18 yıllık kariyerine ulusal ve uluslararası alanda birçok başarı sığdırmış bir voleybolcu, Milli forma ile Avrupa Şampiyonası 3’üncülüğü ve Avrupa 2’nciliğini tatmış filenin sultanlarından, NineSet markasının sahibesi, en iyi pasör, en iyi servis atan oyuncu gibi ödüllere de layık görüldü. Fakat tüm bunları zaten biliyoruz. Asıl merak ettiğimiz Özge Kırdar’ın ta kendisi!
Voleybolcu kimliğinin etrafında dolanarak kimliğinin sınırlarını biraz kaşıdığımız sorularımız ile karşınızda Özge…
Nasıl bir çocukluk? Hep spor var mıydı, yoksa bir anda mı oldu?
Aslında biz şanslı çocuklardanız çünkü bizim zamanımızda telefon, internet gibi şu anda çocukları delirten şeyler yoktu. O yüzden saatlerce sokaklarda oynayıp arkadaşlarımızla iletişim halindeydik. O zamanlar TRT’de bütün olimpiyatlar ve dünyadan çeşitli spor yarışmaları televizyonda olurdu, Gözde ile oturup gözümüzü kırpmadan izlerdik, hangi spor olduğu önemli değildi. Sporcu olacağımız o günden belliymiş hep çok hareketli ve çok hırslı insanlar olduk.
Milli voleybolcu olmak nasıl bir serüvendi peki, kaç ülke gezdiniz?
Milli takım formasını giymek her zaman başka bir his veriyor. İlk olimpiyat maçına çıktığımızda bacaklarımın tir tir titrediğini hala dün gibi hatırlıyorum. Ülkenin bayrağını dünyadaki en büyük organizasyonunda taşıyorsunuz bu herhalde bir sporcunun yaşayabileceği en tatmin edici duygudur.
Kaç ülke gezdin sorusu da gerçekten önemsemediğim bir şey, zaten takımla gittiğiniz ülke gezileri genelde hiçbir şey tecrübe etmediğiniz geziler olur o yüzden ben onları seyahatten saymıyorum. Bir ülkeye gidip orada yaşayan insanlarla tanışıp kültürlerini onlardan öğrenmiyorsan o seyahat bana göre değildir demektir.
Sosyal medyada asıl seyahat anlayışınızı gösteren şahane gezi fotoğraflarınız var, seyahat tutkunusunuz diyebilir miyiz?
Özgürlüğümün tutkunuyum diyelim. Ben ilk yalnız seyahatimi 30 yaşında İzlanda’ya yaptım. Bu benim hayatımı değiştirdi tamamen dünyaya ve insanlara bakış açım değişti. Kendime güvenim arttı ve anladım ki kimse yalnızlıktan ölmez ama bu seni güçlendirir. Seyahat ve değişiklik benim tutkum. Seyahatin bana kattığı insanlara ve yeni kültürlere açım, meraklıyım. Kafamda sorular var, bu kadar değişik kültürlerde ama aynı bedensel özelliklere sahip milyonlarca insan. Öğrenebileceğimiz şeylerin sonsuzluğu beni çeken aslında. Sosyal medyada bunları paylaşma amacımda aslında bir kişiye bile bu aşkı verebilsem bir kişinin bile hayatı değişse ne kadar güzel olur mantığı. Ve Instagram’daki galerimde gezmeyi seviyorum bana anılarımı hatırlatıyor ve nefes alıyorum. Bunları yaptım ve daha fazlasını yapabilirim gücünü bu fotoğraflara bakarak alabiliyorum.
Voleybol bir takım oyunu ve muhtemelen gün sonunda aile gibi oluyorsunuz. Eski takım arkadaşlarınızla konuşuyor musunuz hiç, takım olma ruhunu özlediğiniz oluyor mu?
Ailemizden bile fazla gördüğümüz insanlar takım arkadaşlarımız, bir amaç uğruna çalıştığımız kişiler. Yüzlerce değişik karakter. Bazıları hayatında yer ediniyor ve bazıları da sadece bir işi paylaştığın insanlar olarak hayatında kalıyor. Ben en yakın arkadaşım ile de voleybol sayesinde tanıştım. 22 yıldır dostuz, o voleybolu bıraktı ve çok başarılı bir iş kadını oldu, o’na ve ailesine çok şey borçluyuz. 13 yaşında İstanbul’a kız kardeşimle yalnız geldiğimizden beri o ve ailesi bizi hiç yalnız hissettirmedi. Kendi ailemiz ve onun bize etkileri olmasa bugün olduğum insan olamazdım.
Karantina döneminde evde spor yapıyor musunuz?
Karantinaya girdiğimiz günden beri her gün antrenman yapıyorum ve günde 10.000 den fazla adım atıyorum. Handstand’i öğrenmek gibi bir hedefim var şu anda 5 saniye kalabiliyorum, hedef: 1 dakika o yüzden bu hedef uğruna her gün 2 saat antrenman yapıyorum.
Moralimiz dönem şartları gereği bozuk, sürekli yemek yiyesi geliyor insanın. Siz nasıl besleniyorsunuz, dikkat ediyor musunuz?
Bizim için bir şey değişmedi çünkü zaten hep dengeli ve sağlıklı beslenmeye çalışıyorduk. Ben kilo verenlerdenim, çünkü bu dönemin ne kadar tehlikeli olduğunun farkındayım. O yüzden biraz daha özenle ve daha sağlıklı alternatifler bularak bu dönemi geçirmeye çalışıyoruz diyelim. Tabii ki bol su. Çünkü antrenman zamanı zaten su tüketiyorsunuz ama evde otururken su aklınıza gelmiyor. Suyu hatırlamalıyız.
Voleybola kardeşiniz Gözde ile birlikte başladınız. Birbirinizi gaza getirir miydiniz?
Öyle bir şey yapmamıza gerek kalmadı. Çünkü zaten çok hırslı ve sorumluluk sahibi çocuklardık. Bir şeyi başarmak istiyorsak bunun gereklerini bilirdik. O yüzden gaza getirmek değil ama birbirimizin itici gücü olurduk diyebilirim.
Bu sporu yaparken birçok başarı sağladınız, bunlar sizin hayatınızı nasıl değiştirdi?
Sporcu hayatının hem çok pozitif hem de negatif yönleri var. Genelde insanlar negatif yönlerini konuşmak istemez bu yüzden de çoğu insan sporcuların robot olduklarını düşünür. Hayatımı değiştirdiği en büyük yön içsel güçlenmedir diyebilirim. Üst düzey spor yapmış herkes bilir ki bu kadar çok karmaşa ve baskı ile uğraşmış herkes çok güçlü olur. Şu anda baktığımda diyebilirim ki sporculukta yaşadığım her tecrübe beni kötüye hazırlamıştır. Çünkü birçok haksızlığı göğüslemiş ve yere düşmemişsindir. Sporculuk seni ruhen olduğundan güçlü yapar.
NineSet markasının kurucususunuz. Bu süreç nasıl ilerledi, bir girişimci olmak hoşunuza gitti mi?
Her işin olduğu gibi bu işin de çok zor dönemleri var özellikle üretim aşaması. Çünkü herkes sizin verdiğiniz önemi ve değeri vermek istemiyor. Ya da sizin kafanız ile çalışmak zorunda olduğunuz insanların kafası aynı yerde değil. Uzun ve yorucu bir süreç fakat kadınların NineSet giymesi ve aldığımız geri dönüşlerin neticesinde yaptığımız işten tatminkarım. 1 yıl süren bir hazırlanma ve teminat süreleri sonunda istediğimiz tüm kumaş ve çıkardığımız baskılardan son derece mutluyuz. Türkiye’de temin edemeyeceğiniz kalitede, sadece voleybol için üretilmiş ürünlerimiz de var. Söylemesi bile çok güzel. Sonuç olarak spor yapan her bireyin rahatlıkla kullanabileceği ürünler ve sadece voleybol için ürettiğimiz ürünlerin olduğu renkli bir marka oldu NineSet.
Voleybolcu kimliğiniz oldukça baskın ama içinizde daha çok sevdiğiniz bir yazar kimliği var sanıyoruz…
Ben görsel iletişim ve tasarım bölümü mezunuyum. Üniversite de en sevdiğim ders senaryo dersi idi, saatlerce yazardım. O zamanlar elime gelmiş fırsatı değerlendirmiş olsaydım belki de şu an bunları bir sporcu olarak yazmıyordum. Hayatta seçimlerimizden ibaret değil mi zaten?
Özge Kırdar başarının ardındaki psikolojiyi sorguladığı röportaj serisi ile Mucscle & Fitness Türkiye’de!
Türkiye Tekerlekli Sandalye Eskrim Milli Takım Sporcusu Elke Lale van Achterberg Röportajı.