik-gebelik

Hamileliğinizin 34. haftasına hoş geldiniz! Her şey nasıl gidiyor? Keyfiniz yerinde mi? Biraz telaşlı biraz heyecanlı biraz sancılı mısınız? Bütün bunlar oldukça normaldir. Çünkü gebeliğinizin tamamlanmasına en fazla 6 haftanız kaldı. Şaka gibi değil mi?

34 haftalık gebelik sürecinde neler yaşayacağınıza, bebeğinizin gelişiminin nasıl olacağına bakıp, 34 haftalık gebelik kaç aylık eder ve 34 haftalık bebek kilosu ne kadardır gibi sorularınıza cevaplar vereceğiz. Heyecanınızı sizinle paylaşırken, beklenmeyen bir değişiklik yaşamadığınız sürece doğuma kalan 6 haftalık süreçte bu hafta itibari ile neler yapabileceğinize bakacağız.

hafta-hafta-gebelik-otuz-dort-haftalik-gebelik

Hazır mısınız, hazır değilseniz sırtınızı destekleyen bir yastıkla en rahat ettiğiniz konumu ve keyifle atıştıracağınız meyve tabağınızı alıp gelin, neler olacak birlikte bakalım.

34 Haftalık Gebelik Kaç Aylık Eder?

Annenin 34. ve bebeğin 32. haftası olan dönem ay olarak 7 ay 2 haftaya tekabül eder. Yani gebeliğin 8. ayının içindesiniz demektir. Birlikte dolu dolu tam 7 ay 2 hafta devirdiniz. Kavuşmanıza da sadece birkaç hafta kaldı. Mükemmel değil mi?

34 Haftalık Bebek Kilosu Ne Kadardır?

Her geçen gün büyüyen karnınız size psikolojik olarak mutluluk verse de sizi fizyolojik olarak biraz sıkıntıya soktuğunu kabul ediyoruz. Bu hafta ile beraber yani hamileliğin 34. haftasında bebeğiniz ortalama olarak 2,13 kg ile 2,27 kg arasındadır. Bu da bir kavun büyüklüğüne sahip olduğunu gösterir. Hâlâ minicik gelse de küçücük yarım mercimek boyutlarından buraya kadar gelmiş olması inanılmaz heyecanlandırıcı bir şey.

Bazı hamileliklerde bebeğin oldukça toplu doğduğunu da duymuşsunuzdur. Etrafınızda kilolu bebek sağlıklı bebek algısı yaratanlar da olmuş olabilir. 34 haftalık bebek kaç kilo olmalı sorusuna doğru tek bir cevap bulmanız çok mantıklı değildir. Bebeğinizin kilosunu doktorunuz ile takip etmeniz eğer belirttiğimiz aralığın dışında bir kilodaysa bu durumu doktorunuz ile görüşmeniz başkalarının yorumlarını dinleyip moralinizi bozmanızdan çok çok daha doğru ve sağlıklıdır.

34 Haftalık Bebek Gelişimi

hafta-hafta-gebelik-otuz-dort-haftalik-gebelik

34 haftalık gebelikte bebek gelişimi artık ufak rötuşların yapılıyor olduğu bir dönemdir. Bebeğiniz cildindeki ayva tüylerini neredeyse dökmek üzeredir ve cildini amniyotik sıvıdan ayıran verniks tabakası hâlâ cilt yüzeyini kaplamaktadır. Artık mat bir cildi vardır. Yine de yumuşacıktır.

Bebeğiniz son 6 haftada 3. trimesterin başındaki kilo alma hızını azaltacaktır. Bu hızla kilo almaya devam ediyor olsaydı ikiniz için de oldukça zorlu bir doğum süreci yaşanırdı. Ancak doğumdan sonra bebeğinizin gelişimini gözlerinizle gördükçe bu kilo alma hızına oldukça şaşıracaksınız.

34 haftalık bebek sesinize iyice alışmıştır. Hatta bazı doktorlar onunla sık sık konuşmanızı, zaman zaman ona şarkı söylemenizi tavsiye edebilir. Bu, bebeğiniz doğduktan sonra da sizin sesinizi duydukça kendisini daha iyi ve güvende hissetmesine, huysuzlaştığı durumlarda sesiniz ile yatışmasına yardımcı olabilir.

Hamile olduğunuzu tespit edebilmek için size yardımcı olabilecek bilgileri listelediğimiz “Gebelik Belirtileri Nelerdir?” yazımızı linke tıklayarak okuyabilirsiniz.

34 Haftalık Gebelik Döneminde Annedeki Değişimler

Son dönemlere yaklaştıkça pelvisinize doğru basınç artabilir ve bu durum da daha sık tuvalete çıkmanıza sebep olabilir. Oldukça normal olan bu durumun temel sebebi bebeğinizin artık doğum pozisyonuna doğru konumlanmış olması ve karnınızın aşağı inmesidir. Ancak karnın aşağı inmesi her kadında doğumdan 6 hafta önce başlayacak demek değildir. Zaman zaman bazı hamileliklerde bebek doğum haftasına kadar yukarıda konumlanabilmektedir.

hafta-hafta-gebelik-otuz-dort-haftalik-gebelik

Temel olarak pelvisinizdeki ve midenizdeki basınç artacak ciğerleriniz biraz daha rahatlayacaktır. Artık rahminiz göbek deliğinizden 14 cm yukarı kadar çıkmaktadır. 34 haftalık gebelikte annedeki değişiklikler arasında aşağıdaki maddeleri sıralayabiliriz:

  • Yalancı doğum sancıları ve doğuma hazırlık sancıları: Braxton Hicks dediğimiz sancılar sayı ve zamanlama olarak düzensizdirler, bu da onları gerçek doğum sancısından ayıran temel özelliktir. Gerçek sancılar, sık sık ve giderek artan sayılarda gerçekleşir. Sancılarınızı süre tutup takip etmeniz ve sıklığını doktorunuz ile paylaşmanız önemlidir.
  • Mide yanması ve mide asidi problemleri: Bazı gebeliklerde büyüyen rahmin mideyi yukarı itmesi ve sıkıştırması mide asidinin de yukarı ü hareket ederek anneyi rahatsız etmesine sebep olabilir. Bu durum her hamilelikte görülmese de eğer mideniz sizi rahatsız ediyorsa doktorunuz ile durumu paylaşmalısınız.
  • Kabızlık ve hemoroid: Sindirim sisteminizin daha çok life ihtiyacı olabilir. Kabızlık hemoroid problemlerine de yol açabilir. Bu sebeple yeşil sebzeler ve su tüketiminize önem göstermelisiniz. Daha çok yürüyüş yapmak da sindirim sisteminizin daha iyi çalışmasına yardımcı olabilir.
  • Yorgunluk ve görüşte azalmalar: Uykulu olmak birçok hamile kadının en büyük şikayetlerindendir. Hormonlarınızın da yoğun ve değişken çalışıyor olması görüşünüzü bazen kısıtlayabilir ve kendinizi daha yorgun hissedebilirsiniz. Ancak bu durumu baş ağrısı, çok fazla kilo alma ve aşırı şişkinlik takip ediyorsa mutlaka doktorunuz ile iletişime geçmelisiniz.
  • Vajinal akıntı: Tüm hamileliğiniz boyunca olan beyazımsı akıntı bu dönemde biraz daha yoğun alabilir. Bunun bir sebebi vajina boynunuzun genişlemeye başlaması ve bebeğin mesanenize ve vajinanıza doğru devamlı baskı yapmasıdır. Bu akıntı normal olsa da kokusunda ve renginde farklılık gözlemlediğiniz zaman doktorunuz ile durumu paylaşmanız gerekir.
Reklam

Kış Aylarında Kullanılabilecek Vitaminler Nelerdir?

0
kis-aylarinda-vitamin

Kış mevsimi birçok insanın modunu düşürür, enerjisini emer. Ayrıca eklemlerin iltihaplanmasına ve ağrılara neden olur. Mevsimsel grip ve alerjiler ise kış boyunca peşimizi bırakmaz. Bu yaygın kış rahatsızlıklarının çoğu vitamin ve mineral eksikliğinden kaynaklanmaktadır.(1) Eğer bağışıklık sisteminiz de güçsüzse hastalıklar kış boyu sizi tehdit eder.

Kışın Alınması Gereken Vitaminler

Yeterli beslenme ve gerekli vitaminlerin alımı tüm sene boyunca önemlidir, fakat kış mevsiminde özellikle bazılarına daha fazla ihtiyacımız olabilir. Bunun için bağışıklık destekleyici takviyelere bakmak gerekir. Bu kış kendinizi iyi hissetmek ve istenmeyen öksürük ile soğuk algınlığından uzak kalmak istiyorsanız aşağıdaki vitaminlerin alımına odaklanmanız size yardımcı olabilir:

D Vitamini

kis-aylarinda-d-vitamini

D vitamini, vücudumuz tarafından güneş ışığına tepki olarak cildin altında üretilir. Fakat ekim ayından mart ayına kadar güneş ışığından neredeyse hiç D vitamini alamayız. Dolayısıyla kış aylarında D vitamini eksikliği sorunu yaşamamız mümkündür. Bu nedenle D vitaminin besin kaynaklarını bilmek özellikle kış mevsiminde oldukça önemlidir. D vitamini nelerde bulunur sorusunun cevabı aşağıda listelenmiştir:

  • Somon, sardalye ve uskumru gibi yağlı balıklar
  • Kırmızı et
  • Karaciğer
  • Yumurta sarısı
  • Bazı zenginleştirilmiş kahvaltılık gevrekler
  • Besin takviyeleri

Sağlık otoriteleri, eğer insanlar sürekli olarak açık havada değilse yıl içerisinde günlük olarak 10 mcg D vitamini içeren bir takviye kullanmaların gerektiğini belirtmektedir.

Vücut fonksiyonlarının devam etmesine önemli derecede katkı sağlayan D vitaminlerini incelemek için bu linke tıklayabilirsiniz.

C Vitamini

kis-aylarinda-c-vitamini

C vitamini askorbik asit olarak da bilinir ve birçok önemli işlevi vardır. C vitamini, hücreleri koruma ve sağlıklı tutma konusunda yardımcı olur, bağ dokusunun sağlıklı kalması için gereklidir ve yaraların iyileşmesine yardımcı olur.(2) Çok çeşitli meyve ve sebzelerde bulunan C vitamininin en iyi kaynaklarını bilmek fazlasıyla önemlidir:

  • Portakal ve portakal suyu
  • Kırmızı ve yeşil biber
  • Çilek
  • Kuş üzümü
  • Brokoli
  • Brüksel lahanası
  • Patates
  • C vitamini takviyeleri

Kış aylarında grip gibi hastalıklara karşı direnci artıran sizin için seçtiğimiz C vitamini takviyesini bu linki ziyaret ederek inceleyebilirsiniz.

Çinko

cinko-kaynagi-besinler

Çinko, soğuk algınlığı tedavisinde oldukça popülerdir. Ulusak Sağlık Hizmetleri, çinko şurubu, tableti veya pastili kullanmanın soğuk algınlığı için etkili bir tedavi olabileceğini söylüyor. Semptomların başlamasından bir gün sonra çinko takviyesi almak iyileşmeyi hızlandırır ve semptomların şiddetini azaltmaya yardımcı olur.(3) Çinko, yeni hücreler ve enzimler üretmeye destek olur; gıdalardaki karbonhidrat, yağ ve proteini işler. Ayrıca yaraların iyileşmesini sağlar ve enfeksiyonlarla savaşmaya yardımcı olur. En iyi çinko kaynakları aşağıda belirtilmiştir:

  • Et
  • Kabuklu deniz ürünleri
  • Peynir gibi süt ürünleri
  • Ekmek
  • Tahıl ürünleri (buğday ruşeymi vb.)
  • Çinko takviyeleri

Kompleks B Vitamini

kompleks-b-vitamini-takviye

B vitamini kompleksi olarak adlandırılan sekiz farklı B vitamini – B1, B2, B3, B5, B6, B7, B9, B12 – vücudumuzun iyi yağlanmış makineler gibi çalışmasında önemli bir rol oynar. Bu temel besinler, yiyeceklerimizi yakıta dönüştürmemize yardımcı olur ve gün boyunca enerjimizi korumamızı sağlar. Bu vitaminlerin birçoğu birlikte çalıştığı halde, her birinin kendine özgü faydaları vardır. B vitamini kompleksi enerji düzeyini artırır, ruh halini iyileştirir, belleği geliştirir ve bağışıklık sistemini harekete geçirir.(2) Hemen hemen tüm gıdalarda B5 vitamini bulunur. B vitamini alımını artırmak için aşağıdaki gıdaların tüketimine odaklanabilirsiniz:

  • Kahvaltılık gevrekler ve tam tahıllar (B1, B2 ve B3 kaynağı)
  • Yeşil yapraklı sebzeler (B2 ve B9 kaynağı)
  • Yumurta (B7 ve B12 kaynağı)
  • Tavuk (B3, B6 ve B12 kaynağı)
  • Turunçgiller (B9 kaynağı)
  • Kuruyemiş (B3 ve B9 kaynağı)
  • Barbunya (B1 ve B2 kaynağı)
  • Muz (B6 ve B7 kaynağı)

Ek olarak tüm bu vitaminleri size pratik bir şekilde sunan, enerjinizi artıran ve bağışıklık sisteminin harekete geçmesine yardımcı olan kompleks B vitamini takviyeleri, özellikle kış döneminde size fazlasıyla yardımcı olabilir.

Enerji düzeyinizin her daim yüksek olmasına katkıda bulunan B vitaminlerini incelemek veya satın almak için bu linke tıklayabilirsiniz.

[yasr_overall_rating]

Reklam

Magnezyum Eksikliği Belirtileri Nelerdir, Nasıl Tedavi Edilir?

1
magnezyum-eksikligi-belirtileri-tedavisi

Magnezyum Eksikliği Nedir?

Hipomagnezemi olarak da bilinen magnezyum eksikliği, sıklıkla gözden kaçan bir sağlık problemidir. Bazı durumlarda, belirgin belirtiler çoğunlukla düzeyleriniz ciddi ölçüde düşük olana kadar ortaya çıkmadığından dolayı, magnezyum eksikliği tanısı hemen konulamayabilir.

Magnezyum eksikliği nedenleri çeşitlidir. Yetersiz besin tüketiminden vücutta magnezyum kaybı yaşanıyor olmasına kadar birçok farklı nedenleri vardır.

Magnezyum kaybı ile ilişkili sağlık sorunları arasında; diyabet, zayıf emilim, kronik ishal, çölyak hastalığı ve aç kemik sendromu yer almaktadır. Ayrıca alkole düşkün insanlar, magnezyum kaybı konusunda yüksek risk altındadırlar.

Magnezyum Eksikliği Belirtileri

Kas Seğirmeleri ve Krampları

Kas seğirmesi, titremesi ve kas krampları magnezyum eksikliği belirtileridir. En kötü senaryolarda eksiklik, nöbetlere veya kasılmalara dahi neden olabilir. Bilim adamları bu belirtilere; kas sinirlerini aşırı derecede uyarılmasına sebep olan yüksek miktarda kalsiyumun, sinir hücrelerine akmasının neden olduğuna inanmaktadır.

Magnezyum takviyesi ürünlerinin, magnezyum eksikliği yaşayan bireylerde kas seğirmelerini ve kramplarını hafifletebileceği belirtilirken bir derleme; magnezyum takviyelerinin yaşlı erişkinlerde kas krampları için etkili bir tedavi olmadığı sonucuna varmıştır. Dolayısıyla diğer gruplar üzerinde, daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.

İstemsiz kas seğirmelerinin başka birçok nedeni olabileceğini unutmayın. Örneğin buna, stres veya çok fazla kafein de neden olabilir. Ayrıca, bazı ilaçların yan etkisi veya nöromiyotoni veya hareket ettirici nöron hastalığı gibi nörolojik bir hastalık belirtisi olabilir. Nadiren gerçekleşen seğirmeler normal olsa da belirtileriniz devam ederse bir doktora gözükmelisiniz.

Zihinsel Bozukluklar

Zihinsel bozukluklar, magnezyum eksikliğinin başka olası bir sonucudur. Bu durum, zihinsel uyuşukluk veya duygu eksikliği ile tanımlanan “umursamazlık” problemini içermektedir. Kötü durumdaki eksiklik, sayıklamaya ve komaya bile yol açabilir.

Ek olarak, gözlemsel çalışmalar düşük magnezyum düzeylerini artmış depresyon riski ile ilişkilendirmiştir. Bilim adamları ayrıca, magnezyum eksikliğinin kaygıyı artırabileceğini tahmin etmektedirler ancak, bununla alakalı doğrudan kanıtlar mevcut değildir.

Bazı araştırmalarda magnezyum takviyelerinin, kaygı bozukluğu olan kişilerin bir alt kümesine fayda sağlayabileceği sonucuna varmıştır, ancak bu kanıtların kalitesi oldukça düşüktür. Herhangi bir sonuca varılmadan önce daha yüksek kalitede çalışmalara ihtiyaç vardır.

Kısacası magnezyum eksikliğinin, sinir fonksiyon bozukluğuna neden olabileceği ve bazı insanlarda zihinsel sorunlara yol açabileceği görülmektedir.

Osteoporoz

Osteoporoz, zayıf kemikler ve artmış kemik kırığı riski ile tanımlanan bir hastalıktır. Osteoporoz riski birçok faktörden etkilenir. Bunlar arasında yaşlılık, egzersiz eksikliği ve D ve K vitaminlerinin yetersiz alımı yer almaktadır.

İlginç bir şekilde, magnezyum eksikliği de osteoporoz için bir risk faktörüdür. Eksiklik, doğrudan kemikleri zayıflatabilir, fakat aynı zamanda kemiklerin ana yapı bloğu olan kandaki kalsiyum seviyesini de düşürür.

Fareler üzerinde yapılan çalışmalar; diyetsel magnezyum tükenmesinin, kemik kütlesinin azalmasıyla sonuçlandığını doğrulamaktadır. İnsanlar üzerinde böyle bir deney yapılmamasına rağmen çalışmalar; düşük kemik mineral yoğunluğu ile az magnezyum alımı arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir.

Kas ve sinir sistemini düzenlemek, enerji üretmek, protein ve yağ sentezlemek gibi hayati görevleri bulunan magnezyum takviyelerine ulaşmak için bu linke tıklayabilirsiniz.

Yorgunluk ve Kas Zayıflığı

Fiziksel veya zihinsel tükenme ya da güçsüzlük ile tanımlanan bir durum olan yorgunluk, magnezyum eksikliğinin başka bir belirtisidir.

Hepimiz zaman zaman yorgun düşmekteyiz. Bu da tipik olarak, sadece dinlenmemiz gerektiği anlamına gelmektedir. Bununla birlikte yaşanılan şiddetli veya kalıcı halsizlik, bir sağlık sorununun belirtisi olabilir.

Yorgunluk spesifik olmayan bir belirti olduğu için, diğer semptomlar eşlik etmediği sürece bunun sebebinin belirlenmesi imkansızdır.

Magnezyum eksikliğinin başka ve daha spesifik bir belirtisi, “myastenia” olarak da bilinen kas zayıflığıdır. Bilim adamları bu zayıflığa; magnezyum eksikliği ile ilişkili olan kas hücrelerindeki potasyum eksikliği durumunun neden olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle magnezyum eksikliği, yorgunluğun veya zayıflığın olası bir nedenidir.

Yüksek Kan Basıncı

Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar; magnezyum eksikliğinin, kan basıncını artırabileceğini ve kalp hastalığı için güçlü bir risk faktörü olan yüksek kan basıncı sorununun öncüsü olabildiğini göstermektedir. İnsanlar üzerinde yapılan çalışmalarda doğrudan kanıt bulunmasa da bazı gözlemsel çalışmalar; düşük magnezyum seviyelerinin veya magnezyum yönünden zayıf beslenmenin kan basıncını artırabileceğini öne sürmektedir.

Magnezyum faydaları için en güçlü kanıt kontrollü çalışmalardan gelmektedir. Mesela birçok yeniden incelemede; özellikle yüksek kan basıncı olan yetişkinlerde, magnezyum takviyelerinin kan basıncını düşürdüğü sonucuna varılmıştır.

Basitçe söylemek gerekirse magnezyum eksikliği, kan basıncını artırabilir ve bu da kişinin kalp hastalığı yaşaması riskinin artması anlamına gelmektedir. Yine de magnezyumun kan basıncı üzerindeki rolünün, tam olarak ne olduğunun anlaşılabilmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Astım

Şiddetli astım problemi olan hastalarda magnezyum eksikliği bazen görülebilir. Buna ek olarak, astımlı bireylerde magnezyum düzeyleri sağlıklı kişilere göre daha düşüktür.

Araştırmacılar, magnezyum eksikliğinin, akciğerlerin havayollarını kaplayan kaslarda kalsiyum birikmesine neden olabileceğine inanıyorlar. Bu durum, solunum yollarının daralmasına ve solunumun zorlaşmasına neden olur.

İlginç bir şekilde, magnezyum sülfatlı bir solunum cihazı, bazen hava yollarını rahatlatmaya ve genişletmeye yardımcı olmak için şiddetli astımı olan insanlara verilir. Yaşamı tehdit eden semptomları olanlar için ise, enjeksiyonlar tercih edilen teslimat şeklidir.

Bununla birlikte, astımlı bireylerde magnezyum takviyesi kullanımının etkinliği olduğuna dair kanıtlar tutarsızdır.

Kısacası bilim adamları; bazı hastalarda şiddetli astımın, magnezyum eksikliğinin bir belirtisi olabileceğine inanmaktadır, ancak magnezyumun astım üzerindeki rolünü araştırmak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Düzensiz Kalp Atışı

Magnezyum eksikliğinin en ciddi belirtileri arasında kalp aritmi veya düzensiz kalp atışı bulunur. Çoğu durumda, aritmi belirtileri hafiftir. Hatta çoğu zaman, hiçbir belirtisi yoktur. Bununla birlikte bazı kişilerde, kalp atışı arasında duraklama olan kalp çarpıntısına neden olabilir.

Diğer olası aritmi belirtileri arasında; baş dönmesi, nefes darlığı, göğüs ağrısı veya bayılma bulunur. En şiddetli vakalarda ise aritmi, inme veya kalp yetmezliği riskini artırabilir.

Bilim adamları, magnezyum eksikliği ile ilişkili bir durum olan kalp kas hücrelerinin içindeki ve dışındaki potasyum düzeylerinin dengesizliğinin, bu konuda suçlu olabileceğine inanıyorlar.

Konjestif kalp yetmezliği ve aritmisi olan bazı hastaların sağlıklı kişilere göre daha düşük magnezyum düzeyleri olduğu gösterilmiş ve bu hastalar magnezyum enjeksiyonları ile tedavi edilerek, kalp fonksiyonları önemli ölçüde iyileştirilmiştir.

Magnezyum takviyeleri ayrıca, bazı aritmi hastalarında düzensiz kalp atışı belirtilerini azaltabilir.

Magnezyum Eksikliği Tedavisi

Hipomagnezemi sıklıkla, oral magnezyum tablet takviyeleriyle ve magnezyum içeren besinler tüketilmesiyle tedavi edilir.

Genel popülasyonun tahmini yüzde 2’sinde hipomagnezemi vardır. Bu oran hastanede yatan kişilerde daha yüksektir. Doktorunuz aksini söylemedikçe, magnezyumu gıdalardan almanız en iyi yoldur.

Magnezyum içeren yiyecekler:

  • Badem
  • Kaju
  • Yer fıstığı
  • Tam tahıllı gevrek
  • Soya sütü
  • Kara fasulye
  • Tam buğday ekmeği
  • Avakado
  • Muz
  • Trança balığı
  • Somon

Eğer hipomagnezeminiz şiddetli ise ve nöbet gibi semptomları içeriyorsa, damardan enjeksiyon yoluyla magnezyum alabilirsiniz. Tabi bunun için, bir doktora gitmeyi unutmayın.

Magnezyum Eksikliğinin Meydana Getirebileceği Problemleri Bildiğinize Emin misiniz?

Reklam

Shakira’nın Seksi Sahne Şovlarının Sırrı

0
shakiranin-seksi-sahne-sovlarinin-sirri

Konu ünlüler olduğunda güzelliklerinin doğuştan olduğunu düşünmek istesek de arka planda muazzam bir emek harcandığını bilmek zorundayız. Tüm dünyanın “Whenever, Wherever” şarkısı, oryantal latin figürleri karışımı dansı ve kemeri ile tanıdığı Shakira da, seksi vücudu için canla başla çalışıyor. İnce bel, sıkı kalçalar ve düz bir karın için Shakira, antrenörü Anna Kaiser ile birlikte Dünya Turnesi öncesi sıkı bir kampa giriyor. Nasıl mı? Antrenöründen dinleyelim.

POPSUGAR’a Shakira’nın antrenmanından bahseden Anna Kaiser, yüksek yoğunluklu kardiyo ve güç egzersizlerinden oluşan muazzam bir dayanıklılık rutinine sahip olduklarını söylüyor. Anna da iki çocuk annesi Shakira gibi fiziğini bu antrenman sistemine borçlu. Shakira’nın geçtiğimiz aylarda başlayan turnesi öncesi ikili, haftada 3-4 kere birlikte egzersiz yapmış.

Tıpkı Konserde Gibi Antrenman Yapmak

View this post on Instagram

Crunch time! Shak @theannakaiser @aktinmotion

A post shared by Shakira (@shakira) on

Anna Kaiser, Sahkira’nın konserlerine dikkat çekiyor. Minimum 2 saat süren sahne şovları içerisinde ünlü şarkıcının HIIT egzersizlerine benzer bir tempo yakaladığını, zaman zaman maksimum tempoda 5 dakika geçirip kısa süreli dinlenerek hızlıca dans etmeye devam ettiğini; sahnede oradan oraya koşarken aynı anda şarkı da söylediğini hatırlatıyor. Üstelik şovlar içerisinde kostüm değiştirmek için durduğu ve tempolu bir şekilde hareketlerine devam ederek belirli sürelerde sistematik olarak şovunu gerçekleştirdiğini de söylüyor.

İşte bu sebeple Shakira’nın antrenman programı Kaiser tarafından tıpkı bir konserdeymişçesine ayarlanmış. Yoğun dans, kardiyo ve güç egzersizleri ile; farklı tempolar ve sürelerde harmanlanan mini bir konser gibi!

Koşu Bandında Durmak Yok

Anna Kaiser, burada en çok dayanıklılık ve enerjiye odaklandıklarını söylüyor.

Sahnede kaldığı minimum 2 saat içerisinde Shakira’nın sahip olduğu enerjiyi iyi yönetebilmesine ve tüm vücut kaslarının bu değişken tempoya uyum sağlayabilmesine göre bir yol çizmeye çalışıyor. Bunun için de yukarıda bahsettiğimiz tüm egzersizleri koşu bandı üzerinde uygulamaya çalışıyorlar. Evet yanlış duymadınız koşu bandında HIIT çalışması!

Ancak söylemeliyiz ki her yaptıkları egzersiz koşu bandı üzerinde olmuyor. Bazı günler, özellikle de Shakira’nın programının çok çok yoğun olduğu günler koşu bandı üzerinde yüksek yoğunluklu çalışmalar yapmayı tercih ediyorlar. Antrenör Anna, bazen Shakira’nın kayıtlar ve provalar arasında sabah 4’e kadar ayakta kalmak zorunda kaldığını söylüyor.

Shakira’nın Sırrı Tutarlılık

Koşu bandı çalışmaları ne kadar çılgınca olsa da Shakira diğer fitness çalışmalarını da bırakmıyor. Onun sırrı tutarlılık diyor antrenörü. Haftada 3 kere buluşmalarının yanında Shakira antrenörü ile spor salonunda da sıkı vakit harcıyor. Günlük spor saatlerini 1 ya da 2 saat olarak belirlemeye çalışıyor.

İki çocuk annesi olmasına rağmen mükemmel vücut ölçülerinden, seksi kalçalarından ve ince belinden ödün vermeyen Shakira, sahne performansına ve şovlarına  gösterdiği titizlik için fitness çalışmalarını asla aksatmıyor. Bunun yanında düzenli beslenmeye de fazlasıyla önem veren Shakira, seksi şovlarında gördüğümüz kıvrak vücudunun sırrını sadece sıkı antrenmanlarına  değil aynı zamanda da sağlıklı beslenmeye borçlu olduğunu bizlere bir kere daha hatırlatıyor.

Reklam

Düzenli Olarak Sirkeli Su İçmek Zayıflatır mı?

0
sirkeli-su

Sirkenin, özellikle elma sirkesinin sağlık üzerinde birçok yararı bulunmaktadır ve bu nedenle uzun süredir her türlü alanda kullanılmaktadır. Elma sirkesi, şekeri alkole dönüştürmek için kesilmiş veya ezilmiş ve maya ile birleştirilen elmadan elde edilir. Daha sonra da alkolün asetik aside fermente edilmesi için bakteriler eklenir. Oldukça düşük kalorili olan elma sirkesi, genel olarak sağlığa iyi gelen amino asitler ve antioksidanların yanı sıra potasyum içerir. Ayrıca vücutta gelişen toksinleri ve zararlı bakterileri dezenfekte etme özelliğine de sahiptir. Yapılan bazı çalışmalar, sirke tüketiminin kilo verme sürecinde yardımcı rol oynadığını da ortaya koymaktadır.(1) Sirke içerisinde bulunan asetik asit, göbek yağlarını azaltır ve vücutta yağ birikiminin önüne geçer. Dolayısıyla sirkeyi zayıflamak için bir destek olarak görebilirsiniz.

Sirke Kilo Vermeye Yardımcı Olur Mu?

elma-sirkesi-yararlari

Sirkenin kilo vermeye yardımcı olduğu çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir. Buna yukarıda da bahsedildiği üzere sirkenin içerisindeki asetik asidin neden olduğu düşünülmektedir. Peki kilo vermeye yardımcı olan sirke bunu nasıl gerçekleştirir:

1.Sirke Düşük Kalorilidir

100 gram elma sirkesi yaklaşık 22 kalori içerir, bu da sirkenin kilo kaybını hızlandırabilecek düşük kalorili bir içecek olduğu anlamına gelir. Sirkeli su içmenin faydaları oldukça fazladır. Bir bardak suya bir çorba kaşığı sirke eklemek ve sabah ilk iş olarak bunu tüketmek göbek yağlarını yakmaya yardımcı olabilir.(2)

Yağ Yakımına Yardımcı Olacak En Etkili Takviyeler için tıklayın!

2.Sirke Yağların Depolanmasını Engelleyebilir

Bir süre önce yayınlanan bir araştırmaya göre, sirkenin ana bileşeni olan asetik asidin hayvanlarla gerçekleştirilen çalışmalarda yağ birikimini baskıladığı bulunmuştur. Araştırmacıların Japon obezler ile yaptığı iki taraflı bilinmeyen bir inceleme, günlük elma sirkesi alımının obeziteyi azaltarak metabolik sendromun önlenmesine destek olduğunu göstermektedir.

3.Sirke Uzun Süre Doygunluk Hissi Sağlar

doygun-hissetmek

Klinik Beslenme Dergisi’nde yayınlanan bir çalışmada, sirkede bulunan asetik asidin size daha uzun süre doygunluk hissi verdiği ve bu sayede aşırı yemekten kaçınmanızı sağladığı bulunmuştur. Bu durum, daha az kalori tüketmenizi ve dolayısıyla kilo vermenizi sağlar. Dolayısıyla sirkeli su ile zayıflama mümkündür.

4.Sirke Kan Şekeri Seviyesini Düzenler

Yapılan çalışmalar elma sirkesinin, özellikle karbonhidrat açısından yüksek bir öğün tükettikten sonra, kan şekeri seviyelerinin stabilize edilmesine yardımcı olduğunu göstermektedir. Stabilize kan şekeri seviyeleri, sağlıklı ve etkili bir kilo kaybı sağlamak için oldukça önemlidir.

Elma Sirkesi Zayıflamak İçin Nasıl Kullanılır?

sirkeli-su-zayiflama

  • Düzenli olarak sirke içerken, mümkünse hiçbir zaman sirkeyi yalnız başına tüketmeyin. Bunun yerine çok aşırı miktarda asit tüketmediğinizden emin olmak için çözeltiyi suda seyreltin ve sirkeli su olarak tüketin.(3)
  • Kilo kaybını teşvik etmek için sirkeyi zeytinyağı ile birlikte sos olarak kullanarak salatalarınıza katabilirsiniz.
  • Sirkeyi günde iki ya da üç defa tüketmek en iyi seçenektir ve eğer sirkeli su içecekseniz yemeklerden önce tüketimi en uygun zamandır.
  • Sirkenin kullanımı genellikle güvenli olsa da, aşırı kullanım sirkenin yüksek oranda asidik olması nedeniyle iyi etkileri tersine çevirebilir. Sık sık veya çok miktarda elma sirkeli su içerseniz boğazını tahriş olabilir.

Son olarak sirkeli su içmek kilo verme sürecinde oldukça etkilidir ve bu, çeşitli çalışmalarda kanıtlanmıştır. Fakat yine de zayıflamak için sirkeli su tüketmeden önce doktorunuza danışmanızı tavsiye ederiz. Ayrıca her zaman olduğu gibi tek başına sirkeli su içmek kilo verdirmez. Kilo vermek için bu süreci sağlıklı beslenme ve egzersiz ile desteklenmeniz gerekmektedir.

Elme Sirkesiyle Fazla Kilolarınızdan Kurtulun..

Reklam

Duruş Bozukluğu Nasıl Anlaşılır?

1
durus-bozuklugu

Yazar: Burcu Tunçok

Postür yani duruş, sizin beden yapınızın dilidir. İyi postür; vücutta yer alan her bölgenin, vücudun bütününe göre oranlandığında en sağlıklı ve doğru şekilde yerleşimi demektir.
Bedenimiz normalde yandan bakıldığında sırt hafif tümsek, bel hafif çukur yapıdadır. Bu eğriliklerin çeşitli nedenlerle artması veya azalması duruş bozukluğuna ve ağrıya yol açabilmektedir.

Duruş bozukluğunun başka bir sebebi de fazla kilolardır. Özellikle karın bölgesinde toplanan yağ, karın kaslarında zayıflama ve bel çukurunda eğim sonuçlarını doğurur. Bu da omurganın sağlıklı duruşunu bozar ve sırtta kifozun artmasına neden olur.

Günlük hayat koşturmasında bedenimiz bize bazı sinyaller verir. Genelde gün bitiminde yatağa girdiğimizde ya da sabah uyandığımızda sırt ağrısı, bel ve boyun tutulması ile yüzleşiriz. Bunun en önemli sebebi duruş bozukluğudur.

Duruş Bozukluğumuzu Nasıl Test Ederiz?

İlk olarak bir boy aynasının karşısına geçin. Derin bir nefes alın ve bırakın. Elleriniz iki yanda, kollarınız açık ve avuç içleriniz dışarıya dönük, bakışlar karşıda, topuklar hafif birleşmiş, parmak uçları birbirinden ayrı olsun. Bu anatomik bir pozisyondur.
Başınızın tam ortasından bedeninizi ikiye ayıran hayali bir çizgi olduğunu düşünün. Yukarıdan aşağıya doğru inceleyin. Sağ ve sol omzunuz eşit yükseklikte mi? Eğer bir omuz diğerinden daha yukarıda duruyorsa muhtemelen o kolunuzda ağırlığı yüksek bir kol çantası ya da bilgisayar çantası taşıyorsunuzdur ve zamanla bu durum sizin postür yapınızı bozmuştur.

Yavaşça gözlerinizle aşağı doğru kollarınızı, ellerinizin duruşunu, bel kavisinizi kontrol edin. Sağa ya da sola doğru bir eğim varsa, skolyoz, yani omurga eğriliğinizin olmasından kaynaklı olabilir.

Sırtınızı yan tutarak kontrol etmeye devam edin, açıyı daha net hissedebilmek için duvardan da destek alabilirsiniz. Ayaklarınızı duvara yakın tutarak sırtınızı duvara yasladığınızda; sırtınız, beliniz duvardan ne kadar uzakta kontrol edin. Beliniz çok uzaksa, bel bölgesi lordozu (içe eğimi) fazla ve bel omurlarına verdiğiniz baskı yüksek, bel kasları kısa, dolayısıyla bel gergindir ve bu durum şiddetli bel ağrısına sebep olabilmektedir.

Dik Durmak İçin Omuzlarınızı Duvarda Kontrol Edin!

Yaslandığınızda omuzlarınız duvardan çok uzak duruyorsa sırt bölgesinde (thoracic bölgede) kifoz; dışa eğim, yani kamburluk fazla demektir, bu da göğüs bölgesinin kapanmasına, omuzların içe dönük durmasına ve hatta nefes kapasitesinin azalmasına sebep olur. Çoğu kişi bu durumu kamburluk korsesi denilen bir destekleyici giysiyle çözmeye çalışır fakat böyle bir uygulama sadece kaslarınızın daha çok zayıflamasına neden olur. Çünkü dik duruş korsesi veya sırt korsesi kullanımı bel ve sırt kaslarınızın üstlendiği görevi bir ekipmana yüklemek anlamına gelir. Bu da gün geçtikçe sırt ve bel kaslarınızın tembelleşmesine neden olabilir.

Nasıl bir egzersiz beni bu rahatsızlıktan kurtarır diyorsanız, yapmanız gereken egzersiz türü pilatestir. Duruş bozukluğu sorununu düzeltmek için en etkili egzersiz pilatestir. Omurgamızın rahatlaması, gündelik hayatımızda da yaşam standartımızı yükseltir.

Tabi ki şunu unutmayın! Haftada 3 gün pilates yaptığınızı düşünelim. Yani ortalama haftada 3 saatinizi duruş bozukluğunu düzeltmeye ayırıyorsunuz ama geri kalan zamanda eskisi gibi omuzlar önde, sırt kambur, bilgisayar başında oturuyorsunuz. Bu size yarar sağlamaz. Gün içinde mutlaka dik oturma pozisyonunda çalışın. Aklınıza her geldiğinde sırtınızı dikleştirip, kürek kemiklerinizi arkada birleştirip aşağı doğru baskılayın.

Ellerinizle dizlerinizi tutup oturur pozisyondayken kendinize doğru çekip bırakın.
Pilates yaparken nefesinize konsantre olun. Çalıştırdığınız bölgeye odaklanarak, o bölgeyi zihninizde gösterselleştirmeli, kaslarınızı hissetmeli, o bölgeye odaklanmalısınız.
Yürüyüşlerinizde; çeneniz geride, başınız dik, kollarınız gövdeye yakın, omzunuz aşağıda, karın düz olacak şekilde yürümeye çalışın.

Unutmayın dik duruş; kaliteli, özgüvenli ve güçlü görünmenin anahtarıdır.

burcu-tuncok

Reklam

Boyun Düzleşmesi Neden Olur, Hangi Egzersizler İyi Gelir?

0
boyun-duzlesmesi-neden-olur-hangi-egzersizler-iyi-gelir

Boyun Düzleşmesi Nedir?

Boyun düzleşmesi, kişinin boyun omurgasının olağan dışı bir eğriye sahip olmasıdır, bu da kişinin sanki “ayakta dikkatle” duruyormuş gibi görünmesine neden olur. “Servikal kifoz” olarak adlandırılan bu durumun, boyuna olumlu yönde hizmet etmek ile uzaktan yakından alakası yoktur. Bu duruma; dejeneratif disk hastalığı, iyatrojenik bir bozukluk, doğuştan bir bozukluk ve bedensel travma neden olabilmektedir. Servikal kifoz, boynunuzun anormal derecede düz ya da geriye doğru büküldüğü anlamına gelebilir. Bununla birlikte bu sendroma sahip kişilerin, anormal derecede düz olan bir boynu bulunmaktadır.

Boyun Düzleşmesi Hangi Sorunlara Sebep Olur?

Boyun düzleşmesi sendromuna sahip kişiler çeşitli sorunlarla karşılaşabilirler, bunlar:

  • Sertlik
  • Hareket aralığının azalması
  • Migren
  • Boyun ve ekstremitelerde ağrı
  • Koordinasyon sorunları
  • Kas güçsüzlüğü
  • Omurga deformitesi
  • Felç
  • Mesane ve bağırsak kontrol sorunları

Boyun düzleşmesi olan herkes, aynı belirtileri yaşamaz. Felç, mesane kontrolü sorunları ve bağırsak kontrolü sorunları özellikle, sorun tedavi edilmediği zaman aşırı şekilde mevcut olmaktadır.

Boyun Düzleşmesi Nedenleri

Boyun düzleşmesinin en yaygın nedeni, uyanıkken ya da uyurken gerçekleştirdiğiniz kötü duruşlarınızdır. Bu kötü duruş sorunu, bilgisayara dik dik bakma, meslek koşulları ya da tekrar eden hareketler sonucu ortaya çıkabilir. Bunların dışında bu sorun, aşağıda belirteceğim diğer faktörlerin oluşması sonucu ortaya çıkabilir:

Dejeneratif Disk Hastalığı

Yaşlandıkça, omurlar arası diskleriniz dejenere olmaya başlar. Bu durum, omurganızdaki disklerin zayıflamasına ve çökmesine neden olur.

Omurgadaki bu değişiklik boynunuzun doğal eğriliğini değiştirebilir ve başınızın ağırlığı nedeniyle bir dengesizliğe neden olabilir. Dejeneratif disk hastalığı, genellikle yaşlandıkça şiddeti artan bir hastalık çeşididir.

İyatrojenik Bozukluk

Boyun düzleşmesi iyatrojenik, yani tıbbi bir işlemin istenmeyen bir sonucu olabilir. Bu işlemlerin en yaygın olanı; omurgadaki basıncı azaltmak için gerçekleştirilen, “Omur laminası ameliyatı”dır.

Bu ameliyat sırasında, sinirler için daha fazla alan yaratmak amacıyla omurdan Lamina çıkartılmaktadır. Ancak işlem sırasında sinir için bu alanın oluşturulması, omur arasındaki faset eklemlerinin dengesizleşmesine neden olabilir. Bu komplikasyon genellikle, yetişkinlerin aksine, opreasyona giren çocuklarda görülmektedir.

İyatrojenik bozukluk, füzyonun çok kısa olduğu başarısız bir servikal omurga füzyonundan da kaynaklanabilir.

Doğuştan Bozukluk

Doğuştan bozukluk, doğumdan kaynaklanan başka bir deyişle doğum kusuru olarak bilinen bir bozukluktur. Doğuştan Servikal kifozu olan kişiler genellikle, idrar veya böbrek sorunları gibi vücudun diğer kısımlarında da komplikasyonlarla karşılaşmaktadırlar.

Boyun düzleşmesi, omurganın tamamen oluşmaması gibi doğuştan bozukluğun bir sonucu olarak oluşur. Bunun sonucunda, omurga anormal bir şekilde büyür ve omurlar geliştikçe üçgen bir şekil oluştururlar. Bu da boyun ve yığılmış omurga üzerine doğal olmayan bir eğri yerleştirilmesine neden olur.

Travma

Travma da boyun düzleşmesine neden olabilen durumlardan biridir. Trafik kazası, düşme veya spor yaralanması gibi çeşitli yaralanma tipleri travmaya neden olabilir. Bağların kırılması veya yırtılması durumunda, omurga öne eğilebilir ve omurga boşluğu daralabilir.

Bu basınç, omurganın vücudunun bir kama şeklinde iyileşmesine ve bir dengesizlik oluşturmasına neden olabilir. Ciddi durumlarda, spinal stenoz adı verilen spinal kanalın daralmasından nörolojik sorunlar yaşayabilirsiniz. Oluşan basınç kaynaklı bu zorlama uyuşukluğa, ağrıya ve kas zayıflığına neden olabilir.

Boyun Düzleşmesi Egzersizleri

Boyun düzleşmesi egzersizleri, boyun kaslarını güçlendirmek için yapılır. Güç tekrar kazanıldıktan sonra, kaslar servikal omurgaya daha fazla destek olur ve boynun normal yapısal anatomisini eski haline getirir. Yapabileceğiniz bazı boyun düzleşmesi için egzersizler:

1. Servikal Fleksiyon ve Uzatma Egzersizi

Servikal fleksiyon ve uzatma egzersizinin yapılması oldukça kolaydır ve ofiste veya evde otururken yapılabilir. Yapmanız gereken tek şey çenenizi içeri sokup, onu göğsünüze dokundurmaya çalışmak için hafifçe öne getirmektir. Ardından, boynu olabildiğince geriye doğru eğin ve bükün. Bu hareketi, günde en az beş kez yapın.

2. Servikal Lateral Fleksiyon Egzersizi

Servikal lateral fleksiyon egzersizini yapmak için sol kulağı mümkün olduğunca sol omzunuza doğru getirin. Ancak, bunu yaparken boynunuzu döndürmeyin. Bu pozisyonu yaklaşık 15 saniye koruyun. Sonrasında hareketi, aynı şekilde sağ tarafınız için yapın. Bu hareketi, günde yaklaşık beş kez yapın.

3. Servikal Rotasyon Egzersizi

Servikal rotasyon egzersizinde, çeneye omuzlara dokunmaya çalışırken boynu mümkün olduğunca sağa çevirin. Bu pozisyonu yaklaşık 15 saniye koruyun. Sonrasında hareketi, aynı şekilde sol tarafınız için yapın.

4. Boyun Çekiş Egzersizi

Boyun çekiş egzersizi, boyun düzleşmesi için oldukça yararlı olan bir diğer harekettir. Bu hareket, boynu hafifçe uzatarak yapılmaktadır. Ayrıca hareketten optimal sonuçlar elde etmek için fizyoterapist desteği gerekmektedir. Boyun kaslarınıza zarar verebileceğinizden hareketi, gözetimsiz olarak yapmaya çalışmamalısınız.

Ek olarak günümüz piyasasında, bu boyun çekiş egzersizini yapmaya yardımcı olan çeşitli boyun yastıkları bulunmaktadır.

Kilo Almak İçin Evde Nasıl Antrenman Yapmalısınız?

Reklam

Kreatini Kimler Kullanır, Zararları Var mıdır?

0
kreatini-kimler-kullanir

Kreatin Nedir?

Kreatin, çoğunlukla kaslarda ve beyinde bulunan bir amino asittir. Kreatin takviye formunda bulunduğu gibi, bazı besinler de kreatin içermektedir. Kırmızı et ve deniz ürünleri kreatin içeren besinler denildiğinde ilk akla gelen gıdalardır. Vücutta karaciğer, pankreas ve böbrekler de kreatin üretir.(1) Vücut kreatini fosfokreatine dönüştürür ve enerji için kullanılmak üzere kaslarda depolar. Sonuç olarak, insanlar atletik performansı geliştirmek ve kas kütlesini arttırmak için kreatin kullanırlar.

Kimler Kreatin Kullanabilir?

Kreatin farklı yararlara sahip bir amino asittir ve farklı amaçlarla kullanılabilir. En bilinen faydası ise atletik performansı geliştirmeye yardımcı olmasıdır. Bunun dışında, temelde üç farklı grup kreatin kullanılır:

Yağ Yakmak İsteyen Kişiler İçin Kreatin

kreatin-yag-yakimi

Kreatin kullanımı ile ilgili olarak yapılan araştırmalar kreatin takviyesinin yağ yakımı ve yağsız kas kütlesi kazanımı sürecinde birçok mekanızmayı geliştirebileceğini göstermiştir.(2) Ayrıca kreatin takviyesinin insülin duyarlılığı veya kişinin glikoz (şeker) toleransını geliştirdiği belirtilmiştir. İnsülin kan şekerinizi dengelemek için salınan bir hormondur. Kan şekeriniz çok yüksekse, insülin kan şekeri seviyenizi normale döndürmek için vücuttaki yağları enerji olarak kullanır veya bir yere saklar. İnsülin son derece yapıcıdır ve kas inşası sürecinde yararlı olabileceği için kötü ilan edilmemelidir. Fakat bunun yanı sıra birçok insan insülin direnci ve glikoz toleransı ile mücadele ettiği unutulmamalıdır. Sonuç olarak insülin hassasiyetindeki gelişmeler yağların enerji olarak kullanılmasına yardımcı olur ve dolayısıyla yağ yakımını destekler.

Güç Kazanmak ve Kas Yapmak İsteyenler İçin Kreatin

Kreatin ne işe yarar sorusuna verilen en yaygın cevaplardan biri kreatinin kas inşa etme konusundaki desteğiyle ilgilidir. Kreatin takviyesi kullanımı ile ilgili gerçekleştirilen çalışmalar, kreatinin güç ve dayanıklılık artırma sürecinde inanılmaz etkileri olduğunu ortaya koymaktadır. Bir çalışmada, araştırmacılar kreatinin %26’ya kadar güç artışı sağladığını belirtmişlerdir. Kreatin bu çalışmalar ve kreatin üzerine yapılan diğer muazzam araştırmalarla etkileri kanıtlanmış bir takviyedir.

Kas hipertrofisi ve güç gelişiminin neredeyse her bileşenini olumlu etkilediği kanıtlanan kreatin ürünü için bu linke tıklayabilirsiniz.

Depresif veya Yorgun Olan Kişiler İçin Kreatin

kreatin-ve-depresyon

Güç kazanımı ve performans artışı üzerindeki etkilerine ek olarak kreatin, tüm hücresel fonksiyonlara yardımcı olur. Kreatin yaygın bir nörolojik koruyucu olarak kabul edilirken, iyi hissetme ve bilişsel işlevler üzerindeki etkisi genellikle daha az bilinmektedir. Bununla birlikte, araştırmacılar zamanla kreatinin bu alandaki etkilerine dair daha fazla veri ortaya koymaktadır. Çeşitli çalışmalarda, kişilerde depresyon belirtilerini ve yorgunluğu azaltmak için kreatin desteğinin etkili olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmalardan elde edilen sonuçlar oldukça umut vericidir ve araştırmalar sürmektedir.

Kreatin Zararları Nelerdir?

Kreatin kullanımının bazen belirli yan etkilere neden olduğu belirtilmektedir. Bu konuda her ne kadar tartışmalar bulunsa da özellikle çok fazla miktarlarda kullanılan kreatin mide ağrısına, mide bulantısına, ishale ve kas kramplarına neden olabilir. Ek olarak kreatin, kasların vücuttan su çekmesine neden olur. Bu nedenle kreatin kullanırken telafi için fazladan su içtiğinize emin olun. Ayrıca kreatin kullanırken aşırı sıcaklarda çok yopun egzersizlerden kaçının. Çünkü bu durum susuz kalmanıza neden olabilir.

kreatin-zararlari

Kreatin kullananlar genellikle kilo alır. Çünkü kreatin kasların su tutmasına neden olur. Ayrıca kreatinin bazı insanlarda düzensiz kalp atışına neden olabileceği endişesi vardır.(3) Ancak kreatinin bu probleme neden olduğunu söyleyebilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

  • Bipolar bozukluk: Bipolar bozukluğu olan kişilerde 4 hafta boyunca günlük olarak kreatin kullanımı manik atak vakalarına neden olmuştur. Kreatin, bipolar bozukluğu olan kişilerde maniyi daha da kötüleştirebilir.
  • Böbrek hastalığı veya şeker hastalığı: Böbrek hastalığı veya böbrek hastalığı geliştirme ihtimalinizi arttıran diyabet gibi bir rahatsızlığınız varsa, kreatin kullanmayın. Kreatin böbrek hastalığını daha da kötüleştirebilir.
  • Parkinson hastalığı: Birlikte alınan kafein ve kreatin Parkinson hastalığının daha da kötüleşmesini sağlayabilir. Parkinson hastalığınız varsa ve kreatin alıyorsanız, dikkatli bir şekilde kafein tüketin.
Reklam

Hafta Hafta Gebelik: 32 Haftalık Gebelik

0
hafta-hafta-gebelik-otuz-iki-haftalik-gebelik

Büyük gün adım adım yaklaşıyor. 32 haftalık gebelik dönemine girdiyseniz artık 7 koca ayı tamamlamış 8. ayı karşılamış bulunuyorsunuz. Heyecan dorukta değil mi? Yapılacak çok iş var ve git gide daralan zaman arasında hamileliğinizin tadını çıkarmanıza yardımcı olmak, sizi biraz rahatlatmak ve mutluluğunuzu arttırmak için 32 haftalık bebek ve hamilelik hakkında sizinle birçok bilgiyi paylaşmak istiyoruz.

40. hafta gittikçe yaklaşıyorken aklınızda birçok soru işareti oluşmuş olabilir. 32 haftalık bebek kilosu ne kadar olmalı, acaba bebeğim yeterince büyüdü mü, erken doğum ile karşı karşıya kalırsam ne yapacağım gibi düşünceler bir yana doğuma hazırlık, doğum yapacağınız hastane, bebek odası gibi konular da iyice sizi sıkıştırmaya başlamış olabilir. Ancak biz sizden derin bir nefes alıp sakin olmanızı ve arkanıza yaslanmanızı istiyoruz. Çünkü her şey çok güzel olacak!

32 Haftalık Hamilelik

hafta-hafta-gebelik-otuz-iki-haftalik-gebelik

Genel çerçeveye baktığımızda bebeğinizin hızlı kilo alımı dışarısında çok fazla değişimlerin yaşandığı bir hafta içerisinde değilsiniz. Hem sizin hem de bebeğinizin giderek büyüdüğü, size zaman zaman çok ağırmışsınız ve nefesiniz yetmiyormuş hissi verirken bebeğinizin de artık çok fazla kıpırdayacak yerinin kalmayacağı bir sürece girdiniz.

Rahminizin içerisinde bebeğinizi kaplayan amniyotik sıvı bu hafta ile bebeğiniz büyüdükçe azalmaya başlayacak. Bebeğinizin 8. Haftada hâlâ kolay hareket edebileceği bir büyüklüğü olsa da daha uzun süre baş aşağı ya da başı yukarıda bir şekilde karnınızın içerisinde konumlanmayı tercih edecektir. Doğuma hazırlık pozisyonunu koruyacaktır.

Hamilelikte 33. haftada yaşayacağınız değişimleri ve bebek gelişimini öğrenmek için“Hafta Hafta Gebelik: 33 Haftalık Gebelik“ içeriğimizi buradan okuyabilirsiniz.

32 haftalık Bebek Kilosu ve Boyu Ne Kadardır?

Hamileliğin son trimesterinde bebekler çok çok hızlı bir şekilde kilo almaya ve uzamaya başlarlar. Artık neredeyse tamamlanmış olan tüm organlar son rötuşlarını yapar ve bu dönemde bebeğe en çok düşen görev yağlanarak hızla büyümektir.

hafta-hafta-gebelik-otuz-iki-haftalik-gebelik

32 haftalık bebek kilosu 1,59 kg ile 1,81 kg arasında değişebilmektedir. 32 haftalık bebek boyu ise 42 cm ile 43 cm olarak değişir.

Erken doğum bu dönemlerde görülebiliyor olsa da içiniz rahat olmalıdır. Bebekler 32 haftada erken doğum yaşadıkları takdirde hayati riski olmadan yaşayabilecektir. Böyle bir durumdan şüpheleniyor ya da korkuyorsanız kasılmalarınızı daha dikkatli incelemenizi ve aklınızdaki tüm soruları beklemeden doktorunuza  sormanızı öneririz.

Bu hafta itibari ile birçok doktor erken doğum ihtimali olsun ya da olmasın ayda 1 olan kontrollerinizi 2 haftada 1’e çıkarmak isteyebilir. Bu da çok normaldir. Sadece bebeğinizin gelişimini son dönemde daha iyi ve daha sık gözlemleyebilmek içindir.

32 Haftalık Bebek Gelişimi

hafta-hafta-gebelik-otuz-iki-haftalik-gebelik

Bebeğinizin bu hafta 1,59-1,81 kg civarında olacağını söylemiştik. Yaklaşık bir çin lahanası boyunda olacak olan bebeğinizin hâlâ kilo alması gerekiyor. Ancak bu hafta ile beraber bebeğinizin cildindeki yağ miktarı matlık kazanmasına yetecek miktarda. Yani şeffaf ve tüylü cildi yavaşça pembe ve daha az tüylü bir yapıya kavuşuyor. Bebeğinizin cildi bizim cildimiz gibi artık mat ama yumuşacık ve pembemsi. Doğduktan sonra bebeğinizin üzerinde bir miktar bebek tüyleri kalmış olabilir ancak bu da normaldir. Doğumdan sonra kısa süre içerisinde bu tüyler de dökülür.

Bu hafta ile beraber olduğu yer hızla daralacağı için kendi ekseni etrafında çok fazla hareket etmektense olduğu konumda daha fazla kalmayı tercih edebilir. Artık bebeğiniz rahminize doğru başı aşağıda bir şekilde konumlanacaktır. Ancak tam tersi bir duruş da sergileyebilir.

32 Haftalık Hamilelik Sürecinde Annedeki Değişimler

Hamilelikte 32 hafta geride kaldıysa artık doktor ziyaretlerinizi arttırabilirsiniz ki dediğimiz gibi doktorlar da 8. ay ile birlikte 2 haftada 1 kontrolü uygun bulmaktadır. 32 haftalık hamilelik en çok kasılmaların artışı ile anne üzerinde kendini hissettirecektir.

Daha önce de bahsettiğimiz Braxton Hicks kasılmalarında (vücudun doğum kasılmalarını taklit etmesi, yalancı doğum sancıları) artış olacaktır. Bu kasılmaları gerçek doğum sancılarından ayırt etmenizi sağlayacak şey ise, şiddetinin, sıklığının ve zamanlarının düzenli olmasıdır. Doğum sancısı başladığı an ise giderek artan ve durmayan kasılmalar başlar.

hafta-hafta-gebelik-otuz-iki-haftalik-gebelik

32 haftalık hamilelikte annenin rahminin tepe noktası ile pubik simfiz arasında tam 32 cm vardır. Ayrıca rahminizin tepe noktası göbek deliğinizden 12 cm kadar yüksektedir. O küçücük alanın bu kadar büyüyebilmesi inanılmaz değil mi? Üstelik daha doğuma vaktiniz var.

32 haftalık gebelikte neler olur ne gibi değişiklikler yaşayacağım diyorsanız şimdiye kadar yaşadıklarınızdan çok farklı bir hafta geçirmeyeceğinizi söylemeliyiz. Sırt ağrıları, yalancı kasılmalar, bacak krampları, çatlaklar, bacaklarda varis oluşumu, uyumada güçlük en sık görülen durumlardır. Bunun yanısıra göbek deliğinde dışa doğru çıkma bu haftada görülebilir. Çatlak oluşumuna bağlı karın bölgenizde kaşınmalar olabilir. Psikolojik olarak da bebeğe odaklı olduğunuz için zaman zaman doğum heyecanına bağlı korku, dalgınlık ve sabırsızlık yaşayabilirsiniz. Tüm düşüncelerinizi ve duygularınızı doktorunuz ile paylaşmanız, sorularınızı ona sormanız sizin için oldukça rahatlatıcı olacaktır.

Reklam