“Spor Dünyasında Kadın Olmak” serimizin üçüncü konuğu, Türkiye’nin ilk kadın parkur sporcusu Hazal Nehir. Son dönemlerde Türkiye’nin en tanınan parkur sporcularından biri ve başarılarına her gün bir yenisini ekliyor. Red Bull Art of Motion Finali’nde Türkiye’yi temsil eden ilk atlet olması bunlardan yalnızca biri… Parkur öncesi hayatı ve Hollywood’a uzanan yolculuğunu ve parkurda kadın olmayı sizler için konuştuk.
Sohbetimize seni daha yakından tanıyarak başlayalım. Bize biraz kendinden bahseder misin?
26 yaşındayım, Ankara’da yaşıyorum. 6 senedir parkur sporu yapıyorum.
Parkurdan önce Breakdance yapıyormuşsun; parkurla tanışman nasıl oldu?
Break dans antrenmanı için gittiğim spor salonunda, parkur sporu yapan birkaç kişiyle tanışmam sayesinde oldu. Onlar antrenman yaparken ben de denemek istedim ve çok keyif aldım. O zamandan beri devam ediyorum.
Bir kadın olarak, Türkiye’nin alışık olduğu spor dallarından farklı bir dalla uğraşıyorsun; ailen ve çevrendekilerin buna dair yorumları neler?
Küçüklükten beri farklı spor dallarıyla ilgilendiğim için, aileme “Parkur”dan ilk bahsettiğimde çok şaşırmadılar. Arkadaşlarım da zaten bir şekilde sporun içindeydi ve parkuru biliyorlardı bu yüzden, hepsi çok destekliyor.
Türkiye’nin ilk kadın parkur sporcususun, bu konuda neler hissediyorsun?
Türkiye’de kadınlara ilham olmak ve onlara kendi yolumla, pes etmeden, her istediklerini elde edebileceklerini göstermek çok önemli.
Erkeklerin daha çok tercih ettiği bir spor dalında kadın olarak yer almanın zorlukları neler?
Evet bazen bazı zorlukları var tabii ki. Mesela istediğim gibi, tek başıma, her yerde antrenman yapamıyorum; ama ben bunun Parkur ile ilgili olduğunu düşünmüyorum. Yaşadığımız çevre ve yetiştirildiğimiz ortam çok önemli. Eğer size inanan ve destekleyen arkadaşlarınız ve aileniz varsa, her şey çok daha kolay oluyor.
Sanıyoruz tüm sokaklar ve çatılar senin ama yine de soralım: Antrenmanlarını genelde nerede yapıyorsun?
Aynen tüm sokaklar benim aslında! Şaka bir yana, Türkiye’de genelde parklarda yapıyoruz, bazen apartman girişlerinde yapmayı deniyoruz ama genelde istenmiyoruz.
Özel bir beslenme programı uyguluyor musun?
Hayır, sadece dikkat ettiğim şeyler var. Mesela, çok fast food yememeye çalışıyorum ve bol su içmeye özen gösteriyorum.
Sokakta antrenmanlar esnasında başından ilginç olaylar geçiyordur. Bizimle birini paylaşır mısın?
Başımızdan o kadar çok şey geçiyor ki… Bunu da mı yaşamıştık diye bazen yaşadıklarımızı unutuyorum. Mesela geçen gün başımıza gelen komik ama
güzel bir anımızı anlatayım. Arkadaşımla antrenman yaparken iki polis memuru yanımıza geldi. Antrenman yaptığımız alanın tehlikeli olduğunu, burada antrenman yapmamamızı, başka yere gitmemiz gerektiğini ve başımıza bir şey gelirse kendilerinin sorumlu olacağını söylediler. Ben de onlara parkur sporunu, bizim profesyonel sporcular olduğumuzu ve her şeyin bilincinde olduğumuzu anlattım. Aradan 10 dakika geçti. Polis memurları antrenmanımızda bizi desteklemeye başladılar. Bizi motive etmek için “Hadi, yaparsınız!” demeye başladılar. Biz hareketlerimizi yaparken atladığımız mesafeleri ölçerek, hiçbir şeyi riske atmadan yapıyoruz. Memurlara da mesafeleri nasıl ölçtüğümüz anlattım. Onlarda da mesafeleri ölçmeye başladılar doğru mu ölçüyoruz diye. Daha da keyifli bir hal aldı antrenmanımız…
Parkur sayesinde Hollywood ile de tanışmışsın; bize bu deneyiminden bahseder misin?
Parkur sayesinde dünyanın en iyi yönetmenlerinden biriyle ve oyuncularla tanışma fırsatım oldu. Micheal Bay’ın yönettiği 6 Underground adlı filmde rol aldım. Gerçekten çok ilginç bir deneyimdi benim için. İlk oyunculuk deneyimimi böyle büyük bir projede yapmayı beklemiyordum; ama her şeyin bir ilki vardır.
Son olarak, en büyük hayalini sorarak bitirelim…
Kadınlara ilham olmaya devam etmek istiyorum. Aynı zamanda kendi zihnimi ve bedenimi keşfederek daha ne kadar ileriye gidebileceğimi görmek en büyük isteğim.