Adrenalin ve araba tutkunlarının büyük merakla takip ettiği organizasyonlardan biri olan Formula 1, en az pist üzerindeki heyecan verici dakikalarla olduğu kadar sürücüleriyle de ilgi odağı olmayı başaran etkinliklerden. Bu kadar merak uyandırmasının sebeplerinden biri de tabii ki belli başlı kurallara sıkı sıkıya bağlı bir şekilde ilerleyen mükemmel süreci içeriyor olması. Hepimizin bildiği gibi mükemmelde şansa yer yoktur; Formula 1 de işini şansa bırakmayanlardan. Biz bu yazımızda zorlu bir hazırlık sürecini içeren F1’in birbirleriyle mükemmel bir uyum içinde olan pilot ve araç unsurları arasından pilot tarafını ele alacağız.
Daha önce pilotların Formula 1 yarışlarına nasıl hazırlandığına dair ipuçlarını veren Formula 1 Pilotlarının Antrenman Sırları başlıklı bir antrenman yazısı yazmıştık. Bu kez sizin için pilotların yarış günü ve hemen öncesinde yaşadıklarına, vakitlerini nasıl geçirdiklerine, bu eşsiz heyecanın pilotların psikolojilerini nasıl etkilediğine odaklanmak istedik. Gelin birlikte geri sayımın başladığı Formula 1 heyecanına F1 pilotlarının penceresinden bakalım!
Yarış Gününe İki Kala: Antrenman ve Sıralama Turları
Bir şeyin iyice öğrenilmesi için sayısız kez tekrar yapılması gerekir. Tıpkı basit bir oyun oynarken bile o oyunun dinamiklerini çok iyi bilmenin, oyunun evrenine hâkim olmanın; bizi rakiplerimizden bir adım öne taşıyacağını bilmek gibi. Şimdi bir oyunu ilk kez oynadığınızı ve rakipleriniz arasından sıyrılıp birinci olmanız gerektiğini hayal edin. Formula 1 sürücüleri işte böyle bir ortamda yarışırlar.
Dünyanın her yerinde Formula 1 yarışları için hazırlanan tüm pistler birbirinden farklıdır. Bu başlı başına bir stres kaynağıdır. Yarıştan iki gün önce yapılan antrenman ve sıralama turları, pilotların pisti tanımalarına yardımcı olmanın yanında bu stresi yumuşatmak için de iyi bir fırsattır. En az yarış günü kadar heyecanlı geçen antrenman turunda pilotlar, rakipleri gibi kendilerini de analiz ederler. Sonuçta pilotun ve dolayısıyla yarışın beyni sayılabilecek mühendislerden oluşan ekip ile derin stratejiler oluşturulur. Bu aynı zamanda ertesi gün gerçekleştirilecek sıralama turları için de hazırlıktır; çünkü o gün yapılabilecek en ufak bir hata diskalifiye olmaya kadar gidebilir. Hatta rakibin yapacağı bir hata bile tüm stratejileri mahvedebilir. Kısaca kazanmak, F1 pilotları için pamuk ipliğine bağlı bir hedeftir. Bunun nasıl bir stres ve heyecan kaynağı olduğunu düşünebiliyor musunuz?
Bunlara rağmen bir F1 pilotunun piste çıktığında içinde en ufak bir korku, en ufak bir şüphe olmadığını söylesek inanmayabilirsiniz. Cesaret ve inanç, bir F1 pilotu için adeta karakter tanımıdır. Çoğunun bu işe küçük yaşta başlayıp çocukluğunu Go Kart pistlerinde geçirdiğini düşünürseniz, aslında bunun şaşırtıcı bir şey olmadığını anlayabilirsiniz. Tek amacı yarışın sonunda damalı bayrağı birinci olarak arkasında bırakmak olan F1 pilotunun hayatında şüphelere yer yoktur. Onların antrenman ve sıralama turları boyunca akıllarını meşgul edenler, çok sistematik birkaç noktadan oluşur: enerji içeceğini içmek, esneme hareketleri yapmak, tribünlere gülümsemek ve yalnızca ‘kazanmaya’ odaklanmak.
Yarış öncesindeki soğukkanlılığı ile dikkat çeken Red Bull pilotu Max Verstappen’ı inceleme fırsatınız olursa, saydıklarımızı nasıl müthiş bir kontrol mekanizması ile gerçekleştirdiğini görecek ve şaşıracaksınız. Motor sporlarındaki başarılarıyla bildiğimiz ailesinden aldığı mirası özgüveninin kaynağı olarak değerlendirebileceğimiz Max’in yarış öncesinde ihtiyaç duyduğu tek şey, kafasındaki planı büyük bir soğukkanlılıkla uygulamak.
Yarış Günü: Motivasyon ve Özgüvenle Bütünleşmiş Takım Uyumu
Antrenman ve sıralama turları boyunca yapılan sayısız toplantı, ekiple gerçekleştirilen sayısız kritik ve bunların pilotun üzerinde oluşturduğu baskı; yarış günü zirveye ulaşır. Ancak F1 pilotları o kadar enerjiktir ki bunu asla hissetmezsiniz. Seyircilerle ve hayranlarıyla kurdukları sıcak iletişimi, çevresindekilere yaydıkları pozitif enerjiyi gördüğünüzde içlerindekinin heyecandan çok ‘moral’ olduğunu görürsünüz. Aslında tüm bu sürecin temel amacı da budur; tıpkı seyirciler için olduğu gibi F1 pilotlarının da heyecanlarını bastırmak, kendilerini mental olarak yarışa hazırlamak adına bu süreç mükemmel bir tampon görevi görür.
Bu sırada bir F1 pilotu bir süper kahraman gibidir; hayranlarıyla sohbet eder, imza seansları düzenler, fotoğraf çektirir ve bir yandan kendisini rahatlatırken bir yandan da seyircilerin heyecanına ortak olur. Bu sürecin sonunda pelerinini bir kenara bırakıp ekibiyle buluşan ve son kritiklerini yapan pilot, günlük hayatının olmazsa olmazları ile antrenman ve beslenme rutinini de tamamladıktan sonra yarışa hazırdır. İşte bu yüzden dakikalar sonra neredeyse bir uzvu haline gelecek olan otomobiline binmeden ve yarışa kilitlenmeden hemen önce şekillenen F1 pilotunun psikolojisi, başarıya giden yolda yine kusursuz bir programın eseridir.
Pandemi dolayısıyla her ne kadar bu yıl bu güzel dakikalara şahit olamayacak olsak da, Red Bull pilotu Max Verstappen’ı ekranlardan takip edebilir ve yarış günü heyecanını nasıl adeta moral yakıtına dönüştürdüğüne şahit olabilirsiniz. Hayranlarına ayıracağı vakti günlük antrenman programını tamamlamaya, beslenme rutinini izlemeye ve tabii ki ekip arkadaşlarına ayıracağını düşündüğümüz Max’i, siz de hayranlıkla takip edebilirsiniz.
Red Bull F1 pilotu Max Verstappen hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız ‘Max Verstappen Hakkında Bilmen Gereken Her Şey’ yazısını okuyabilirsiniz.
Ekip arkadaşları demişken, bu yarışın bir ‘takım oyunu’ olduğuna değinmeden de geçmeyelim. Bir F1 pilotunun yüksek bir motivasyona sahip olması ve bu motivasyonu koruyabilmesinin en büyük nedenlerinden biri şüphesiz, takımına duyduğu güvendir. Bunu hayal etmek için uzağa gitmenize gerek yok; Red Bull takımının defalarca kez pit stop süre rekoru kırması bunun en net göstergesi. Takımına olan güveninden aldığı güç ile harmanladığı özgüveni, Max’in yarışa odaklanabilmesindeki en büyük etken diyebiliriz. Max piste çıktığında her şeyin, kendisinin ve ekibinin kontrol altında olduğundan emin.
Güçlü Psikolojinin Sırrı: Fiziksel Özgüven
Fiziksel dayanıklılık beklentisinin en yüksek olduğu yarışların başında gelen Formula 1’de otomobil ile pilot; adeta birbirlerini eksiksiz ve mükemmel şekilde tamamlayan bir yapbozun parçaları gibidir. Pilotun vücudundaki her gramın büyük önem taşıdığı bu yarışta tıpkı araca eklenen veya araçtan çıkarılan ağırlıklar gibi F1 pilotunun da yarışa aynı titizlikle hazırlanması gerekir. Bu da tahmin edebileceğiniz gibi her öğünün dikkatle takip edilmesi gereken profesyonel bir diyet ve tabi ki kusursuz bir antrenman rutini ile mümkündür.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
Başta omuzlar ve boyun olmak üzere vücudun her bir noktasının güç odaklı gelişime ihtiyaç duyduğu bir F1 pilotu için kas ve yağ oranını ayarlamak çok önemlidir. Kullanacağı otomobile göre ağırlığının belli bir limiti aşmaması gereken pilot, aynı anda hem ince bir fiziğe hem de güçlü kaslarla donatılmış bir vücuda sahip olmalıdır. Bunun nedeni ise F1 otomobili içindeki alanın dar ve pilota olan baskının yüksek olması. Tipik bir F1 aracının yoldan çıkmadan devasa hızlara (max. 375 km/s) ulaşabilmesi için gereken gücün pilotta olduğu düşünüldüğünde, insan vücuduna olan baskının düzeyi biraz olsun anlaşılabilir. Bu günümüzde bir F1 pilotunun yarış sonunda vücudundan 2 kilo ve 1.5 litreye yakın su kaybetmesine neden olabilecek güçte bir yarışı meydana getirir. Vücutta bir travma etkisi yaratacak olan bu durumun önüne geçebilmek ve sağlıklı kalabilmek için pilotlar, hayatları boyunca çok sıkı bir diyet ve antrenman programına tabi olmak zorundadırlar.
İşte bu kazanılan güç ve sağlanan mükemmel denge, F1 pilotlarının pistteki başarılarının sırrını oluşturur. Yarış günü geldiğinde bu fiziksel güç, sarsılmayan bir odak ile bütünleşir. Pilotlar otomobillerinin içine girip piste çıktıklarında dış dünyadan kopar; ellerindeki direksiyon ve kulaklarındaki kulaklık sayesinde ekipleriyle sağladıkları bağlantının dışında hiçbir şey yoktur. Şimdi antrenman ve sıralama turlarında oluşturulan stratejilerin uygulanma vaktidir.
F1 Yarış Heyecanı 9 Yıl Aradan Sonra Tekrar Türkiye’de!
COVID-19 pandemisi nedeniyle dünyanın pek çok yerinde iptal edilen F1 yarışları, bu yıl heyecanın merkezinin Türkiye olmasını sağladı. İlk kez 2005 yılında ağırladığımız F1 pilotları, 2005 – 2011 yılları arasında bizlere inanılmaz dakikalar yaşatmıştı. Aynı merakla karşıladığımız ve en son 2011 yılında İstanbul Park’ta gerçekleştirilen F1 yarışlarının üzerinden ise tam 9 yıl geçti. Bu uzun sürecin de etkisiyle giderek katlanan F1 heyecanını bu yıl daha büyük bir ilginin bekliyor olması kaçınılmaz.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
F 1 Pilotları İstanbul’da
Siz de Türkiye GP’si hakkında daha detaylı bilgiye sahip olmak istiyorsanız Türkiye GP’si Hakkında Bilmen Gereken Her Şey yazısına göz atabilirsiniz.
İstanbul Park’ın tasarımcı Hermann Tilke RedBull.com’a verdiği röportajda “İstanbul Park’ın arazisini görür görmez heyecanlandım” diyor. Oldukça zorlu bir piste sahip olan İstanbul Park’ta bu yıl da önceki yıllarda olduğu gibi müthiş bir mücadele bizleri bekliyor. Saat yönünün tersine akan güzergahı ve meşhur 8. virajı ile hem ezber bozan hem de yarış heyecanını artıran tasarımıyla İstanbul Park, eminiz ki yine unutulmaz anlara sahne olacak.
Çok özlediğimiz İstanbul Park pistinin unutulmaz anları için tıklayın!
İstanbul demişken, Project İstanbulls’dan bahsetmeden geçmek olmaz. Henüz yarış başlamadan haftalar öncesinde İstanbul’un her yanını saran F1 heyecanı, geçtiğimiz günlerde duyurulan Project İstanbulls ile doruğa çıktı. Gasly ve Albon’ın İstanbul’u keşfe çıktıkları sırada 15 Temmuz Şehitler Köprüsü üzerinde yapılan ve nefes kesici görüntülere sahne olan gösteri, hepimizin heyecanını giderek artırdı. Birbirinden özel ve eşsiz görüntülere göz atabilmek için Project İstanbulls sayfasını ziyaret etmenizde fayda var.