Hayatın pek çok alanında olduğu gibi spor dünyasında da
kadın olmak oldukça zor. Eğer çok büyük oranda erkek egemenliğinin söz konusu
olduğu futbol gibi bir branşta, kadınlardan oluşan bir takımın antrenörüyseniz;
bu zorluğu en iyi siz anlarsınız. Necla Güngör Kırağası da bu cesur insanlardan
biri…
Muscle&Fitness okurları için hazırladığımız ‘Spor
Dünyasında Kadın Olmak’ serisinin ilk konuğu Necla Güngör Kırağası, bize futbol
dünyasında kadın antrenör olmanın nasıl bir şey olduğunu anlamamıza yardımcı
oldu. Öğrencilik yıllarında futbol ile yakından ilgilenen, bu konuda eğitim
alan ve uzun zamandır antrenörlük yapan Necla Güngör Kırağası, şu an Türkiye kadın
milli futbol takımının antrenörü. Kadınların da futbol dünyasına dahil olup
giderek yükselmeleri gibi antrenörlük mesleğinde de varlıklarını gösterebiliyor
olmaları, oldukça heyecan verici. Bu heyecanımızı bizimle paylaştığı
deneyimleriyle süsleyen Türkiye kadın milli futbol takımı koçumuz, bu
röportajımızda bize çok değerli bilgiler verdi. Gelin kendisini daha yakından
tanıyalım.
Muscle&Fitness: Öncelikle sizi tanımak isteyenler için bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
Necla Güngör Kıragası: 1981 Yılında Ankara’ da Doğdum. Radyo Tv Anadolu Teknik Lisesini Bitirip, Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. Bahçeşehir Üniversitesi’nde Spor Yönetimi alanında yüksek lisansımı tamamladıktan sonra Avustralya Canberra Üniversitesi’nde Futbol Yönetimi Sertifika Programı’nı bitirdim.
2000 – 2008 yılları arasında Süper Lig takımları olan;
Ankaragücü, Gençlerbirliği, Ankaraspor, Keçiörengücü ve Manisaspor kulüplerinde
antrenör olarak görev yaptım. Türkiye Futbol Federasyonu’nda Kadın Futbolu ve
Grassroots (çocuk futbolu) alanında çeşitli görevler üstlendim. Şu an Kadın A Milli
Takımın Teknik Direktörüyüm. Aynı zamanda Antrenör Eğitmeni olarak UEFA kurslarında
görev yapmaktayım.
Başta 06 – 10 Yaş Temel Futbol Eğitimi, Kadın – Erkek
Futbolcular Arasında Fiziksel – Fizyolojik Farklılıklar, Eğitsel Oyun Tasarımı olmak
üzere futbol üzerine yazdığım çeşitli kitaplarım ve makalelerim bulunmakta.
Evliyim ve Ali adında bir oğlum var.
Bir de A Milli Kadın Futbol Takımımızı dinleyelim sizden. Türk futbolunun tarihsel geçmişine baktığımızda oldukça yeni ve yükselen bir oluşum diyebiliriz. Kadın futbol takımının bugünü ve geleceği için neler söyleyebilirsiniz?
Aslında geçmişe baktığınızda 1971 yılından bu yana var olan ancak yapılanma anlamında kendini tam anlamıyla gerçekleştirememiş bir oluşum idi. 2020 Aralık ayından itibaren, yeni bir oluşuma gidildi. Kadın Futbolu Koordinatörlüğü çatısı altında tüm kadın milli takımlar, kadın futbolu geliştirme projeleri, kadın futbolu eğitim birimleri toplanmış oldu. Buradaki amaç rol modellerin çoğalması ve kadın antrenör istihdamının en üst seviyede arttırılması idi.
Burada en önemli hamle ise TFF Yönetim kurulumuz ve Futbol
Gelişim Direktörlüğü’müzün, tüm kadın milli takım yaş gruplarını kadın
antrenörlere teslim etmesi oldu. Dört yaş grubunun teknik direktörü ve
antrenörü kadın antrenörlerden oluşmakta. Bu yeni yapılanma ışığında da UEFA
ile ortak projeler geliştirildi. Kadın futbolcu sayısını arttırmak ve kız
çocuklarını futbolun içine çekebilmek için okul – kulüp işbirliği projesi
hayata geçti.
2020 senesinde, kadın milli takımlarına sponsor olan
markaların artması ve sponsor markalarımızın ciddi anlamda kadın futboluna
yaptıkları yatırımlar ile sesimizi daha fazla kitleye duyurmaya başladık. Ancak
maalesef tüm dünyayı etkisi altına alan covid-19 süreci ile başladığımız
projeleri bekletmek zorunda kaldık.
Biz ilk olarak şuradan başlamak istiyoruz. Hem seçtiğiniz spor dalı hem de mesleğiniz genel olarak erkeklerle bağdaştırılıyor. Bu durum futbol antrenörlüğüne karar verirken motivasyonunuzu nasıl etkiledi?
Ben bu işe deneyeyim, olmazsa anı olarak kalır diye başladım. Ancak başladıktan sonra yaptığım işten ve bulunduğum ortamdan o kadar büyük bir keyif aldım ki doğru adım attığımı anlamış oldum. Sonrasında gelen ‘elinin hamuru ile erkek işine karışma’, ‘gemide kadın kötü şans getirir’ eleştirlerini ve kalıplarını yıkmak için motivasyonumu ve hırsımı daha da arttırdım.
Futbol, ülkemizde erkeklerin oynayabileceği, antrenörlük
yapabileceği bir spor branşı olarak görülüyor. Ancak ben tam tersi futbolun sadece
bir spor branşı olduğunu ve cinsiyete addedilen kalıpların dışında futbolu
seven ve bu işin içinde olmak isteyen herkese uygun olduğunu düşünüyorum.
Yalnızca antrenörlük mesleği açısından bakacak olursak sizce kadın olmak avantaj mı dezavantaj mı?
Hangi kulvarda yarıştığınıza bağlı olarak değişiyor bence.
Dezavantaj, ben ve benim gibi kadın antrenör arkadaşlarım
erkeklerle aynı kursa gidiyor, aynı eğitimlerden geçiyor ve kendimizi
ispatlamak için erkeklere oranla daha fazla çaba sarf ediyoruz. Süper lig
kulüplerinden birinde çalışmak istendiğinde genellikle tercih erkek antrenörden
yana oluyor. Ya da kadın antrenör daha çok alt yapı yaş gruplarında, futbol
okullarında değerlendiriliyor.
Avantaj, fırsat verilmesi halinde takıma farklı bir bakış
açısı kazandırabiliyoruz ve yapılan işin en ince ayrıntısına kadar düşünmek ve
ortamı iyi gözlemlemek gibi özelliklere sahibiz. İletişim becerilerimizde daha
iyi olduğu için takım olma yolunda daha iyi ve rahat adımlar atabiliyoruz.
Peki antrenörlük mesleği için kadınlar ile erkekler arasında maddi – manevi fırsat eşitliği olduğunu düşünüyor musunuz?
Bir hak elde edebilmek için o hakkı kazanmanız gereken bir ortam burası. O yüzden insanlar önce yaptığınız işlere, başarınıza bakarak size fırsat tanıyor ya da fırsat kapısını kapatıyor. Kadın ya da erkek olun; önce ispat döngüsünde başarılı olacaksınız daha sonra talep edeceksiniz. Erkekler biz kadınlara oranla bu ortam içinde kendilerini daha önce ispat şansı elde edebildiği için fırsatları yakalamaları daha kolay oluyor. Ama emin olun, kadın antrenörlerin sayısı arttıkça ve başarılı işlere imza attıkça bu eşitliği bize kimse vermeden biz elde etmiş olacağız.
Kadın olmak pek çok meslek için oldukça zor. Siz antrenörlük kariyeriniz boyunca, yalnızca cinsiyetiniz sebebiyle meslektaşlarınızdan veya sporcularınızdan gelen olumsuz bir tepkiyle karşılaştınız mı?
Karşılaştığım durumlar oldu. Ancak asla pes etmedim. Kişilerin beni tanımasına, yaptığım işi iyi yaptığım için orada olduğumu görmelerine sahada cevap verdim. Çok kıymetli hocam Turhan Mesçi; söylem değil eylem der hep. Ben de kendime bunu düstur edindim. Eylemlerimle kişilerin olumsuz tavırlarını bertaraf etmeye çalışıyorum.
Dünyanın geri kalanı ile kıyasladığınızda Türkiye’deki kadın futbol takımlarına yönelik ilgi ve destek hakkında ne düşünüyorsunuz?
FIFA ve UEFA’nın son 10 sene de kadın futboluna ciddi yatırımları olmakta. Yaptıkları yatırım içeriğine bakacak olursak; kadın futbolcu sayısı, antrenör sayısı, hakemler, kadın futbolu geliştirme projeleri ve en önemlisi kadın futbolu stratejisi geliştirmek oldu. Bu strateji, erkek futbolundaki spot ışıklarının kadın futboluna çevrilmesi olarak özetlenebilir.
Ülkemizde ise son dört senedir ciddi anlamda kadın futbolu
yatırımları yapılmaya başlandı. Bu yatırımların ilerleyen günlerde daha da
artacağını düşünüyorum. Kadın Milli Takımı olarak ilginin arttığını, her
maçımızı takip eden bir kitlenin olduğunu biliyoruz. Bu ilgi, daha fazla
görünür olma ve popülerlikle liglere de yansıyacaktır.
Sporun ve bilhassa futbolun kadınlardan çok erkekler tarafından takip edilmesi sizin motivasyonunuzu nasıl etkiliyor? Zamanla bu ayrımın değişebileceğine inanıyor musunuz?
Bu benim işim ister kadın ister erkek takip etsin. Benim için önemli olan işimi en iyi şekilde yapmak ve kendimi sürekli geliştirmek. Erkekler tarafından daha popüler olan spor branşında yer almak ve bir iz bırakmak adına ekstra motive oluyorum. Her antrenmanım ya da her çalışmam benim için kendime koyduğum hedefe ulaşmak adına kıymetli.
Kadın futbolu daha göz önünde olmaya başladıkça, kız
çocuklarına futbol oynama fırsatı verildikçe eminim bu ayrım kalkacak ve futbol;
dileyen isteyen herkesin oynayabildiği, çalışabildiği ve en önemlisi kariyer
planlamalarında yer alabilecek bir yere gelecektir.
Ülkemizde yalnızca futbol değil bodybuilding, boks, güreş gibi sporlar da ‘erkek sporu’ olarak atfedilip bu sporların kadınlara yakışmadığı söyleniyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? İnsan emek sarf ettiği spor dalına yakışmalı mıdır?
Yakışıp yakışmama hususu tamamen toplumsal bakış açısını gösteriyor. Yeni doğan bir çocuk düşünün, kız ise bebek, süs eşyası ve pembe renkli kıyafetler; erkek ise araba, top ve benzeri oyuncaklar ve mavi tonlardaki kıyafetler tercih ediliyor. Toplumun geçmişten günümüze öngördüğü ve kuralmış gibi dayattığı bazı normlar var. Bu normları aşmak ve yeni paternler oluşturmakta sizin bahsettiğiniz boks, güreş, bodybuilding, futbol gibi spor branşlarını hakkıyla yapan ve emek veren kişilerin sesinin daha yüksek çıkması ile evrilecek.
10. Çok uzun zamandır bu sektörün içindesiniz ve bir
kadın olarak tecrübeleriniz yadsınamaz. Sizin izinizden gitmek ve bu mesleği
icra etmek isteyen kadın sporculara verebileceğiniz bir tavsiyeniz var mı?
20 senedir futbol camiasında çalışan biri olarak, kadınların güçlü yanlarını gizlemekten vazgeçip ortaya koymaları gerektiğini düşünüyorum. İstedikleri şeyin uğruna kulaklarını tıkayıp, var güçleri ile çalışsınlar. Emin olun o zaman başardıkları ve ortaya koydukları performansla gurur duyacaklar.
Tüm kadınlara ilham kaynağı olacak kıymetli cevapları ve bu keyifli röportaj için Necla Güngör Kırağası’na çok teşekkür ederiz. Ataerkil toplum normlarını yıkarak kadın olmanın değerini herkese gösterme yolundaki cesur girişimlerinden ve kadınlara verdiği cesaretten dolayı, kendisine müteşekkiriz. Kadınların daha fazla söz sahibi olduğu bir dünya dileğiyle… Dünya kadınlar gününüz kutlu olsun!