Fit Hub Blog Sayfa 8

Aloe Veranın Faydaları ve Özellikleri

0

Sıcak ve kuru iklimlerde yetişen kaktüs türü bir bitki olan aloe vera, son yıllarda hayatın her alanında kullanılan popüler bir bitkisel ürün olarak biliniyor. Kabuğu ve jeli ile ilgileri üzerine toplayan aloe vera, günümüzde neredeyse her evin içinde rastlanılan bir bitki olarak karşımıza çıkıyor.

Aloe Vera Nedir?

Aloe vera, binlerce yıldır çeşitli durumlarda kullanılan şifalı bir bitki olarak açıklanabilir. Bu bitki, uzun zamandır kozmetik ürünlerinin içerisinde bulunabildiği gibi besin olarak da farklı kombinasyonlar ile tüketilebilir.

Neredeyse 6000 yıldır çeşitli amaçlarla kullanılan aloe vera, çeşitli özellikleri sayesinde günümüzde çoğu alanda kullanılıyor. Takviye olarak da karşımıza çıkan bu bitkinin faydaları ise oldukça ilgi çekici.

Aloe Veranın Faydaları Nelerdir?

Aloe vera bu kadar geniş bir alanda kullanılırken sahip olduğu özellikleri sayesinde gün geçtikçe daha çok kullanıcıya ulaşabiliyor. Ancak aloe vera gibi herhangi bir ürün kullanmadan evvel olası bir alerji durumunu önlemek ya da cilt tipinize uygun ilerlemek adına öncelikle bir uzmana danışmanızı öneririz.

Aloe veranın bilinen potansiyel faydalarını sıralayacak olursak:

Yanıkların İyileşmesine Yardımcı Olabilir

Yatıştırıcı, nemlendirici ve serinletici özellikleri nedeniyle aloe veranın sıklıkla yanıklar için kullanıldığı biliniyor. Yüzeysel ve kısmi yanıklar için aloe veradan yardım almak oldukça yaygın bir yöntem. Ayrıca yaraların iyileşmesini de hızlandırdığı söyleniyor. Güneş yanığınız veya başka bir hafif yanığınız varsa, bölgeye günde birkaç kez aloe vera sürmek semptomların azaltılmasına yardımcı olabilir ve iyileşme süresini hızlandırabilir.

aloe vera

Aloe Vera Sindirim Sağlığını İyileştirir

Aloe vera bitkisi genellikle kozmetik ürünlerinin içerisinde rastladığımız bir bitki olarak bilinse de besin olarak da tüketilebiliyor. Öyle ki aloe vera tüketmenin sindirim sistemine fayda sağlayabileceği ve mide rahatsızlıklarını yatıştırmaya ve iyileştirmeye yardımcı olabileceği söyleniyor. Besin olarak tüketilebilen aloe vera türlerinin, sindirim sisteminde bulunan bazı bakterilerin büyümesini engelleyebileceği düşünülüyor.

Metabolizmayı Hızlandırabilir

Bazı araştırmalar, aloe veranın metabolizmanızı hızlandırabileceğini ve kilo kaybını desteklemek için gün boyunca yaktığınız kalori miktarını artırabileceğini gösteriyor. Daha çok araştırmaya gerek duyulsa da kilo kontrolü yapıyorsanız aloe veradan faydalanabilirsiniz.

aloe vera

Akneye İyi Gelebilir

Yüzünüzde taze aloe kullanmak sivilcelerin giderilmesine yardımcı olabilir. Ayrıca sivilce için tasarlanmış temizleyiciler, tonikler ve kremler dahil olmak üzere aloe ürünleri de bu konuda başarı sağlamasıyla biliniyor. Akne problemi yaşıyorsanız aloe vera kullanmayı düşünebilirsiniz.

Cildi Nemlendirmeye Yardımcı Olabilir

Kuruluk ve solgun görünüm gibi olumsuz durumların gerçekleşmemesi için cildin nem dengesinin korunması gerekiyor. Aloe vera jeli ise cildin nem dengesini korumaya yardımcı olan özellikleriyle öne çıkıyor. Daha parlak ve nemli bir cilde sahip olmak için aloe vera jelini kullanabilirsiniz.

aloe vera

Kaşıntıların Giderilmesini Sağlayabilir

Bazı durumlarda meydana gelen kaşıntı semptomları ile bitkisel çözümler sayesinde daha iyi başa çıkabilirsiniz. Ciltte oluşan kaşıntı ve tahriş durumunda akla ilk gelen bitkisel desteklerden biri de aloe vera jeli olarak biliniyor. Aloe vera jeli cildi rahatlatma etkisine sahip olduğu için kaşıntı hissinin ortadan kaldırılmasına yardımcı olabiliyor.

aloe vera

Aloe Vera Ölü Deriyi Yeniler

Cilt bakımında önemli noktaların arasında ölü derilerin temizlenmesi yer alır. Aloe vera cildi derinden temizleme, arındırma ve yenileme olmak üzere bütünleyici bir etkiye sahiptir. Genellikle ölü derilerin temizlenmesi için düzenli olarak peeling yapılması ve tonik uygulanması önerilir. Eğer daha doğal yolları denemeyi seviyorsanız aloe vera jeli ile cildinize peeling yapabilirsiniz. Böylece cildinizdeki ölü deriyi atmış olursunuz. Hücre oluşumunu destekleyebilen aloe vera jeli, cildin daha genç ve canlı görünmesine de yardım edebilir.

Aloe vera jel ürünlerine göz atın!

Reklam

Kolajenin Yetişkin Hayatındaki Önemi

0

Kolajen; kemiklerde, deride, kaslarda ve diğer vücut kısımlarında önemli bir bileşen olarak rol alıyor. Vücudumuz doğal yollarla kolajen üretimini gerçekleştiriyor ancak yıllar geçtikçe ve yaş aldıkça bu miktar azalabiliyor. Buna bağlı olarak da bazı etkilerle karşılaşmak kaçınılmaz oluyor. Yetişkin hayatında kolajenin önemi ise günümüzde hala çoğu araştırmanın ana konusu olmaya devam ediyor. Peki kolajen hakkında ne kadar bilgiliyiz?

Kolajen Nedir?

Kolajen; vücudumuzda en bol bulunan protein olarak biliniyor. Tendonlar, bağlar, cilt ve kaslar dahil olmak üzere çeşitli vücut kısımlarını oluşturan bağ dokularının ana bileşeni olan kolajenin; cildinize yapı sağlamak ve kemiklerinizi güçlendirmek dahil olmak üzere birçok önemli işleve sahip olduğu düşünülüyor. Birçok türde kolajene rastlamak mümkün ancak insanlar için önemli olan dört tane kolajen türü bulunuyor. Bunlar tip 1, tip 2, tip 3 ve tip 4 olarak listeleniyor. Genellikle kaslar, cilt ve bağ dokularında önemli bir etkiye sahip olan kolajen, yetişkinlik hayatında da gerek duyulan takviyelerin arasında yer alıyor.

Kolajenin Özellikleri

Kolajen, belirli bir yaştan sonra kullanılması önerilen takviyelerden biri. Özellikle yetişkin bireylerin kullanımına uygun olarak geliştirilen takviye ürünlerine de rastlanılabiliyor.

İşte kolajenin önemli bazı özellikleri…

Saç Yapımında Kullanılabilecek Amino Asitleri Sağlar

Saç üretiminde kullanılan keratin, yaş ilerledikçe azalabiliyor ve buna bağlı olarak saç dökülmeleri gibi olumsuz durumlarla karşılaşmak mümkün. Kolajen ise keratin üretimini destekleyen bileşenlerin arasında yer alıyor ve bunun sebebinin kolajenin içerdiği amino asitler olduğu düşünülüyor. Ek olarak; vücudunuzun üretebileceği 11 temel olmayan amino asit ve dışarıdan almanız gereken 9 temel amino asit bulunuyor. Kolajen ise 3 temel olmayan amino asidi bünyesinde barındırıyor. Bunlar; prolin, glisin ve hidroksiprolin olarak listeleniyor. Prolin amino asidinin keratinin ana bileşeni olduğu biliniyor. Bu nedenle, prolin açısından zengin kollajen tüketmek, vücudunuza saç oluşturmak için ihtiyaç duyduğu yapı taşlarını sağlamanıza yardımcı olabilir.

Yetişkinlikte Eklem Ağrılarını Azaltır

Egzersiz ve günlük aktiviteler sırasında rahat hareket etmek için sağlıklı eklemlere ihtiyacımız var. Daha düzenli olarak fiziksel aktivite yapmak ise kilo yönetiminden mental sağlığa kadar birçok alanda fayda sağlıyor. Ek olarak yaş ilerledikçe eklemlerde ve kemiklerde gelişim yavaşladığı gibi bu durum egzersiz sürecini de etkileyebiliyor. Düzenli kolajen kullanımı, eklem sağlığınıza olumlu etki sağlayabilir.

Kas Kütlesini Artırabilir

Vücutta en bol bulunan protein olan kolajen, yaşla birlikte meydana gelen kas kütlesi kaybını engelleyebilecek özelliklere sahip. Bu sayede kas kaybından ziyade düzenli kullanım ile kas kütlesinde artış için gerek olan desteği de size sağlayabilir.

Cilde İyi Gelebilir

Tip 1 ve tip 3 kolajen cildinizin güç ve yapı sağlayan ana bileşenleri olarak biliniyor. Özellikle erişkin insanlarda meydana gelen kırışıklı gibi cilt problemlerinin oluşmasını engellemek için kolajen kullanımının önemi artıyor. Vücudumuz doğal olarak kollajen üretse de araştırmalar ciltteki miktarın her yıl %1 oranında azalabileceğinden ve bunun da cildin yaşlanmasına sebep olabileceğinden bahsediyor. Dolayısıyla düzenli kolajen kullanımı bu eksikliğin telafi edilmesine yardımcı olarak cilde iyi gelebilir ve kolajen eksikliği sebebiyle meydana gelebilecek durumları engelleyebilir.

Kolajen Bakımından Zengin Besinler

Kolajen, takviye olarak alınabildiği gibi bazı spesifik besinleri tüketerek de vücuda alınabiliyor. Bu besinlerin arasında ise şunlar bulunuyor:

Et, Tavuk, Balık

Kolajen, genellikle hayvansal gıdalarda daha çok bulunduğu bilinen bir bileşendir.

Kolajen yönünden en önemli kaynaklar ise sığır eti, tavuk eti, hindi eti, sakatatlar ve balıklar olarak bilinir. Bu besinler aynı zamanda da protein açısından zengin olmasıyla öne çıkıyor. En iyi protein kaynakları olan bu besinler cildin esnekliğini artırmak için gereken kolajen desteğine de sahip.

Yumurta

En kaliteli protein kaynağı olarak bilinen yumurtanın sarısı da beyazı da kolajen üretimi konusunda güçlü bir kaynak olarak açıklanıyor. Düzenli olarak yumurta tüketimi hem protein açısından sizi tatmin ederken hem de kolajen üretiminiz için size yardımcı olabilir.

Yeşil Sebzeler

Kolajenin sadece hayvansal gıdalarda bulunduğu kanısı, yeşil yapraklı sebzelerin kolajen bakımından zengin olduğunun bilinmesi sayesinde günümüzde değişti. Nane, adaçayı, roka, ıspanak, ısırgan otu, lahana, ebegümeci gibi yeşil yapraklı sebzeler vücudun kolajen üretimini artırmaya yardımcı olmasıyla öne çıkan besinlerin arasında yer alıyor.

Sarı, Turuncu Renkli Meyveler ve Sebzeler

Şeftali, mango, kayısı, ananas, limon, greyfurt, portakal, kavun, havuç, bal kabağı, patates ve kivi gibi C vitaminini bolca barındıran yiyecekler içerdikleri kolajen miktarı sayesinde en önemli besinlerin arasında yer alıyor.

Kırmızı Meyveler

Ahududu, böğürtlen, yaban mersini, kızılcık, çilek, kiraz, siyah üzüm, elma, pancar, kırmızı kapya biber, domates gibi besinler içerdikleri güçlü antioksidanlar sayesinde kolajen üretimini uyaran etkiye sahip. Dahası, bu besinlerin güneşin zararlı ışınlarının deriye etkilerini azaltabileceği de düşünülüyor.

Kolajen takviyelerine de göz atabilirsiniz.

Reklam

Saç Bakımına Özel Tüyolar

0

Kullandığınız saç ürünlerinden beslenme şeklinize kadar pek çok unsur saç sağlığınız için kritik öneme sahiptir. Saçınıza iyi bakmazsanız, bir süre sonra uzaması durabilir ve kepek, saç dökülmesi, kuruluk gibi sorunlar yaşamaya başlayabilirsiniz.

Saç bakımı konusunda merak edilen soruları yanıtlıyor, daha bakımlı ve sağlıklı uzayan saçlara kavuşmak için yapabileceklerinizi sıralıyoruz.

Saç Nasıl Uzar?

Önce şaşırtıcı bir gerçekle başlayalım: Aslında sahip olacağınız tüm saç kökleriyle birlikte doğdunuz ve kafa derinizde yaklaşık 80.000 ila 120.000 arasında saç kökü var. Amerikan Dermatoloji Akademisi Derneği’ne (AAD) göre günde yaklaşık 100 saç telinin dökülmesi ise doğal karşılanan bir durum.

Saç, cildinizin alt tabakasındaki folikülün altında yer alan bir kökten uzar. Saç derinizdeki kan foliküle gider ve saçınızın büyümesine yardımcı olan saç köküne oksijen ve besin sağlar. Saçınız uzadıkça cildinizi itecek ve bir yağ bezinden geçecektir. Saçınızı parlak ve yumuşak yapan ise bu bezin yağıdır.

Daha Sağlıklı Saçlara Sahip Olmak için Yapabilecekleriniz

Daha Sağlıklı Saçlara Sahip Olmak için Neler Yapılabilir?

İşte daha sağlıklı uzayan ve bakımlı görünen saçlara sahip olmak için yapabilecekleriniz…

Saçınızı Düzenli Olarak Yıkayın

Saçınızı düzenli olarak yıkamak, saç derinizin ve saçınızın kirden ve fazla yağdan arınmasını sağlar. Ancak doğru sıklık, saç tipinize ve kişisel tercihlerinize bağlıdır. Saçınız aşırı kuru ise saçınızı haftada iki kez yıkayabilirsiniz. Yağlı bir saç derisine sahipseniz, saçınızı gün aşırı yıkamak size yardımcı olabilir.

Saçınıza ışıltı katmanın yollarından biri duş aldığınız suyun sıcaklığını düşürmektir. Soğuk durulama yaptığınızda saç kütiküllerini kapatırsınız. Kapalı bir kütikül ise ışığı yansıtır ve böylece saçın daha parlak görünmesini sağlar.

Kimyasal İçermeyen Şampuan Kullanın

Saçınıza zarar veren tüm çevresel faktörleri gerçekten kontrol edemezsiniz, ancak kontrol edebileceğiniz şeylerden biri kullandığınız şampuan türüdür. Şampuanınızdaki kimyasalların sayısı ne kadar azsa, saç telleriniz o kadar sağlıklı kalır.

Şampuanlarda yer alan sülfat ve paraben içerikleri saçı köpürtmek ve korumak adına kullanılsa da zamanla ciltte tahrişe neden olabilir. Bu yüzden daha doğal içeriklere sahip ve saç tipinize uygun şampuanları tercih etmeniz önemlidir.

Saç Kremini Doğru Kullanın

Saç kremleri, saçın düz ve kolay şekil almasını sağlayan bileşenler içerir. Ancak kullanırken çok cömert davranmamalısınız. Saç kremi saç derisine değil, sadece saç uçlarına uygulanmalıdır. Uygulamadan sonra ise saçınızı iyice duruladığınızdan emin olun.

Saçınızı Doğal Şekilde Kurutun

Fön çekmenin verdiği öz güveni görmezden gelecek değiliz. Ancak sağlıkla parlayan saçların da bu konuda geride kalır yanı yok. Saçınızı aşırı ısıyla şekillendirmek, saç derinize zarar verebilir.

Saçınızı havlu ile nazik bir şekilde kurutabilirsiniz. Eğer saç kurutma makinesine ihtiyaç duyuyorsanız, ısıyı minimumda tutmanızı ya da soğuk hava seçeneğini kullanmanızı öneririz. Çünkü saç telleri, yüksek ısı karşısında nemini yitirir ve yıpranmaya açık hale gelir.

Saçınızı Geniş Dişli Bir Tarak ile Tarayın

Islak saç kırılmaya oldukça eğilimlidir. Bu nedenle ıslak saçla yatmamak da önemlidir. Saçınızı doğal yoldan kurumaya bırakın ve ardından saçınızı taramak için geniş dişli bir tarak kullanın. Geniş dişli tarak saçınızı zarar vermeden taramanıza yardımcı olur.

Düzenli Olarak Kırık Aldırın

Hangimiz sadece kırık aldırmak için gittiğimiz kuaförden daha kısa saçlarla çıkmadık ki! Bu konuda güvendiğiniz, profesyonel bir kuaföre gitmenin önemi aşikar. Saç kırıklarından kurtulmak adına 6-8 haftada bir kırık aldırabilirsiniz. Kırık aldırmak sihirli bir şekilde saçın daha hızlı uzamasını sağlamaz. Çünkü saç büyümesi kafa derisinde gerçekleşen bir durumdur. Fakat kırık aldırarak daha sağlıklı saç telleri elde edebilirsiniz.

Saçınızı Çok Sıkı Bağlamayın

Çok sıkı atkuyruğu ve örgülerin, şık bir stil sunduğunun farkındayız. Ancak çok sıkı bağlamak saç tellerini kırabilir. Saçınızı mümkün olduğunca özgür bırakın ve plastik materyalli tokalar yerine yumuşak kumaşlı tokalar kullanın.

Saç Tellerinizi Güneşten ve Klordan Koruyun

Sert güneş ışınları saçınızı kurutabilir ve daha kırılgan hale getirebilir. Saçınızı hasardan korumak için dışarı çıkarken şapka kullanın. Havuzdayken saçınızı klora karşı bone ile koruyun.

Özellikle yazın UV filtreleri içeren bir saç bakım ürünü kullanmayı da alışkanlık haline getirebilirsiniz. Bu ürünler saçı güneşin zararlarından korumakla kalmaz aynı zamanda boyalı saçlarda renk solmasını önlemeye de yardımcı olabilir.

Beslenmenize Dikkat Edin

Spesifik vitaminler, mineraller ve yağ asitleri; genel sağlığınız için özellikle önemlidir ve vücudunuza saç büyümesi için gereken enerjiyi sağlama konusunda rol oynarlar. Bu konuda öne çıkan içerikler ise aşağıdaki gibidir:

Yukarıdaki içerikler yönünden zengin beslenmeye özen gösterin. Eğer besin eksikliği yaşadığınızı düşünüyorsanız, bir uzmana danışarak gıda takviyesi kullanmayı düşünebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir: Daha Sağlıklı Tırnaklar için Yapabilecekleriniz

Reklam

Daha Sağlıklı Tırnaklar için Yapabilecekleriniz

0

Güzellik denilince akan sular duruyor. Güzelliğin farklı kriterleri olsa da saç, cilt ve tırnak birbirinden ayrılmayan alanlar olarak biliniyor. Tırnak sağlığı ve gelişimi ise birçok etkene bağlı olarak değişiklik gösterebiliyor. Tırnakların uzama süresi kişinin genetik yapısına, yaşına, beslenmesine, bakım şekline ve yaşanılan mevsime göre değişiklik gösterebiliyor. Bazı vitaminlerin eksikliği, aşırı yorgunluk, aşırı zayıflık, beslenme bozuklukları, bazı kronik hastalıklar ve ilaç zehirlenmeleri gibi durumlar tırnak uzamasını yavaşlatabilirken, hamilelik veya bazı hormonsal rahatsızlıklar daha hızlı uzamasına neden olabiliyor.

Daha sağlıklı tırnaklara sahip olmak adına gerçekleştirebileceğiniz birçok adım bulunuyor. İyi beslenme veya takviye desteği gibi adımlar tırnaklarınızın güzel gözükmesine ve iyi gelişmesine yardımcı olabilir.

Önemli Vitamin ve Mineraller

Tırnak gelişiminde rol oynayan en önemli vitamin ve mineraller şöyle açıklanabilir.

Biyotin

Biyotin; hücrelerin hızlı büyümesini teşvik ederken aynı zamanda tırnak büyümesi için gereken amino asitlerin çalışmasına da yardımcı oluyor. Biyotin sadece tırnak değil saç ve cilt sağlığı konularında da sıkça öneriliyor.

Magnezyum

Tırnak büyümesi için gerekli olan protein sentezi de dahil olmak üzere vücuttaki 300’den fazla reaksiyonda rol oynadığı bilinen magnezyum, takviye olarak da kullanılabilen bir mineral. Bu mineral ayrıca protein sentezine ve yeni tırnakların oluşumuna da yardımcı olabiliyor.

Çinko

Çinko, hücrelerin sağlıklı büyümesine ve çoğalmasına yardımcı olan bir mineral olarak biliniyor. Bu nedenle tırnaklarınızın hızlı uzamasını istiyorsanız çinko tüketiminize dikkat edebilirsiniz. Çinko eksikliği belirtilerinin arasında tırnak yapısındaki bozulmalar da yer alıyor ve çinkonun bizim için önemini bir kez daha hatırlatıyor.

Protein

Tırnaklar, keratin adında bir protein türünden oluşuyor ve bu sebeple proteinin tırnak gelişimindeki önemi giderek artıyor. Keratinin tırnaklara güç ve dayanıklılık verdiği düşünülüyor. Ek olarak keratinin; yeni oluşan hücrelerin alttan yukarı itilmesi sonucunda vücuttan dökülen ölü hücreler tarafından oluştuğu biliniyor ve böylelikle tırnaklarımızı kestiğimizde canımız acımıyor. Keratin üretimini artırmak ve böylece güçlü tırnakların oluşmasına yardımcı olmak için yeterince protein tüketmek önem taşıyor.

Protein tozlarına da göz atabilirsiniz.

Demir

Demir, organlarınız ve tırnaklarınız da dahil olmak üzere vücudunuzdaki her hücreye oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinin merkezini oluşturmasıyla öne çıkıyor. Hücrelerin iyi gelişmesi ve sağlamlaşması için demir ağırlıklı beslenmek size yardımcı olabilir. Bununla birlikte, mercimek ya da ıspanak gibi bitki bazlı bir demir kaynağı ile C vitamini açısından zengin bir besin yemek, demir emilimini artırabilir.

Tüketebileceğiniz Besinler

Tırnak gelişiminde rol oynayan vitamin ve mineralleri içeren bazı besinler, yaşadığınız veya yaşayabileceğiniz sorunların üstesinden gelmenize yardımcı olabilir. İşte o besinler…

Fasulye

Fasulye iyi bir biyotin kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. Biyotin ise daha önce bahsettiğimiz gibi tırnak kırılmasını önlediği bilinen ve genel tırnak sağlığı için gerekli olduğu düşünülen bir B vitamini türüdür. Biyotin eksikliği tırnaklarda kuruluğa neden olabilir ve tırnak büyümesini yavaşlatabilir. Ayrıca tırnakların kararmasına da neden olabilir. Biyotin içeren besinler tüketerek tırnak sağlığınıza destek olabilirsiniz. Sağlıklı tırnaklar için düzenli olarak yiyebileceğiniz fasulye türleri; yeşil fasulye, barbunya fasulyesi, beyaz fasulye ve Meksika fasulyesi olarak açıklanabilir.

Domates

Domates, yüksek miktarda biyotin ve likopen içeren bir meyvedir. Bu bileşenler; tırnakların parlak bir görünüme sahip olmasına, tırnakların uzamasına ve kalınlaşmasına yardımcı olabilir. Ayrıca A vitamini açısından da zengin olan domates, bir portakaldan daha fazla C vitamini içerebiliyor.

Kabak Çekirdeği

Kabak çekirdeği, yüksek miktarda çinko içermesiyle öne çıkıyor. Tırnak sağlığı denilince akla ilk gelen minerallerin arasında yer alan çinko ise bağışıklık sisteminin doğru çalışmasına yardımcı olan ve bağ dokusu oluşturmada önemli rol oynayan bir mineraldir. Çinko aynı zamanda vücudun sağlıklı tırnakların yapı taşları haline gelen yeni proteinler üretme yeteneğini düzenlemesiyle de öne çıkar.

Brokoli

Brokoli vücudunuza sağlıklı tırnaklar için önemli bir bileşen olan demiri sağlamasıyla bilinir. Demir, kırmızı kan hücrelerini zenginleştiren ve dokuların oksijen seviyesini artıran, özellikle kolayca kırılan ve rengi soluk olan tırnaklarda takviye edici bir element olarak önerilir. Beslenme programınıza brokoli ekleyerek tırnaklarınız güçlenmesine yardımcı olabilirsiniz.

Süt

Süt, yüksek kalsiyum içeren besin değerleriyle çoğu zaman tüketilen besinlerin arasında yer alır. Sütteki yüksek kalsiyum içeriğinin tırnakları güçlendirdiği ve daha hızlı büyümelerini sağladığı biliniyor. Bunlara ek olarak bazı araştırmalara göre kalsiyum eksikliğinin tırnakların kıvrak ve kuru olmasına neden olabileceği düşünülüyor. Vücudun kalsiyumu tamamen emmesini sağlamak için sütü yumurta ve mantar gibi D vitamini yönünden zengin yiyeceklerle tüketmeniz öneriliyor.

Yumurta

Protein bazlı gıdaların genel tırnak sağlığı için oldukça gerekli olduğu biliniyor. Bunun nedeni, tırnakların bir tür protein olan keratinden yapılmış olması olarak açıklanabilir. Yumurta gibi protein bazlı gıdalar tüketerek daha güçlü tırnaklara sahip olabilirsiniz.

Su

Dehidrasyonun, tıpkı vücudunuzun geri kalanında olduğu gibi tırnaklarınızın genel sağlığı üzerinde büyük bir etkisi olduğu düşünülüyor. Dehidrasyon; tırnak etlerine ve zayıf tırnaklara neden olabiliyor. Dehidrasyonu önlemek için yeterli su içmeyi unutmayın.

Reklam

Kettlebell ile Yapabileceğiniz Tüm Vücut Antrenmanı

0

Tek bir kettlebell ve bol yaratıcılıkla kas geliştirebilir, kalori yakabilir ve güç kazanabilirsiniz.

Diğer ağırlıklarla karşılaştırıldığında, kettlebell’in benzersiz bir şekli vardır. Kulplu bir top gibi görünür. Bu şekil dengesiz ağırlık dağılımına ve sürekli değişen bir ağırlık merkezine neden olur. Böylece merkez bölgenizi desteklerken ve stabilizasyondan sorumlu kasları egzersize daha fazla dahil edebilirsiniz.

Journal of Human Kinetics’te yayımlanan bir araştırmaya göre, kettlebell antrenmanı birçok fayda sunar. Aktifken duruşu koruma yeteneği geliştirmenizi sağlar ayrıca güç ve kalp zindeliği kazandırabilir. Daha fazla bilgi için “Kettlebell Antrenmanlarının 8 Faydası” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Kettlebell Antrenmanı

Öncelikle fitness seviyenize uygun olan bir ağırlık seçin ve aşağıdaki ısınma hareketleri ile başlayın. Bu antrenmanı haftada üç veya dört kez yapabilirsiniz. Antrenman seansları arasında en az bir gün dinlenmeyi ihmal etmeyin. Diğer günlerde 20 dakikalık bir yürüyüşe veya koşuya çıkabilirsiniz.

Isınma Turu

Isınma hareketlerini tur olarak yapın. Her hareketi 20 saniye uygulayın, ardından 10 saniye dinlenin. Üç turu tamamlayın.

Kneeling Kettlebell Halo

Dizlerinizin üzerine çökün ve kettlebell’i tutacağından tutup alın hizanıza getirin. Karın ve kalça kaslarınızı sıkın. Gövdenizi hareket ettirmeden kettlebell’i başınızın etrafında saat yönünde dairesel şekilde hareket ettirin. Ardından saat yönünün tersine hareket ettirin. Bu bir tekrar eder.

Bottoms-Up March

Bottoms-Up March

Sağ elinizle kettlebell’i top kısmı yukarı bakacak şekilde alttan tutarak ayakta durun. Üst kolunuz gövdenize yakın dursun. Karın kaslarınızı sıkın ve kalçalarınızı ve omuzlarınızı hafif öne doğru olacak şekilde dik tutun. Dizinizi yukarı kaldırarak yavaşça yerinizde yürümeye başlayın; kettlebell’in devrilmesine izin vermemeye odaklanın. Hareketi her iki tarafta da uygulayım.

Tüm Vücut Antrenmanı

Antrenman planını da ısınma kısmında olduğu gibi tur olarak tamamlayın. Her hareketi 30 saniye boyunca yapın, ardından 60 saniye dinlenin ve bir sonraki egzersize geçin. Üç turu tamamlayın.

Rotational Press

Ayaklarınızı omuz genişliğinde açarak ayakta durun. Sağ elinize bir kettlebell alın ve omzunuzda tutun. Karın ve kalça kaslarınızı sıkın. Bu başlangıç pozisyonunuz. Kettlebell’i sağ elinizle yukarı kaldırın. Bunu yaparken gövdenizi sola doğru çevirin ve kalçanızı da sağ ayağınızın parmak uçlarını döndürerek sola doğru çevirin. Ardından başlangıç pozisyonuna dönün. Bu bir tekrar eder. Hareketi her iki tarafta birer set halinde yapın.

Bent-Over Single-Arm Row

Bent-Over Single-Arm Row

Sağ elinizde bir kettlebell tutarak ayakta durun, karın ve kalça kaslarınızı sıkın. Kalçanızı geriye doğru itin ve gövdenizi zeminle 45 derecelik bir açı yapana kadar aşağı indirin. Bunu yaparken kettlebell’i alt bacağınıza yakın tutun. Bu başlangıç pozisyonunuz. Ardından kettlebell’i kalçanıza doğrı kaldırın ve kontrollü bir şekilde indirin. Her iki tarafta birer set yapın.

Clean to Lunge

Kettlebell’i dirseğinizi bükerek sağ omzunuza getirin. Bacaklarınız omuz genişliğinde açık olacak şekilde ayakta durun. Sağ bacağınızla ileriye adım atın ve 90 derece açı oluşturacak şekilde çömelerek lunge pozisyonuna geçin. Bu başlangıç pozisyonunuz. Ayağa kalkın, ardından kettlebell’i kontrollü şekilde yere ayaklarınızın arasına indirin. Ardından kettlebell’i tekrar yukarı kaldırın ve lunge pozisyonuna geçin. Her iki taraf için birer set yapın.

Single-Arm Swing

Single-Arm Swing

Kettlebell’in bir adım arkasında durun. Kalçanızı geriye doğru itin ve sağ elinizle kettlebell’e ulaşana kadar gövdenizi öne indirin. Bu başlangıç pozisyonunuz. Kettlebell’i patlayıcı kuvvetle bacaklarınızın arasından geri itin, ardından ayağa kalkın ve kalça kaslarınızı sıkın. Böylece kettlebell’i yukarı doğru iteceksiniz. Hareketi bu şekilde 15 saniye boyunca yapın, ardından kettlebell’i diğer elinize alın ve 15 saniye daha devam edin.

Reklam

Psyllium Husk Nedir, Ne İşe Yarar?

0

Psyllium husk, plantago ovata (karnıyarık otu) tohumunun kabuklarından elde edilen çözünür bir lif şekli olarak karşımıza çıkıyor. Asya’ya özgü olan bu bitki çoğunlukla Hindistan’da yetişiyor, ancak dünya çapında da bulunabiliyor (1).

Gün geçtikçe popülerleşen psyllium husk takviyeleri, kapsül veya toz formlarda yer alıyor. Bazı güçlü lif kaynaklarının aksine psyllium husk vücut tarafından iyi tolere edebiliyor.

Psyllium Husk Ne İşe Yarar?

Psyllium husk içeriğinin etkilerine ve potansiyel faydalarına gelecek olursak…

Sindirim Sisteminde Rol Alabilir

Psyllium, kütle oluşturucu bir müshil olarak adlandırılıyor. Yani dışkı kütlesini artırarak ve bağırsakları harekete geçirerek kabızlığı hafifletebiliyor (2, 3). Araştırmaya göre; iki hafta boyunca günde iki kez 5,1 gram psyllium husk almak, kronik kabızlığı olan kişilerde bağırsak hareketliliğini önemli ölçüde artırabiliyor (4).

İshali Hafifletebilir

Araştırmalar, psyllium husk içeriğinin ishali hafifletebileceğini de gösteriyor (2, 3). Bunu bir su emici ajan olarak hareket ederek yaptığı düşünülüyor.

Başka bir çalışma ise kanser için radyasyon tedavisi gören 30 kişi üzerinde yapılıyor ve bu kişilerde ishali önemli ölçüde azalttığı belirtiliyor (8).

Kan Şekerini Düzenleyebilir

Lif takviyeleri almak, insülin ve kan şekeri seviyelerini düşürmek gibi vücudun bir öğüne verdiği glisemik tepkiyi kontrol etmeye yardımcı olabiliyor. Bu durumun özellikle pisilyum husk gibi suda çözünür lifler için geçerli olduğu düşünülüyor (9, 10, 11).

Bir çalışmada, araştırmacılar tip 2 diyabet ve kabızlık problemi olan 51 kişiye günde iki kez 10 gram psyllium husk veriyor. Araştırma sonucunda kabızlığın, vücut ağırlığının, kan şekeri düzeylerinin ve kolesterolün azaldığı görülüyor (12).

Psyllium husk yiyeceklerin sindirimini yavaşlatabildiği için insanların onu tek başına almak yerine yiyeceklerle birlikte almaları öneriliyor. Böylece kan şekeri seviyeleri üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olabileceği düşünülüyor (13).

Tokluk Hissini Artırabilir ve Kilo Kaybına Yardımcı Olabilir

Pisilyum husk da dahil olmak üzere viskoz bileşikler oluşturan lifler, iştahı kontrol etmeye ve kilo vermeye yardımcı olabiliyor (12, 14).

Psyllium husk, midenin boşalmasını yavaşlatarak ve iştahı azaltarak, kilo kontrolüne yardımcı olabiliyor. Azalan iştah ve kalori alımı ise kilo kaybını destekleyebiliyor.

Bir çalışma, kahvaltı ve öğle yemeğinden önce psyllium almanın, yemek yeme isteğinde azalmaya ve öğünler arasında daha tok hissetmeye yol açtığını aktarıyor (15).

Kalp Sağlığını Destekleyebilir

Her türlü lifin kalp sağlığı için iyi olabileceği düşünülüyor. Amerikan Kalp Derneği (AHA), diyet lifinin kolesterolü iyileştirebileceğini; kalp hastalığı, felç, tip 2 diyabet ve obezite riskini azaltabileceğini belirtiyor (15).

Psyllium husk da dahil olmak üzere suda çözünen lifler; trigliserit seviyesini, kan basıncını ve kalp hastalığı riskini azaltmaya yardımcı olabiliyor (2, 16).

Toplam 28 çalışmanın gözden geçirildiği bir araştırma; psyllium husk takviyesi almanın, LDL kolesterol seviyesini düşürebildiğini ve kalp hastalığı riskini azaltabildiğini aktarıyor (16).

Reklam

Ramazan Ayında Kullanabileceğiniz Takviyeler

0

Dünya çapında birçok kişinin gündüz saatlerinde oruç tuttuğu Ramazan ayında; antrenman ve beslenme rutininde bazı değişikliklere gitmek gerekebiliyor.

Oruç tutmak; fiziksel performansı, aktivite durumunu ve dolayısıyla vücut kompozisyonunu etkileyebiliyor. Söz gelimi sedanter bireylerde üzerinde yapılan araştırmalar, bu dönemde performansta bir düşüş olduğunu işaret ediyor (1). Üstelik kondisyon anlamında iyi olan bireylerde de bu durum geçerli olabiliyor. Örneğin Ramazan’da oruç tutmanın askeri pilotların kas performansı üzerinde olumsuz etkileri olduğunu ve ordudaki genç erkeklerde fiziksel performans puanlarının düştüğünü gösteren araştırmalar da mevcut (2,3).

Sadece belli saat aralığında beslenilen Ramazan ayında, enerji seviyesini ve vücut fonksiyonlarını desteklemek için gıda takviyeleri kullanılabiliyor. Ancak takviyelerin etkilerinin; yaş, cinsiyet ve fiziksel durum gibi faktörler nedeniyle farklılık gösterebildiğini belirtmemiz gerek. Bu nedenle herhangi bir takviye kullanmadan evvel öncelikle doktorunuza danışmanızı öneririz.

Ramazan döneminde antrenman performansınız ve genel sağlığınız için kullanabileceğiniz gıda takviyelerine gelecek olursak…

Whey Protein

Peynir altı suyu olarak da bilinen whey protein, oldukça popüler olan sporcu gıdaları arasında yer alıyor. Çok sayıda araştırma whey proteinin; vücut yağını azaltmaya, güç ve kas kazanmaya yardımcı olabileceğini gösteriyor (4, 5).

Özellikle lösin gibi önemli dallı zincirli amino asitler (BCAA’lar) bakımından yüksek olan whey protein ayrıca yüksek miktarda sistein içeriyor (6). Çalışmalar, lösinin anabolik -yani büyümeyi teşvik eden- bir amino asit olduğunu, sisteinin ise glutatyon düzeylerini artırmaya yardımcı olduğunu gösteriyor (7, 8).

Antrenmandan sonra whey protein almanın; kas büyümesini artırma konusunda etkili olduğu düşünülüyor. Kas protein sentezi ise genellikle antrenmandan sonraki zaman diliminde maksimize ediliyor (9, 10, 11, 12).

Tüm temel amino asitleri içeren yüksek kaliteli bir protein olan whey protein, diğer protein türlerine kıyasla bağırsaklar tarafından hızla emiliyor ve sindiriliyor (13).

Ramazan ayında genel beslenme rutininize kıyasla daha az yemek yiyor olabilirsiniz. Bu bağlamda whey protein, iftar vaktinde kullanılabilen takviyelerden biri olabiliyor. Uzun süreli bir açlıktan sonra vücudunuzu zengin bir aminoasit akışına maruz bırakarak kaslarınızı destekleyebilirsiniz.

Kazein

Kazein, bağırsaktaki yavaş emilim süresi nedeniyle “zamanla salınan” bir protein olarak biliniyor. Bu durum ise hücrelerinizi düşük seviyede amino asitlerle uzun süre beslediği anlamına gelebiliyor. Yani kaslarınıza sabit bir besin akışı sağlanıyor (14).

Uzun süre aç kalınan, vücudun kendi kendini beslemek için kasları parçaladığı zamanlarda bile hücrelerinizin proteini sentezlemesine yardımcı olabiliyor (15, 16).

Tüm bu nedenlerden dolayı kazein “anti-katabolik” olarak adlandırılırken kas yıkımını azaltmaya da yardımcı olabiliyor (17). Özellikle sahur vaktinde çoğu sporcu, uzun süre aç kalınan zamanları telafi etmek adına kazein takviyelerine başvurabiliyor.

BCAA

BCAA

Açılımı dallı zincirli amino asitler olan BCAA; lösin, izolösin ve valinden meydana gelen amino asit grubunu ifade ediyor. Diğer amino asitlerin çoğunun aksine BCAA’lar karaciğerden ziyade çoğunlukla kasta parçalanıyor. Bu nedenle egzersiz sırasında enerji üretiminde rol oynadıkları düşünülüyor (18). Vücudumuz BCAA’ları protein ve kas için yapı taşları olarak kullanabiliyor (19, 20, 21). Ayrıca kan şekeri seviyenizi düzenleme konusunda rol alabiliyorlar (22, 23, 24).

Ramazan ayında antrenman yapmaya devam ediyorsanız, elde ettiğiniz verimi korumak adına antrenman esnasında/öncesinde BCAA takviyelerine başvurabilirsiniz.

Glutamin

Amino asitler vücutta birçok rol oynayan moleküller olarak biliniyor. Glutamin de bu aminoasitler arasında yer alıyor.

Glutaminin en önemli işlevlerinden biri bağışıklık sistemindeki rolü diyebiliriz. Glutamin, bağışıklık hücreleri için kritik bir yakıt kaynağı olarak görülüyor (25). Ayrıca glutamin, bağırsak sağlığı için de önemli bir molekül olarak anılıyor (26).

Bazı araştırmalar, glutamin takviyelerinin kas ağrısını azaltabileceğini ve yoğun egzersizden sonra iyileşmeyi artırabileceğini aktarıyor (27).

Bu bağlamda glutamin takviyeleri özellikle ağır antrenmanlar yapan ve Ramazan’da da bunu sürdürmek isteyen sporcuların işine yarayabilir. Glutamin takviyeleri antrenmandan sonra ya da sahurda kullanabilir.

Magnezyum

Vücudunuzdaki magnezyumun yaklaşık %60’ı kemikte bulunurken geri kalanı kaslarda, yumuşak dokularda ve kan dahil sıvı yapılarda bulunuyor (28).

Magnezyumun ana rollerinden biri, enzimler tarafından sürekli olarak gerçekleştirilen biyokimyasal reaksiyonlarda bir kofaktör -yani yardımcı bir molekül- olarak hareket etmek. Magnezyum aşağıdakiler de dahil olmak üzere vücutta 600’den fazla reaksiyonda yer alıyor (29):

• Gıdayı enerjiye dönüştürmek.

• Amino asitlerden yeni proteinler oluşturmak.

• Kasların kasılmasına ve gevşemesine yardımcı olmak.

• Beyin ve sinir sistemi boyunca mesajlar gönderen nörotransmitterleri düzenlemek.

Magnezyum takviyeleri genellikle uykusuzluk gibi uyku sorunları için de kullanılıyor. Çünkü magnezyum gama aminobütirik asit gibi uykuda yer alan bazı nörotransmitterleri düzenleyebiliyor (30).

Egzersiz sırasında ise aktiviteye bağlı olarak daha fazla magnezyum ihtiyacı ortaya çıkabiliyor (34). Magnezyum, kan şekerini kaslarınıza taşımaya ve egzersiz sırasında birikip yorgunluğa neden olabilen laktatı atmaya yardımcı olabiliyor (31).

Çalışmalar, magnezyum takviyelerinin özellikle yaşlı yetişkinlerde ve magnezyum eksikliği yaşayanlarda; egzersiz performansını iyileştirmek için yararlı olabileceğini gösteriyor (32).

Vücut fonksiyonlarınızı desteklemek adına, magnezyum takviyelerine şans verebilirsiniz.

D Vitamini

D Vitamini

D vitamininin önemli işlevleri arasında kalsiyum ve fosfor emilimini düzenlemek, normal bağışıklık sistemi işlevini kolaylaştırmak yer alıyor (33).

D vitamini seviyesinin düşük olması; fibromiyalji semptomları, kaygı ve depresyon için bir risk faktörü olarak tanımlanıyor (34).

D vitamini “güneş vitamini” olarak da adlandırılıyor. Oruç tutarken genellikle evdeyseniz, yeterince güneş ışığı alamıyor olabilirsiniz. Bu nedenle D vitamini değerlerinizin nasıl olduğunu öğrenmenizde fayda var.

Multivitamin

Vücudunuzun düzgün çalışması için vitaminlere ve minerallere ihtiyacı olduğu malum. Bunun için elbette dengeli beslenmek gerekiyor. Ne yazık ki bu her zaman mümkün olmayabiliyor.

Multivitaminler, normalde gıda kaynaklarında bulunan farklı vitamin ve minerallerin bir kombinasyonu olarak karşımıza çıkıyor. Multivitaminler genelde önerilen günlük besin miktarını karşılayabilmek adına alınıyor.

Belirli popülasyonları inceleyen birkaç küçük çalışma, multivitaminlerin yaşlı erişkinlerde hafızayı iyileştirebileceğini aktarıyor (35, 36, 37).

Oruç tutarken yiyecek seçenekleriniz sınırlıysa, bu konuda destek alabilirsiniz.

Psyllium Husk

Psyllium Husk

Psyllium husk, Hindistan’da yetişen “plantago ovata” bitkisinin tohumlarından elde edilen çözünebilir bir lif olarak karşımıza çıkıyor (38).

Lif takviyeleri almak ise insülin ve kan şekeri seviyelerini düşürmek gibi vücudun öğüne karşı verdiği glisemik tepkiyi kontrol etmeye yardımcı olabiliyor. Bu durumun özellikle pisilyum husk gibi suda çözünür lifler için geçerli olduğunu belirtmeliyiz (39, 40, 41).

Psyllium husk (karnıyarık otu) takviyelerinin, yiyeceklerin sindirimini yavaşlattığı için yiyeceklerle birlikte alınması öneriliyor. Böylece kan şekeri seviyeleri üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olabileceği düşünülüyor (42).

Pisilyum husk gibi lifler, iştahı kontrol etmeye ve kilo vermeye yardımcı olabiliyor (43, 44).

Pisilyum husk, yukarıdaki özellikleri nedeniyle, Ramazan döneminde de size destek olabilir.

Reklam

Uykusuzluk, Stres ve Enerji için Besin Önerileri

0

Günlük hayatın karmaşası, iş hayatı ve yaşam tarzı gibi durumlar bazen üzerimizde olumsuz etkiler bırakabilir. Çağın popüler sorunlarının arasında artık uykusuzluk, stres ve yorgunluk gibi enerji seviyelerini etkileyen durumlar yer alıyor ve bu sorunların en az birinden muzdarip olan insan sayısı her geçen gün artıyor. Beslenme tercihleri de bu sorunların ortadan kaldırılmasında rol oynayabiliyor. Siz de uykusuzluk, stres ve yeterli enerji için spesifik besinleri tercih edebilir, beslenme alışkanlıklarınızı bu yönde değiştirerek olumlu etkilerini keşfedebilirsiniz!

Strese İyi Gelen Besinler

Günlük rutinler, yaşam mücadelesi veya kişisel sorunlarımız gibi durumlar bizi strese itebilir. Stres, çoğu bilimsel araştırmanın konusu olmaya hala devam ediyor ve fazla strese maruz kalmak hem psikolojik hem de fiziksel olarak olumsuz sonuçlar doğurabiliyor.

 Stres ile savaşan besinlerin arasında ise şunlar yer alıyor:

Tahin

Tahin, mükemmel bir triptofanın kaynağı olan susam tohumlarından yapılan zengin bir besin olarak açıklanabilir. Triptofan; ruh halimizin düzenlenmesi için hareket eden nörotransmiterlerin daha iyi çalışması için yardımcı olması ile öne çıkıyor. Yüksek triptofanlı bir diyet, diğer diyetlere kıyasla daha iyi bir ruh haline, azalan kaygı ve depresyon semptomlarına yardımcı olabilir.

Yaban Mersini

Yaban mersini, ruh halinin iyileştirilmesi de dahil olmak üzere birçok etkiye sahip olmasıyla biliniyor. Bu meyveler, güçlü anti-enflamatuar etkilere sahip olan flavonoid antioksidanlar açısından zengin olmasıyla ön plana çıkıyor. Bu özelliği ise strese bağlı iltihaplanmanın azaltılmasına ve strese bağlı hücresel hasara karşı korumaya yardımcı olabilir. Bunlara ek olarak bazı araştırmalar; yaban mersini gibi flavonoid açısından zengin yiyeceklerin depresyona karşı koruma sağlayabileceğini ve ruh halinizi iyileştirebileceğini söylüyor.

Brokoli

Brokoli gibi turpgiller ailesine ait sebzeler, depresyon semptomlarıyla mücadele ettiği kanıtlanmış bazı besin maddelerini içeriyor. Bu bileşenler arasında magnezyum, C vitamini ve folat gibi bileşenlerin stres yönetiminde önemli bir role sahip olduğunu söylemek mümkün. Ek olarak brokoli, sülforafan açısından da zengin bir besin olarak karşımıza çıkıyor. Bu bileşen ise sakinleştirici ve antidepresan etkiler sunabiliyor.

Nohut

Nohut; magnezyum, potasyum, B vitaminleri, çinko, selenyum, manganez ve bakır gibi stresle savaşan vitamin ve minerallerle dolu olmasıyla tercih ediliyor. Zengin içeriği sayesinde ihtiyaç duyulan ruh hali düzenleyici nörotransmiterlerin üretilmesi için de bize yardımcı olabiliyor. Bunlara ek olarak bu lezzetli baklagil, triptofan açısından da zengin olmasıyla öne çıkıyor.

Günlük beslenmenizi destekleyecek multivitamin takviyeleri için tıklayın.

Uykusuzluğa İyi Gelen Besinler

Yoğun iş hayatı, tercih edilen yanlış yaşam biçimleri veya stres gibi durumlar, uykusuzluğa yol açabiliyor. Uykusuzluk, günümüzde yaygın olan bir durum olarak biliniyor ve çözüm olarak melatonin içeren takviyeler tercih edilebiliyor. Ayrıca, takviyelerin yanı sıra bazı besinleri tüketerek de uyku düzeninizin tekrar normalleşmesine yardımcı olabilirsiniz:

Papatya Çayı

Papatya, antik çağlardan beri doğal bir stres azaltıcı olarak biliniyor. Çalışmalar; papatya çayının ve özünün, dinlendirici bir uykuyu teşvik edebileceğinden ve kaygı semptomlarını azaltabileceğinden de bahsediyor. Dahası, depresyonun etkilerinin azaltılmasına da yardımcı olabiliyor.

Süt Ürünleri

Çocukluğumuzda yatmadan evvel içirilen süt, aslında çok iyi bir triptofan kaynağı. Süt ve süt ürünleri; kolay ve daha hızlı uykuya dalmanıza yardımcı olabilecek triptofan ve melatonin içermesiyle uyku sorunu yaşayan kişilerce tüketilmeye devam ediyor.

Marul

Uykusuzluk ile savaşan besinlerden biri olmasıyla şaşırtan marul, aslında içerisinde laktamaz barındıran nadir besinlerden biri. Laktamaz ise kasların gelişmesine yardımcı olan bir bileşen olarak açıklanabilir. Akşam saatlerinde tüketeceğiniz marul, bu etkisiyle uykuya geçişi de kolaylaştırarak uyku düzeninizin oturmasına yardımcı olabilir.

Ceviz

İçerdiği melatonin bileşeni uyku döngüsünü düzenlemeye yardımcı olduğu için ceviz de uykusuzluk sorununa iyi gelebiliyor. Uykudan önce yiyeceğiniz bir avuç ceviz ile uyku döngünüzün düzenli çalışmasına yardımcı olabilirsiniz.

Uykusuzluk için geliştirilen melatonin takviyelerine de göz atabilirsiniz.

Enerji Seviyelerini Artıracak Besinler

Enerji eksikliği, günlük rutinlerin bile gerçekleştirilmesini zorlaştıran bir durum olarak ortaya çıkabilir. Enerji eksikliğine neden olan birçok sebep olabileceği gibi, enerjiyi artıran ve enerji üretim mekanizmasına olumlu etkileri olan besinler de bulunuyor. Enerji seviyelerini artımaya yardım edecek besinlerin arasında şunlar bulunuyor:

Zeytinyağı

Akdeniz diyetinin temelini oluşturan zeytinyağı, hafızayı ve öğrenme yeteneğini korumaya yardımcı olabilen bileşenleriyle ön çıkıyor. Zeytinyağının bu etkilerinin; bağışıklığı artırdığı bilinen E vitaminden ve vücuttaki serbest radikallerle savaşmaya yardımcı olan diğer antioksidanlardan geldiği düşünülüyor. Bu özelliği ise; belirli sebeplerle oluşan iltihabın azaltılmasına ve bu sayede vücudun yorgunlukla savaşmasına yardımcı oluyor.

Avokado

Söz konusu enerji olduğunda avokado, tek başına mucizeler yaratmasıyla öne çıkıyor. Avokado;

gün boyunca sürekli enerji sağlayacak olan tekli doymamış sağlıklı yağlar içeriyor ve lezzeti sayesinde gün içinde rahatlıkla tüketilebiliyor. Ayrıca kan akışını iyileştirdiği bilinen magnezyum ve potasyum açısından da zengin olan avokado, bunların dışında gün içerisinde ihtiyaç duyduğumuz birçok vitamin ve minerale de sahip.

Yulaf

Popüler besinlerin arasında yer alan yulaf, doyuruculuğu ve kilo vermeye yardımcı olan özellikleriyle çoğu beslenme listesinde bulunabiliyor. Yulaf artık sadece kahvaltıda değil, günün her öğününde farklı tariflerde karşılaşabildiğimiz lif kaynağı bir besin olarak öne çıkıyor. Yulaf, içerdiği yararlı bileşenler sayesinde gün içerisinde ihtiyaç duyduğunuz enerjiyi size sağlayabilir. Süt, biraz bal ve biraz karışık meyveler gibi içine koyduğunuz tamamlayıcılara da iyice dikkat ederek sağlıklı bir öğün hazırlayabilirsiniz ve enerjinizi artırabilirsiniz.

Koyu Yeşil Yapraklı Sebzeler

Vitamin ve mineralle dolu olan yeşil yapraklı sebzeler, enerji düşüklüğü ve yorgunlukla mücadelede etkili olabilir! Ispanak, lahana ve karalahana gibi yeşilliklerin çoğu yüksek düzeyde C vitamini ve bir miktar demir içerdiğinden, yaygın bir yorgunluk nedeni olan demir eksikliğinin sebep olduğu yorgunluk semptomlarıyla savaşmaya yardımcı olabilir.

Enerji mekanizmasına etki eden takviyeler için tıklayın.

Yukarıdaki seçenekler, özellikleri ile öne çıksa da uykusuzluk, yorgunluk veya stres günlük hayatınızı etkileyecek biçime geldiğinde; öncelikle bir uzmana danışmanız ve profesyonel yardım almanız önerilir.

Reklam

Sindirime İyi Gelen Smoothie Tarifleri

0

Yemeği biraz fazla kaçırıp sindirim problemi çektiğimiz günler elbette olmuştur. Peki, doğru besin seçenekleriyle sindirim sisteminizi rahatlatabileceğinizi biliyor muydunuz? Ne yazık ki birçok insan çeşitli nedenlerle şişkinlik, kramp veya gaz gibi sindirim problemleriyle karşılaşmaya devam ediyor. Siz de ara ara sindirim problemleri çekiyorsanız özenle seçtiğimiz bu smoothie tariflerini deneyebilirsiniz.

smoothie

Ferahlatan Avokadolu Smoothie

Avokado, ıspanak ve ananas… Farklı tatları deneyimlemeyi sevenlerdenseniz bu smoothie tam size göre. Ananasın sahip olduğu bromelain bileşeni ile avokadonun sindirime yardımcı olan birçok özelliği sayesinde bu smoothie hem ferahlık katıyor hem de kolay bir sindirime yardımcı oluyor.

Malzemeler:

1 olgunlaşmış avokado

3 su bardağı doğranmış ananas

1 su bardağı ıspanak

1 bardak lahana

2 su bardağı Hindistan cevizi suyu

2 çay kaşığı vanilya özü

Yarım limonun suyu

Yapılışı: Avokado, ananas, ıspanak, lahana, Hindistan cevizi suyu, limon suyu ve vanilyayı blender ile karıştırın. Pürüzsüz hale geldiğinde bardağa alın ve tüketin.

Smoothie’nin Özellikleri

Avokado, mükemmel bir doymamış yağ, potasyum, E vitamini ve diyet lifi kaynağı olarak biliniyor. Hem çözünür hem de çözünmez lif açısından zengin olan avokado, sindirim sorunlarına sağladığı katkılar sayesinde sıkça tercih ediliyor. Ek olarak kilo kontrolünde de avokadonun metabolizmayı hızlandırıcı etkisi öne çıkıyor ve avokadoyu birçok tarifin içerisinde görebiliyoruz. Ispanak ise yüksek lif oranı sayesinde sindirim için oldukça önemli bir besin.

İncirli ve Armutlu Smoothie

Yaz mevsiminin aranan lezzeti incir, günümüzde mevsim farketmeksizin raflarda rastladığımız lezzetlerden biri. Bu durumda incir, her zaman güzel karışımların sevilen tadı olmaya devam ediyor. İncir ve armutun armonisi ise daha önce alışılagelmedik bir lezzetin kapılarını aralıyor.

Malzemeler:

6 adet incir

2 adet orta boy armut

2 su bardağı süt

Yapılışı: Tüm malzemeleri küçük parçalara ayırıp blender’a alın. Pürüzsüz olana kadar karıştırın ve sonrasında tüketin.

Smoothie’nin Özellikleri

Armut ve incir, sindirim sorunlarında akla gelen lezzetli meyvelerin arasında yer alıyor. Dolayısıyla bu iki meyvenin birleşimi, sindirim problemleriniz için kombine bir çözüm olabilir. İncir, besinlerin bağırsaklarınızdan geçişini yavaşlatan ve besin emilimi için daha fazla zaman sağlayan çözünebilir bir lif kaynağı olarak açıklanabilir. Armut ise neredeyse incir kadar yüksek lif oranıyla öne çıkıyor.

smoothie

Chia Tohumlu ve Kayısılı Smoothie Tarifi

Kayısı, kurusuyla tazesiyle ne şekilde olursa olsun bağırsak dostu meyvelerden biri. Hazımsızlık, şişkinlik gibi yaygın sindirim problemlerinde kayısı tüketmek, sindirim sistemini hızlandırma etkisi sayesinde lezzetli bir çözüm olabiliyor. Bu smoothie, aynı zamanda yulaf ve chia tohumu da içerdiği için sindirim sistemine üçlü etki yapıyor.

Malzemeler:

5 adet kayısı

1 yemek kaşığı chia tohumu

1.5 yemek kaşığı organik yulaf ezmesi

Yarım su bardağı yoğurt

Yarım su bardağı süt

1 çay kaşığı tarçın

Yapılışı: İlk olarak kayısıların çekirdekleri çıkarılarak küçük küçük doğranır ve rondoya alınır. Üzerine yoğurt, süt, yulaf, chia tohumu ve tarçın eklenir. Tüm malzemeler iyice karıştıktan sonra tüketebilirsiniz.

Smoothie’nin Özellikleri

Bu tarifin ana lezzet notası olan kayısı; çoğunluğu çözünür olan lifler içeriyor ve bu sayede sindirim sistemine iyi geliyor. Öyle ki kayısının Asya bölgesinde alternatif tıpta kullanıldığı bile söyleniyor. Yulaf ise kayısı gibi çözünür lif içermesi ile öne çıkıyor. Ayrıca yulaf, tariflere pürüzsüz dokuyu veren besin olarak açıklanabilir.

Ek olarak chia tohumları, sahip olduğu lif yapısı sayesinde, tüketildiğinde midede jelatine benzer bir kalkan oluşturuyor ve sindirimi kolaylaştırıyor. Prebiyotik açısından da zengin olan chia tohumları bağırsak bakterilerinin büyümesini de destekliyor.

smoothie

Havuçlu ve Elmalı Smoothie

Haşlanmış veya buharda pişirilmiş havuçlar, birçok tarifin ana malzemesi olmakla beraber içeceklerin de başrolü olmaya devam ediyor. Renkli ve tadıyla büyüleyen lezzetleri tercih ediyorsanız bu smoothie’yi denemenizi öneririz.

Malzemeler:

1 havuç

1 tatlı kaşığı zencefil

160 g elma

200 ml bardak su

Yapılışı: Havucu soyduktan sonra 4 parçaya kesin. Sonrasında elma, zencefil ve su ile birlikte miksere yerleştirin. Orta hızda karışmasını sağlayarak homojen bir kıvama geldiğinde bardağa alıp tüketin.

Smoothie’nin Özellikleri

Tarifin ana maddesi olan havuç, beta karoten açısından zengin olmasıyla ön plana çıkıyor. Ayrıca havuç, sindirim sisteminin düzenlenmesine yardımcı olan çözünür lif bileşenine de sahip. Tarifin içerisinde lezzetiyle havucu destekleyen elma ise, en kolay ulaşılabilen meyvelerin arasında yer alıyor. Elmalar çeşitli vitamin ve minerallere sahip olmasının yanı sıra çözünür pektin lifi için iyi bir kaynak olarak bilinir. Elma pektininin ise bağırsak fonksiyonunun iyileştirilmesi gibi özellikleri bulunuyor ve bu sayede sindirim süreçlerinde önemli bir role sahip.

Smoothie’lerinizi taşıyabileceğiniz aksesuarlara da göz atabilirsiniz.

Reklam

Serbest Ağırlıklar mı, Makineler mi?

0

İster spor salonunda dumbbell kaldırın ister bir makineden diğerine geçin, ağırlık antrenmanlarının faydaları yadsınamaz. Peki, serbest ağırlıklar mı yoksa makineler mi daha iyi? Bu soruya cevap vermeden önce ikisi arasındaki temel farkı öğrenmekte fayda var…

Serbest ağırlıklar ve makineler arasındaki temel fark; makinelerin sabit olmaları nedeniyle yalnızca belirli yönlere hareket etmeleri, buna karşılık serbest ağırlıkların istenilen yöne hareket ettirilebilmesidir. Serbest ağırlıklar, ağırlığı kontrol etmek için sizi daha fazla dengeleyici kas kullanmaya zorlar. Ağırlık makineleri ya da çalışma istasyonları ise sizi sabit tutar ve daha rahat hareket etmenize yardımcı olur.

Kişisel hedeflerinizi ve zindelik düzeyinizi hesaba katarak, hangisinin sizin için daha iyi olacağına karar verebilirsiniz.

Serbest Ağırlıklar & Makineler

Serbest Ağırlıklar vs Makineler

Serbest ağırlık ve makineleri her yönüyle inceliyor, artılarını ve eksilerini sıralıyoruz.

Serbest Ağırlıkların Artıları Nelerdir?

  • Daha çok yönlüdür. Bu ekipmanlarla hemen hemen her kası çalıştıracak bir egzersiz yapabilirsiniz.
  • Serbest ağırlıklar, makinelere kıyasla daha fazla güç geliştirmeye yardımcı olur.
  • Serbest ağırlıklarla çalışmak; gücü ve kas boyutunu artırmak, vücut kompozisyonunu değiştirmek ve kilo vermek dahil olmak üzere çoğu fitness hedefine ulaşmanın daha etkili bir yoludur.
  • Ağırlıklarla yaptığınız egzersizler, gerçek zindelik ve spor becerilerinin zihinsel boyutunu makineyle yapabileceğiniz egzersizlerden daha iyi kapsar.
  • Serbest ağırlıklar daha küçük yardımcı kasları da çalıştırır.

Serbest Ağırlıkların Eksileri Nelerdir?

  • Halter üzerindeki ağırlıkları değiştirirken ya da dumbbell kullanırken, ağırlıklar egzersiz sırasında emniyete alınmadıkları için herhangi bir kayma durumunda tehlikeli olabilir.
  • Serbest ağırlık kullanmak yeterli miktarda alan gerektirir. Çok küçük bir alanda ağırlık kullanan birkaç kişi varsa, bu durum pek güvenli olmayabilir.
  • Serbest ağırlık egzersizleri ile bir kası tamamen izole etmek her zaman mümkün değildir.

Makinelerin Artıları Nelerdir?

  • Bazı makineler tek bir kası veya kas grubunu izole etme konusunda çok daha iyidir.
  • Makinelerle çalışmak daha hızlı olabilir. Ağırlığı daha hızlı bir şekilde değiştirebilirsiniz.
  • Ağırlık antrenmanına yeni başlayanlar için uygun yönergelerle birlikte makineler daha güvenli olabilir.

Makinelerin Eksileri Nelerdir?

  • Makine ya da çalışma istasyonun ile yaptığınız hareketler, serbest ağırlıklarla yapılanlar kadar doğal ve işlevsel değildir.
  • Makinelerle dengeleyici ve yardımcı kasları çalıştırmak daha zordur.
  • Ortalamadan daha kısa veya daha uzun olan insanlar makinelere uyum sağlamakta zorlanabilir.
  • Bir makine ile çalışırken genelde tekrarlayan hareketleri aşırı yapmaya eğilimli olunur ve bu durum yaralanmalarına neden olabilir.
  • Çoğu ağırlık makinesi bir alana uzmanlaşmıştır, bu da tam bir antrenman için birden fazla makineye ihtiyacınız olduğu anlamına gelir.
  • Güç için yüksek hızlı ağırlık çalışmasını bir makine ile yapmak neredeyse imkansızdır.

Serbest Ağırlıklar mı Yoksa Makineler mi Daha Hızlı Kas Geliştirir?

Genel olarak, serbest ağırlıklar makinelerden daha fazla kası harekete geçirir ve bu nedenle uzun vadede kas inşa etmek için daha iyidir. Ancak seansınızın sonlarına doğru kaslarınız yorulduğunda ve formunuz bozulmaya başladığında makineler daha güvenlidir. Makineler ayrıca daha zayıf kasları daha güvenli bir şekilde çalıştırmanıza ve onların da baskın bölgeleriniz kadar güçlü olmalarına yardımcı olabilir. Örneğin, squat serbest ağırlıklı bir egzersizidir. Bununla birlikte, quad kaslarınız baskınsa, hamstring’leriniz geride kalmaya başlayacaktır. Bu nedenle squat setlerinizi tamamladıktan sonra makinede hamstring curl yapabilirsiniz.

Kas geliştirmenin en iyi yolu genelde antrenmanınızın çoğunda serbest ağırlıklar kullanmak ve ardından yardımcı egzersizler için makineleri kullanmaktır. Örneğin bacak gününde squat egzersizine odaklanabilir, daha sonra bir halter veya dumbbell ile lunge hareketine geçebilirsiniz. Ardından, hamstring curl makinesi ile daha zayıf bölgeleri hedefleyebilir veya leg press makinesinde tek bacakla egzersiz yaparak zayıf bacağınız üzerinde çalışabilirsiniz.

Serbest Ağırlık ve Ağırlık Makinesi Kullanırken Nelere Dikkat Edilmeli?

Hem makineler hem de serbest ağırlıklar için bir öğrenme eğrisi vardır. Eğer ağırlık antrenmanlarında yeniyseniz, aşağıdaki konulara özen gösterin.

Makineler

  • Egzersize başlamadan evvel sele yüksekliği ve kavrama genişliği gibi alanları size uyacak şekilde ayarlayın.
  • Doğal görünmüyorsa, yapmayın. Makineler fitness yapanlar için geliştirilmiş olsa da evrensel ölçüde sayılmazlar. Boyunuz, kilonuz ve vücut yapınız gibi faktörler makineyi kullanış biçiminizi etkileyebilir.

Serbest Ağırlıklar

  • Formunuza dikkat edin. Her egzersizin başın yerleşimi, sırtın konumu gibi duruş ile ilgili kendi nüansları vardır. Başlamadan önce duruş konusunda araştırmanızı yapın. Böylece her egzersizden en iyi şekilde yararlanabilirsiniz.
  • Çok hızlı gitmeyin. Neredeyse her serbest ağırlık egzersizi için bu önemlidir. Momentuma güvenmeyin. Bunun yerine, kas-zihin bağlantısına odaklanın.
  • Serbest ağırlıklarda tüm kontrol sizdedir. Bu nedenle şüpheye düştüğünüzde daha hafif çalışın. Egzersize yeni başladıysanız daha hafif ağırlıkları tercih edin.

Hangisini Kullanmalısınız?

Yukarıda da belirttiğimiz gibi ağırlık antrenmanlarında yeniyseniz veya belirli bir kas grubunu hedeflemek istiyorsanız, makineler özellikle faydalı olabilir.

Yeni başlayan biri olarak, sadece sakatlıkları önlemek için değil, yaptığınız her egzersizden maksimum verim almak için de uygun formda kalmanız önemlidir.

Ağırlık egzersizlerine makinelerle başlamak, hareketin nasıl hissettirmesi gerektiğini ve hareketi yaparken hangi kaslara odaklanmanız gerektiğini anlamanıza olanak tanır.

Benzer şekilde, çoğunlukla serbest ağırlıklara bağlı kalsanız bile belirli kas gruplarını çalıştıran makineler kullanmak da etkili bir taktiktir. Orta veya ileri düzeyde egzersiz yapıyorsanız, rutininizin temelini serbest ağırlıklarla kurabilir ve makinelerle destekleyebilirsiniz.

İlginizi Çekebilir: Bisiklet mi, Kürek mi?

Reklam