Dünyada sezaryen ile doğumlar artıyor. Son rakamlara göre, Batı Avrupa’da doğum yapanların % 25’inin sezeryan doğum yapanlar arasında yer aldığı görülüyor; Kuzey Amerika’da % 32, Güney Amerika’da % 41 olan bu oranlar gitgide yükseliyor. Bu istatistikler dikkate alındığında, insanların bu prosedürün potansiyel zararlarını ve faydalarını inceleyen yeni kanıtlarla ilgilenmeleri şaşırtıcı değil. İşte yeni yapılan bilimsel araştırmalar ve bu konuda doğru bilinen gerçekler!
Bilimsel araştırmalar bu önemli soruyu artık daha geniş kapsamlı cevaplıyor!
Edinburgh Üniversitesi tarafından yürütülen çalışmanın sonuçları şaşırtıcı gerçekleri gün yüzüne çıkarttı. Araştırmanın tümü ekonomik seviyesi yüksek ülkelerde yapılmıştır. Araştırma 79 gözlemsel çalışmanın birleştirilen verilerinden oluşan geniş çaplı bir incelemedir. Araştırma PLOS Medicine’de yayınlanmış ve üç ana sonuç ön plana çıkmıştır; annede pelvik kaslarda sorunlar (idrar tutamama gibi), çocukta astım ve sonraki gebeliklerde çocuğun ölümü (ölü doğum veya yenidoğan ölümü). Başlıca bulgular ise şu yönde; vajinal doğum ile karşılaştırıldığında, sezaryen ile doğumda üriner inkontinans ve vajinal prolapsus riski azalıyor. Doğum sezeryan ile yapıldıysa pelvik taban problemlerini önlemek mümkün oluyor ve bu tür sorunlar güvenli bir yolla önlenmiş oluyor. Fakat diğer bir yandan, sezaryen ile doğan çocuklarda, 12 yaşına kadar astım riski bulunuyor. Sezeryan doğum sonrası gebelik dönemlerinin normal doğum yapanlar ile kıyaslandığında, düşük doğum ve ölü bebek doğumu riskiyle daha fazla karşılaştığı bulunmuştur.
Sezaryen doğum ile normal doğumu karşılaştırdığımızda ortaya çıkan tablo çok ilginç!
Çoğu kadın genellikle doğal bir doğumdan sonra ortaya çıkabilecek pelvik taban problemlerinden kaçınmanın iyi bir yolu olarak sezaryeni tercih eder. Pelvik taban sorunlarının önlenmesi için sezaryen ameliyatının yararları, sosyal medyada ve ebeveynlik ve hamilelik dergilerinde tartışılmakta ve bu da sezaryen doğumuna olan talebin artmasına katkıda bulunmaktadır.
Kadınlar, üriner inkontinansla ilgili rahatsızlık ve utançtan haberdardırlar ve cinsel işlev bozukluğu konusunda anlaşılabilir bir korkuya sahiptirler. Ancak sezeryan doğum ile riskin azaldığını gösteren bulgulara rağmen, bu problemler yönetilebilir, tedavi edilebilir ve daha önemlisi hayati risk taşımaz.
Bununla birlikte, sezaryen doğum sonrası ölüm riskinin artması, ölü doğum ve plasenta ve plasenta previalansı ile ilgili problemler gibi yaşamı tehdit eden riskler görülebilir. Sezaryen doğum çocukları da etkileyebilir. Bu son incelemenin sonuçları, vajinal doğumla doğan çocuklarla karşılaştırıldığında, beş yaşına kadar çocuklarda astım riski % 21 oranında artmış ve obezite % 59 oranına yükselmiştir.
Riskler eşit değil!
Açıkçası, ölü doğum riski ile üriner inkontinans riskini karşılaştırmak mantıklı değildir. Jinekoloji uzmanları, sezeryan sonrası oluşacak sorunlar ile vajinal doğumun çeşitli risklerini farkındadır ve hastanın karar vermesinde yol göstererek yardımcı olmalıdır. Sezeryan ameliyatı yönündeki artışın önüne geçmek için jinekolog fikrinin alınmasının yaygınlaşması çok önemlidir. Ayrıca gebelik takibi süresince uzmanların bu geniş bilgi birikiminin hastalara nasıl aktarıldığının sorumluluğunu alması, hastanın üreme yaşamını göz önünde bulundurması ve sonraki gebeliklerin risklerini en aza indirmeyi hedeflemesi gerekir.