Yazan Gözde Özer
Omurga fonksiyonunun ya da fonksiyonel bozukluğa bağlı patolojisinin değerlendirilmesinde, lumbosakral omurganın statik ve kinetik fonksiyonel anatomisi temel oluşturur. Omurga ise beş ana bölümden oluşur. Yukarıdan aşağıya sırasıyla; Servikal, Torakal, Lomber, Sakrum ve Cocyx. Bu yazımızda, bel ağrısından sorumlu olan lumbosakral bölgeyi ele alacağız. Yani lomber omurların gövdelerini. Bu bölge hareketli omurlar arasında en büyük olanıdır, sayıları beş tanedir ve belki de duymuş olacağınız üzere L1, L2… şeklinde adlandırılır.
Bel Ağrısı Nedir?
Bel ağrısı, günümüzde sık görülen bir halk sağlığı sorunudur. Olabildiğince az hareket ettiğimiz, tüm gün masa başında oturduğumuz işlerimiz olması nedeniyle, çağımız dünyasında aslında bu durum aslında oldukça normaldir. İstatistiklere vurulduğunda, yaşam boyu bel ağrısı görülme sıklığı %84 gibi ciddi bir oranla çıkar karşımıza. Bel ağrısı yakınmasının baş ağrısından sonra en fazla doktora başvurulma nedeni olması, işte tam da bu yüzden pek şaşırtıcı değil.
Bel ağrısı şikayeti olan hastaların %90’ı herhangi bir tedaviye gerek kalmadan 6 hafta içinde iyileşme gösterirler; ancak %10’luk bir kısmında durum kronik seyir eder.
Bel Ağrısı Nedenleri Nelerdir?
Kaldırma, itme, kıvrılma ve kayma, uzun süre oturma gibi tehlikeli aktiviteler, emosyonel faktörler ve mikrotravma gibi faktörler tek başına veya değişik kombinasyonları bel ağrısına neden olabilir.
Bel ağrısı görülme sıklığı yaşla birlikte de seyreden bir durumdur. 55 yaşına doğru giderek artmakta ve 60 yaşın üzerinde, muhtemelen osteoporoz nedeni ile bel ağrısı, kadınlardaki riskini daha da arttırmaktadır. Sigara ve alkol kullanımının da bel ağrısını tetiklediğine dair çalışmalar yapılmış olsa da nedensel olarak ilişkisi tam olarak açıklanamamıştır. Ayrıca kronik bel ağrılı kişilerde yüksek sıklıkta depresyon, anksiyete ve kronik baş ağrısı gibi bulgulara rastlandığını da belirtmeden geçmeyelim.
Bel Ağrısı Çeşitleri
En çok rastlanan ve karıştırılan üç farklı bel ağrısı tipinden bahsedeceğim sizlere;
Akut Bel Ağrısı
Ani başlayan ya da altı haftalık bir periyod içerisinde görülen bel ağrılarını akut olarak tanımlarız. Akut bel ağrısına kısaca, üç aydan daha kısa süren bel ağrısı da diyebiliriz.
Akut bel ağrısı keskin ve şiddetli olabildiği gibi hastalar tarafından yanma ya da bıçak saplanma duyusu olarak da tanımlanabilir. Şiddeti hafiften şiddetliye kadar değişebilir veya ağrıda dalgalanma olabilir.
Kronik Bel Ağrısı
Kronik bel ağrısı şikayetlerin %5’lik kısmını oluşturur. Bu bel ağrısı türü, semptomları ve fonksiyonel yetersizliği devam ederek kronikleşen ağrıdır. Zamana göre tanımlayacak olursak, altı haftayı aşan bel ağrısına kronik bel ağrısı denir diyebiliriz. Kronik bel ağrısının başlamasında çoğunlukla biyomedikal faktörler etkilidir.
Mekanik Bel Ağrısı
Bel ağrılarının çoğu mekanik kökenlidir ve yaklaşık 12 haftalık bir süre zarfında geçer. Bel hastalıklarının çoğu sadece travmatik hasarla değil, kötü postür, hatalı vücut mekaniği, zorlu yaşam, çalışma koşulları, esneklik ve güç kaybında genel azalma sonucu ortaya çıkar.
Bel Ağrısı Tedavisi
Bel ağrısı tedavilerinde birçok fizyoterapi ajanı ve yöntemi kullanıyoruz. Tabi ki bu tedavi şekilleri kişideki ağrı şiddeti, süresi, yaşam koşulları, yaş vb. faktörler doğrultusunda çeşitlendirilebilir.
Bel Ağrısı Egzersizleri
Bel ağrısına karşı korunmanın en etkili yollarından biri egzersizdir. Düzenli ve doğru egzersiz yaparak omurga kaslarınızı kuvvetlendirdiğinizde, dik bir postüre de kavuşarak bel ağrılarının karşısında durabilirsiniz.
Belinizi güçlendirip ağrılara iyi gelecek sayısız egzersiz türü var. Deneyebileceklerinizden birkaç tanesi ise aşağıdaki gibi:
Aerobik Egzersizler
Son yıllarda yapılan çalışmalar bel ağrısı ve kardiyovasküler endurans arasında yakın bir ilişki olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla akut dönemden, yani kısa süreli ağrılardan sonra, kademeli olarak arttırılarak yapılan aerobik egzersizler; endorfin düzeyini arttırır, gövde kaslarını kuvvetlendirir ve hareket edebilme yeteneğinizi iyileştirir. Ağrıyı azaltma ve kontrol altına almada, fiziksel aktiviteler sırasında kendine güveni arttırmada ve işe dönüşü hızlandırmada da aerobik egzersizler yararlıdır. Yürüme, yüzme, koşma ve bisiklete binme şeklinde önerilen bu egzersizlerin tekrar sayısı ve süresi hastaya göre değişebilmekle beraber sıklıkla haftada 3-4 kez 45’er dakika süreyle önerilmektedir.
Öne eğilme ve dönmeyi gerektiren aerobik dans ve kürek çekme egzersizleri ise bu egzersiz kategorisine girmez.
Yoga
Yoga; fiziksel postürleri (asanalar), nefes egzersizleri (pranayama), gevşeme ve meditasyondan oluşan bir tedavi yaklaşımıdır. Yoga, yaklaşık 60-90 dakika süresince uygulanır ve hastaların özelliklerine göre program içeriği düzenlenir.
Pek çok yoga ekolünün özellikle bel ağrısında etkili olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Ancak hangisinin daha etkili olduğu yönünde fikir birliği yoktur. Bu nedenle yoga programına katılan hasta için yoga ekolü değil, rahatlama ve yarar önemlidir.
Yoga; kuvvet ve esneklik sağlar ve özellikle ağrının azaltılmasında etkilidir. Kalp hızı ve basıncını azaltarak kardiyovasküler sistemi geliştirir, solunum kapasitesini düzenler. Dolayısıyla lumbosakral bölge kaynaklı problemlerin tekrarlamasını önler. Son olarak; olumlu etkilerin ortaya çıkması için 8-12 hafta arasında düzenli olarak uygulanması gerekmektedir.
Aquaterapi (Su içi egzersizler)
Bel ağrısının tedavisinde kullanılan yöntemlerden biri de su içi eğitimidir. Bu tür egzersizler, suyun kaldırma kuvveti sayesinde, karada yapılması zor olan hareketlerin omurgaya yük bindirmeden yapılmasına imkan sağlamaktadır.
Ekleme binen yükün azalması hareketlerin daha ağrısız yapılabilmesinin yanında, hareket kolaylığı sağlar ve istenmeyen postüral problemlerin düzeltilmesinde de faydalı olabilir.
Su içi egzersizlerin bir diğer avantajı da kaslar yanında, onları çevreleyen bağ dokusunun esnekliğine de katkı sağlamasıdır. Venöz dönüşün daha kolay olması nedeniyle de bireylerin aktivite sonrası daha çok toparlanmalarını sağlamaktadır.
Açık yara, cilt lezyonları, enfeksiyon gibi durumlar söz konusu olduğunda aquaterapi önerilmez. Tabi uzman görüşü almak önemlidir.
Pilates
Pilates egzersizine, doktor önerisiyle başlanmalıdır. Çünkü pilates hareketleri rahatsızlığın durumuna göre verilmeli ve kişiye özel program yapılmalıdır. Programa hafif yoğunlukta, az sayıda egzersizlerle başlanmalı, sonra yoğunluk giderek artırılmalıdır.
Pilates egzersizlerinin amacı, sırt, bel ve karın kaslarının kuvvetini, dayanıklılığını ve esnekliğini artırmak, postürü ve kondisyonu iyileştirmek, eklemlerin hareketliliğini kolaylaştırmak ve kas iskelet sistemini güçlendirmektir.
Öncelikle doğru nefes tekniğini öğrenmeli ve hareketleri bu doğrultuda uygulamak gerekir. Egzersizler, yaşam biçimi olmalı ve düzenli olarak yapılmalıdır. Sabah yapılan pilates güne rahat başlamada, akşam yapılan egzersizler ise uyumayı kolaylaştırmada etkilidir.
Tercih edeceğiniz egzersiz hangisi olursa olsun, sizi rahatlatacak etkilerin yapıldığı sürece hissedileceğiniz ve yararlı olacağını unutmamak gerekir. Bir başka deyişle, tutarlı olmanız, doğru bir eğitmen eşliğinde çalışmanız ve mümkünse bu kişinin de bir fizyoterapist olması oldukça önemlidir.
Herkese sağlıklı günler!
Kkkk