Fit Hub Blog Sayfa 36

Hayvansal Protein vs. Bitkisel Protein

0

İnsan vücudunun yaklaşık %20’si proteinden oluşur. Vücut protein depolamadığı için her gün beslenmemizden yeterli miktarda almamız önemlidir. Bitkiler ve hayvanlar da dahil olmak üzere pek çok besin kaynağından protein alabiliriz.

Protein vücutta sindirim sonrası yapıtaşı olan amino asitlere ayrılır. Proteinler ve amino asitler vücuttaki hemen hemen her metabolik süreç için kullanılır. Bununla birlikte, farklı proteinlerin içerdikleri amino asit türleri büyük ölçüde değişebilir.

Hayvansal proteinler, ihtiyacımız olan tüm amino asitlerin iyi bir dengesini içerme eğilimindeyken, bazı bitkisel proteinler belirli amino asitlerden ötürü fakirdir. Özellikle bitkisel proteinler genellikle metiyonin, triptofan, likin ve izolösin bakımından düşüktür.

Amino Asitlere Genel Bakış

Toplamda, insan vücudunun protein oluşturmak için kullandığı yaklaşık 20 amino asit vardır. Bunlar, esas olan veya olmayan olarak sınıflandırılır. Vücudumuz gerekli olmayan amino asitleri kendisi üretebilir. Bununla birlikte, temel olanları üretemez ve bunları dengeli bir diyet ile karşılamak gerekir.

Optimal sağlık için vücudumuzun tüm gerekli amino asitlere doğru oranlarda ihtiyacı vardır. Et, balık, kümes hayvanları, yumurta ve süt ürünleri gibi hayvansal protein kaynakları vücudumuzda bulunan proteine ​​benzer. Bunlar, vücudunuzun etkili bir şekilde çalışması için ihtiyaç duyduğu tüm temel amino asitleri içerdikleri için tam protein kaynakları olarak kabul edilir.

Fasulye, mercimek ve fındık gibi bitkisel protein kaynakları, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu bir veya daha fazla temel amino asitten yoksun oldukları için eksik kabul edilir. Bazı kaynaklar soya proteininin tam protein olduğunu bildiriyor ancak soyada iki temel amino asit yalnızca küçük miktarlarda bulunur, bu nedenle hayvansal protein ile karşılaştırılamaz. Hayvansal besinler en kaliteli protein kaynaklarıdır. Bitki kaynaklarında bir veya daha fazla amino asit bulunmaz, bu da vücudunuzun ihtiyaç duyduğu tüm amino asitleri almanızı zorlaştırır.

Hayvansal Besinlerde Daha Fazla Bulunan Besin Öğeleri

B12 Vitamini: B12 vitamini temel olarak balık, et, kümes hayvanları ve süt ürünlerinde bulunur.

D Vitamini: D vitamini yağlı balık, yumurta ve süt ürünlerinde bulunur. Bazı bitkiler bunu içerir, ancak hayvansal gıdalarda bulunan tür vücudunuz tarafından daha iyi.

DHA: Docosahexaenoic asit (DHA), yağlı balıklarda bulunan temel bir omega-3 yağıdır. Beyin sağlığı için önemlidir ve bitki kaynaklarından elde edilmesi zordur.

Hem-demir: Hem-demir ağırlıklı olarak ette, özellikle kırmızı ette bulunur. Bitkisel gıdalardaki non-hem demire göre vücutta çok daha iyi emilir.

Çinko: Çinko esas olarak sığır eti, domuz eti ve kuzu eti gibi hayvansal protein kaynaklarında bulunur. Ayrıca hayvansal protein kaynaklarından daha kolay emilir ve kullanılır.

Tabii bitkilerde hayvansal gıdalardan yoksun olan bol miktarda besin bulunur. Bu nedenle, her ikisinden de dengeli miktarlarda yemek, ihtiyacınız olan tüm besinleri almanın en iyi yoludur.

Fazla Kırmızı Et Tüketiminin Potansiyel Riskleri

Kırmızı et, yüksek kaliteli bir protein kaynağıdır. Birkaç gözlemsel çalışma, kırmızı et tüketimini artmış kalp hastalığı, felç ve erken ölüm riskiyle ilişkilendirmiştir.

Bununla birlikte, bazı araştırmalar, sorunun tüm kırmızı etlerde değil, işlenmiş kırmızı ette olduğunu ileri sürmüştür. Ayrıca, 20 çalışmanın geniş bir incelemesi, işlenmiş etin artmış kalp hastalığı ve diyabet riski ile ilişkili olduğunu bulmuştur. Bununla birlikte işlenmemiş kırmızı et için aynı ilişki bulunamamıştır. Farklı bir çalışma, günde 1 porsiyon kırmızı etin 1 porsiyon kümes hayvanı ile değiştirilmesinin daha düşük inme riski ile ilişkili olduğunu ileri sürmüştür.

Bitkisel Beslenmenin Sağlığa Faydaları

Vejetaryen diyeti gibi bitkisel protein açısından yüksek diyetler, birçok sağlık yararı ile ilişkilidir. Bitkisel proteini açısından yüksek bir diyet, daha düşük kalp hastalığı, diyabet ve obezite riskiyle bağlantılıdır.

Araştırmalar, vejeteryanların daha düşük vücut ağırlığına, daha düşük kolesterol ve daha düşük kan basıncı seviyelerine sahip olma eğiliminde olduğunu göstermektedir. Ayrıca vejeteryan olmayanlara göre inme, kanser ve kalp hastalığından ölüm riski daha düşüktür. Tip 2 diyabet hastaları üzerinde yapılan bir araştırma, haftada 3 gün 2 porsiyon kırmızı eti baklagillerle değiştirmenin kolesterol ve kan şekerini iyileştirdiğini bulmuştur.

Yine de gözlemsel çalışmaların yalnızca istatistiksel ilişkileri rapor ettiğini unutmamak önemlidir. Bitkisel beslenmenin sağlığa olumlu etkileri, tamamen et veya diğer hayvansal protein kaynaklarının ortadan kaldırılmasından kaynaklı değildir. Dikkate alınması gereken şey, vejetaryen diyet uygulayan insanların genel nüfusa kıyasla daha yüksek sağlık bilincine sahip olma eğiliminde olmasıdır. Bu nedenle, vejetaryen diyetlerinin sağlığa olan yararları, bitki ve hayvan proteinleri arasındaki herhangi bir doğal farklılıktan ziyade, genel olarak daha sağlıklı beslenme ve yaşam tarzlarından kaynaklanmaktadır.

Sonuç Olarak;

Optimal sağlık için kanıtlar, işlenmiş etten düşük, bitkisel proteini açısından zengin ve et, balık, kümes hayvanları, yumurta ve süt ürünleri gibi bazı hayvan kaynakları içeren bir diyeti desteklemektedir.

Bitkisel protein kaynakları aminoasit içeriği olarak hepsine sahip olmadığından vejetaryenler ve veganlar, ihtiyaç duydukları tüm amino asitleri aldıklarından emin olmak için çeşitli yiyecekleri kombinasyon yaparak tüketmelidir. Doğru ve yeterli bir bitkisel diyet tüketildiği bitkisel beslenme programları sağlıklı olabilir. Vegan ve vejetaryen beslenenlerin yeterli protein alımında önemli olan beslenmede çeşitliliğin sağlanmasıdır. İyi planlanmış bir diyetle protein ihtiyacı tamamlanabilmektedir.

Proteinin kalitesini ve vücut için gerekli yapı taşlarını artırmak için kuru baklagillerin yanında tahıl kaynaklarının da kullanılması gerekir. Mercimek + bulgur, kuru fasulye + pirinç vb. gibi. Protein ihtiyacını karşılamak için baklagiller dışında tofu ürünleri ve yağlı tohumlardan veya tahıllardan elde edilen sütler de tercih edilebilir. Vejetaryenler ise yeterli miktarda protein almak adına süt ve süt ürünleri ile diyetlerini zenginleştirebilirler. Et yiyenler içinse hem hayvansal hem de bitkisel gıdalar arasında doğru dengeyi sağlamak sağlığın korunması açısından önemlidir.

.

Reklam

Ünlü Workoutlar: Brad Pitt

0

Fight Club filmini izleyenlere ‘en çok aklında kalan şey neydi?’ diye sorulsa iddia ediyoruz ki söylenenlerden biri Brad Pitt’in mükemmel fiziği olacaktır. Filmin yayınlandığı 1999 yılından bu yana sinema tarihinin halen en çok konuşulan ve ulaşılmak istenen fiziğine sahip olan Brad Pitt, filmden sonra rol aldığı diğer yapımlarda da vücudundan söz ettirmeye devam etti. Fight Club’dan hemen sonra aynı fiziğiyle Snatch filminde boy gösteren, biraz daha gelişmiş kaslarıyla Troy’da da göz dolduran Pitt; hem vücut geliştirmecilerin hem de sporla uzaktan yakından ilgilenen herkesin radarına çoktan girmişti. Bu noktadan sonra pek çok kişinin hayalindeki fizik haline gelen ‘Fight Club vücudu’, tahmin edebileceğiniz gibi kolayca ulaşılabilecek bir hedef değil.

Brad Pitt’in paramparça vücudunun sırrını oluşturan en önemli iki başlık tabi ki sıkı bir antrenman programı ve harfiyen uyulan bir diyetti. Bir dönemin fitness çizgisini oluşturan ve spor yapmayanların bile sırf bu fiziğe ulaşmak için harekete geçmesini sağlayan Fight Club’daki Brad Pitt vücudunu sizler için bu yazımızda diyet ve antrenman çerçevesinde inceledik. Gelin Brad Pitt’in ikonik vücuduna giden yolu birlikte keşfedelim!

Diyet: Bol Protein, Sıfır Yağ

Söylenenlere göre Brad Pitt, Fight Club vücuduna ulaştığında sadece 70 kiloydu ve vücudunun yalnızca %6’sı yağdan oluşuyordu. Şöyle bir düşününce bunun insana akıl almaz bir şey gibi gelmesi tesadüf değil; zira dikkatle bakıldığında gerçekten de Brad Pitt’in inanılmaz zayıf ama parça parça kaslarla kaplanmış bir vücuda sahip olduğunu görmek mümkün. Ancak böylesine bir kas grubunu oluşturmanın ve devamlılığını sağlamanın son derece zor olduğunu da tahmin edersiniz. Bu yüzden Brad, vücudundaki yağ oranını düşürmek için zayıflamaktan fazlasını yaptı; tabi ki sağlıklı ve kalıcı zayıfladı. Kilosunu koruyup kas gelişimini hızlandıracak kusursuz bir diyet uygulayarak kaslarının şekillenmesine ve parçalanmasına da yardımcı oldu.

Peki bu diyet listesi nelerden oluşuyordu? Aslında hiçbirimizin yabancı olmadığı şeylerden… Ama her şeyde olduğu gibi Brad Pitt’in de anahtar kelimesi istikrardı. Eğer siz de bu vücudu istiyorsanız; bıkmadan, yılmadan, bir an bile çizginin dışına çıkmadan uygulanan bir diyet programının şart olduğunu kabul edin. Eğer kendinizi hazır hissediyorsanız örnek diyet listesi şöyle:

KahvaltıYumurta (6 beyaz, 7 sarı), 75 g kuru üzümlü yulaf
Sabah atıştırmalık Tam buğdaylı ekmek ile konserve ton balığı
Öğle yemeği2 adet tavuk göğsü, 75 – 100 g kahverengi
pirinç veya makarna, yeşil yapraklı sebzeler
Egzersiz öncesi
atıştırmalık
Bir protein çubuğu veya whey protein , muz
Egzersiz sonrasıWhey protein shake ve muz
Akşam yemeğiIzgara balık veya tavuk, esmer pirinç veya
makarna, yeşil salata
Akşam
atıştırmalık
Kazein protein shake ve az yağlı süzme
peynir

Fark ettiğiniz gibi Brad Pitt’in öğünleri protein temelli oluşturulmuş. Hemen her öğünde belli oranlarda protein alan Pitt, aslında neredeyse yarı aç gezmiş diyebiliriz. Ancak bu vücuduna alması gereken günlük besin değerlerini korumasına da engel olmamış. Tahminen günde 2000 kalori bile almayan ama hem sağlıklı hem de dengeli beslenmeyi yakalayabilen Pitt, Fight Club vücuduna erişebilmek için antrenman seyrine göre zaman zaman programını değiştirmiş olmalı. Her ne kadar porsiyon değerlerine tam olarak ulaşamasak da Pitt’in antrenman boyunca vücudunun ihtiyaç duyduğu kadarından fazla karbonhidrat almadığı çok açık. Programda yağ oranının hiçe yakın olması da dikkat çekici bir detay. Dolayısıyla Fight Club vücudunun düzenli ve istikrarlı bir kas gelişimi sağlamak için başvurduğu yöntemin bol protein tüketmek olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.  

Workout: Kardiyo, Kardiyo, Kardiyo

Başından beri söylediğimiz gibi Brad Pitt’in başardığı şey gerçekten de çok zorlu bir sürecin ürünü. Vücudun yalnızca %6’lık bir kısmının yağdan oluşması oldukça iddialı çünkü bunun %10’luk bir dilimi bile zaten yeterince parçalı bir görünüm yaratılmasına yeter. Bu nedenle antrenman programına geçmeden önce Pitt’in başardığı şeyin çok özel ve zor olduğunu kabul edelim.

Her şeyden önce Brad Pitt workoutu için vereceğimiz en büyük ipucu kardiyo yapmaktır. Kardiyo yapmanın yağ yakımını artırdığını ve hızlandırdığını hepimiz biliyoruz. Peki siz Pitt’in yaptığı gibi hızlı ve yavaş tempolarla 2 saat (evet iki saat) boyunca koşabilir misiniz? Ve bunu yaparken kalp atış hızınızı %80 – 90’lara çıkarmanız gerektiğini söylesek? Bu işin zor olduğunu tekrar edelim. Brad Pitt, bu vücuda ulaşmak için gerçekten kardiyonun hakkını vermiş ve sınırları zorlamış olmalı.

Daha önce hızlı yağ yakmak isteyenler için hazırladığımız kardiyo içeriğine göz atabilirsiniz.

Yukarıda paylaştığımız diyetle birlikte kardiyo yapmak bu vücuda ulaşabilmenin en keskin çözümlerinden biri ancak tabi ki yeterli değil. Bununla birlikte Pitt’in Fight Club vücudu için yaptığı şey ‘yarı vücut geliştirme’ olarak tanımlanabilir; yani kısaca kardiyo + kontrollü ağırlık kaldırma. Pitt, antrenmanları boyunca her gün için tek bir kas grubuna odaklanarak ilerledi ve kas gelişimini hızlandırmak – oturmasını sağlamak için dinlenmelerini aksatmadı. Böylece daha hızlı bir şekilde sonuç alabildi.

Brad Pitt’in muhtemelen daha pek çok yıl daha konuşulacak ve hedeflenecek Fight Club vücudu için uyguladığı antrenman programının bir örneğini sizler için aşağıda paylaşıyoruz.

Pazartesi — Göğüs

Press-ups 3×25
Floor press 25, 15 ve 8 tekrarlı
3 set
Alternating floor chest press 3×15
Chest flies 3×15

Salı — Sırt

25 pull-ups 3 set
Dumbbell rows 3×10
Dumbbell deadlift 3×10

Çarşamba – Omuz

Arnold press 3×10
Laterals 3×10
Front raises 3×10

Perşembe – Biceps & Triceps

Preacher curls 3×10
Bicep curls 3×10
Hammer curls 3×10
Chair Dips 3×10

Cuma & Cumartesi – Kardiyo

Koşu – maksimum kalp atış hızınızın yüzde 80 ila 90’ında bir saat

Reklam

Formula 1 Pilotlarının Yarış Psikolojisi

0

Adrenalin ve araba tutkunlarının büyük merakla takip ettiği organizasyonlardan biri olan Formula 1, en az pist üzerindeki heyecan verici dakikalarla olduğu kadar sürücüleriyle de ilgi odağı olmayı başaran etkinliklerden. Bu kadar merak uyandırmasının sebeplerinden biri de tabii ki belli başlı kurallara sıkı sıkıya bağlı bir şekilde ilerleyen mükemmel süreci içeriyor olması. Hepimizin bildiği gibi mükemmelde şansa yer yoktur; Formula 1 de işini şansa bırakmayanlardan. Biz bu yazımızda zorlu bir hazırlık sürecini içeren F1’in birbirleriyle mükemmel bir uyum içinde olan pilot ve araç unsurları arasından pilot tarafını ele alacağız.

Daha önce pilotların Formula 1 yarışlarına nasıl hazırlandığına dair ipuçlarını veren Formula 1 Pilotlarının Antrenman Sırları başlıklı bir antrenman yazısı yazmıştık. Bu kez sizin için pilotların yarış günü ve hemen öncesinde yaşadıklarına, vakitlerini nasıl geçirdiklerine, bu eşsiz heyecanın pilotların psikolojilerini nasıl etkilediğine odaklanmak istedik. Gelin birlikte geri sayımın başladığı Formula 1 heyecanına F1 pilotlarının penceresinden bakalım!

Yarış Gününe İki Kala: Antrenman ve Sıralama Turları

Bir şeyin iyice öğrenilmesi için sayısız kez tekrar yapılması gerekir. Tıpkı basit bir oyun oynarken bile o oyunun dinamiklerini çok iyi bilmenin, oyunun evrenine hâkim olmanın; bizi rakiplerimizden bir adım öne taşıyacağını bilmek gibi. Şimdi bir oyunu ilk kez oynadığınızı ve rakipleriniz arasından sıyrılıp birinci olmanız gerektiğini hayal edin. Formula 1 sürücüleri işte böyle bir ortamda yarışırlar.

Red Bull Content Pool

Dünyanın her yerinde Formula 1 yarışları için hazırlanan tüm pistler birbirinden farklıdır. Bu başlı başına bir stres kaynağıdır. Yarıştan iki gün önce yapılan antrenman ve sıralama turları, pilotların pisti tanımalarına yardımcı olmanın yanında bu stresi yumuşatmak için de iyi bir fırsattır. En az yarış günü kadar heyecanlı geçen antrenman turunda pilotlar, rakipleri gibi kendilerini de analiz ederler. Sonuçta pilotun ve dolayısıyla yarışın beyni sayılabilecek mühendislerden oluşan ekip ile derin stratejiler oluşturulur. Bu aynı zamanda ertesi gün gerçekleştirilecek sıralama turları için de hazırlıktır; çünkü o gün yapılabilecek en ufak bir hata diskalifiye olmaya kadar gidebilir. Hatta rakibin yapacağı bir hata bile tüm stratejileri mahvedebilir. Kısaca kazanmak, F1 pilotları için pamuk ipliğine bağlı bir hedeftir. Bunun nasıl bir stres ve heyecan kaynağı olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Bunlara rağmen bir F1 pilotunun piste çıktığında içinde en ufak bir korku, en ufak bir şüphe olmadığını söylesek inanmayabilirsiniz. Cesaret ve inanç, bir F1 pilotu için adeta karakter tanımıdır. Çoğunun bu işe küçük yaşta başlayıp çocukluğunu Go Kart pistlerinde geçirdiğini düşünürseniz, aslında bunun şaşırtıcı bir şey olmadığını anlayabilirsiniz. Tek amacı yarışın sonunda damalı bayrağı birinci olarak arkasında bırakmak olan F1 pilotunun hayatında şüphelere yer yoktur. Onların antrenman ve sıralama turları boyunca akıllarını meşgul edenler, çok sistematik birkaç noktadan oluşur: enerji içeceğini içmek, esneme hareketleri yapmak, tribünlere gülümsemek ve yalnızca ‘kazanmaya’ odaklanmak.

Yarış öncesindeki soğukkanlılığı ile dikkat çeken Red Bull pilotu Max Verstappen’ı inceleme fırsatınız olursa, saydıklarımızı nasıl müthiş bir kontrol mekanizması ile gerçekleştirdiğini görecek ve şaşıracaksınız. Motor sporlarındaki başarılarıyla bildiğimiz ailesinden aldığı mirası özgüveninin kaynağı olarak değerlendirebileceğimiz Max’in yarış öncesinde ihtiyaç duyduğu tek şey, kafasındaki planı büyük bir soğukkanlılıkla uygulamak.

Yarış Günü: Motivasyon ve Özgüvenle Bütünleşmiş Takım Uyumu

Antrenman ve sıralama turları boyunca yapılan sayısız toplantı, ekiple gerçekleştirilen sayısız kritik ve bunların pilotun üzerinde oluşturduğu baskı; yarış günü zirveye ulaşır. Ancak F1 pilotları o kadar enerjiktir ki bunu asla hissetmezsiniz. Seyircilerle ve hayranlarıyla kurdukları sıcak iletişimi, çevresindekilere yaydıkları pozitif enerjiyi gördüğünüzde içlerindekinin heyecandan çok ‘moral’ olduğunu görürsünüz. Aslında tüm bu sürecin temel amacı da budur; tıpkı seyirciler için olduğu gibi F1 pilotlarının da heyecanlarını bastırmak, kendilerini mental olarak yarışa hazırlamak adına bu süreç mükemmel bir tampon görevi görür.

Bu sırada bir F1 pilotu bir süper kahraman gibidir; hayranlarıyla sohbet eder, imza seansları düzenler, fotoğraf çektirir ve bir yandan kendisini rahatlatırken bir yandan da seyircilerin heyecanına ortak olur. Bu sürecin sonunda pelerinini bir kenara bırakıp ekibiyle buluşan ve son kritiklerini yapan pilot, günlük hayatının olmazsa olmazları ile antrenman ve beslenme rutinini de tamamladıktan sonra yarışa hazırdır. İşte bu yüzden dakikalar sonra neredeyse bir uzvu haline gelecek olan otomobiline binmeden ve yarışa kilitlenmeden hemen önce şekillenen F1 pilotunun psikolojisi, başarıya giden yolda yine kusursuz bir programın eseridir.

Pandemi dolayısıyla her ne kadar bu yıl bu güzel dakikalara şahit olamayacak olsak da, Red Bull pilotu Max Verstappen’ı ekranlardan takip edebilir ve yarış günü heyecanını nasıl adeta moral yakıtına dönüştürdüğüne şahit olabilirsiniz. Hayranlarına ayıracağı vakti günlük antrenman programını tamamlamaya, beslenme rutinini izlemeye ve tabii ki ekip arkadaşlarına ayıracağını düşündüğümüz Max’i, siz de hayranlıkla takip edebilirsiniz.

Red Bull F1 pilotu Max Verstappen hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız ‘Max Verstappen Hakkında Bilmen Gereken Her Şey’ yazısını okuyabilirsiniz.

Ekip arkadaşları demişken, bu yarışın bir ‘takım oyunu’ olduğuna değinmeden de geçmeyelim. Bir F1 pilotunun yüksek bir motivasyona sahip olması ve bu motivasyonu koruyabilmesinin en büyük nedenlerinden biri şüphesiz, takımına duyduğu güvendir. Bunu hayal etmek için uzağa gitmenize gerek yok; Red Bull takımının defalarca kez pit stop süre rekoru kırması bunun en net göstergesi. Takımına olan güveninden aldığı güç ile harmanladığı özgüveni, Max’in yarışa odaklanabilmesindeki en büyük etken diyebiliriz. Max piste çıktığında her şeyin, kendisinin ve ekibinin kontrol altında olduğundan emin.

Güçlü Psikolojinin Sırrı: Fiziksel Özgüven

Fiziksel dayanıklılık beklentisinin en yüksek olduğu yarışların başında gelen Formula 1’de otomobil ile pilot; adeta birbirlerini eksiksiz ve mükemmel şekilde tamamlayan bir yapbozun parçaları gibidir. Pilotun vücudundaki her gramın büyük önem taşıdığı bu yarışta tıpkı araca eklenen veya araçtan çıkarılan ağırlıklar gibi F1 pilotunun da yarışa aynı titizlikle hazırlanması gerekir. Bu da tahmin edebileceğiniz gibi her öğünün dikkatle takip edilmesi gereken profesyonel bir diyet ve tabi ki kusursuz bir antrenman rutini ile mümkündür.

 

 
 
 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

 

 

 

Max Verstappen (@maxverstappen1)’in paylaştığı bir gönderi ()

Başta omuzlar ve boyun olmak üzere vücudun her bir noktasının güç odaklı gelişime ihtiyaç duyduğu bir F1 pilotu için kas ve yağ oranını ayarlamak çok önemlidir. Kullanacağı otomobile göre ağırlığının belli bir limiti aşmaması gereken pilot, aynı anda hem ince bir fiziğe hem de güçlü kaslarla donatılmış bir vücuda sahip olmalıdır. Bunun nedeni ise F1 otomobili içindeki alanın dar ve pilota olan baskının yüksek olması. Tipik bir F1 aracının yoldan çıkmadan devasa hızlara (max. 375 km/s) ulaşabilmesi için gereken gücün pilotta olduğu düşünüldüğünde, insan vücuduna olan baskının düzeyi biraz olsun anlaşılabilir. Bu günümüzde bir F1 pilotunun yarış sonunda vücudundan 2 kilo ve 1.5 litreye yakın su kaybetmesine neden olabilecek güçte bir yarışı meydana getirir. Vücutta bir travma etkisi yaratacak olan bu durumun önüne geçebilmek ve sağlıklı kalabilmek için pilotlar, hayatları boyunca çok sıkı bir diyet ve antrenman programına tabi olmak zorundadırlar.

İşte bu kazanılan güç ve sağlanan mükemmel denge, F1 pilotlarının pistteki başarılarının sırrını oluşturur. Yarış günü geldiğinde bu fiziksel güç, sarsılmayan bir odak ile bütünleşir. Pilotlar otomobillerinin içine girip piste çıktıklarında dış dünyadan kopar; ellerindeki direksiyon ve kulaklarındaki kulaklık sayesinde ekipleriyle sağladıkları bağlantının dışında hiçbir şey yoktur. Şimdi antrenman ve sıralama turlarında oluşturulan stratejilerin uygulanma vaktidir.

F1 Yarış Heyecanı 9 Yıl Aradan Sonra Tekrar Türkiye’de!

COVID-19 pandemisi nedeniyle dünyanın pek çok yerinde iptal edilen F1 yarışları, bu yıl heyecanın merkezinin Türkiye olmasını sağladı. İlk kez 2005 yılında ağırladığımız F1 pilotları, 2005 – 2011 yılları arasında bizlere inanılmaz dakikalar yaşatmıştı. Aynı merakla karşıladığımız ve en son 2011 yılında İstanbul Park’ta gerçekleştirilen F1 yarışlarının üzerinden ise tam 9 yıl geçti. Bu uzun sürecin de etkisiyle giderek katlanan F1 heyecanını bu yıl daha büyük bir ilginin bekliyor olması kaçınılmaz. 

 

 
 
 
 
 
Bu gönderiyi Instagram’da gör
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

 

 

 

 

 

Red Bull Türkiye ?? (@redbulltr)’in paylaştığı bir gönderi ()

F 1 Pilotları İstanbul’da 

Siz de Türkiye GP’si hakkında daha detaylı bilgiye sahip olmak istiyorsanız Türkiye GP’si Hakkında Bilmen Gereken Her Şey yazısına göz atabilirsiniz.

İstanbul Park’ın tasarımcı Hermann Tilke RedBull.com’a verdiği röportajda “İstanbul Park’ın arazisini görür görmez heyecanlandım” diyor. Oldukça zorlu bir piste sahip olan İstanbul Park’ta bu yıl da önceki yıllarda olduğu gibi müthiş bir mücadele bizleri bekliyor. Saat yönünün tersine akan güzergahı ve meşhur 8. virajı ile hem ezber bozan hem de yarış heyecanını artıran tasarımıyla İstanbul Park, eminiz ki yine unutulmaz anlara sahne olacak. 

Çok özlediğimiz İstanbul Park pistinin unutulmaz anları için tıklayın!

İstanbul demişken, Project İstanbulls’dan bahsetmeden geçmek olmaz. Henüz yarış başlamadan haftalar öncesinde İstanbul’un her yanını saran F1 heyecanı, geçtiğimiz günlerde duyurulan Project İstanbulls ile doruğa çıktı. Gasly ve Albon’ın İstanbul’u keşfe çıktıkları sırada 15 Temmuz Şehitler Köprüsü üzerinde yapılan ve nefes kesici görüntülere sahne olan gösteri, hepimizin heyecanını giderek artırdı. Birbirinden özel ve eşsiz görüntülere göz atabilmek için Project İstanbulls sayfasını ziyaret etmenizde fayda var.

Reklam

Arjinin Nasıl ve Ne Zaman Kullanılmalı?

0

Vücut içerisinde sentezlenebilen Arjinin, yarı esansiyel olan bir aminoasittir. Arginin olarak da geçen bu amino asit, antrenman yapan sporcularda nitrik oksit üretimini desteklemekte ve büyüme hormonu salgılanmasını arttırmaktadır. Bu yüzden sporcular arasında popülerliği fazla olan bir gıdadır. Peki, Arjinin Kullanımı nasıl ve ne zaman olmalıdır? Başlangıç seviyesi antrenmanlarda, antrenmanlardan yaklaşık yarım saat önce alabilirsiniz. Antrenman öncesi kullanmak istemiyorsanız akşamları uyumadan önce 1 porsiyon (2 kapsül) alabilirsiniz. İleri seviye antrenmanlarınızda ise antrenmandan önce ya da öğün aralarınızda ya da uyumadan önce kullanabilirsiniz. Arjinin Günlük Doz tüketimi toplamda 10 gr olacak şekilde tavsiye edilmektedir. Genellikle, Arjinin Kullanım Şekli ve Arjinin Kullanım Zamanı günde üç kere ve her seferinde 2-3 gram arjinin alımı olarak önerilmektedir. Gün içerisinde ilk tüketimin öğle saatlerinde aç karnına olması önerilir. Bu durum öğle açlığında büyüme hormonu salınımının tetiklenmesini sağlamaktadır. İlk tüketimden sonraki alımlarınız antrenmandan önce 2-3 gram olmalıdır. Antrenman yapmadığınız durumlarda arjinin tüketmeyebilirsiniz. Son arjinin alımınızı gece uyumadan önce 3-4 gram olacak şekilde yapabilirsiniz.

Arjinin Kullanımının Faydaları Nelerdir?

Arjinin Faydaları Ve Kullanımı kan akışını ve sirkülasyonunu desteklemesidir. Arjininin diğer önemli faydası ise bazı hormonların üretimi için vücuda uyarı vermesidir. Özellikle hücrelere glikoz vererek büyüme ve enerji üretimine katkı sağlar. Hormon salınımı ve insülin üretiminde görev alır. Bu sayede fiziksel performans, dayanıklılık ve güç artışını sağlar.

Egzersiz Performansını Arttıran Arjinin

Kan akışını önemli ölçüde geliştiren arjinin kas ve eklem dokularına oksijen ve besin taşınmasına yardımcı olmaktadır. Bu sayede, antrenmanlarınızda daha iyi performanslar sergilemenize yardımcı olmaktadır.

Arjinin Hangi Gıdalarda Bulunur?

Bir tür amino asit olan arjinin özellikle kırmızı et, tavuk eti, deniz ürünleri, yumurta ve süt ürünlerinde bulunur. Balık türlerinden özellikle somon gibi yabani avlanan balıklarda arjinin miktarı fazladır. Buna ek olarak kalp-damar sağlığını korumada yardımcı olan yağ asitleri(omega-3) bakımından da zengindir. Ayrıca, ceviz, badem, hindistan cevizi, ay çekirdeği ve kabak çekirdeği gibi bitkisel ürünler de arjinin içermektedir. Ancak, yoğun ve zorlu geçen antrenmanlar sonrasında bu gıdalardan aldığımız arjinin yeterli olmamaktadır. Böyle durumlarda dışarıdan takviye edilmesi gerekmektedir. Böylece egzersiz performansınızı arttırmaktadır.

Reklam

Gelmiş Geçmiş En İyi 13 Sırt Antrenmanı

0

Sırt, bacakların ve diğer vücut bölgelerinin yanında, geliştirilmesi en zor vücut bölgelerinden biridir. Üst sırt kaslarınız, vücudun en geniş bölgelerinden birini oluşturur ve bu nedenle hipertrofi egzersizlerinin yanı sıra yağ kaybı egzersizlerinde bile bu bölgeyi çalıştırmak oldukça önemli etkiler yaratır.

Ancak unutmamak gerekir ki, güçlü ve sağlıklı bir sırt, sadece daha iyi hissetmenize değil, aynı zamanda daha iyi görünmenize de yardımcı olur. Böylece diğer vücut egzersizlerinizden daha fazla verim almanızı sağlar. Sırt kaslarınızı geliştirmek için uyguladığınız özel sırt egzersizleri, kilo kaybının yanı sıra, duruş bozukluğunuzu düzeltmek için de oldukça önemlidir. İnsanlar genellikle yaptıkları egzersizlerde göğüslere, karın bölgesine veya vücudun diğer kısımlarına odaklanır. Oysa sırt kaslarının ihmal edilmesi, vücutta kas dengesizliklerinin oluşmasına, postürün bozulmasına ve zamanla vücudunuzun kamburlaşmasına sebep olur.

Biz de bu yazımızda postürünüzü düzeltmenize yardımcı olacak, sırt ağrılarına son verecek ve görkemli kaslara sahip olmanızı sağlayacak 13 etkili sırt antrenmanını sizler için derledik!

Sırt Yağlarından Kurtulmak İçin Gereken Egzersizleri

Bel Sağlığınız İçin Yapmanız Gereken Sırt Egzersizleri

Sırt Kası Geliştirme Hareketleri

Güçlü Bir Sırt İçin Antrenman Programı

Çelik Gibi Bir İnşaası İçin Etkili Antrenman

Warrior Fit Antrenman Programı: Sırt

Dumbbell Row ile Daha Büyük Sırt Kasları!

Kanat ve Sırt Ağrılarınızı Dindirecek 6 Hareket

FST – 7: Hedef Sırt Kasları

Kai Green’in Sırt Antrenmanı

Tüm Sırt Kaslarınızı Aynı Anda Hedef Alan Antrenman

Bent-Over Row Egzersiziyle Daha Büyük Bir Sırta Sahip Olun

Doğru Şekilde Barfiksle Daha Büyük Bir Sırta Kavuşun

Antrenmanlarınızı destekleyecek protein tozu ürünleri için tıklayın!

Reklam

Protein Bombası 5 Leziz İçecek Tarifi

0

Düzenli spor yapan insanların en çok ihtiyaç duyduğu besin maddesi proteindir. Proteinler, kasların yenilenmesi ve gelişiminde oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Proteinler tükettiğimiz çoğu gıdalardan alınabilmektedir. Ancak, özellikle zorlu antrenmanlardan sonra daha fazla protein ihtiyacı duyduğumuz için takviye protein alınması gerekebilmektedir. Bunun için farklı Protein İçeceği Hazırlama yöntemleri mevcuttur. Evde kolaylıkla hazırlayabileceğiniz Sporcu Protein İçeceği tarifleriyle birbirinden leziz içecekler hazırlayabilir ve her zaman tüketebilirsiniz.

Evde Protein İçeceği Hazırlama Avantajları

Protein alımı sadece sporcular için gerekli olmanın yanı sıra her yaş grubu için de oldukça önemlidir. Yeterli protein alımı olmadığı durumlarda kas kütleleri yıkıma uğrar. Bir insan için günlük olarak kilo başına 1 gr protein alınması önerilir. Bu miktar spor yapanlar için kilo başına 2 grama ulaşabilmektedir.  Günlük beslenmemizde yeteri kadar protein alamadığımız durumlarda protein içeceği tüketmek bizim için önemlidir. Evde hazırlayacağımız protein içeceği doğal ve lezzetli bir gıda takviyesi sunacaktır. Evde hazırladığımız protein içecekleri enerjiyi arttırır, kan şekerini dengeler, bağışıklık sistemini destekler, iştah kontrolü sağlar ve en önemlisi gücü ve kas kütlesini arttırır. Evde Protein İçeceği Yapımı hem ekonomi hem de sağlık açısından avantaj sağlayacaktır. Ayrıca, dilediğiniz tat ve aromada içecekler tüketme imkanı sunacaktır. Örneğin, çikolatalı, ballı, çilekli ve muzlu protein içeceği hazırlanabilir.

Meyveli Protein İçeceği Tarifleri

En çok tercih edilen ve hemen hemen herkesin damak zevkine uygun olan meyvelerden biri muzdur. 5 haşlanmış yumurta beyazı, 1 adet muz ve 350 ml süt ile oldukça leziz bir protein içeceği elde edebilirsiniz. Bu içeceğin hazırlanışı oldukça basittir. Malzemeleri bir blender yardımı ile çırptıktan sonra içeceğinizi tüketebilirsiniz. Bu tarifteki içecek tam 30,5 gr protein içermektedir.  En çok tercih edilen meyvelerden bir diğeri ise, çilektir. Bunun için 1 bardak su, 1 kase çilek ve sade süzme yoğurt kullanarak leziz bir protein içeceği hazırlayabilirsiniz. İsteğe bağlı olarak 1 ölçek kreatin de ekleyerek gerçek bir protein bombası elde edebilirsiniz.

Evde Hazırlayabileceğiniz Farklı Protein İçeceği Tarifleri

Çikolata sevenler için eritilmiş çikolata, kakao ve süt ile güzel bir protein içeceği hazırlanabilir. Eğer, kahve seviyorsanız 1 tatlı kaşığı kahve ekleyerek içeceğinizi daha lezzetli bir hale getirebilirsiniz. Tüm malzemelerin miktarlarını dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Farklı bir lezzet olarak tarçınlı protein içeceğini deneyebilirsiniz. ½ yağsız süt, 1 çorba kaşığı tarçın, 1 tatlı kaşığı bal, 1 adet kivi ve yarım muz ile tüm malzemeleri blenderdan geçirip evde kolayca hazırlayabileceğiniz bu protein içeceği 18,8 gr protein ve 45 gr karbonhidrat içerir. Bir diğer farklı tarif olan fıstık ezmeli protein içeceği tercih edebileceğiniz değişik bir lezzetedir. 1 bardak süt, 1 adet pastörize yumurta beyazı, 1,5 yemek kaşığı fıstık ezmesi ve isteğe bağlı olarak çikolatalı protein tozunu mikser yardımıyla karıştırdıktan sonra tüketebilirsiniz. Bu tarif sayesinde uzun bir süre tok hissedeceksiniz.

Tariflerinizde kullanabileceğiniz protein tozu ürünlerini supplementler.com‘da inceleyebilirsiniz.

Reklam

Günlük BCAA Kullanımı Ne Kadardır?

0

Vücut antrenmanda harcadığı enerjinin yeniden depolanmasına ihtiyaç duyar. BCAA’lar antrenman esnasında gerekli olan enerjinin depolanmasına yardımcı olurlar. Bu yüzden günlük BCAA ihtiyacı karşılanmalıdır. Antrenmanlardan maksimum verim alınmasını sağlayan BCAA’ların düzenli diyet programı ile kullanımı önerilir. Özellikle kas kütlesinde artış ve kaslarda onarım görevi üstlenmektedir. Ayrıca antrenman sırasında performans artışı sağlamaktadır. Bu sayede daha fazla ağırlık kaldırma ve daha fazla tekrar yapma imkanı sunmaktadır. Günlük BCAA alımı yaşa ve cinsiyete göre değişmektedir. Ayrıca günlük BCAA kullanımı ürünün tablet ya da toz formda olması ile de değişebilmektedir.

BCAA Kullanım Şekli Belirleme

Genel olarak çoğu takviye edici gıdalarda olduğu gibi BCAA’larda da kullanım şekli ve dozunu belirlemek zordur. Rutin olarak uyguladığınız programlarınızda BCAA kullanırken gün içerisinde birkaç kez almanız önerilmektedir. Tablet ve toz forma sahip ürünlerden dilediğinizi kullanabilirsiniz. Özellikle antrenman sırasında,  toz formda bulunan BCAA ürünlerini dilediğiniz içeceğinize karıştırarak tüketebilirsiniz. Bu sizin antrenman sırasında performansınızı arttırmaya yardımcı olacaktır. BCAA günlük doz belirlerken cinsiyet önem taşır. Toz formda bulunan BCAA’ların fazla sıvı ile tüketilmesi önerilir. Yani ortalama 1 – 2 çay kaşığı BCAA’nın 10 – 12 yudum sıvı ile tüketilmesi sağlanmalıdır. Daha lezzetli bir tüketim için meyve sularınız ya da diğer aromalı protein içecekleriniz ile karıştırarak tüketebilirsiniz.

Kadınlar İçin BCAA Kullanımı

Normal bir antrenman rutinine sahip kadınlar günlük 3 – 5 gram BCAA kullanabilirler. Bu durumda günde bir ya da iki kez BCAA takviyesi alabilmektedirler. Fakat zorlu antrenman dönemlerinde ise bu dozlar yeterli olmayacaktır. Bu dönemlerde BCAA kullanım miktarını arttırmaları gerekir. Günde 4 – 5 defa toplamda 12 gramı geçmeyecek şekilde BCAA alabilirler.

Erkekler İçin BCAA Kullanımı

Günlük BCAA miktarı erkeklerde kadınlara göre daha fazladır. Günlük doz toplamda 15 – 20 gram arasında değişmektedir. Yoğun olmayan antrenman günlerinde bu miktar aralığına sadık kalınabilir. Ancak yoğun geçen antrenman günlerinde ise günde 6 – 8 defa olmak üzere 4 gram BCAA kullanımı sağlanmalıdır.

Reklam

N Kolay 42. İstanbul Maratonu Yaklaşıyor!

0

8 Kasım 2020 Pazar günü koşulacak olan N Kolay 42. İstanbul Maratonu için hazırlıklar tüm hızıyla sürüyor. Maraton tarihinde ilk defa Avrupa Yakası’ndan start verilecek koşu, sadece başlangıç noktasıyla değil alınan tedbirler ve yeni kararlarla da dikkat çekiyor.

Supplementler.comun sponsorlarından biri olduğu, “Tek başına bizimle koş” sloganıyla ve #benimparkurum etiketiyle dikkat çeken sanal koşu uygulamasıyla bize ilkleri yaşatacak olan maraton, Türk ve yabancı sporcuların yüksek katılımı ve mücadelesiyle nefesleri kesecek gibi duruyor.

Yeni Rota: İlk Kez Avrupa’dan Asya’ya

Toplamda 3000’den fazla sporcunun katılacağı maratonun parkuru, pandemi koşulları göz önünde bulundurarak yeniden oluşturuldu. Maraton tarihinde ilk defa çıkış noktası Avrupa Yakası olacak koşu, Yenikapı’dan başlayacak; Galata, Karaköy, Balat ve Altinuzade üzerinde oluşturulan yeni rotayla aynı güzergah üzerinden Yenikapı’ya dönülerek sonlandırılacak. Koşunun en dikkat çekici ve bizi heyecanlandıran detayı ise hiç şüphesiz yeni rotayla sporcuların maraton tarihinde ilk defa köprüden iki kez geçecek olmaları.

Bir İlk Daha: Sanal Koşu

Ve bir başka ilk daha! Sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin her yerindeki spor severleri maratona dahil etmek amacıyla uygulanacak sanal koşu uygulaması, bu maratonu diğer yıllardan daha değerli ve heyecanlı kılan bir başka sebep. İki kıtanın kalbini attıran maraton heyecanı, 10.000 kişinin katılımıyla bu sene sadece İstanbul’da değil tüm Türkiye’de hissedilecek.

GPS ile takip edilen bu uygulamayla diğer şehirlerdeki sporcular, kendi çevrelerindeki park ve caddelerde koşarak İstanbul Maratonu’na katılan diğer sporcuların heyecanına ortak olabilecek ve rekabet duygusunu kilometrelerce öteden tadabilecekler. Organizasyon tarafından incelenen sonuçlar doğrultusunda, maratona şehir dışından katılan tüm katılımcılar teslim noktalarından maraton kitlerine ulaşabilecek.

Tüm Önlemler Alındı!

Tabii ki bütün büyük etkinliklerde olduğu gibi N Kolay 42. İstanbul Maratonu’nda da Covid-19 salgınına dair tüm önlemler alınmış durumda. Maraton boyunca alınacak önlemlerden bazıları ise şu şekilde; katılan sporcuların sağlık durumları gözden geçirilecek, tüm ateş ölçümleri yapılacak, sosyal mesafe kuralları ihmal edilmeyecek ve steril edilmiş konaklama alanları hizmete sunulacak.

Sağlık kontrolünden geçen görevlilerle beraber yürütülecek koşuda maalesef bu sene halk desteği olmayacak ve sadece 42K koşusuyla sınırlı kalacak. Sadece sporcuların katılımlarıyla gerçekleştirilecek bu yarışı biz de her sene olduğu gibi bu sene de büyük heyecan ve merakla bekliyoruz!

Supplementler.com High5 Ürünleriyle Etkinliğe Enerji Katacak!

Supplementler.com, sponsoru olduğu N Kolay 42. İstanbul Maratonu’nda özellikle outdoor sporların vazgeçilmezi %100 orijinal High5 enerji jeli ürünleriyle sporculara ihtiyaç duydukları enerjiyi yeniden kazandırmayı hedefliyor. Maratonda bulunan 15k ve 30k istasyonlarında ve maraton başlamadan önce temin edilecek olan maraton kitlerinde High5 enerji jelleri de yerini aldı. Maraton koşucuların kaslarının iyileşmesini hızlandıracak ve enerjilerine destek verecek olan High5 ürünleri hem sporculara hem de etkinliğe enerji katacak! Tüm sporculara başarılar diliyoruz!

Reklam

Ay’a Selam Serisi: Bedeninizi Ay’ın Serinliğiyle Doldurun!

0

Hali hazırda stres ve kaygı bozuklukları hayatımızın neredeyse normalleri haline gelmişken, Covid- 19 ile birlikte üzerimizdeki ‘sağlığını koruma’ baskısı giderek artmaya başladı. Uzun zamandır karşı karşıya olduğumuz bu süreç, fiziksel korumayı aşıp psikolojik olarak destek alma ihtiyacını da zorunlu olarak hayatımıza dahil etti. Hemen herkesin bu stres bozuklukları ile anksiyeteden kurtulmak için başvurduğu pek çok yöntem olduğunu görüyoruz. Biz bu yazımızda size yoganın bu süreçte size nasıl destek olabileceğinden, ‘yeni normal’de size nasıl bir kazanç sağlayabileceğinden bahsedeceğiz.

Yoga ile uzaktan da olsa ilgilenenlerin çoğunluğu için Güneş’e Selam, yabancı bir kavram olmayacaktır. Ancak bunun bir de pek bilinmeyen ve Güneş’ Selam’a hazırlayıcı pozisyonda olan bir çeşidi var: Ay’a Selam! Bolca evde vakit geçirdiğimiz şu günlerde bir yandan hareketsizliğe ilaç gibi gelecek bir yandan da üzerimizdeki baskının hafiflemesine yardımcı olacak olan Ay’a Selam’ı gelin hep birlikte daha yakından inceleyelim.

Ay’a Selam Nedir, Faydaları Nelerdir?

Ay anlamına gelen ‘chandra’ ile selamlama anlamında kullanılan ‘namaskar’ kelimelerinden oluşan Chandra Namaskar yani Ay’a Selam; tıpkı Ay’ın Güneş’ten aldığı ışığı yansıtması gibi yogada da Güneş’e Selam serisinin bir yansıması olarak uygulanır. Yoganın vazgeçilmez gece egzersizlerinden bir olan bu seri, özellikle Ay’ın göğe yükselip en parlak zamanına ulaştığında yapılması tercih edilen ritüellerden biridir. Pek çok farklı varyasyona sahip olmakla birlikte en temel seviyesi 12 – 17 aralığında yoga pozundan oluşur.

Her biri kendi içinde belli bir amaca odaklanan yoga pozunun (asana) vücudun belli noktalarına ulaşan sayısız faydası vardır. Bunlardan en belirgin olanlarını şu şekilde sıralayabiliriz:

Kalça Açma: Ay’a Selam; diz arkası kirişlerinden pelvise, kalça kaslarından bağ dokularına kadar kalça bölgesinde bir bütün olarak derin bir açılma sağlar.

Çakra – Beden Dengesi Sağlama: Öne doğru bükülmelerle desteklenen kalça açılımı ile başlangıçta ilk üç çakranın açılmasına yardımcı olan Ay’a Selam, geriye doğru bükülmeler ve kol – omuz açılmalarıyla dördüncü ve beşinci çakraların açılmasını sağlar. Öne ve yana doğru kıvrılmalar ile son üç çakranın açıldığı bu seride, vücuttaki enerji akışı kolaylaştırılarak beden dengesi sağlanır.

Sistemlerin Açılması: Çakraların harekete geçmesiyle birlikte vücut tamamen gerildiği için dolaşım, solunum, sindirim, üreme ve sinir sistemi de dengeli bir şekilde tamamen aktif hale gelir. Üreme sisteminin açılması, kadınlarda doğurganlığı destekleyerek enerji seviyesinin artırılmasına da yardımcı olur.

Anksiyete ve Stresi Yönetimi: Ay’a Selam, beden çakraların açılıp sistemleri soğutma göreviyle vücuttaki stres ve stres kaynaklı anksiyete, depresyon gibi tüm olumsuzlukları azaltmaya yardımcı olur.

Uykuyu Düzenleme: Günün sonunda ya da uykuya yakın bir saatte yapıldığında bu seri, sinir sisteminin yatıştırılması ve derin bir uykuya hazırlanması için vücuda destek olur. Uykusuzluk problemi çekenler için ideal bir uygulamadır.  

Ay’a Selam ile Güneş’e Selam Arasındaki Fark

Birbirlerine zıt yönde etkide bulunduğunu söyleyebileceğimiz Güneş’e Selam ile Ay’a Selam arasındaki en temel fark, vücutta yarattığı enerjidir. Güneş’e Selam; sıcak, aktif ve dışa dönük bir enerji kaynağı iken Ay’a Selam vücuda serin ve içe dönük bir enerji sağlar.

Yogada Güneş ve Ay’ın, her insanın bedeninde iki ayrı kutup olarak yer aldığı düşünülür. Güneş maskülen, aktif ve canlı tarafı simgelerken Ay; feminen, içe dönük ve duygusal tarafı temsil eder. Dengenin büyük önem taşıdığı yogada bu iki temel tarafın belli bir denge üzerinde durması da oldukça önemlidir. Bu nedenle Güneş’e Selam ile Ay’a Selam arasındaki asana farkları, birbirlerinin boşluklarını doldurmaları amacını taşıyan ve aralarında bir denge sağlayan detaylardır. Buna göre Güneş’e selam ile beden ısınıp aktif hale gelirken Ay’a Selam ile esnekliği artıp zihin ile koordinasyon sağlar. Bu esnekliği sağlamak için Ay’a Selam asanalarında vücudun yan taraflarına odaklanılırken Güneş’e Selam’da odak noktası bedenin ön ve arka tarafıdır.

Ay’a Selam Nasıl Yapılır?

Yoga Eğitmenimiz Eylül Ercan’ın adım adım yaptığı 15 yoga pozundan oluşan Ay’a Selam serisini sizler için aşağıda paylaşıyoruz. Video ile eş zamanlı olarak uygulayabileceğiniz asanaları aşağıda sıraladık. Eğitmenimizin sizlerle paylaştığı not ile birlikte yoga pozları şu şekilde:

Tadasana

Balasana

Hasta Balasana

Mukha Balasana

Satangasan

Purvahastasan

Padasvanasan

Hasta Malasan

Utkatasan

Tadasan

Parsva Tadasan

Namaskar Tadasan

Parivritta Tadasan

Namaskutkatasan

Sukha Malasan

Adho Dandasan

Fit in Class ile Evde Yoga Yapma Keyfini Keşfedin!

Evde spor yapmak isteyenler için deneyimli eğitimci kadrosuyla spor severlere profesyonel destek sunan Fit in Class, yoga keyfini Zoom uygulaması aracılığıyla evlerinize taşıyor. Eğitmenlerle eş zamanlı olarak yapabileceğiniz, dilediğinizde onlarla iletişime geçebileceğiniz ve dilediğiniz derse dilediğiniz saatte dahil olabileceğiniz online dersler; Fit in Class’ta sizleri bekliyor. Yoganın yanı sıra pilates, kick box, fonksiyonel antrenman ve çok daha fazlasını keşfedebileceğiniz Fit in Class’a siz de hemen üye olun, size özel fırsatlardan faydalanın!

Reklam

Ofiste Yapılabilecek Karın Kası Egzersizleri

0

Ofisler genellikle, kısıtlı hareketlerle ve asgari çabayla çalışacak şekilde düzenlenmiştir. Gün boyu oturarak çalışmak, maalesef kaslarımız ve eklemlerimizin sağlığı açısından birtakım problemler yaratmaktadır. Buna ek olarak egzersiz yapma ihtiyacı söz konusu olduğunda ise günümüzde yoğun iş temposu ve uzun çalışma saatleri spor yapmanıza engel teşkil ediyor olabilir. Eğer çalışma rutininiz, düzenli olarak spor yapmanıza olanak vermiyorsa, Ofiste Karın Kası Hareketleri yaparak, masanızın başında da spor yapmanız, Ofiste Karın Kası çalışmanız gayet mümkündür. Spor salonlarına ayırmaya vaktiniz veya paranız yetmiyorsa, karın bölgenizdeki fazlalıklardan şikayetçi iseniz ve artık düzgün ve fit bir görünüme sahip olmak istiyorsanız, Ofiste karın egzersizleri ile çok fazla yorulmadan, vakit kaybı yaşamadan çalıştığınız ortamda, sandalye üzerinde bilgisayarınıza veya önünüzdeki evraklara gömülmüş halde bile olsanız, bu basit hareketleri yaparak karın kaslarınızı güçlendirebilirsiniz.

Dizleri Göğse Çekme Egzersizi

karin-kasi-yapma

Ofiste karın kası egzersizleri arasında dizleri göğse çekme egzersizi, alt karın kaslarını çalıştırmanıza yardımcı olmaktadır ve bu açıdan da oldukça faydalı bir egzersizdir. Bu egzersiz bel ve karın kaslarının güç kazanmasında oldukça etkilidir. Sandalyenin uç kısmına oturarak sırtınızı dik olacak şekilde ayarlayın. Ayaklarınızı omuz genişliğinde açarak dizlerinizi yukarı doğru çekin. Ardından tekrar aşağıya çekin. Bu hareketi ortalama 10-15 defa yapın. Denge kurmakta güçlük çekerseniz oturduğunuz yerden destek alabilirsiniz. Bu egzersizi 3 set olarak yapabilirsiniz

Dizleri Dirseklerle Buluşturma Egzersizi

Bel çevresi için oldukça etkili olan Ofiste Karın Hareketleri arasında dizleri dirseklerle buluşturma hareketi, yan ve alt karın kaslarını çalıştırır. Arkanıza yaslanmadan sandalyeye dik bir pozisyonda oturun. Daha sonra ellerinizi kafanızın arkasında birleştirerek sağ dizinizi yukarı doğru çekin. Bu sırada sol dirseğinizi diziniz ile buluşturmaya çalışın. Bu şekilde sol diz ve sağ dirseğiniz için de aynı egzersizi tekrar edin. İlk pozisyonunuza dönerek bu hareketi ortalama 10-15 defa yapın. Bu hareketleri 3 set olacak şekilde yapabilirsiniz.

Sandalyede Bisiklet Egzersizi

Sandalyede yapılan bisiklet hareketi karındaki kasları önemli ve etkili ölçüde çalıştırdığı için alt karın tarafında yanma hissi oluşabilir. Bu egzersizi disiplinli bir şekilde yaptığınız durumda karındaki kaslar güçlenecektir. Egzersiz sırasında belinizde herhangi bir zorlanma durumu yaşarsanız egzersizi hemen bırakın. Sandalyede bu bisiklet hareketini yapabilmek için sırtınız dik olacak şekilde sandalyenin ucuna oturun. Elleriniz ile oturduğunuz yerden yardım alabilirsiniz. Ayaklar, omuz genişliğinde açılarak dizler kırılır ve önünzde bir pedal varmış gibi bacaklar hareket ettirilir.

Fit kalmanıza yardımcı olacak gıda takviyesi ürünlerini Supplementler.com‘da inceleyebilirsiniz.

Reklam